hesabın var mı? giriş yap

  • ucundan kenarindan benim bu. sariyer'de karsidan karsiya gectim. trafik neredeyse durma noktasinda.
    beyaz bmw'nin icinde iki tane su gibi kiz. soforun yaninda oturan kafasini disari cikarip adres sordu, ben de ona dogru egildim tabii. belimi dogrultmadan sadece kafami gidecekleri yone cevirip adresi tarif ettim. kisa bir tesekkurden sonra sofor kiz eliyle arabasinin on tarafini gostererek tamam gec diyip yol verdi.

    gidecegim yone degilde az once geldigim yone dogru tekrar geri dondum. lan az once gectin zaten ne geri donuyosun be amina kodugum geri zekalisi sirf kiz tamam gec dedi diye. kiz yol verdi ben de degerlendirdim. ulan bir de izlediklerini dusundugumden ne geri donebildim ne de bakabildim o tarafa. gozlukcu gorup daldim iceri. gozluk bezi aldim ciktim. gozlugum yok olm benim.

  • şahısların şahıslara karşı işlediği suçlara mağdurun rızası olmadan af getirilmesine karşıyım. düpedüz adaletsizlik haksızlıktır.

    biri beni öldürecek ben ölüp gideceğim sonra katilimi affedecekler. inandığınız allah'tan hakettiğinizi bulmanızı diliyorum.

  • istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
    bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
    biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
    gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
    bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.

    geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
    ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
    camdan ölen olmamış ki?

    sonra yolcular gelmeye başladı.
    biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
    tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
    biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.

    yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
    insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
    ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.

    olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.

    sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.

    biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
    her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..

    sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;

    - benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
    diye bağırmaya başladı.
    sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.

    annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
    babam bana -sen bakma- dedi.

    sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.

    adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
    sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:

    -sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.

    otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.

    ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.

    olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.

    babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.

    muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.

    muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
    ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.

    sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.

    yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.

    yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.

    tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
    artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.

    biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
    kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.

    taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
    babam bana şampiyondan midye aldı.
    sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.

    maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
    sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.

    babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;

    -hay .mına koyyim böyle işin.....

  • bugün açıklanmıştır

    sivas’ın hesabının sorulması açısından değerlidir.

    insanlık suçlarına zaman aşımı işlemez!

    --- spoiler ---

    sivas katliamı davası'nın zaman aşımından düşmesi üzerine ceza almaktan kurtulan sanık ihsan çakmak'ın 2008 yılında ibb ispark aş'de işe başladığı tespit edildi. ibb, şahsı işten çıkardı.
    --- spoiler ---

  • çok ilginç gelen insanlardır bunlar.

    saç kestirmez kenarda oturur ve berberle sohbet eder. ya da saç kestirir ama hiç para ödemez. emlak, toprak yer köy konularından konuşurlar ve giderler.

    her berberde istisnasız olur bunlar. her seferinde yanılırım ve sırada zannederim bu adamları ama öğrenirim ki müşteri değil bu kişi.

    kim bunlar acaba lan.

    edit: şokenzi oldum. başlığı açıp unutmuştum pek iplenmez diye ama meğer ne çok fark edeni varmış bu herifleri. seviyorum lan seni sözlük.

    edit: başlığım taşınmış. kimsenin bulmadığı bir şey buldum diye sevinmiştim. gözüne dizine dursun ssg al kırdın işte kırdın.

  • iki aylık kyk ve yeşil pasaportumla haftasonları amsterdama giderdik. interrail gruplarında gençler fransada şuradayım buluşalım buradayım pizza yiyelim diye postlar atardı. çantanı al yola çıklar neler neler.
    ulan amerikalı gibi takılmışız ha gerçekten. o günlere bakıp bir de şimdiye bakıyorum da aynı olayı muhtemelen hayatımın sonuna kadar bir daha yapamam.

    mesajlar üzerine edit: skyscanner ve türevi sitelerden sezon dışı genellikle kışın 10-15 euroya bilet buluyorduk. booking türevi sitelerde falan da o zamanlar tr'ye kapalı değildi bilirsiniz. yatak başı 5-10 euro ediyordu. 2 gece kalıp geliyorduk. beyniniz almıyor biliyorum ama olay buydu. zaten o dönemde facebookta bu gruplarda olanlar bilirler bunları. algınızı açın. türkiye böyle bi dönemden geçti siz inanmasanız da. bu konuda daha fazla inanamayan insan varsa şu linkten bahsettiğim zamanlara gelip gönderileri inceyelebilirler.9 euroya osloya bilet vardı lan.
    insanlar çok ilginç ben bunları yaptım diye gelip bana kızıyo mesajlardan. al link verdim dön bak o döneme. sanki ben getirdim ekonomiyi bu duruma ya :d.d ayrıca adam kendi yapamamış diye bana bok atıyor :d kafanı öpeyim o zaman kardeşim biz yaptık işte nargile kafelerde gezmeseydin.
    edit 2: akpliler cok gaza gelip mesaj atiyor o dönemde bankalar batti kyk 60 milyondu falan diye. sizin döneminizden bahsediyorum diyince apışıp kalıyorlar :d bahsettiğim dönem 2010-2015 arası arkadaşlar

  • tuborg special gibi biralara sanıldığının aksine vodka falan katılmaz. bilindiği gibi bira mayası bizim gibi canlı bir organizmadır ve yaşamak için şıra ( ilerde fermantasyondan sonra bira olacak ) içindeki şekeri yiyip alkol ve karbondioksit açığa çıkarırlar. yani biz mayaları besleriz onlar da bize karşılğında alkol üretirler. böyle geçinip gideriz. efendim, şıra içindeki şeker miktarı bellidir, dolayısıyla mayalarda alkolü bir yere kadar üretir*. şeker bittiği zaman* fermantasyonda biter. oluşacak alkol miktarıda en fazla %3 - %5tir.
    şimdi siz tam kaynatma aşamasında şıraya şeker* ilave ederseniz mayalar bu şekeri de kullanacak ve daha fazla alkol üretecektir. haliyle fermantasyon süresi uzayacağından diasetil miktarı da artacak ve tadı biraz daha acı olacaktır.
    işte işin sırrı budur.