hesabın var mı? giriş yap

  • ağızlarından sürekli ''halkı böyle aşağıladıkça kaybetmeye devam edeceksiniz'' gibi laflar duyarsınız. asıl kaybeden kendileridir ama farkında bile değildirler. seçim kazanmayı hayatlarının merkezine oturturlar. seçtikleri kişiler gününü gün ederken, bu mallar da onlarla beraber kazandıklarını sanarlar. git bak bakalım sığır kardeşim o milletvekili çocukları, bakan çocukları sana hiç benziyor mu? seçtiğin kişiler kazanmış oluyor, sen değil mal kardeşim. adam makarnaya muhtaç, ''kaybetmeye mahkumsunuz'' diye nutuk atıyor. akıl fikir.

  • yıllar önce konya'da saray çarşısı'nın oradaki akbank'ta sıra bekliyordum. bankada inanılmaz bir kuyruk vardı. müthiş sıcak bir yaz günüydü. bankada klima çalışmıyordu, leş gibiydi ortalık. en az 4-5 vezne olmasına rağmen, 1 veya 2'si aktifti. işin en çileden çıkartıcı tarafı ise, şubede mevcut q-matik denen sistem kurulu olmasına rağmen, banka yönetimi niyeyse sistemi çalıştırmıyordu. herkes ayakta, kıç kıça bu kuyruğu bekliyorduk. artık sabredemediğim ve önümdeki ihtiyarın epey zorlandığını anladığım bir an, "ne biçim iş bu, şu q-matiği bari çalıştırın, neden bütün vezneler çalışmıyor" minvalinden söylenmeye sesimi yükseltmeye başladım. anında bütün yüzler, tüm içerideki insanlar, hepsi birer mirket refleksiyle bana döndü. gişe memuru vızırdanırken, "yok mu senin müdürün?!?" dedim, hay huy falan bir tartışmadır sürerken ve bu mirket konya insanları yüzüme bön bön bakıp hiç bir söylemde bulunmazken:

    sırada arkamda bulunan bir karabıyıklı 35-40 yaş adamı "ne var birader? bi sen mi sıra bekliyon? bak hepimiz bekliyoruz, ne gonuşup duruyon??" diyerek bana çıkıştı. bu gücetapan kardeşimize dönüp "birader soyadın sabancı mı?" diye sordum. "yııoo" diye karşılık verdi. "lan o zaman asdaicaaewadazxc!!!!!" şeklinde çıkışmaya başlamıştım ki, önümdeki ihtiyar kolumu tuttu, "diklenme, dik dur. hoo diyecen altını kürüyüverecen" nasihatlarine girişti ve ben de bu kalabalıkta hak aramanın manasızlığını gördüm...

    işte o insanların beklediği sıradır. anlayamazsınız.

  • kindle'a güncelleme nasıl yapılır? :
    şu sayfaya girip elimizdeki kindle'ın sürümüne bakıyoruz. örneğin paperwhite 2 6. jenerasyon, paperwhite 3 7. jenerasyon vs.
    kendi aletimizdeki sürümü öğrenmek için settings>device options>device info>firmware info. oradaki sürümümüz eğer daha az ise bağlantıdan kendi güncelleme dosyamızı indiriyoruz ve kindle'ın içindeki ana dizine atıyoruz.
    ardından settings'e girip sağ üstte yer alan üç noktayı tıklayıp "update your kindle" seçeneğini seçiyoruz ve güncellememizin olmasını bekliyoruz.

  • osmanlı imparatorluğu'na dair çok az bilinen bir bilgi daha;

    imparatorluğun her 33 yılda bir, o yılı hiç yaşanmamış sayması: sıvış yılı!

    osmanlı imparatorluğu, malî planlamada iki farklı takvim kullanıyordu. gelirleri güneş takvimini esas alarak toplayan devlet, giderleri ise ay takvimine göre belirliyordu fakat burada şöyle bir sorun oluşmaktaydı:

    33 güneş yılının karşılığı 34 kamerî yıl etmekteydi. yani devlet, o sene hiçbir vergi almaksızın bütçesinden para harcamak zorunda kalacaktı ki burada en zor olan durum da hicrî takvim esaslı ödenen ulufelerin bütçeye verdiği zarar olacaktı.
    peki devlet buna nasıl çözüm bulmuştu?
    her 33 yılda bir o yıl hiç yaşanmamış kabul ediliyor ve bir sene atlanıyordu hicri takvimden!

    işte tam bu noktada rahmetli hocamız halil sahillioğlu'nun mükemmel bir tespiti vardır:

    osmanlı imparatorluğu'nda meydana gelen neredeyse bütün büyük askerî ayaklanmalar bu sıvış yılı denilen zamanlara denk düşmektedir.
    çünkü geliri olmayan devlet, o yıl maaşları da ödeyememektedir doğal olarak.

    bu inanılmaz bir durumdur! koskoca imparatorluğun ekonomisinden sorumlu kimseler asırlarca bu takvim karışıklığı sonucu ortaya çıkan bütçe sorununa çözüm olarak koskoca bir yılı hiç yaşanmamış saymayı uygun görmüşlerdir. zaten arada sıvışan yıl da adını buradan alır.

    " peki sıvış yılı sebebiyle ortaya çıkan ilk isyan hangisidir? " diye soracak olursanız cevabımız buçuktepe isyanı'dır.

    ikinci murad'ın, oğlu mehmet'i* tahta çıkarmasının ardından vuku bulan ve mehmet'in tahtı tekrar babasına bırakmak zorunda kaldığı bu yeniçeri isyanı, yeniçerilerin maaşlarına buçuk oranda zam yapılmasıyla son bulmuştur.
    yani yeniçerinin derdi tahta bir çocuğun çıkmış olması değildir esasında. dertleri ulufedir ve maaşlarının verilmeme sebebi de bu dönemin sıvış yılına denk gelmesidir.

    fatih sultan mehmet'in ölümünden sonraki karışıklıklardan yavuz sultan selim'in tahta çıkışına; ikinci osman'ın katlinden vaka-yi hayriye'ye değin daha birçok olay da sıvış yılına denk gelir ve bu dönemlerde padişahlar önce yeniçerilerin ulufelerini ödemekle meşgul olmuşlardır.

    devlet buna çare olarak sürekli zam ve değerdüşümü (devalüasyon) gibi çözümlere başvurmuştur ki bu da osmanlı'nın çöküşünde son derece etkili olmuştur.

  • tam destek veriyorum ben de bir erkek olarak. ne erkeklerle yolculuk edicem lan bi otobüs dolusu kadınla yolculuk etmek varken. kih kih kih.

  • iceride kaymakam varken ayağa kalkmıyorlar ceza sebebi bu. haklılığını konuşmuyorum cezanın sebebini söylüyorum.