hesabın var mı? giriş yap

  • rolex taktığından sıkıntı olmayacağını düşündüğüm yürüme işlemi.

    ama arda bayrampaşa çocuğudur, anternmandan önce yasin suresini okur, instagram'da kur'an-ı kerim'li ve dualı fotoğraflar paylaşır.

    tanım: ortalama yurdum reisçisinin yaşam tarzına yakışır bir hareket.

  • bence şekerli kireç taşına benzeyen mevlana şekeridir. amaçsız gereksiz tatsız. çocukken konya'dan gelenler illa getirirdi bundan yarım kilo kadar falan. kaya tuzu sanıyordum ben onu.

  • berzahin yaptigi gibi, 5 duyu uzerinden yaradiliscilikla sentezlenecek bir sey degil: "canlıların dış dünya ile irtibat kurmalarını sağlayacak 5 duyu organının 5'inin de meydana geldiğini görüyoruz. bal gibi akıllı bir evrilme bu"

    organize dinler insanlari ne kadar antropomorfik (edit: anthropocentric olacak bu, insan-merkezci yani) hale getiriyor. bir kere insanlarda 5 "temel" duyunun otesinde bir duzine baska duyu var (dokunma bir cok duyunun birlesimi, kasinma ayri bir duyu), fakat bunun otesinde dis dunya ile irtibat kurmanin sonsuz yolu var:

    gorme dedigin sey, elektromanyetik spektrumun yuzde 10 uzeri -26'lik kismini algilamaktan ibaret. onda biri degil, binde biri degil, trilyonda biri degil, 26 tane sifir var orada. bu spektrumun baska kisimlarini algilayabilseydin, sonsuz sayida baska duyun olacakti.

    duyma dedigin sey, 20 kilohertzlik ufak bir araliktaki hava titresimlerini algilamaktan ibaret. ultrasonu algilayabilseydin bu baska bir duyu olacakti.

    koku ve tat dedigin kucuk bir grup kimyasali algilayabilmekten ibaret.

    bunlarin otesinde hava basinci, manyetizma, elektrik alanlari, radar, isigin polarizasyonu gibi dis dunyayla irtibat kurmaya yarayacak bir cok yontem tamamen biyolojimiz disinda. baska hayvanlar bu ozelliklerin bazilarina sahipler, bazi olasi duyular ise kimsede yok (zayif elektromanyetik kuvveti algilayan varsa beri gelsin. edit: zayif nukleer kuvvet olacak o *)

    daha ilginci, sinirli algimizin otesinde, varolan alginin neural-mapping'i (ben uydurdum, yani reseptorlerin beyinde yarattigi etki) sonsuz ayri sekilde olabilir. 650 nanometre dalgaboyu olan radyasyona kirmizi diyorsun ama bu yesil de olabilirdi, klasik muzik senfonisi de, hic hayal edemeyecegimiz bir duyu/algi da. sonsuz sayida kombinasyonun cok kisitli bir kismini tecrube edebiliyoruz.

    bunlara bakip da hala "usta oradan bi bucuk akilli tasarim, ustune azicik evrim ilave et" diyenin aklini tasarlayanin aklindan suphe edecek sekilde evrildim.

  • asgari ucret alarak saatlerce ayakta, sogukta beklemekte olan insanlar.
    zengin zuppe cocuklarinin xray'den gecerken 2. kez gecmesi istenince verdikleri tepkileri gorunce, iyi ki yerlerinde degilim dedigim cok olmustur.
    zuppe pic 2. kez gecer misiniz diyince oyle bir afra tafra yapip agzina geleni sayiyor ki zannedersin ki kral cocugu.
    ulan gereksiz, hayatindaki en buyuk basarinin ananin babanin parasini avm'lerde yemek oldugunun farkina var ve kir kicini otur.
    pazar pazar sinirlendirme beni (asfdasfdas)

  • bakkal varsa ve veresiye de satış yapıyorsa fakir semtidir. net. bakkal varsa ve veresiye satış yapmıyorsa orta alt sınıf semtidir. bakkal varsa ama adı bilmemnemarket veya büfeyse orta-üst sınıf semtidir. bakkal yoksa zengin semtidir. bakkal bordo bereliyse merak etmeyin, o sizi bulur.

  • türk televizyon tarihinde, esas oğlan rölünün mahallenin 2 delikanlısı tarafından dönüşümlü olarak el değiştirdiği tek dizidir. alişan* miadını doldurup başka diziye geçerken senaryo icabı öldürülüp yerine seri üretim delikanlı kadir'e* bırakmıştır. bununla beraber alişan'ın seslendirdiği "aynalı tahirim biükülmez bileğim, doğruluk hastasıyam, kralı gelse döverim lan yine" sözlü jenerik müziği de değişmesine karşın dizinin ismi "aynalı tahir", sloganı da "ölümüne aşkların destanı olarak" kalmıştır. yapımcılar, dizinin alişansız yan çizdiğini, kadir tiplemesi ile devam edemeyeceğini anladıktan sonra aynalı tahir'i resurrect etmişlerdir. "summon of tahir the mirrored" şu şekilde vuku bulmuştur :
    alişan diziden temelli ayrıldığı için aynalı tahir'i yeniden canlandıracak biri ortada henüz yoktur fakat tahir karakteri bir şekilde dizide yer almalıdır. bundan ötürü aynalı tahir, cast ajansı tarafından bir oyuncu bulunana dek, alişan'ı andıran bir dublöre, sadece yüzünden aşağısı, profilden ve perspektiften gösterilmek suretiyle canlandırtılmıştır. müteakip süre içinde aynalı tahir'i oynayacak eleman (of aman nalan'ın acemi balık şarkısının klibinde yer alan, mankenden çakma arkadaş) bulunmuştur ve bir bölüm fragmanında düşmanlarınca verilen "sen hani ölmüştün, hangi yüzle geri döndün lan" tepkisine karşılık olarak; "anamı, babamı, kızkardeşimi, gururumu, cüzdanımı, telefon rehberimi, vesikalığımı, ders notlarımı kaybettim daha kaybedecek neyim kaldı ulann" cevabı verdirilerek uzun bir aradan sonra endamı tamamen gösterilmek suretiyle diziye döndürülmüştür. yapımcılar bu kez de "esas oğlan nasıl olsa diziye döndü, diğer yan sanayi ürününü defedelim gitsin" düşüncesiyle, kadir tiplemesini, senaryo icabı öldürmüşlerdir fakat aynalı tahir'in yokluğunda kadir tiplemesine iyice alıştırılan seyircinin beklenmedik tepkisi ve yeni aynalı tahir'in fizik olarak boyun bölgesi uganda çimi inceliğinde kıllandırılmış alişan'a hiç benzememesi yüzünden, kadir karakteri, yine bir bölüm fragmanında "belki ölen o değildir, belki o kurşun başka birinin kötüne girmiştir" sunumuyla resurrect edilmiştir, summon edilmiştir... überraschen...
    bu esas oğlan dönüşümleri, ölüp gökten zembille dirilmek olmak kaydıyla defalarca sürünce, bokunun çıktığını anlayan yapımcılar iyice azalan reytingleri de bahane edip diziyi bitirmişlerdir.
    dizinin bitirilmesinde, 2 delikanlıyı zibilyon kere resurrect etmek zorunda kalıp aşırı mana kaybından ötürü tansiyonu düşerek komaya giren mahalle elder'ı erdovan'ın "skerim çay ocağını da geçmişini de bana para mı veriysunuz la" serzenişinin büyük payı olduğu rivayet ediliyor.

  • sanilanin aksine hayli eski bir uygulamadir... uygulama diyorum zira kast ettigimiz sey en ileride yer alan santrforun biraz daha geriye cekilerek yari oyuncu kurucu yari santrfor olarak kullanilmaya baslanmasi ve bu esnada sagindaki ve solundaki hucumculari da rakip ceza sahasina daha cok sokmasi uzerine kurulu bir plan...

    futbol tarihinde bu plani ilk olarak wunderteam'in yaraticisi olan hugo meisl'in, o takimin beyni konumundaki matthias sindelar'i kullanarak uyguladigi rivayet edilir... 1930'lu yillardan bahsediyoruz farkindaysaniz, 90 sene oncesinden...

    daha sonra marton bukovi, 1940'larin sonunda mtk'yi calistirdigi donemde bu plandan yararlanma yoluna gitmistir... yonetmen bukovi'nin basrolde gorev verdigi aktorun adiysa cok onemlidir: nandor hidegkuti...

    hidegkuti oylesine onemlidir ki kendisi belki de dunya futbol literaturunde santrfor sozcugunun anlamina ilk ve en cok derinlik katan isim olmustur... zira ozellikle efsanevi macar milli takımı'nda ustlendigi rol ve o takimin yaptiklari, futbol tarihinin gidisatini bastan asagi etkilemistir...

    macaristan'in o donemki milli takim teknik direktoru gusztav sebes'in elinde, gol yollarinda muazzam etkili iki isim vardi: sag icte oynayan ferenc puskas ve sol icte gorev yapan sandor kocsis...

    o donemin en moda futbol dizilisiyse wm'di... yani geriden ileriye dogru 3-2-2-3 seklinde ifade edilebilecek bir dizilis... bu sablona gore de puskas ile kocsis, ondeki uclunun gerisinde ikili bir hat olusturmaktaydi... ancak sebes bu ikiliyi kaleye daha yakin kullanmak istiyordu...

    ote yandan takimin santrforu hidegkuti, 9 numarayi olusturacak bircok ozelligin yani sira, bir orta saha oyuncusunun oyun gorusune ve pas becerisine de sahipti ve bu bakimdan biraz daha geride oynayabilecek donanima da sahipti... dolayisiyla sebes, klasik wm dizilisi uzerinde biraz oynayacak ve hidegkuti'yi geri cekerken, puskas ile kocsis'i daha ileri surecek, ortaya 3-2-3-2 gibi bir sablon cikacakti...

    o donemde cogu savunmanin adam markajina dayandigi da dusunuldugunde hidegkuti'nin geriye cekilmesi, rakibin santrhafini da pesinden suruklemesi anlamina geliyordu ve bu, rakip savunmada cok daha fazla bosluk da yaratiyordu... o bosluklara puskas ile kocsis girince de ortaya 25 kasım 1953 ingiltere macaristan maçı gibi futbol tarihinin en büyük kırılma noktalarından biri olarak kabul edilen bir mac bile cikmisti...

    hidegkuti'nin o macta ingilizlerin santrhafi ve kaptani olan billy wright'a kariyerinin belki de o kotu performansini sergiletmesi ve ingilizlerin kendi sahalarinda kita avrupasi'ndan bir takima ilk kez, ustelik de yarim duzine gol yiyerek maglup olmalari, futbolun taktiksel yonune ilgi duyanlarin hidegkuti ve macarlar uzerine bu mac ozelinde cok daha fazla egilmelerine yol acacakti... "deep-lying centre-forward" tabirinin populerlesmesi de bu mac sonrasina denk gelir... false 9 tabiri de zaten bu deep-lying centre-forward tabirinden esinlenilerek ortaya cikmistir...

  • alman yerleşimciler ve haçlılar baltık kıyısında doğuya doğru ilerledikçe, ticari çıkarların ortaya çıkması ile baltık ve kuzey denizi'nde yerleşmiş olan tüccarların korunmak amacıyla biraraya gelmeleriyle oluşan hansa yani ''ticari birlik''. bunların ilki 1161'de gotland adasında wisby'de ''kutsal roma imparatorluğu birleşik gotland seyyahları'' adıyla kuruldu. yüzyıl içinde ''denizin özgür kentleri'' atlantik'ten finlandiya körfezine kadar yayıldılar. etki alanının doruğuna 14.yy'da çıkan hansa birliği 1699'da son üç üyesi lübeck, hamburg ve bremen'in katılımıyla son toplantısını yaptı.