hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • çocukluk yıllarımda çoğu zaman yaptığım güzel eylem. annenin hazırladığı o hijyen dolu içi, kaba koyup pidecinin yolunu tutmak. pideciye ''abi ne kadar çıkarsa o kadar olsun diyip, pidenin içindeki kıyma oranını onun insiyatifine bırakmak. karşı masaya geçip, ustanın kıvrak hamur hareketlerini izleyip, biran önce pişmesi için sabırsızlanmak...

    herşey bittikten sonra ''eve gidince hemen poşetten çıkar, hamur olmasın'' öğüdünü aldıktan sonra koşar adımlarla eve gidip buz gibi ayran eşliğinde aile fertleri ile günün en güzel anını yaşamak.

    herşey çok güzel, herşey daha samimiydi belki o zamanlar.

    edit: şimdilerde de çoğu kişinin yapabildiği bir eylem olabilmekle beraber, yalnız yaşayan bir erkeğin yapması zordur.

  • 1790'lı yıllarda polonya( lehistan ) parçalanıp rusya, prusya ve avusturya tarafından pay edilir.
    bu durumu ise o zaman dünya üzerinde bulunan devletlerden sadece osmanlı imparatorluğu kabul etmez.
    lâkin tabii ki bu üç devletle savaşıp polonya'yı kurtarabilecek gücü de yoktur. fakat osmanlı imparatorluğu sağlam bir tavır sergileyerek o tarihten sonra tam 120 yıl boyunca polonya'nın dağılışını protesto eder ve bu yok edilişi tanımadığını ilan eder.

    bunu da şu şekilde gerçekleştirmektedir:

    osmanlı padişahları senede bir gün ülkesine gelen tüm yabancı sefirleri aynı anda ağırlamakta, merasim düzenlenmektedir. işte her sene bu merasimlerde sanki polonya hâlâ varmışçasına sıra bu devletin sefirini anmaya geldiğinde " lehistan sefiriiii! " diye bağırılır ve bir osmanlı askeri " lehistan sefiri yoldadır! " şeklinde bağırarak cevap verir.
    bu, osmanlı imparatorluğu'nun oradaki tüm yabancı sefirlere " biz hâlâ polonya'nın işgalini tanımıyoruz! " şeklinde bir notasıdır aslında.
    bu durum polonya'nın tekrar bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir.

    hatta yıllar önce avrupa birliği'ne üye ve üye olmaya çalışan ülkelerin topkapı sarayı'nda düzenlenen toplantısında polonya cumhurbaşkanı kürsüye çıkar çıkmaz ilk sözü " polonya elçisi geldi! " olmuştur.

    pek tabii bizim devlet erkânından kimse bu sözün ne anlama geldiğini anlamamıştır.

    lafa gelince hepsi osmanlı torunu...

  • galatasaraylıyım.
    parçalı bizim canımız.
    beşiktaş'ı ya da başka bir rakibimizi elbette sevmem.
    ancak kazanılan büyük başarıları da delikanlı gibi takdir etmesini bilirim.
    uzun lafın kısası her takımın içinde bulunabilen istisnaları ayıklarsak büyük galatasaray camiasının bir üyesi olarak tebrikler beşiktaş. yolunuz açık olsun.

    not: tineri bırakıp uçak benzini içmeye başladınız. yeter olm. bu nasıl beşiktaş... tekrar tebrikler dostlar.

  • durum o kadar kötü hale geldi ki kendini göstermeye asla ilgi duymaz dediğim kadın arkadaşlarım bile kafayı yemiş durumda.

    dm'ye giriyorum. neredeyse hepsine online ya da beş on dakika önce aktifti yazıyor. yanlarına gidiyorum ellerinde sürekli instagram yukarı kaydırıp duruyorlar, sırf daha çok görünmek için her gün en az 3-5 tane story atıyorlar hatta filtreler yetmeyince birkaç tanesi gitti estetik oldu.

    geçen biriyle konuştum, instagram'a bir tane fotoğraf atmak için yüz tane fotoğraf çekiyorum sonra yarım saat uğraşıyorum güzel görünsün diye dedi. 300'den az beğeni alırsa da kaldırıyormuş fotoğrafını. şok oldum. psikolojisi normal kadın kalmayacak sanırım yakında.

    edit: dünden beri bu konuda bilimsel araştırmaları okuyorum. bilgi açısından buraya da eklemek istedim.

    instagram, facebook, twitter gibi kişinin kendisini ve yaşamını paylaştığı sosyal medya platformlarının en çok narsisizm üzerinde etkisi varmış.

    hem narsistler kendini daha çok paylaşıp başkalarının hayatını daha çok takip ediyormuş hem de bu platformların bu amaçla kullanımı narsisizmi de anlamlı bir biçimde artırıyormuş. tam bir bok çukuru.

    özellikle son yıllarda gençlerde görülen narsisizm düzeyi daha önce olmadığı kadar artmış.

    ben bu platformları sadece bilgi paylaşımı için kullanan kişilerin bu gruba dahil olmadığını düşünüyorum.

    ekşi sözlük'te de mesela iki grup insan var. normal kişiler sözlüğü bilgi, fikir ya da eğlence amaçlı paylaşım yapmak ve okumak için kullanıyor, narsistler ise daha çok kendini ve derdini anlatmak, ilgi çekmek, ekşi itiraf, anın fotoğrafı gibi başlıklara yazmak için kullanıyor. aynı şeyleri ekşi sözlük için de söylemek mümkün.

    birinin narsist eğilimlere sahip olup olmadığını anlamak eskisinden daha kolay artık. sosyal medya profiline bakıp az çok anlayabiliyorsunuz ne olduğunu. belki böyle bir faydası olmuştur instagram'ın*.

  • "17 agustos depremini haarp makineleri yapti," "11 eylul saldirisini aslinda amerika gerceklestirdi" bir de "aslinda aya gidilmedi, o goruntuler nevada colunde cekildi" ile birlikte bir turlu bitmek bilmeyen ve bir cok insanin inandigi geyiklerden biridir.

    oncelikle sunu aradan cikartalim: kansere care bulunmasi diye bir sey yok cunku kanser bir tane hastalik degil. bugun bilinen 200'den fazla kanser cesidi var ve birinin tedavisinde kullanilan ilac baska bir kanserin tedavisinde tamamen faydasiz olabiliyor. 200'den fazla kanser cesidi demek 200'den fazla tedavi sekli demektir. yani tek kalemde kansere care bulunmasi imkansiz. bunu kanser arastirmalarinda bulunmus herhangi birine dogrulatabilirsiniz. aha kaynak: http://www.cancerresearchuk.org/…f-cancer-are-there

    ikinci mevzuya gelelim, kansere care bulunup saklaniyorsa bu care bulup saklayan kimdir? devlet midir? universiteler midir? ilac sirketleri midir? cia midir? kahrolasi federaller midir? kimdir? eger kansere care bulup saklayan kurum devletse (diyelim ki alman devleti) devlet niye boyle bir sey yapsin ki? universitelerdeki arastirma gorevlileri zaten kansere care bulsalar tarihe gececeklerdir ve adamlar kansere care bulsalar saklamak bir yana aninda onlarca makale yazip yayinlarlar.

    peki ya ilac sirketleri? genelde su soylenir "ilac sirketleri kansere care buldular ama su anki ilaclarinin kari dusmesin diye sakliyorlar." boyle sacma bir sey olabilir mi? bugun ilac sirketinin biri kansere care bulsa bir senede karini 10'a katlar. bugun ilac endustrisindeki patentlerin tamamina yakini sinirli surededir. yani siz devasa bir ilac sirketi olarak 2 milyar dolar harcayip bir ilac uretiyorsunuz, 5-6 yil sonra patent dolunca o ilacin aynisini diger sirketler de uretebiliyorlar. bu insanlar icin iyi bir sey cunku 5-6 yil sonra o ilacin fiyati dusuyor ama surekli karini arttirmak isteyen ilac sirketleri surekli yeni ilaclar uretmek zorundalar. iste bu yuzden hicbir ilac sirketi buldugu herhangi bir ilaci saklamaz.

    halka acik bazi buyuk ilac sirketlerinin kitaplarini acip baktigimizda su anda devam eden yuzlerce kanser arastirmasi ve bunlara harcanan milyarlarca dolar goruyoruz. bir sirket enayi mi de kansere care bulup sonra hala kanser arastirmalarina milyarlarca dolar harcasin? dunyanin en buyuk ilac sirketlerinden johnson and johnson sirketi gecen sene tibbi arastirmalara 7.7 milyar dolar harcamis ve bu paranin ucte biri kanser arastirmalarina gitmis. avrupa'nin en buyuk ilac sirketlerinden roche gecen sene 8.5 milyar isvicre frangini tibbi arastirmalar icin harcamis ve bunun yarisina yakini kanser arastirmalarina gitmis. dunya'daki 50 buyuk ilac sirketini birlestirince yillik kanser arastirmalarina harcanan miktar 50 milyar dolara yaklasiyor. bu rakama universitelerin ve devlet kurumlarinin yaptigi harcamalar dahil degil. sirketler enayi mi de yilda 50 milyar dolar harcadiklari bir seye care bulup saklasinlar ve her sene 50 milyar dolar harcamaya devam etsinler?

    hadi argumani biraz daha tasimak icin 200 cesit kanser turu oldugunu ve kansere care bulup sakladigi iddia edilen sirketlerin her yil kanser arastirmalarina doktugu 50 milyar dolari unutalim ve ilac sirketleri kansere care buldu ama sakliyorlar demeye devam edelim. bu sirketlerde calisan binlerce arastirma gorevlisi var. kansere care bulunsa ve saklansa bu sirketlerdeki binlerce arastirmacidan biri bile mi agzini acip laf soylemeyecek? bir ilac sirketinde arastirmaci olarak calissaniz, kansere care bulsaniz ve sirketiniz o careyi halktan saklasa, o bilgileri alip baska sirketlere veya baska ulkelere sizdirabilirsiniz. bugun amerikan sirketlerinden biri kansere care bulsa onun bilgisi coktan cin gibi ulkelere sizdirilirdi cunku abd'nin en buyuk ilac sirketlerine binlerce cin vatandasi arastirmaci olarak calisiyor.

    bunun disinda eskiden buyuk ilac sirketlerinde calismis olup sonradan kendi sirketini kurmus insanlar da var. piyasada yuzlerce bu sekilde sirket var. ornegin ımmunocellular therapeutics sirketi imunoterapi yontemini kullanarak kansere care bulmaya calisan ve topu topu 5-6 kisiden olusan bir sirket. bu sirket borsada para toplayarak bugunku degeri olan 60 milyon dolara ulasmis durumda. bu sekilde sadece amerika'da 300'den fazla sirket var ve her sirket farkli bir kanser turu uzerinde ve farkli yontemlerle calisiyor. avrupa'da ve asya'da bu sekilde binlerce sirket var. kansere care bulunmus ve saklaniyor olsa bunlardan biri de ayni yontemi replike edebilirdi.

    bununla da kalmiyor dunyada kanser uzerinde bagimsiz olarak arastirmalarda bulunan binlerce akademisyen ve yuzlerce tip fakultesi ve hastahane var. bunlardan biri kansere care bulsa zaten saklamasi mantiken imkansiz cunku saklamalari durumunda hicbir karlari olmayacak, sadece zararlari olacak.

    hadi butun bunlari unutalim ve argumana en bastan baslayalim. diyelim ki roche sirketi kansere care buldu ve insanlardan sakliyor. ve yine diyelim ki roche'nin piyasada 30 farkli kanser ilaci var ve bunlar 30 farkli kanserin tedavisinde kullaniliyor ama bu ilaclarin hicbiri kansere tamamen care degil. bu ilaclarin tamaminin patenti 5-7 yil arasinda bitecek ve sirketin bu ilaclardan kazanacagi para %60-70 oraninda dusus gosterecek. bu durumda roche'nin kansere buldugu careyi piyasaya surmesi sirketin zararina degil yararina oluyor cunku sirketin mevcut ilaclarinin kari zaten dusecek. kaldi ki dunya'da kanser arastirmasi yapan bir suru sirket olduguna gore rakipler de surekli yeni ilaclar bulunacak ve roche'nin mevcut ilac portfolyosunun degeri giderek dusecektir. bu durumda kansere care bulan roche'nin bunu saklamasinin sirkete hicbir kari yok.

    bir de diyelim ki x sirketi kansere care buldu ama mevcut ilaclarinin kari azalmasin diye bu yeni ilaci piyasaya surmedi. x sirketinin kansere care bulmasi ayni teknolojileri kullanan diger sirketlerin de er ya da gec ayni careyi bulacagi anlamina geliyor. bu durumda x sirketi kansere care olarak buldugu ama sakladigi ilaci y sirketi bulup da x'den once piyasaya surerse ne olacak? bu kez x sirketinin tum kanser gelirleri sifira inecek. bir sirket enayi mi de bunu yapsin?

    steve jobs gibi milyar dolarlari olan bir insan 50'li yaslarinda kansere yenik dustu. ortada gizli bir kanser ilaci olsaydi eminim steve jobs kanserden kurtulmak icin bu ilaca 5-6 milyar dolar verirdi, en buyuk ilac sirketlerinin bile yillik kanser ilac kari bu kadar degil.

    kansere care bulunmasi ilac sirketlerinin karini azaltmaz cunku insan biyolojik bir varliktir. bugun bir hastaligi atlatirsiniz yarin baska bir hastaliga yakalanirsiniz. sonucta insanlar olumsuz degiller. kansere care bulunca bir anda insanlar olumsuz olmayacak. bu kez baska hastaliklar cikacak veya normalde bir kere kansere yakalanip olen bir insan omru boyunca 4-5 kere kansere yakalanip defalarca kanseri yenmek durumunda kalacak ve her seferinde yeniden kanser tedavisine para harcayacaktir. bu durumda kansere care bulmak ilac sirketleri icin cok daha karlidir.

    nereden tutarsaniz tutun "kansere care bulundu ama saklandi" muhabbeti geyikten ileri gitmiyor.

  • lan o değil vidyonun 4:22 saniyesinde kadraja giren bir türbanlı abla var. vay nasını didim. mesele baklava mıymış? ben erkek halime o güruhun içine girmeye korkarım la... vazgeçmedi de baklava sevdasından... helal ablaya dicem o da bi garip olacak...

    not: la elitist diilim ha... fafori yemeğim hala kuru fasülye pilav. sonrasında çay gelince mutlu olan bi vatandaşım. ama hakket bu muhafazakarlık anlayışı çok ilginç bu coğrafyada. otobüste yan yana oturamazsın da burada baklava sevdasına... vay nasını la hakket.

  • hiç duyar kasacak değilim.
    beleş paraya hallenene kadar eşşek kadar tipler. gitsinler, çalışsınlar.
    çocuk yazıp da insanların duygularıyla dalga geçmeyi bırakın. ağzı burnu dağılmış insan şov peşine düşmez.