ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
18 eylül 1932 ilk türkçe ezanın okunması
-
tanrı uludur = allahü ekber.
hah arapça öğren illa anlamlı ibadet etmek istiyorsan diyebilirsin ama olmuyor öyle işte.
mesela god is great derken de anlamını biliyorum ama “tanrı uludur” derken ki gibi olmuyor. çok basit bi sebebi var aq çünkü türk'üm ben, anadilim türkçe. ha “allahü ekber” demişim ha “god is great” demişim ikisi de uzak ve duygusuz gelir bana.
maliki yevmid din ne mesela. insan ibadet ederken anlamlı ibadet etmek istemez mi, robot musun sen ezbere iş yapacaksın.
bi gün yine bu topraklarda türkçe ezanlar okunması dileğiyle.
edit: ayet düzeltildi.
3 nisan 2012 izmir metro rezaleti
-
haberde tek garipsediğim şey, izmirlilerin metroya metro demesi oldu. cidden hayal kırıklığı yaşadım.
erken yatarsam bir şeyler kaçırırım korkusu
-
gece geç saatlere kadar oturmama neden olan histir,
halbusi erken yatsam da yatmasam da kaçırdığım bir halt yok.
bir anneyi üç defa nasıl öldürürsünüz
-
facebook'ta dolaşan muharrem ince'nin sorduğu soru. eğer gerçekten bunları söylediyse helal olsun. cevapları da şöyleymiş;
1)çocuğunu öldürürsünüz.
2)cenazesine saldırırsınız.
3)katilini serbest bırakırsınız.
edit: bunda eksileyecek ne var?
misafir olunan evde erken uyanıp tavanı seyretmek
-
garip bir kısır döngüyü barındıran süreç. kalksan kalkılmaz, yatmak istesen uyku yok, öyle yorganın içinde esir oluyor insan. ciddi manada sabır gerektirir.
nişanlılık
-
oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor:
- abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...
- yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
- ben sana bir şey sormak istiyorum...
- söyle...
- bu nişan dedikleri ne? evde sordum, 'eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
- hıııım... zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...
- dinliyorum.
- diyelim ki şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. sana bir bisiklet alıyorlar ve 'haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. işte şubat ile haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.
- haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. peki dokunmaya izin var mı?
- vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun!.
***
konuştuğun biri var mı
-
ikinci annem olarak gördüğüm nurgül ablamın her karşılaştığımda sorduğu soru. nurgül abla, 32 yaşındayım, konuşmak kesmiyor artık.
ettehiyyatu okurken işaret parmağını kaldıran tip
-
(bkz: post-teravih syndrome)
adresi zor bulunca eczaneyi yıkan yaratık
-
polise adalete o kadar güven yok ki polisi aramak yerine ilacı verip göndermeyi daha güvenli buluyor eczanedekiler.
yedi yıl savaşı
-
ingiltere ve fransa arasında yapılan ve her iki ülkenin de kaynaklarının tükenmesine yol açan, fransanın çoğu sömürgesini ingiltereye kaybetmesi ile sonuçlanan savaş.
etkileri günümüze dek uzanan ve günümüzdeki dünya politikasını şekillendirir. doğal olarak bu tanım tüm savaşlar için yapılabilir ama bu savaşın çok önemli iki sonucu vardır.
1. amerika birleşik devletlerinin kurulması.
2. fransız devrimi.
celal şengör
-
az önce canlı yayında selçuk tepeli'ye "yönetimi cahil ayak takımına verirseniz, başımıza bunlar gelir" dedi. gerçekleri konuşan bildiklerini konuşmaktan çekinmeyen koca yürekli bilim adamı.