hesabın var mı? giriş yap

  • aşı karşıtlarının verileri çarpıtmaktan bıkmadıklarını gösteren bir başka haber. örneğin:

    - 100 kişilik bir popülasyonda, 95 aşılı + 5 aşısız varsa,

    - 95 aşılıdan 7'si ve 5 aşısızdan 3'ü hastaneye yatıyorsa,

    eğer aşı karşıtı bir cahilseniz, hastaneye yatan 10 kişiden 7'si aşılı olduğu için buradan hastaneye yatanların %70'i aşılı diye manipülasyon yapabilirsiniz. kağıt üzerinde doğru bilgi ama bu orana bakıp aşılar işe yaramıyor demek için salak olmak lazım.

    aklı başında mantıklı biriyseniz, aşının hastaneye yatıştan koruma oranının %90'ın üzerinde olduğunu, aşısızların hastaneye yatış oranlarının ise %60 gibi yüksek bir oranda olduğunu hesaplayabilirsiniz. işte aşı karşıtları bu iki oranı görmezden gelip yukarıdaki gerçeği yansıtmayan oranı işlerine geldiği gibi yayıyorlar. bunların veri çarpıtma tuzağına düşmeyin.

  • geçen sene philip morris eğitimindeyiz. yaklaşık salonda 106 kız var, hepsi de podyuma çıkar gibi gelmiş. toplasan da 10 erkek var. hani tekelden sigara alırken aniden belirip "sigarayı kendinizi için mi alıyorsunuz" diyenlerden..

    eğitmen geldi, şöyle bi süzdü etrafı, erkek yok gibi bişi, şöyle erkekler bi parmak kaldırsın görelim yau dedi delikanlıları..

    yanımdaki erkek arkadaş da fazla sallamadı, e görsün canım ne o çocuk gibi triplerinde haklı olarak.

    arkadaki kız: hahah kaldırsana erkek değil misin hahaha
    arkadaş: kaldırdım ben, sen farketmedin.

  • ilk görüşte dahi insanı çarpan müthiş tablo. odama çerçeveletip asmak istediğim çok sayıda ayrıntı barındıran bir yapıt.

    https://pbs.twimg.com/…ia/diaky6wuwaqxatj.jpg:large

    son akşam yemeği tablosundaki o herkesin ayrı bir karede bir nevi kendi halindeliğine rağmen bütünlüğü oluşturması gibi... italya'da bir şapelin tavanına bakmak gibi bu övgüyü hak eden tarihe geçmiş an. rönesans döneminden günümüze bir esinti.

    suda yüzen vileda post modern bir ayrıntı olarak kareye girmişse de, insanlığın özüne dair çok şey barındırıyor bu kare. köpeklerin uyumu ise ayrı bir güzellik olmuş.

    insanı içine çeken bu fotoğrafı yakalayan kişi bir ödülü hak ediyor. daha fazla konuşmadan bu fotoğrafa dalıp gitmek istiyorum.

  • bir başarı hikayesi de ben patlatayım madem.

    bende bugün sabah 7 gibi evden çıktım. 07.10 civarı duraktaydım, vardığımda otobüsün kapıları açık, yolcular binmeye çalışıyordu. ben ise ağzımda sigara yaylanarak otobüse doğru yürüyordym. otobüs hala yolcu alıyorken ben ise önce sigarama, sonra da şoföre baktım. şoför genç olsaydı ayakta gitmeyi göze alıp onlarca km yolu ayakta gidebilirdim ama baktım yaşlı birisi şofördü. şimdi bu her durakta durur, sıcakta milleti mahveder deyip o otobüse binmedim. ne yaptım peki ? bir sonraki otobüsü bekledim. yaklaşık 10 dakika sonra geldi. gelen otobüsün şoförü genç bir adamdı. otobüse bindim. inanır mısınız ilk gördüğüm otobüs ile aralarında 10 dakika olmasına rağmen benim seçtiğim şoför, 10 dakika önce kalkan otobüs şoförünü geçti.

    hayata karşı risk alın arkadaşlar. kimin hangi otobüse bindiği önemli değil, kaptanının kim olduğu önemlidir.

    olmuş mu beyler, olur mu benden de ceo ?

  • blade - imdb
    çoğu kişi bilmez, aslında bir çizgi roman uyarlamasıdır. wesley snipes'ın blade karakterini adeta yaşadığı filmdir. dünya genelinde çok başarılı bulunması üzerine 2002 ve 2004'de yayınlanan devam filmlerinin ardından, 2006 yılında dizi haline getirilmiştir, dizide wesley snipes oynamamıştır. filmin bana göre en efsane sahnesi ise giriş sahnesidir.
    1 2

    only lovers left alive - imdb
    insanlık tarihine çok uzun zamandır tanıklık eden ve bunun etkisiyle çoğu şeye karşı inancını yitiren iki ölümsüz aşık, iki depresif vampir. harika müzikler ve tabii ki tilda swinton. sadece aşıklar hayatta kalır.

    i am legend - imdb
    norveç asıllı abd'li bilim kurgu ve korku yazarı richard matheson'un 1954 yılında yazdığı romanı ben efsaneyim'den uyarlanmıştır. post apokaliptik atmosferi ve zombiye benzeyen vampirleri ile alışılageldik vampir filmlerinden farklı bir filmdir.

    bakjwi - imdb
    güney kore'li efsane yönetmen chan-wook park'un en iyi filmlerinden biri. vampir filmlerine yeni bir soluk getirmiş bir film bana göre. yer yer absürd sahnelerin de kullanıldığı bu filmin türünü kestirebilmek çok zor. ben vampir draması diyorum.

    30 days of night - imdb
    alaska, insanın kıçını donduran soğuk, sürekli karanlık bir hava ve tabii ki ortalıkta cirit atan vampirler. en başta harika bir atmosferi var filmin, çok da kanlı bir film. türü sevenlerin kesinlikle beğeneceğini düşünüyorum. finali de ayrı bir güzel.

    lat den ratte komma in - imdb
    john ajvide lindqvist'in aynı isimli romanından uyarlanan isveç yapımı vampir filmi. roman ve film arasında farklılıklar vardır. oyunculukların muhteşem olduğu bir filmdir, başrol oyuncularının seçim süreci bir yıl sürmüştür. 2010 yılında let me in isimli yeniden çevrimi vizyona girmiştir.

    interview with the vampire - imdb
    yine bir roman uyarlaması, anne rice'ın aynı isimli romanından uyarlanmıştır. başrollerinde tom cruise, brad pitt, kirsten dunst ve antonio banderas gibi büyük oyuncular vardır. izlediğim en iyi vampir filmlerinden biridir, sanki roman okur gibi izlersiniz tüm filmi, akar gider, kendinizi kaptırırsınız. filmi izledikten sonra vampir olmayı istediğimi hatırlıyorum, öyle etkilemişti beni. film hakkındaki ilginç notlardan birisi de, tom cruise'un gölgesinde kaldığı için brad pitt'in nefret ettiği filmler arasında gösterilmesidir.

    from dusk till dawn - imdb
    en eğlenceli vampir filmlerinden birisidir. yıllar önce adını hatırlamadığım bir türk kanalında, gecenin bir yarısı, quentin tarantino, george clooney, juliette lewis, ve salma hayek ile beni tanıştırmıştır. gerçekten de sabahın ilk ışıklarına doğru bitince, günbatımında şafağa muhteşem bir vampir filmi izlemiştim.

    the hunger - imdb
    ridley scott'ın kardeşi tony scott'ın yönettiği, başrollerinde catherine deneuve, susan sarandon ve david bowie'nin olduğu, 80'lerin havasını yansıtan, en başarılı vampir filmlerinden bir tanesi.

  • şüphesiz ki ucuz ve samimi olmasıdır.

    tezgahlar mütevazidir, ürünler kaliteli, fiyatlar uygundur.
    içeri girerken dükkandaki en pahalı şeyi alabileceğini bilmek insanın öz güvenini artıran bir şey arkadaş. ben bunu bilirim, bunu söylerim.

  • f klavye hakkında bir başka yanlış anlayış da: "q klavye dilimize uygun değil o yüzden diğer toplumlardan geride kalıyoruz".

    oğlum q klavye hiçbir dile uygun değil zaten. anlatmadılar mı size? q klavye dile uygunluk gözeterek değil, tam tersine ingilizce'de sık kullanılan harfler daktiloda aynı anda birbirine çarpıp takılmasın diye uzak dursun diye tasarlanmış, "yavaş olsun" diye. ingilizce'ye uygun klavye q klavye değil dvorak klavye.

    amerikalı da biliyor "dilimizi daha hızlı yazacağımız bir klavye olsa çok süper oluruz lan" demeyi ama kalkıp dvorak'ı zorlamıyor standart haline getirmiyor. niye? çünkü benim gibi sorgulayabilen bi kafaya sahip: (bkz: #27901261)