hesabın var mı? giriş yap

  • metal müzik bir işçi sınıfı müziğidir. bu müziğe asıl karakterini veren de bu tarihsel, sınıfsal yapısıdır. bir çok öncü metal grup gibi black sabbath’in üyeleri de işçi sınıfındandır, proleterdir. ilk üyelerinin hemen hepsi fabrikalarda işçidir. grubu müzik tarihinde ayrıksı kılan bir çok özel ve önemli özelliğin üyelerinin işçi sınıfı geçmişlerinden geldiğini söyleyebiliriz.

    örneğin, sabbath’in büyük gitaristi tony iommi 1965 yılında çalıştığı ağır metal fabrikasında bir iş kazası geçirir.
    saç levhaların presten geçirildiği makinede o gün işe gelmeyen arkadaşının yerine çalışmak zorunda kalan iommi, makineyi kullanmaya alışık olmadığı için bir dikkatsizlik sonucu gitarının perdelerine bastığı sağ elinin yüzük parmağı ve orta parmağının üst bölümünü koparır.

    orta parmağının gördüğü zarar gitarını çalmasını etkilemediği için onu çok umursamaz ancak yüzük parmağının yaklaşık üç santiminin kopması bir gitarist için korkunç bir durumdur ve bu nedenle bu kaza iommi’yi derinden etkiler.

    ama büyük müzisyen yine de pes etmez ve bir su şişesini eritip iki parmağına da kendi imal ettiği bir tür protez yapar.
    bu protezleri zımparalayarak, tellere düzgün basabileceği ve doğru notalar elde edebileceği bir şekle sokan iommi,
    telleri de gevşeterek gitarı daha da rahat çalabileceği bir hale getirir.

    iommi böylelikle gitardan daha sert tınılar elde etmeyi başarmıştır. işte bu sert tınılar black sabbath soundunun ve metal müziğin özgün soundlarından birinin çıkışını sağlayacak etkiyi yaratacaktır.

  • ateist zaten huzurludur. tekerleme söylemesine gerek yok. ha öbür dünya diye bir şeye inanamaz ve kendisini cennet bahçelerinin beklemediğini de bilir. zaten öldükten sonra bilinç diye bir şey yoktur tıpkı doğmadan önce olduğu gibi. sıkıntı yok yani. huzur bulmanın inançla alakası yoktur. kişinin beklentileriyle veya bulunduğu konumla yetinmesiyle alakalıdır.

  • onay bekleyen çaylakların bir kısmını otomatik olarak yazara çevirdik ve bunlara da sabırtaşı yazar dedik. yapılan aksiyonun makul bir sebebi vardı: onay bekleyen çaylakların sayısı her geçen gün biraz daha artıyordu. ancak geçmişten önümüzde miğferdibi çaylak alımları gibi çok başarılı olmayan bir örnek olay vardı. bu seferki onay bekleyen çaylak sayısıysa miğferdibinden çok daha fazla, bu yüzden herkesi tek seferde almamız mümkün olmayacaktı. peki ne yapmalıydık? onay bekleyen yaklaşık 41 bin çaylağın bari bir kısmını otomatik olarak yazar yapmalıydık ki, hem diğerlerinin de önü açılsın ve sıraları daha hızlı gelsin, hem de moderasyon olarak biz, yeni yazarların coşkusuyla kendine sığmayıp taşacak olan sözlüğün altını bir nebze de olsa çekip toparlayabilelim (herkesi bir anda alsaydık ne entry girilebilecekti, ne de okunabilecekti belki de). peki bunu nasıl yapacaktık? kimleri otomatikman yazar yapmalıydık? çaylak olarak geride kalanlara haksızlık yapılmış olmayacak mıydı? düşündük taşındık ve üç tane kriter belirledik, bunlara uyan kişileri yazar yapmaya karar verdik (sayıları 9300 civarlarında olan bu kişilerden 200 tane kadarının ilk 10 saat içinde uçtuğunu ekleyebilirim bir bilgi olarak). neyse, bahsi geçen kriterler şunlar:

    1-) sözlüğe henüz kaydolmuş, daha hiç sıra beklememiş çaylaklar bu gruba dahil olmamalıydı, zira bir yıldan uzun süredir onay bekleyen çaylaklar mevcuttu. biz de dedik, "sabırtaşı yazar olacak olan kişi nerden baksan bir en az 6 aydır bekliyor olsun". böylece sınır olarak 1 haziran 2008 tarihini koyduk. yani bir sabırtaşı yazar iseniz, sözlüğe kayıt olma tarihiniz 1 haziran 2008'den daha önce demektir. (neden özellikle "1 haziran 2008"?: çünkü o an öyle esti.)

    2-) onay bekleyen çaylak iken çaylak inceleme arabirimine düşen, ancak pas geçilen* çaylaklar da bu gruba dahil olmasınlar dedik. zira bu kişilerin entry'leri önceden incelenmiş ve yeterli seviyede bulunmadığı için pas geçilmiş. ancak bunların da sözlüğe küsmelerine gerek yok, başlangıç olarak şu entry'yi (bkz: #14333666) okumaları, belki de birkaç gün içinde yazar olmalarını sağlayabilir.

    3-) çaylaklar iki gruba ayrılıyor kabaca: a-) sözlüğe arada bir ya da nadiren girenler, hatta uzun süredir hiç girmeyenler. b-) sözlüğe hemen her gün girip "acaba yazar olmuş muyum?" diye kontrol eden hevesliler. 41 binlik nüfusu azaltmak adına bu iki grup arasında bir seçim yapma durumunda olduğumuzdan, sözlüğe daha sık login olan grubu tercih ettik ve kısaca dedik ki: yazara çevireceğimiz kişi, son 1 aylık dönem içinde sözlüğe bir kere bile olsa login olmuş olmalı.

    biliyoruz, bunlar çok mükemmel ve 100% hakkaniyetli kriterler değil, ama elimizden şimdilik bu kadarı geldi. sözlük, kendisiyle uyuşmayan yazarlarını temizledikten ve tekrar bir dengeye oturduktan sonra, buna benzer bir çözüm paketiyle tekrar gelebiliriz. bu arada tabii ki onay bekleyen çaylakları -yavaş yavaş da olsa- incelemeye devam edeceğiz. esen kalın.

  • --- spoiler ---
    gece yatakta çok ağladım. namaz kılarken çok ağladım. şu an tabii bu sosyallikte kılamıyorum. allah affetsin diyelim, içimizi biliyor...
    --- spoiler ---

    şu cümleden sonra okumayı bıraktım. rahat olacağım derken sıçıp batırmak buna denir sanırım.

  • oglumdur. hatta 40 degil 15 almis. umut dolu, aydinlik gelecek hayalleri vardir. bardagin dolu tarafini goruyordur. tabi babasi ogrendiginde ne olacagini rabbisi bilir.

  • sinemadan anlayan biri değilim, teknik bir eleştiri benim becerilerimin dışında. filmin eksiğini gediğini doğru insanlar açıklar zaten. kaldı ki eksiği gediği olması da son derece normal, adamların ilk filmi. ne demişler ilk elin günahı olmaz.

    ilk filmleri olmasına, bütün muhtemel acemiliklere rağmen yine de bence çok değerli bir film. çünkü bu film recep ivedik gibi sıradan bir komedi değil, bu film siyasi bir komedi. bu halkın bir politikacıyı destekledikten, kendi temsilcisi olarak gördükten sonra neleri sineye çekeceğini, neleri normalleştireceğini, nasıl takım tutar gibi partisini her koşulda savunacağını gözler önüne seren bir film. türkiye'de yaşadıklarımızı bi gözünüzün önüne getirin, gerçekten de politikacıların türlü rezilliklere, skandallara rağmen halk desteğinde en ufak bir azalma oluyor mu? türlü kepazeliklerin ardından "ölümüne x'ciyiz", "y'nin yanındayız", "z'yi yedirmeyiz" diyen tipler türemiyor mu her yerden? müridleri ne olursa olsun desteklemeye devam etmiyor mu? bu kriterlere uyan bir kişi geliyor benim aklıma.

    buna ek olarak film sokağın nabzını da çok iyi yakalamış, bu halkın neye nasıl tepki vereceğini çok iyi kestirmiş. gerçekten de bu halk filmde yaşanan olaylara filmde gösterildiği gibi tepki verirdi. bugün biri çıkıp sokakta yaşlıları tokatlasa, 60 yaş üstünün oy kullanmasını yasaklayacağını söylese, sokak hayvanlarını itlaf edeceklerini vaad etse gerçekten de eleştirenler kadar destekleyenler de çıkar. hangi siyasi danışmanla çalışıyorlarsa tebrik ederim çok temiz iş çıkarmış. siyasi danışmanları yoksa bu çıkarımları kendileri yaptıysa da helal olsun, içinde yaşadıkları toplumu iyi gözlemlemişler.

    bu film sıradan bir komedi değil, bu film bir türkiye aynası. devekuşu kabare'de, olacak o kadar'da gördüğümüz siyasi hicvi 2023 türkiyesi'ne getiriyor. bu filmde güldüğümüz tipler ile her gün aynı sokaklarda yürüyor birlikte metroya biniyoruz. bu film seyirciyi recep ivedik'teki gibi "ahaha kıroya bak" ötekileştirmesi ile güldürmüyor, bu film bir halka ayna tutup kendine güldürüyor.

    bütün bu anlatılanlar elbette demek değil ki film komik değil. hayvan gibi komik. filmden çıktığımdan beri istisnalar kaideyi bozmaz dinliyorum, bu yılki spotify wrapped'de çıkarsa bu mahsun başkan'ın başarısı olacak. umarım ikinci film de çıkar, ki ikinci film bence ilkinden daha fazla potansiyel taşıyor. zira filmde gördüğümüz tiplere bir de devlet yetkisi ve dokunulmazlık verince neler yapabileceklerini düşününce bile beni bi gülümseme alıyor.

    neyse lafı çok uzattım. özetle diyorum ki oylar lmkp'ye! seni başgan yaptıracağız mahsun başgan!

  • bunlar pro dilenci. t1 tramvay hattında takılıyorlardı. özellikle turistlerden aldıkları banknotları salisede cebe indirir baba. o torbadaki pet şişe sayısı sabittir.

    edit: dilenci demeyeyim, performans sanatçısı.

    edit 2: tramvay zaten bu.

  • mudodaki kütük, beymendeki trençkottan sonra ekşi sözlük ahalisine 2015 armağanım olsun.

    1 - > http://store.apple.com/…oduct=mj3k2ll/a&step=detail

    2 - > http://store.apple.com/…oduct=mj3g2ll/a&step=detail

    türkiye satış fiyatlarını da vergilerle beraber yaklaşık 3,5 katı olarak tahmin edebiliriz, sıfır km astra falan alınıyor galiba.

    an itibariyle türkiye mağazasında da yok henüz, sessizce koyarlar gece.

    peşin edit: rolex, tag heuer, seiko veya bilimum isviçre kurmalı saatleri falan diye mesaj atıp lüks kültürünü öne çıkarmaya çalışan olursa keserim bileklerinizi. normalleştiremezsiniz. saat. saat. saat.

    dipnot: sayın bakanım sizi kesmez, varoş işi bunlar.

  • cindy crawford ve asim bir gemi kazasi neticesinde issiz adaya
    duserler.ne yapsinlar can sikintisindan sabah aksam sevisirler. ancak
    bir sure sonra asim , durumdan zevk almamaya baslar .
    cindy cildirir, asim'a ne oldugunu sorar, ne isterse yapabilecegini soyler.
    her turlu fantaziye her seyiyle emrine amade oldugunu, nerede
    hata yaptiysa duzeltmeye calisacagini anlatir. asim inatla cindy'ye
    "istedigim seyi yapabilmen mumkun degil" der.
    cindy caresizlik icinde israr eder ve her seyi goze aldigini
    soyler.asim en sonunda bir denemeye karar verir... once cindy'nin
    saclarini kisacik keser. sonra ustunu ortecek bicimde ceketini
    giydirir. kestigi saclardan biyik yapar. cindy, ne oldugunu anlamaya
    çalisirken asim onu mumkun oldugu kadar erkege benzettikten sonra
    aksam olunca sahile gelmesini soyler.
    aksam olur ve cindy erkek kiliginda sahile gelir bakar ki, asim mukellef bir raki sofrasi hazirlamis ve masayi mezelerle doldurmustur.
    asim ve cindy masaya otururlar ve asim elini kanka modunda,cindy'nin omzuna koyar, bardagini cindy'ninkine tokusturur ve soyle der:
    "ulan cemal bir aydir kimi goturuyorum soylesem inanmazsin !!!