• fosforlu cevriye'yenin de kaynağı olmuş.
  • leyla ile mecnundan, ferhat ile şirinden, hansel ile gretelden, hatta ve hatta romeo ve julietten bile şanssız ikili.. elele ölmek şerefine bile erişemiyolar garibim..
  • bonnie: - what's this car?
    araba tamircisi : - it's a four cylinder ford coupe.
    bonnie: -no it's not.
    araba tamircisi: -what is it then?
    bonnie: - it's a stolen four cylinder ford coupe.

    kendi kutsanmisliginda kendi sucunu - itiraf degil- ilan eden, soygunculuk oncesi minik texas kasabasi yasaminda varolusunun anlamsizliginin son noktasina geldigi muhtesem bonnie parkerin agzindan dokulen incilerden sadece biridir yukaridaki.

    senaryonun ilk taslagindan sonra hem de ustad truffaut yardimiyla buyuk degisikliklere ugratilip, bonnie parkerin filmdeki portresinin gercek yasamdakindan cok daha fazla duygusallastirilmis, kirilginlastirilmis oldugunu dusununce ( seyirci kitle olan 60lar gencligi bagrina basabilsin "bonnie" karakterini diye) bir urperme geliyor ustume, teksas'larda kaybolup herseyi arastirmak, ve sonrasinda yaldizli bir kitap yazmak istiyorum "bonnie parker ve clyde barrow hakkinda bilmek isteyip sormaya cekindiginiz hersey" diye. bayilerden isteyiniz, yaklasik bir 12 sene sonra.
  • hele hele bonnie and clyde diye bilip bagrimiza bastigimiz ikilinin aralarina katilan araba tamircisinden devsirme yuzu cilli soyguncu cw moss ile aralarindaki "ask ve sehvet ucgeni" diye nitelendirebilecegimiz iliski ve clyde barrowun impotence/homosexuality'siyle bezenmis bonnie parker'a olan aski, her ne kadar filmde el surulmese bile, bence ikilinin arasindaki iliskiyi benzersiz kilan aykiriliklar. belki de filmde gordugumuz gibi bonnie ve clyde sonunda clyde'in "i am no lover boy" demesine karsin aska gelip cimenliklerde ask yap(a)madilar, belki de "he was really no lover boy", en azindan bonnie icin degil...
  • ingiliz polisi, son haftalarda ‘bonnie ve clyde’ tarzı peş peşe soygunlarla yaklaşık 10 bin sterlin çaldıkları tahmin edilen ikiliyi arıyor. soyguncuların anne ve oğul olabilecekleri de söyleniyor.
    the times gazetesi’ne göre soyguncuların eski doğu bloku’ndan olduğu sanılıyor. polis, sheldon’daki natwest bank ve solihull’daki west bromwich building society’yi de hedef alan soyguncuların şimdiye dek hiç kan dökmediklerini belirtti.
    soygunculardan erkek olanın 20-30 yaşlarında, zayıf, güneş gözlüklü ve şapkalı olduğu, 20-40 yaşlarındaki kadının ise omuz hizasında, koyu renk saçları olduğu ve bazen bandana taktığı belirtildi. polis, ‘müthiş ustalar ve banka personeline soygun dehşeti yaşatıyorlar ve rahatlıkla kaçıyorlar’ dedi.
    clyde barrow ve bonnie parker adlı soyguncular, ekonomik buhranın sürdüğü 1930’lu yıllarda abd’nin güneybatı bölgelerinde dehşet saçarlar. halkın efsane haline getirdiği iki soyguncunun serüvenlerini, 1967’de ünlü yönetmen arthur penn beyazperdeye aktardı. başrollerini warren beatty ve fay dunaway oynadı.
  • (bkz: refugees)
  • bir dönem filmi ama dönem bunalım yılları olunca işin rengi farklılaşıyo gerçi film 60s ın sonunda piyasadaydı ve dönemin sıkışmış gençliği üzerinde bomba etkisi yaptı. bunalımlı yılların anarşizmi de beraberinde getirmesi nedeniyle sanki geçmiş yıllara özlemle modernizmden sıyrılıp tekrar altın çağa, teksas kuralarının geçerli olduğu vahşi batı dönemi, 30 yıllarda cereyan eder ve bu tabiki bir rüyadır. sonu ölüm uykusu olan bir rüya. zaten kanun kaçaklarını romantikleştirip insanlar üzerinde kalıcı etki bırakmasının nedenide budur ve bu tip hikayeler amerikada her zaman prim yapar. filmde de bu rüya işlenir ki öldükleri sahne çarpıcı olsun die ağır çekimde verilmiş ama sinemasal anlarına geldiğimizde o kadar yeterli olduğunu sölemek pek söz konusu değil hızlı bir tempo hatta yer yer bir vur kaç kovalamacasına döner iş. clyde ın bonnie nin yaşadığı hayat tarzından sıkılmadığını sorduğunda-ki filmin baş bölümü en esaslı ksımıdır- bonnie sunduğu şey sadece kısa süreli bir partidir. gerisi sonu belli olan bir hazin son. burda belki oyuncuların gücünden söz edilebilir onlarda warren beatty ve faye dunaway ikilisir. tabiki dunaway in ne istediği belli olmayan durumlardaki haliyle beatty nin olgun yaklaşımları seyirciyi bağlayan belkide yegane şeydir. ama arthur penn in hakkını yememk lazımki klasik bir filmdir belki bahsettiğim duraksamadan ilerleyen hızlı tempo döneme göre ilerici bir yaklaşım olabilir.
  • en dikkat çekici ve en ezik karakterlerden birinin c.w.moss olduğunu düşündüğüm film.
    warren beatty yakışıklılığının hat safhasında, faye dunnaway özellikle kulağının kenarındaki bukleyi yok ettiğinde güzelliğinin hat safhasında, gene hackman hayatımda gördüğüm en ince halinde...
    her defasında izleyip keşke sonu daha başka bitseydi dediğim filmdir...
  • --- spoiler ---

    you've read the story of jesse james--
    of how he lived and died;
    if you're still in need
    of something to read
    here's the story of bonnie and clyde.

    now bonnie and clyde are the barrow gang.
    i'm sure you all have read
    how they rob and steal
    and those who squeal
    are usually found dying or dead.

    there's lots of untruths to these write-ups;
    they're not so ruthless as that;
    their nature is raw;
    they hate the law--
    the stool pigeons, spotters, and rats.

    they call them cold-blooded killers;
    they say they are heartless and mean;
    but i say this with pride,
    that i once knew clyde
    when he was honest and upright and clean.

    but the laws fooled around,
    kept taking him down
    and locking him up in a cell,
    till he said to me,
    "i'll never be free,
    so i'll meet a few of them in hell."

    the road was so dimly lighted;
    there were no highway signs to guide;
    but they made up their minds
    if all roads were blind,
    they wouldn't give up till they died.

    the road gets dimmer and dimmer;
    sometimes you can hardly see;
    but it's fight, man to man,
    and do all you can,
    for they know they can never be free.

    from heart-break some people have suffered;
    from weariness some people have died;
    but take it all in all,
    our troubles are small
    till we get like bonnie and clyde.

    if a policeman is killed in dallas,
    and they have no clue or guide;
    if they can't find a fiend,
    they just wipe their slate clean
    and hang it on bonnie and clyde.

    there's two crimes committed in america
    not accredited to the barrow mob;
    they had no hand
    in the kidnap demand,
    nor the kansas city depot job.

    a newsboy once said to his buddy:
    "i wish old clyde would get jumped;
    in these awful hard times
    we'd make a few dimes
    if five or six cops would get bumped."

    the police haven't got the report yet,
    but clyde called me up today;
    he said, "don't start any fights--
    we aren't working nights--
    we're joining the nra."

    from irving to west dallas viaduct
    is known as the great divide,
    where the women are kin,
    and the men are men,
    and they won't "stool" on bonnie and clyde.

    if they try to act like citizens
    and rent them a nice little flat,
    about the third night
    they're invited to fight
    by a sub-gun's rat-tat-tat.

    they don't think they're too smart or desperate,
    they know that the law always wins;
    they've been shot at before,
    but they do not ignore
    that death is the wages of sin.

    some day they'll go down together;
    they'll bury them side by side;
    to few it'll be grief--
    to the law a relief--
    but it's death for bonnie and clyde.

    --- spoiler ---
  • brigitte bardot ve de serge gainsbourg'un beraber soyledikleri sarkı cok basarılı bir alt yapıya ve de muzige sahip olsa da o ne oldugunu kestiremedigim ve de sürekli bir guguk kusu gibi uguldayan arkadaki ses sarkıyı 2 dakikadan fazla dinlenemez yapıyor. keske sozluk falan okusalarmıs. *
hesabın var mı? giriş yap