hesabın var mı? giriş yap

  • zor bir soru, haklılığı olabilir. better call saul kıymeti bilinmeyen underrated kalmış bir dizi.

    bu biraz şey,

    kanka çok iyi bir dizi buldum breaking bad kesin izlemelisin ya da got vs.

    bu tarz bir şey better call saul'da dönmediği için breaking bad algısını elde edemedi. ama şöyle düşünün; breaking bad kalfalıksa better call saul ustalık eseri. aynı adamlar yaptı bu işleri. son yaptıklarının bir öncekinden iyi olması beklenmeyecek bir şey değil.

    better call saul'u da en az breaking bad kadar seviyorum.

    ama herkese hitap etmiyor, breaking bad kadar ortaya oynamıyor. tabiri caizse biraz daha üst bir izleyiciye hitap ediyor better call saul. ben 45 dk nasıl geçiyor anlamıyorum izlerken, adam aşağı gelmiş demiş ki " aşırı sıkıcı". yani ne desem gg. dizi değil sevgili yazar, sen sıkıcısın :( ortada dizi film tarihinin gördüğü en muazzam karakter gelişimlerinden birisi var, ilk sezondan bugüne ince ince ördü adamlar, ve bunu yaparken sürükleyicilikten, etkileyicilikten, kişiyi bir durup düşündürecek etik tartışmalardan ödün vermediler.

    ama işte bu herkese gitmiyor. ben bir durup kendimi chuck yerine koyuyorum, kim yerine koyuyorum, saul yerine koyuyorum, etik tartışmalar döndürüyorum kafamda, adam istiyor ki silahlar patlasın falan. olmaz yani, sana gitmez.

    bu dizinin kıymeti çok sonra anlaşılacak.

  • hiç bir duş jelinin yerini tutamayacağı dikdörtgenler prizması. ne gucci'ler ne armani'ler tükettim de bitmekte olan banyo sabununun verdiği temizlik hissiyatını alamadım. o böyle köpürdükçe, eridikçe, tükendikçe püri pak oluyorum..
    bir banyo sabununun yaşam serüveni ise şu şekilde seyreder;
    -dörtlü paketten ayrılış
    -ilk banyo/üzerindeki baskı logonun erimesi
    -erime
    -erime
    -erime
    -ortadan çok inceldiği için life sürterken ortadan kırılıp katlanma, kareye dönüşme
    -erime
    -life sürtemeyecek kadar küçülünce sabunlukta duran daha evvel küçülmüş başka bir sabunla birleştirme
    -erime
    -son moleküllerin lifin içerisinde kayboluşu
    -ve sonsuzluk

    çok yaşa banyo sabunu.

  • how i met your mother karakterleri arasında açık ara farkla en orijinal en tatlı ve en maalesef gerçek olamayacak kadar karakterli olandır.

    lily'nin, hangisi önce ölecek olursa diğerinin okuması için bir mektup bırakması beklentisinde olduğunu öğrendiğinde hemen bir şeyler yazmalıyım lily mektupsuz kalmasın diye telaşlanması ve barney ve ted'in "evet, yazana kadar ölmezsen lily mektupsuz kalmaz" "ama yazmadan ölmeyeceğini biliyoruz zaten" "tanrıya meydan okuyorum ki bu sağlıklı genç adam mektubunu yazmadan ölmeyecek" tarzı cümleler kurduğunda deli gibi korkması

    lily'nin yazdığı mektubu merak edip hemen okuması ve banka şifrelerinden ve dergi aboneliğini iptal etme uyarısından başka bir şey bulmayıp sinir olması çünkü kendisinin duygu dolu edebi bir mektup yazmış olması bunun için lily'yle tartışıp kapıyı çarparak gitmeye yönelmesi ve lily'nin "aa evlendikten sonraki ilk kavgamız" dediğinde anlık bir mod değişimi ile gülümseyip lily'ye sarılması ve 1 sn sonra eski sinirli moda dönüp kapıyı çarpması, bu mod değişiminin inanılmaz doğal olması

    barney'i herkese kötüleyip kısmetini kapatan kızı bulmak için kurdukları oyunda barda her şey normalmiş gibi zaman geçiriyor havası vermeleri gerektiği halde bunu başaramadıkları için "tamam, burada konuşuyor olmamız gerekir... kelimeler.. kelimeler... kelimeler... tanrım hiç bu kadar zor olmazdı!" demesi

    sadık olması

    ile dikkat çeker.

  • özellikle parasal rakamları gördükten sonra yaşadığım yerden şüphe ettiren yazıdır. günlük ortalama 200 euro nedir ya ne yapıyorsun sen her gün barda şişe mi açıyorsun. ortalama 120 kron nedir şehir içi ulaşım için, 20 krona metroya biniyorum ben stockholm'de.

    edit: yazarın isveç'te yaşadığına zerre kadar inanmıyorum. aklı sıra kanada'ya göç eden bir çiftin veda yazısı'na kontra yaparak debeye girecek çakal, yermiyiz bunları.

    edit 2: yazarın türkiye'de yaşadığının kanıtları kendi entrylerinden

    (bkz: #57756521)
    (bkz: #56927064)
    (bkz: #55637208)
    (bkz: #56617768)

  • siz meyve sularının o reklamlarda gösterdikleri tazecik, pırıl pırıl parlayan meyvelerden üretildiğini mi düşünüyorsunuz? *

  • 15-16 yaşlarındayken nicolas cage abimiz sayesinde yapmaktan kurtulduğum hata.

    patates kızartmak için ateşe koyduğum yağ bir türlü fokurdamadı. oysa annem kızartırken cozur cozur kaynıyordu bu yağ. meğer içine patates atınca kaynıyormuş. ne bileyim. neyse bekle bekle mutfak kapkara duman altında kalmış farketmedim. bir süre sonra dumanı farkedip bir terslik olduğunu anladım ama iş işten geçti. tencere baarrr diye alev aldı. buzdolabından bir şişe su alıp üzerine boca edecekken, önceki hafta büyük zevkle izlediğim gone in 60 seconds filmi aklıma geldi. orada da nicolas cage abimizin mal kardeşinin başına aynı şey geliyordu ve nicolas abi tüm soğukkanlılığıyla yağın üzerine bir paket tuz boca edip söndürüyordu. allahtan aklıma geldi ve aynı soğukkanlılıkla bir paket billur tuzu tencereye döktüm. ocağı kapadım.

    bu da nicolas cage‘le olan böyle bir anımdır. büyüksün abi. sayende hayattayım denilebilir.