hesabın var mı? giriş yap

  • babamla aramızda şu diyalogun gectigi mac.. ki ben o sırada sozlukte spiker hakkında yapılan yorumların etkisinde kalmısım

    pipicik: spiker macı ne kadar kötü anlatıyor de mi baba
    baba: ...
    pipicik: ne kaddar da kötü de mi baba.... de mi baba, hae de mi..
    baba: spikerden bize ne mna koduum

  • süleyman'ın son 2 saattir diazem içmiş gibi sırıttığı dizi.

    ibrahim: bu bahar şuraya gidelim sultanım.
    süleyman: he ibrahim :)

    ibrahim: bir ara manisa'ya gideyim çoluk çocuk?
    süleyman: he ibrahim:)

    ibrahim: roma'yı da alalım sultanım:)
    süleyman: heee ibrahim he:)

  • bugun anladim ki berberler bu olaylari ese dosta da anlatiyor. tam koltuga oturmus trasa baslamis bir iki dayamisken dukkanin kapisi acilir ve berberin arkadasi oldugu belli olan biri sorar:

    -metin ne zaman bosaliyorsun?
    -cok surmez birazdan gel.

  • evren döner. ilkel insanlar, gökyüzünün döndüğünü görebiliyorlardı. yıldızlar dönüyordu zira, yerleri değişiyordu. samanyolunu gözlemliyorlardı.

    o yüzden türkçe "evren", evrilmek kökünden gelir. "evirip çevirmek" deriz ya; dönen şey demek, döngü demek evren. aynı zamanda "büyük yılan" anlamına gelir.

    universe, latince kökenli. unus ve versus bileşenlerinden oluşuyor. versus dönen demek; universe tam anlamı, "tek döngü".

    arapça felek? dönen demek yine, kökünde palaku var. talih anlamını daha sonra kazanmış, yıldızların talihimiz üzerinde etki sahibi olduğu inancından dolayı.

    eski iskandinavlar dünyamıza "midgard", ortadünya diyorlar. cihanları, alemleri ya da dünyaları hep "gard" kökünden sözcüklerle açıklıyorlar. gard, garden sözcüğüyle akraba. ingilizce gird (bir şeyin etrafını iple çevirmek) ve farsça gerd (dönmek, çevirmek. ) ile de kuzenler. kökünde "etrafını çevirmek, çevirmek suretiyle etrafını kapatmak" anlamı var.

    evren'in büyük yılan oluşu ile, iskandinav midgard'ının etrafını jormungand isimli büyük bir yılanın çevrelemesi de apayrı ilginçlikler. (bkz: karşılaştırmalı mitoloji tolkien ne yaptı)

    o yüzden "bu devran" diye şarkılar söylüyoruz. bildiğin devir ile akraba, döngü, dönmek demek. o dönen şeyler, yıldızlar, talihimiz üzerinde etkili olduğundan -ya da böyle inanıldığından- dünyanın gidişatını anlatırken "bu devran" diyoruz. yahut "devir onların devri" derken, yine dönme anlamına gelen bir sözcük kullanıyoruz.

    "müdür" de, bir "daire"nin başında olur. bir konuya "dair" yaratılmış bir kurum, "daire"dir. o "daire"nin iplerini elinde tutan da, "müdür". tırnak içindeki sözcüklerin hepsi "devir" ile akraba; dair bir şeyin etrafında dönen demek. daire de bu dönüşün kendisi, çember. müdür de, döndüren, çeviren demek.

    eh öyleyse sami dinlerin allahı, feleğin müdürü oluyor işte.

    (bkz: ouroboros)

  • sahip olan grubun içinde yüce insan ssg de bulunduğu için hakettiği aşağılayıcı tepkiyi göremeyen düşünce yapısı

  • ondorduncu lui tarafindan yaptirilan bu saray marie antoinettein "ekmek bulamazlarsa pasta yesinler" sozlerini sarf ettigi balkonun yer aldigi, av koskudur. paris'in banliyosunde bulunan saray, fransiz krallarini saltanat ve ihtişama doyurdugu ve ustun bir sinif olusturma cabalarindan dolayi halki gormezden gelmeye basladigi donemin bas mekanidir. fransiz ihtilalinin basladigi yerdir. fransizlar bu tarihinden dolayi sarayi gormezden gelmek istedikleri icin olsa gerek uzun yillar kapali tutmuslardir, ancak ozel izinlerle ozel misafirlere gezdirilmistir. daha sonra balayinda gezen zengin ve unlu bir amerikali olan roosevelt tarafindan restore ettirilerek tekrar ziyarete acilmistir. bugun parasini bastiran sarayi bir gunlugune (mesai bitiminden bir sonraki mesai baslangicina dek) kiralama ve orada bir davet verme imkanina sahiptir. pek cok yeri altin kaplama, bazi yerleri de som altin oldugu soylenir. marie antoinettein odasinda yatak ortusu ve perdelerin rengi solmasin die flasli cekim yapmak mumkun degildir.