ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
enes batur'un düz yolda ağaca çarpması
-
telefona bakıyordur.
dünyada var olmayan bir rengi hayal etmek
-
kadınlar kesin başarmışlardır.. hatta o renge uygun ayakkabı bakmaya bile başlamışlardır.
askerlikte ilk gece
-
bir dolu tanimadiginiz adamla ( ben diyim 20 siz diyin 50) bir kogu$a sokulursunuz, ustunuze giymeniz icin bir pijama vermi$lerdir ki eger minyon bir tipseniz 2 beden buyuk, car$aflar temiz gibi gorunsede ya $ilte... bir de ustune ustluk kogu$un pencereden uzak bir ko$esinde alt ranzaya du$tuyseniz...saat daha 8.30 ya da 9.00 dur. "ulan bu saatte yatilir mi" diye du$unmeyin, sabah erken kalkacaksinizdir. kogu$ta sigara icmek yasak. osuruk seslerine, ayak ve ter kokularina daha ali$mami$siniz.
sevgilinizi du$unursunuz. onun $efkat, sevgi dolu kucagini. beyoglu' nu, kadikoy'u du$unursunuz, insanlar geceye hazirlik yapiyordur $u saatlerde, diye. cevrenize bakarsiniz, "insanlar her yerde, her yerde, her yerde, yalnizlik her yerde". burnunuzun diregi sizlar, "napiyosun lan burda aglanir mi?" diye kendinize gelirsiniz. "korkuyorum anne, al beni icine" diye telefon edesiniz gelir ama telefon yasak. her turlu bete sokan $arki, $iir, ani film $eridi gibi gozunuzden gecer, bir ara sizar kalirsiniz, gozlugunuzu bile cikaramadan.
şanlıurfa'da onkoloji doktorunun olmaması
-
benim urfalı kardeşlerim doktor dövüp stres atamıyor. nerde bu devlet?
ey dünya pkk'ya niye sesin çıkmıyor
-
- tamam ben susuyorum da siz niye konuşmuyorsunuz?
kpss fizik öğretmenliği 1.sinin mülakatta elenmesi
-
yav arkadaş eskiden bu fetöcülere kopya çektirdiniz, yüksek puanlarla kadrolara yerleştirdiniz. bugün fetöcüler artık kopya çekemiyor (ya da ben öyle sanıyorum), bu seferde bileğinin hakkıyla puan alanları atamıyorsunuz, ne idüğü belirsiz tipleri alıyorsunuz. amk’dum yerinde az emeğe saygınız olsun, bare ilk onu ilk onbeşi doğrudan atayın. yazıktır, günahtır. bu kadar da aç gözlü olmayın ya.
birkaç tane şehidimiz var
-
birkaç, dedi ya.
utanmadan birkaç, dedi.
onu izleyenler de alkışladı.
yattığım yerde kan beynime fırladı.
allah sizi bildiği gibi yapsın.
birkaç: türkiye'de insana verilen değer.
saniyelik salaklıklar
-
eşi yeni doğum yapmış felsefe hocasına 'hocam allah bağışlasın sizden mi' diye sormak.
kürt annenin elini öpen türk askeri
-
insandir.
agnostik
-
benden uzak allaha yakin ol derken, verilen adresin neresi oldugundan tam olarak emin olamama durumu...
sürekli tekrarlanan kelimelerin anlamsızlaşması
-
anlamsal doygunluk olarak tanımlanan bu durum özetle ;
''bu durum, herhangi bir sebeple yorulmak gibidir. eğer bir dambılı sürekli kaldırırsanız, bir yerden sonra sisteminiz yorulacaktır. aynı şeyi sinir sisteminiz için de düşünebilirsiniz: sürekli tekrar eden bir elektrik atımını bir noktadan sonra nöronlarınız ateşleyememeye başlayacaktır.
bence bu durum, tüm sistemler için kaçınılmaz bir sonuç. bir şeyi ne kadar fazla kullanırsanız, gelecekte kullanmak üzere o kadar az kalır. nöronların tekrardan uyarılabilmek için enerjilerini geri doldurması belli bir zaman alır. bu süreçte semantik doygunluk eski haline döner ve böylece 'ev' sözcüğünün anlamını yeniden algılarsınız. bu kimi zaman birkaç dakika kadar sürebilir."
prof. dr. david balota
...
bebek ırmak kupal'ın otopsi raporu
-
ülkede bir güvendiğim kurum hapishaneler kaldı. umarım onlar da bozulmamıştır.
albert camus ve jean-paul sartre ile eve çıkmak
-
şöyle konuşmalara sebebiyet verebilecek durum;
proleterkral: beyler makarna mı yapalım yoksa dışarıdan mı söyleyelim?
sartre: tüm seçimlerimizden sorumluyuz.
pk: aynen abi de, seçin işte birini.
camus: fark etmez.
pk: dışarıdan makarna söylüyorum lan o zaman. hadi bakalım!
sartre: sentez ha!?
camus: saçmalık!
pk: off... abi biraz evle ilgilenin ya... bulaşıklar da dağ gibi oldu...
camus: yıkasak da hep yeni baştan nasılsa... sisifos gibi.
sartre: bulantı tabakların üzerinde, çatalda, mutfağın duvarlarında, her tarafta...
pk: hay allah belanızı versin be!