hesabın var mı? giriş yap

  • peşin not: kyk kredisi kullandım. bayaa da bir borcum var.

    son derece doğru bir duruştur. yukarıda belirtildiği gibi "bencilliğin dik alası" falan da değildir. kurallar ülkesinde yaşamak istemektir. kallavi bir inşaat kalantorunun usülsüzce ihale almasına tepki göstermekten farkı yoktur. kuralsızlığın büyüğü küçüğü olmaz. kuralsızlık kuralsızlıktır.

    okulu bittikten sonra o borçları ödeyemeyeceğini düşündüğü için o krediyi çekmeyen tonla tanıdığım var. neden? çünkü bu insanlar kuralların varlığına inandılar. sen şimdi yüzde kaç faizden ne zaman ne miktarda ödeyeceğini bildiğin bir borcu kamu bankasından alıp sonra da onu ödemek istemiyorsan senin akp'nin vergi borçlarını sildiği beşli çeteden ne farkın kalır? ha doğru onlarınki milyar dolar, seninki hepi topu 20-30 bin liracık değil mi? seninkinden nolur ki değil mi?

    kuralsızlık kuralsızlıktır arkadaşlar. benim türkiye cumhuriyeti vergi mükellefi olarak kimsenin borcunu ödemeye niyetim yok. beşli çeteninkini de ödemek istemem, başka bir öğrencinin borcunu da ödemek istemem. kendi borcumu paşa paşa öderim, o sıkıntı değil.

    bunları söyleyince "gidin önce akp'nin ihale dağıttığı hırsızlara tepki gösterin" falan diyorlar. e kardeşim ben ona da karşıyım buna da karşıyım. asıl sen iki yüzlüsün. ona tepki gösteriyorsun ama kendi mini çıkarların için o kuralların esnetilmesini istiyorsun. e ne farkın kaldı akp'den.

    18 yaşından büyüksün ve bireysin. bir karar alıyor ve borç alıyorsun. o kararının ve borcunun arkasında ol. hayatta önem verdiğin değerlerin olsun, bir duruşun olsun, iki yüzlü olma.

    vergi borcu olan vergi affı ister, kaçak bina diken imar affı ister, yurt dışına para kaçıran varlık affı ister, öğrencisi kredi affı ister, ihalecisi geçiş garantisi ister, beşli çetesi borç silinmesini ister.
    iste babam iste. niye? çünkü kuralsızlıklar ülkesi. milyar doları olan da kural istemiyor, cebinde son 50 lirası olan da. kimsenin değerleri, idealleri, inandığı ve arkasında durduğu bir duruşu yok da o yüzden. kim kime ne tutturursa.

  • iki yıl önce öldüğümü öğrendiğim başlık. halbuki ne iyi adamdım lan ben.

  • bana inanılmaz gelen durum, abi bi insan en azından 2 ayda bi istediği yere 1 hafta kaçabilmeli, tatil yapabilmeli ama türkiye'de işe giriyorsun ve 1 sene çalıştıktan sonra sadece 14 gün izin hakkın oluyor.
    kendimi görünmez bi kelepçeyle özgürlüğü alınmış köle gibi hissediyorum. ne yani sevdiğim bir şehre gidip 1 hafta kalamaz mıyım şimdi ben? niye kimse itiraz etmiyor buna.

  • pahalı diye bu marketleri boykot edip daha pahalı olan bakkallardan alışveriş yapalim diyorlar.
    güzel kafaymış, güle güle kullansınlar.

  • yaklaşık 50 yıllık şalgamcı bir adamın (kendisi tarsus'ta bir efsanedir) torunu, yine yaklaşık 30 yıllık şalgamcı bir adamın oğlu olmamdan dolayı; sanırım tanımını en iyi benim yapabileceğim içecektir.

    doğar doğmaz elime kara havuç vermişler benim. fotoğrafım var. kara havuç dediğim, mor renkli bir havuçtur ve şalgama bordomsu rengini o verir. şalgam ismi ise; bir turp türünden gelir. irice bir turp türü olan şalgam turpu, aslında yemeğin yanında yenen turpa pek benzemez lezzet olarak. şekil olarak da pancara benzer. şalgam kurulurken (mayalanırken) havuçla birlikte biraz da şalgam turpu konulur "reyha" ve lezzet vermesi için. ki verir de.

    bulgurdan yapılmış unumsu bir şeyle mayalanır. asitli olmasının nedeni budur. içine pakmaya da karıştırılabilir.

    şalgam, en iyi tahta fıçıda olur. ayrı bir lezzeti olur ve daha keskin olur. fakat son yıllarda (nerden baksan 10 sene olmuştur gerçi) tahta fıçının sağlıksız olduğu gerekçesiyle devlet tarafından yasaklanılmış ve plastik fıçılara geçiş yapılmıştır. nasıl bir mantıkla böyle bir yasak getirilmiştir aklım almıyor. konuya neresinden bakarsam bakayım, plastik bir fıçının tahta bir fıçıdan daha sağlıklı olabileceği gibi bir savı aklım almıyor. umarım bu yasak bir an önce kalkar ve hem daha sağlıklı, hem de daha lezzetli şalgamlar içeriz.

    içine tül bir bez içinde çok az hardal karıştırılırsa mayalanırken, çok daha lezzetli olur. bu yolla yarışma kazanmışlığı vardır bizimkilerin. zaten o yarışmayı hardal koymadan da kazanmışlardı birçok kez. bir kereliğine de şov yapmak istemişler sanırım. yaptılar da.

    şalgamın içindeki havuca ise "tane" denir. taneli şalgam içmek makbuldür ama tane 4 mevsimde olmaz. sadece yılın belli zamanlarında güzel, lezzetli ve diridir. diğer aylarda ezik büzük olur.

    tüm bilinen kanıların aksine; yüzeyinde sigara külü çırpılmış gibi beyazlıklar bulunduran şalgam; şalgamın iyi mayalandığını gösterir. yani kaliteli olduğunu gösterir. kimi işbilmezler şalgamın bozuk olduğunu sanıp içmezler bu yüzden.

    şalgam soğuk tüketilmelidir. fakat iyi şalgamı ılık da içebilirsiniz. böylece lezzetini daha iyi anlayabilirsiniz. kalite kontrol testleri genelde soğuk şalgamla değil; soğutulmamış şalgamla yapılır. daha doğrusu yapılmalıdır.

    mayalanırken içine turp da konulmuşsa eğer; o turptan muhakkak yiyiniz.

    bir başka önemli mevzu ise; şalgamın acılı mı acısız mı içilmesi gerektiği. nasıl seviyorsanız öyle için. ama eğer acılı seviyorsanız; acının "süs biberinden" yapılmış olduğuna emin olun. kaliteli acının rengi turuncudur. eh hadi biraz sarıya kaçanları da makbuldür. fakat tamamen sarı olanlar süs biberinden yapılmamıştır. içmeyin. tamamen kırmızıya yakın veya çok koyu turuncu olanlar ise süs biberinden değil, pul biberlerden yapılmıştır. onları da içmeyin. gerçek şalgam acısı; kırmızılaşmış taze süs biberinden yapılmalıdır. yapımı oldukça meşakkatli ve zor olduğundan; daha çok pul biberinin kaynatılmasıyla yapılıyor. kolaya kaçıldığı gibi hem sağlıksız, hem de lezzetsiz oluyor. soğan doğramaktan şikayet edenlerin bir de şalgam acısı yapımına şahit olmalarını çok isterdim.

    bir kerede iki bardaktan fazla içmeyin. ishal olursunuz.

    çok önemli bir konu da, şalgam lekesinin geçmediğidir. evet, zor bir lekedir. fakat limon tuzu ile kolayca geçirebilirsiniz. bir miktar limon tuzunu suda eritin. o suyla şalgamın lekelediği bölgeyi iyice silin.

    eğer gerçek bir şalgamseverseniz, doğanay vs. gibi markaların yaptığı şalgam değil. gerçek şalgamı adana, tarsus bölgelerinde pek az yerden içebilirsiniz. şalgam yapmak çok kolaydır. bu yüzden birçok şalgam üreticisi peydah olmuştur. ama iyi şalgam yapmak inanılmaz zor bir iştir. tıpkı şarap yapımı gibi. dolayısıyla pek az kişi adını şalgamla özdeşleştirmiştir. şalgam, perakende olarak satılmamalıdır meyve suları gibi. çünkü yapısı gereği iyi şalgam yapıldığı birkaç gün içinde tüketilmelidir. ve plastik şişelerde saklanmamalıdır. raflarda yer alan markaların yaptığı tam olarak bu.

    şalgam yaparken, "tane" yerken parmaklarınız, dudaklarınız mor bir renk alır. bu mor rengi az önce bahsettiğim limon tuzu ile kolayca geçirebilirsiniz.

    ve ben evimden kilometrelerce uzakta, o mor rengi çok özledim.

  • sibernetik

    üç kere üç dokuz eder
    bilirsin
    birin karesi birdir
    kare kökü de
    bilirsin
    "mutlu aşk yoktur"
    bilirsin

    ama baharda ya da dışarda
    sonsuz göğün altında
    aşkın aşkla çarpımı
    nedendir bilinmez
    garip bir biçimde
    hep sonsuzdur

    tarifi olmayanın tarifini yapmış şair. beni çelişkilere sürüklemiş insan.

  • olay ankara üniversitesinde geçiyor. biyoloji okuyan çocuk ayakta altı parmak mutasyonunun sadece babadan geçebileceğini duyuyor ama buna itiraz ediyor çünkü babası 5 parmaklı.

    hocası git ailenle konuş deyince daha dram ortaya çıkıyor çünkü ailesi seni amcandan aldık aslında sen amcanın çocuğusun diyor. işler karışıyor; amca gerçekten 6 parmaklı ama dedesi 5 parmaklı.

    amca dededen değil yani. e babaanne öleli 7-8 yıl olmuş.

    köyde çaktırmadan soruşturuyolar köyde 6 parmaklı kimse yok.

    hikaye bu kadar.

  • acı çeken kadınların saçmalıklarına şahit olmuştum da ilk defa bir erkeğin de bu denli saçmalayabileceğini farkettim. duygu barındıran herkes duygusunu dışa vurmada rahat olabilmeli oysaki. şekli bizlere yanlış gelse dahi. ben güzel bulmadım o jiletli resmî mesela . resim emrah serbest'e ait olduğu için değil kim olsa hoş görünmüyor, insanı üzüyor. lakin bu üzücü görüntüyü vermiş olmak o kitapları yazan adamı değiştirmiyor. acıyı yaşayış tarzı beni ilgilendirmiyor, emrah yine aynı emrah gözümde..

  • turgut uyar şiiri

    ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    bu evleri atla bu evleri de bunları da
    göğe bakalım

    falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    inecek var deriz otobüs durur ineriz
    bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
    herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    beni bırak göğe bakalım

    senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
    bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    bana dönesin diye bir bir kapattım
    şimdi otobüs gelir biner gideriz
    dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
    seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
    durma kendini hatırlat
    durma göğe bakalım