hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: romanyadan sevgili buldum kıskanın piçler

    1. internetten tanıştık gelmek için yol parası istedi 200 dolar gönderdim yola çıkmış bile telefonu kapalı çünkü sizde elinizi zikin hahaha.

  • ağır akışı yüzünden bir türlü seyredemediğim dizilerdendir muhteşem yüzyıl. ama öyle ya da böyle bilgileniyorsunuz medyadan, internetten. acaba ilerki bölümlerde şehzade mustafa'nın öldürülmesinden sonra halkın doğan erkek çocuklarına şehzadeye olan sevgilerini belirtmek için "mustafa" ismini vermelerini gösterecek mi ? öyle ki o dönem istanbul'a gelen yabancı bir gezgin istanbul'daki her 4 erkeğin 3'ünün isminin mustafa olduğunu yazmıştır. hatta bu gelenek o kadar uzun yıllar sürmüş ki, 1881 yılında selanik'te doğan bir erkek çocuğa da bu isim verilir.

    ve gün gelir bu çocuk kanuni'nin saltanatından mustafa'nın intikamını alır.

  • mevcut şartlar göz önüne alındığında türkiye'de oldukça popüler olan şarkıcı. mevcut şartlar diyorum çünkü biz artık batı kültürünün kapsama alanında değiliz.

    taylor swift'in bu kadar tartışılmasının nedeni insanların sürekli haberlerde ismini duymasına rağmen arka planında neler olup bittiğini bilmemesi. eurovision'dan çekildiğimiz dönemi hatırlıyor musunuz? bunun esas nedeninin yarışmanın kuralları, adaletsizliği ya da sahne şovlarının uygunsuzluğu değil; batı kültürü ile iplerin koparılması politikasıydı. her ne kadar gündeme yansımasa da aynı dönemde başta mtv olmak üzere yabacı müzik yayını yapan kanallar ya kapandı ya arka plana itildi. ödül törenleri ülke gündeminden düştü. hatta mtv avrupa ödülleri'nde “en iyi türk şarkıcı” diye bir dal vardı, belki hatırlasınız. ne oldu hiç düşündünüz mü? ülkedeki muhafazakârlık seviyesi ile batı kültürünün ülkeye girişi arasında ters orantı olduğu için türkiye artık mtv ödülleri'nin dışında kaldı.

    “taylor, 2010'larda popüler olan bilmem ne şarkıcılarıyla aynı seviyede değil.”

    aynı seviye olmak ne kelime, çok ötesine geçti. ancak 2014-2015 döneminden sonra batı kültüründe olup bitenden bizim haberimiz yok. edirne'den yukarısına berlin duvarı gibi görülmez bir duvar örüldü. sızan birkaç kırıntı dışında batı'da popüler olan hiçbir şey ülkeye yansımıyor. abd'de son haftalarda zirvede olan jack harlow'un lovin on me şarkısını kaç kişi biliyor? veyahut son yıllarda popüler olan isimler genel anlamda türkiye'de biliniyor mu sizce? geçen gün yapılan grammy ödülleri'nin adaylarını göz önüne alalım. sza, phoebe bridgers, doja cat, babyface, summer walker, olivia rodrigo, killer mike, billie eilish vs. kaçı biliniyor? belki bir iki isim, o da çok sınırlı kişi tarafından.

    2014-15 dönemine kadar tv dâhil müzik kanallarında gördüğünüz ve aşina olduğunuz isimlerin katıldığı ödül törenlerini izler, ertesi sabah da haberlerini görürdünüz. şimdi ne müzik kanalı var ne de ödül törenini yayınlayan bir kanal. direkt üçüncü aşamaya geçildiği ve sadece haberlerde isimler görüldüğü için “nasıl bu kadar popüler” muhabbeti dönüyor. henüz medya oluşumları ilk ikisi gibi kesilmedi de ondan. yakında o da kesilir, ha işte o zaman hiç isimleri bile görmezsiniz.

    “taylor'ın hiç hit şarkısı yok.”

    mümkün mü böyle bir şey? şunu akıl alıyor mu? en basit tabirle youtube'da kanalına gir, 3 milyar (milyon değil, milyar) izlenme almış şarkılar göreceksiniz. senin ülkenin kapsama alanına girmemesi hit şarkısı olmadığı anlamına gelmez.

    batı kültürü ile ipleri kopardığımız için dünya genelinde ünü her yere yayılmış, mars'a ulaşmış isimler artık “bir zahmet” bizim ülkeye geliyor. başka bir deyişle, dünya genelinde istatistik tabloları hazırlarlar ve ortadoğu, sahra altı afrika ve kutuplar veri alınamadı anlamına gelen gri renke olur ya, biz o kısımdayız. batı kültürü ile içli dışlı olmak zorunda mıyız? gelmesi mi daha iyi, gelmemesi mi? gelsin ama tercihi biz mi yapalım? bunlar farklı başlıkların tartışma konusu.

    mevcut durum ise özellikle 2000-2015 arasında türkiye'de fazlasıyla yer bulan batı kültürü alttan alta izlenen politikalarla bitirildi ama eurovision dışında konuşulmadı. 2000-2015 döneminde olduğu gibi şarkıcılar artık sürekli televizyonlarda, radyolarda, dergilerde gözümüze sokulmuyor. cnbc-e, e2, mtv gibi batı kültüründe popüler olan dizi ve şarkılar onlarla aynı dönemde ülkemize sunulmuyor. dizi ayağını netflix vb. platformlar kısmen yürütüyor ama yabancı dizilerin eskisi gibi türkiye'de popüler olmadığı anlaşılmıştır zaten. müzik ve kitap ayağı ise dibe vurdu. spotify'ın yıl sonu türkiye listesine iki yabancı şarkıcı zar zor giriyor (biri zaten taylor). hatırlarsanız eskiden new york times best-seller listesindeki popüler kitaplar bizde de aylarca konuşulurdu. adam fawer'ın olasılıksız veya dan brown'ın da vinci şifresi gibi ülke gündemine oturan, hatta türk medyasına röportaj verecek kadar bilinen yazarlar vardı. her ne kadar laf edilse de alacakaranlık, açlık oyunları, grinin elli tonu gibi kitap ve film serileri ülke içinde bilinirdi. şu an ny times'ın en çok satanlar listesinde kimler var biliyor muyuz mesela? artık batı kültürü ile kopmalar olduğu için yabancı kitapların çevirisi yapılsa dahi eskisi gibi okunup konuşulmuyor.

    taylor'ın meselesi de bu. dünya genelinde dehşet bir popülaritesi var. öyle ki, kapsama alanına girmeyen ve veri alınamayan ortadoğu ve sahra altı afrika'nın bile sınırlarını zorlayarak içeri giriyor artık. bu başlıktaki bitmek tükenmez bilmeyen tartışma bizatihi bunun örneklerinden biri.

    şu bir gerçek, taylor abd'de hep popülerdi ancak kariyerine country müzik ile başladığı için, dünyaya batı müziğini ihraç eden mtv'de çok az yer alıyordu. pop müziğe geçip dünya geneline yayılması ile batı kültürünün ülkeden kovulması aşağı yukarı aynı döneme denk geldi. hayır, beyaz ve amerikan demokrat olduğu için bu kadar gündem değil. ünlüler dünyasının büyük çoğunluğu beyaz ve amerikan demokratlardan oluşuyor zaten. başarısını ve ödüllerini satın almadı. alınacak bir şey olsa diğerleri de almaz mıydı? bunların hepsinin milyon dolarları var. yaptığı şarkılar birbirine benzemiyor. 10 albümü olan birinin iki şarkısı üzerinden karar verilebilir bir şey mi bu? playlist bir gecede ünlü olmadı. kadın yaklaşık 18 yıldır piyasada. müziği kötü değil. sadece eskiden medya kanalları aracılığıyla dinleyip aşina olduğunuz batı kültürü türkiye'de etkisini kaybettiği için o kültürün müziğine yabancılaşma oldu. kitaplarda olduğu gibi.

    sadece o da değil. batı kültürünün şu an gündemde olan isimlerini bilmediğimiz gibi beklentiler de değişmiş. mesela önceden şarkıcılardan dünyayı kurtarmaları, savaşları bitirmeleri ya da ekonomiye çözüm bulmaları isteniyor muydu? bizde şu an öyle bir beklenti var. ilginç.

    buna rağmen ilk başta belirttiğim gibi, taylor şu an türkiye'de çok popüler. sosyal medyada sürekli gündemde. düzenli ve tutarlı müzik listelerimiz yok, olanda da artık yabancı şarkıcılar olmuyor ama cd/plak satan sitelerde her zaman ilk sıralarda. büyük şehirlerde hemen hemen her ay taylor swift geceleri düzenleniyor.

    şunu tekrar hatırlatmak lazım. batı kültürünün bu kadar nüfuz etmesi gerekiyor mu veya tercihi birey mi yapmalı bunlar ayrı tartışma konusu ancak şu başlıkta dönen muhabbet komediden başka bir şey değil.

  • bugün öğleden sonra işyerime bir amca geldi. tip alenen ihsan yüce. (çöpçüler kralı filminde hacer'in babasını oynayan üstad)

    buyrun amca, ne istemiştiniz? dedim... oğlum dedi, bana iş gerek.

    amcam dedim, personel aramıyorum? oğul dedi bu kez, ben bu yaşta boynumu eğip kapı kapı iş arıyorsam var elbet bir sebebi. sesi, yahu o da ihsan yüce!

    hele sen anlat amca derdini, ne iş yaptın, ne yaparsın, nerelisin, nerede oturuyorsun falan, gel bir çay içelim önce dedim. geçtik masalardan birine, başladık sohbete... derdini, ihtiyacını, ailesini... neler neler anlattı... ne iş olsa yaparım, ben çalışmaktan gocunmam ya, sen bu ihtiyarı yanına alır mısın, buraları sosyete yeri gocunur musun bilemedim dedi...

    o nasıl laf, ne gocunması?! düşündüm. mutfak desem olmaz. garson/servis elemanı desem olmaz. vale yapsak olmaz... değnekçi yapsak, yakışmaz. amca dedim, bak hemen şuraya bir masa koyalım, gelen misafirlerin araçlarını valeler çekiyor, sen de anahtarları alır sahip çıkar, emanet alırsın, valeleri hal yoluna sokarsın. şu kadar haftalık veririm, sigortanı da yaparız hemen, aldığın bahşişin hepsi senin, hem senin derdin çözülsün, hem de ağabeylik yaparsın çocuklara? olur mu?

    - olur!

    yarın öğleden sonra gel, başla.

    el sıkıştık, şef garsonla tanıştırdım ve sair. uğurladık... 2 saat oldu olmadı, baktım birisi, elinde de teneke içinde büyükçe bir gül, çevirmiş şefi, darladıkça darlıyor. meğer amca gelmiş, dediğim yere koymak için masa soruyormuş, hemen işe başlayacak! *

    cemal amca dedim, ne acelen vardı, yarın gelsen olurdu? olur mu oğul dedi, işi bulmuşken paçasını bırakmayacaksın! hem işin yarını mı olur?! bu elindeki ne? şu girişte dedi, orası bir şey istiyor, pek bir boş! bu çiçek güzel durur dedim, benim evin bahçesinde duruyordu, taşıdım getirdim...

    peki...

    oğlunun lise ceketi belli ki, birazdan biraz fazla dar gelmiş, dirsekler meşinli, kolları uzatırsa manşetler kısa kalıyor. ilk geldiğinden daha iyi halde ama yine de epey eskice, ancak güzelce ütülü bir pantolon giymiş. ayakkabıları yeni boyamış, besbelli. ceketin yaka cebinde de beyaz mendili... özenmiş. gücü yettiği kadar... masasını bir çabuk hazırladık. rahat bir de sandalye ayarladık. garsonlara söyledim, cemal abinizi gözetin, "bu adamda bir şey var"...

    ardından içeri girdim, işin telaşına düştüm. müşteriler ağır ağır gelmeye başladı, göz ucuyla bakıyorum arada. cemal amca müşteri daha arabadan inmeden ayağa kalkıyor, ceketini ilikliyor. dikkat etmemiştim, ya ceketin düğmesi yok, ya da dar olduğu için önü kapanmıyor, eli hep ceketin önünde, ceketi tutuyor... tek tek hal hatır soruyor, gülümseyerek bahçeye kadar buyur ediyor... el hep cekette...

    akşam boyunca, arada masalara uğruyorum; birkaç masada aynı muhabbeti duydum "kapıdaki... ay ne tatlı adam!" cemal amca... gönlüne girmiş insanların. bu adamda bir şey var dediğim, doğruymuş.

    birazdan istanbul'a doğru yola çıkacağım. çıkmadan şefe tembih ettim, yarın gidin güzel bir üst baş halledin cemal amcaya. ama gönlünü, gururunu kırmayın. ilk hafta haftalığını da yarından verin. şefim yol yordam bilir, halleder... akşamları da dolmuş otobüs uğraştırmayın, araçlardan biri eve giderken onu da bıraksın.

    gülünü de dediği yere diktirdim. yalan yok, çok da güzel oldu, meğer gerçekten boşmuş orası, cemal amcanın gülü doldurdu. yalnız dedi, çiçeğin yanından eserekli geçmeyin! nazlı koymuş gülün adını, küsermiş çiçek. peki... o civardan değil koşturarak geçmek, civarında negatif şeylerin muhabbetini dahi etmek yok. kural koyduk ilk akşamdan.

    akşamdan beri yüzümde garip bir gülümseme. var bu adamda bir şey! hızır mıdır nedir?

    edit: 02/08/2023 günü cemal amcayı kalp krizi sebebiyle kaybettik. bir hafta önce, 26 temmuzda çok sevdiği eşini kaybetmiştik. "yokluğu zor" demişti, kavuştu. herkese böyle sevmek, sevilmek nasip olsun. sadece bu entry'i okuyup mesajlar atan, kendisiyle tanışmak isteyen, halini hatırını, durumunu soran herkese çok teşekkür ederim. bu dünyadan ve en önemlisi benim dünyamdan bir cemal amca geçti. 1 sene geçirebildim kendisiyle, abilik öğrendim, kıymet vermeyi öğrendim, çaba ne demek öğrendim, sayesinde inanılmaz biriyle tanışmak kısmet oldu. adalet abla ile birlikte nurlar içinde uyusun...

  • bizim kizlarda algi "beni ezmesi beni sevdiginin ve ilgilendiginin gostergesi boylece kendimi onemli hissedebiliyorum ayrica beni ezebilen erkek beni koruyabilir de".. bakmayin burda "biz pijjleri diil giriskinliri siviyiriz" diyen cakallara.. siz ezilmeyi seviyosunuz kizim ezilmeyi.. ezilmediginiz zaman bu kil kuyruk beni koruyamaz, bana sahiplenmiyor seklinde olusmus zavalli bir ozguvensizligin esirisiniz

  • reddit'teki /r/turkeyjerky subreddit'inde paylaşılan bir yazısıyla ortaya dökülen bilgi.

    31 ağustos 2012 tarihli hilal kaplan yazısı burada.

    kendisi şöyle demiş: "edindiği üstün askeri başarılara rağmen tarihimizde bir kazım karabekir muharebesi yoktur ama biraz önce bahsettiğim başkomutanlık meydan muharebesi ile birinci ve ikinci inönü savaşları vardır."

    yani hilal hanım inönü'nün bir kasaba ismi olduğundan bihaber, ismet paşa muharebeyi kazandığı için savaşların adına inönü savaşları dendiğini sanıyor. sanırım o yıllarda soyadı kanunu olmadığını da bilmiyor ki muharebe esnasında ismet paşanın soyadının inönü olduğunu ve muharebe bitince kendisinin soyadının savaşlara verildiğini düşünmüş.

    biraz daha yukarıda başka bir durum daha var.

    "örneğin amerikalılar için bir george washington savaşı yoktur ama iç savaş vardır" demiş.

    kendisi george washington'u amerikan iç savaşı esnasında yaşamış ve savaşmış biri sanıyor. oysaki washington koloniler adına ingilizlere karşı savaşmış ve zaferden sonra ilk abd başkanı olmuş kişi. washington'ın ölümü 1799. amerikan iç savaşı ise washington'ın ölümünden çok sonra, 1861'de başlıyor. o esnada abd başkanı abraham lincoln.

    pes doğrusu peli.. pardon, hilal hanım.