hesabın var mı? giriş yap

  • istiklal caddesinde vakkoramanın yanında bulunan müzik markette çalışan arkadaşa gidip kendi isim ve soyadınızı söyleyin ve "acaba albümü çıktı mı bu kişinin..?" diyin..ama sakın gülmeyin..kasetçi abinin size vericeği cevap süper olucaktır..
    mesela bir örnek ;
    arkadaşın adı reha can idi girdik çıktı mı dedik
    abi- çıkmadı ama çok satıyoruz..
    (bkz: nası yaa)

  • belit: bi dakka anne şu filmlere bi bakıyım...
    anne: korsan diil mi kızım bunlar?
    belit: evet ööle, bi dakka bişeye bakmaya çalışıyorum...
    anne: (satıcıya döner) hmm, demek korsan bööle oluyomuş.
    satıcı: biz diiliz hanımefendi cd'ler korsan...
    anne: haa...

  • insan gerçekten garip bir canlı. nbc’nin sözüydü galiba “insanın evrendeki tüm karmaşadan daha karmaşık bir yapıya sahip olduğuna inanıyorum” demişti.

    royal british awards ha... cem yılmaz’ın diamond elite plus platiniumu gibi.

    sıradan bir oyuncu ama eminim sinema tarihine iz bıraktığını, çığır açtığını falan düşünüyor engin.

    salak bir adam olduğu için değil, insan olduğu için. çevrendeki herkes sana olduğundan fazlası gibi davranırsa, sen de inanıyorsun mecburen. bir insta postunun altına binlerce urdu dilinde yorum gelince, pakistan’da tanrı olduğunu bile düşünürsün.

    bu adam kalkıp pakistan’a gidiyor, 525 bin dolar alacağına inanıyor, üç gün pakistan gezintisi, hop iş tamam diyor. ulan ben geçen robert de niro’yu show haberde gördüm. hem de ingilizce bilmeyen bir muhabirle konuşuyordu. engin sana pakistan’a gittin diye kim 525 bin dolar verecek.

    doğal olarak bi tiktokçunun reklamını yapmakla kalıyor pakistan gezisi. 3,238 km pakistan türkiye arası. engin elinde zavallı bir yavru kaplanla poz veriyor.

    sonra kalkıyor, ingiltere’ye uçuyor, british royal awards için... gören sanar ki aslan yürekli richard’dan beri veriliyor ödül. ama ingiltere’de restoran işleten pakistanlı çıkıyor işin içinden. restoranının reklamını yaptırıyor ucuza. 3,938 km ingiltere türkiye arası. teneke bir ödül de cabası.

    orhan pamuk’a sallayan ibneler, oğlum düşünün adam gerçek nobel aldı lan. hem de isveçliler verdi, pakistanlı aşçılar değil.

    hülasa 5 sezon ağır çekimde tepük atarak olmuyor bu işler. o ödüller, saygınlıklar falan; “abi türk dizileri pakistan’da çoğ seviliyo mk” sonucunda geliyorsa kuşkulanacaksın. pakistan’ı üzerine ektikleri salatalık ciddiye almıyo ama işte insan garip bir canlı dedik. inanmak istiyor. içinde bir şey fısıldayıp duruyor sürekli. ercan kesal’ın nasipse adayız filmi gibi. engin altan da aynı şeye inanıyor. dünya kendi etrafında dönüyor. kmlerce gidiyor bunun için. bakalım sırada ne var? hangi üç orta doğulu yan yana gelip engin altan’a ödül verecek.

    edit: entrye referans haberler (bkz: engin altan düzyatan'ın 525 bin usd dolandırılması)

    yavru aslanlı poz. (hayvan istismarı içerir.)

    verilen ödül düğün salonunda yemek çıktı & sözde ödül törenine imza atan şirketin istanbul zeytinburnu’nda olduğu ortaya çıktı.

  • tahir.

    onu hiçbir sınıf arkadaşı sevmiyordu. çünkü aptal ve bön bir çocuktu. özellikle öğretmeni "beni delirtiyorsun" diye hep kızıyordu tahir'e.

    bir gün tahir'in annesi okula geldi. öğretmeni ile görüştü. öğretmen dürüstçe "çocuğunuz aptal bir çocuk, notları da düşük, hayatımda bunun kadar aptal bir öğrenci görmedim" dedi. annesi çok şaşırdı, tahir'i okuldan aldı ve kayseri'ye taşındılar.

    aradan 25 yıl geçti. öğretmen de kayseri'ye tayin olmuştu. bir gün öğretmen ağır bir kalp krizi geçirdi. bütün doktorlar ameliyat olması gerektiğini söylediler. bu zor bir ameliyattı ve kayseri'de ameliyatı yapabilecek tek bir cerrah vardı.

    öğretmen ameliyat oldu. gözünü açtığında karşısında yakışıklı cerrah ona gülümsüyordu. öğretmen tam teşekkür edecekti ki suratı morarmaya başladı. bir şey söylemek için elini kaldırdı ama söyleyemeden küt diye öldü. doktor şaşırdı. ne olduğunu anlamaya çalışırken bir baktı ki o da ne? tahir, solunum cihazının fişini çekip elektrik süpürgesini takmış.

    cerrahın tahir çıkacağını sandınız di mi? komik olmayın.

    ------------

    yazarın notu: ben sadece çevirdim.

  • normal basınç altında kanda erimiş vaziyette dolaşan oksijen miktarı %1.5 civarı bir orandır. bu şartlar altında hücrelerimiz maksimum kapasite ile hayatını devam ettirebilmektedir.

    bildiğimiz gibi gazlar da basınca karşı duyarlı elementlerdir. nasıl ki bünyemiz artan basınca belirgin tepkiler veriyorsa, aynı şekilde oksijen de artan basınç karşısında yoğunlaşarak kendini duruma adapte etmektedir.

    örneğin tüplü dalış yapan bir dalgıç düşünelim. normal atmosfer basıncında havadan aldığı oksijen oranı %21'e yakın bir değerdir. vücut emilimini bu düzeye ve bu yoğunluğa göre gerçekleştirir. fakat biz derin sulara doğru indikçe, oksijen basıncın etkisiyle yoğunlaşmaya başlayacaktır. bu nedenle tüpün içindeki karışımdan çektiğimiz bir nefes karışımda, normal atmosfer basıncına göre çok daha yoğun azot-oksijen karışımı vücüda girecektir ve bu nedenle hücrenin absorbe ettiği oksijen yüzdesi artacaktır.

    bunun sonuçları vahimdir. nedeni ise yaşamını normal atmosfer basıncında sürdürmeye güdümlenmiş hücreler, yeni değerlerle birlikte kendi kendilerini yok etmeye başlayacaktır. yani vücudumuz içten içe kendini imha etmeye başlayacak ve malumunuz tüm vücudumuz hücrelerden oluştuğu için özellikle akciğer, beyin gibi organlarımızdan başlayarak büyük acılar eşliğinde (ki bu vücudun ölüyoruz lan!! alarmıdır) hayatımız sona erecektir. işte bu tarz bir zehirlenmeye akut oksijen zehirlenmesi denilmektedir.

    bir de bunun tam tersi normal atmosfer basıncından daha düşük bir basınç değerinde oksijen oranına maruz kalma vardır. buna da kronik oksijen zehirlenmesi denilmektedir. bu da hemen hemen aynı etkileri göstermekle birlikte etkisi yavaş yavaş açığa çıkar ve uzun süre (örneğin 30 saat) maruz kalmak gerekir

    deniz seviyesinde havadaki oksijen yüzdesi yaklaşık % 21 oranındadır. irtifa yükseldikçe hava molekülleri daha dağınık olduğu için, her nefes, vücut için daha az oksijen sağlar. örneğin 3657 metrede aldığınız bir nefes, deniz seviyesine göre % 40 daha az oksijen içermektedir. 5486 metrede % 50 daha az oksijen anlamına gelmektedir. bu sebeple ilgili durum da genellikle alışık olmadan yüksek irtifada uzun süre bulunan insanlarda görülüyor. filmlerde ya da belgesellerde mutlaka denk gelmişsinizdir; everest dağına tırmanan dağcılar (ki yüksekliği 8.848 mt’dir) yanlarında mutlaka yedek oksijen kaynağı taşırlar. işte sebebi de tam olarak yukarıda izah ettiğim husustur. o irtifalarda normal atmosfer basıncına oranla, oksijen oranı neredeyse %65-70 oranında azalmaktadır ve soluma yoluyla alınan oksijen miktarı hücreleri beslemek için yeterli olmayacaktır. bu sebeple vücut çok seri ve sık aralıklarla nefes alma eğilimi gösterip, kalp ritminizi normalin 2 ya da 3 katına kadar hızlandıracaktır. hızlı kan dolaşımı oksijen ihtiyacını arttıracak ve yeterli oksijen olmaması sebebiyle nefes alma sıklığı hızlanacaktır. böylece kişi kendini bu "ölüm paradoksu"na sokacaktır.

    tabi zehirlenme durumuna kişinin ne kadar sürede gireceği veya ne kadar dayanacağı büyük oranda yine o kişinin bünyesi ile alakalıdır ama nihayetinde uzun süreli maruz kalınmalarda sonuç hemen hemen her insan için aynı olacaktır.

  • https://cointelegraph.com/…tcoin-price-crash-arkham

    son yaşadığı crash'in özeti kimsenin dile getirmediği tersine akış olabileceği iddia ediliyor.

    grayscale'in elinde 16 milyar dolarlık kripto para portföyü mevcutmuş. kullanıcılara ait bu fon 11 ocak'a kadar bitcoin'e çevrilemiyormuş ve borsada bozulduğu zaman piyasadan %16 ucuza bozulabiliyormuş ancak. 11 ocak itibariyle kullanıcıların bir kısmının borsalara bitcoin'lerini aktarıp yükselen fiyat ile beraber aradaki farktan da kaçınarak bozmuş olabilecekleri söyleniyor. (kullanıcı dediysem içlerinde muhtemelen büyükler de var)

    özetle etf'den piyasaya para girişi ve fiyat artışı bekleyen kitlenin eline bütün bunlar olurken bu detayı hiç vermeyerek çok pis verdiler.

    ps1: aslında sec'in etf şartları içinde redemption işinin bitcoin ile olamayacağı ve usd olarak gerçekleşeceği baştan bağlanmıştı diye okumuştum ki öyle.
    https://www.etfcentral.com/…ow-upcoming-bitcoin-etf

    ps2: ama burada bahsi geçen 2013'ten beri satışta olan gbtc hisseleriymiş, spot etf çıkınca, masraflar da azalınca cash de olsa redemption işi mantıklı gözüküyor. peki bu borsalar 24 saat açık mı? açık olmasa da etf issuer ile piyasaya göre kendini dengelemeye çalışan market maker 24 saat esasına göre mi çalışıyor işte bunlar düşüşün ne zamana kadar, hangi fiyat seviyesine kadar olacağına dair belirleyici unsurlar.

    ps2: bir üst maddeye istinaden, cuma günü büyük pozisyonlara girmenin ne kadar sakıncalı olduğu geleneksel piyasalar işin içine girince tam olarak ortaya çıkmış oluyor.