hesabın var mı? giriş yap

  • sadece türkiye'de yaşanabilecek olay değildir. ihmaldir doğru. türkiye'de yaşanabilecek olay pilotun haritasız da giderim lan demesidir, çok şükür ki böyle bişey olmamış.

  • otobüs ve uçak yolculuklarında "yiyecek servisini kaçırıcam" diye uyuyamıyorum, bir top kek uğruna yolculuk sonrası eşekten düşmüşe dönüyorum. *

  • arkadaş, bizim millet yoktan anlamıyor, ondan oluyor bu. bir şey yoksa, yoktur işte. aaaa, kahve kalmamış, ömerciğim hadi bir koşu al da gel... tüh, ekmek bitmiş, ayşegül fırla... yabancı filmlerde, dizilerde görüyoruz işte. ben daha hiçbir christopher'ın, hiçbir alice'in bakkala gönderildiğini görmedim. adam bakıyor süt bitmiş, kapatıyor dolabın kapağını, yatmaya gidiyor. helal olsun, delikanlı adam işte. bir de bizimkilere bak. yatma vakti gelmiş, "emre koş, bakkaldan porçöz al da gel..." arkasından da bağırıyor, düşürme paranın üstünüü... çocuğu fırına, hamur almaya gönderenler var bir de. allah aşkına, xbox'ta oyun oynarken, annesi seslenince oyunu durdurup hamur almaya giden, bir cindy, bir roberto, bir takashi hayal edebiliyor musunuz? fırın demişken, bizim veletlerin pide kuyruğuna girme sezonu da başlıyor, çocukları allah kurtarsın diyelim...

  • "tanrı adına işlenen cinayetlerin sayısı, şeytan adına işlenenlerden çok daha fazladır"

    erica jong

  • kirli sepetinden cikarabildiği şeyleri* * * taa arka odadan salona getirip, "bak senin için avlandım" tavrıyla ayağımın dibine bırakması.

    sweatshirt gibi büyük parçaları da 1-2 metre kadar zorla sürükleyip, yorulunca ağlama benzeri tuhaf bir miyavlamayla beni ayağına çağırması. yanına gidene kadar avaz avaz miyavlaması.

    kör olduğu için, ağzına aldığı parçanın büyüklüğünü kestiremeyip, yatak örtüsü, pike gibi kocaman şeyleri de taşımaya yeltenmesi. ki bu girişim, ancak yataktan yere inebilmekle sonlanıyor haliyle. olsun, o yine de ağzında pikenin ucunu bırakmadan beni çağırıyor. gidiyorum, bana sunduğu avını alıp, başını okşuyorum, gururlanıyoruz ailecek.

  • viktorya dönemi'nde annelerin hayatını kolaylaştırmak için "banjo şişesi" olarak adlandırılan ürünler piyasaya çıkarıldı. çocukların kendi kendini besleyebilmeleri fikri biberonları birçok kişi için çekici kıldı, ancak tam anlamıyla popüler olmalarını sağlayan bayan beaton oldu.
    görsel - görsel - görsel

    bayan beaton, bugünün tabiri ile "yaşam tarzı gurusu" (ya da yaşam koçu) olarak anılan biriydi. anneleri, bebeklerini emzirmek yerine biberonla beslemeleri için teşvik etmişti. 1861 yılında verdiği reklamlarda devrim olarak nitelendirdiği biberonla besleme için şunları yazdı:

    "biberon uçlarının, yenileri ile değiştirilene kadar çıkarılmasına ve temizlenmesine gerek yoktur. iki haftada bir, birden fazla kere değiştirmeleri oldukça nadirdir."

    görsel

    yaşam stili gurusunun biberon uçlarının iki hafta boyunca temizlenmesine gerek olmadığına dair tavsiyesinin ölümcül olduğu iş işten geçtikten sonra anlaşılmıştır.

    banjo (afrika kökenli telli bir çalgı türü) şeklindeki biberonlar seramik ve camdan üretildi. şişenin boyun kısmında ise kauçuk bir tüp mevcuttu.

    biberonların özel şekli ve kauçuk hortumu zaten temizlenmesini oldukça zorlaştırırken, bayan beaton'ın iki haftada bir temizleme önerisi ile birlikte, biberonlar bakteriler için ideal bir üreme alanına dönüşüyordu.

    zamanla şişede hayatı tehdit edecek miktarda bakteri ve mikrop birikiyordu. çocukların zayıf bağışıklık sistemi ve yaşlarının ufak olması ile birleştiğinde bu biberonların ölümcül olduğu ortaya çıktı.

    bu biberonlar, binlerce çocuğun ölümünden sorumlu oldukları ortaya çıkınca "cinayet şişesi" olarak alınmaya başlandılar ve piyasadan çekildiler.

    cinayet şişeleri, 10 çocuktan 2'sinin sadece 2 yaşına kadar hayatta kalabildiği viktorya dönemi bebek ölümlerinde belirleyici bir faktör olarak tarihteki yerlerini aldı.

    ayrıca viktorya döneminde süt içmek bile başlı başına ölüm sebeplerinden sebeplerinden biriydi. henüz pastörizasyon işlemleri kanun ile düzenlenmemiş ve gerektiği şekilde yapılmamıştır.

    doğru pastörizasyon yapılmadığı için insan vücuduna giren sığır tüberkülozu bakterileri, tüberküloza neden oluyor, iç organlarda ve omurgada ciddi hasara nedenoluyordu. bu dönemde sadece süt içmek birçok malformasyona neden oldu, ancak en çok çocuklar etkilendi. viktorya dönemi'nde sadece süt içtiği için ölen çocuk sayısının 500.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.

    kaynak

  • senelerdir aklımı kurcalayan sorudur. sanırım fıkradaki gibi duaları numaralandırmışlar. fatiha mesela 4 numaralı dua. hoca el fatiha deyince, içlerinden "bismillahirahmanirrahim 4" deyip ellerini yüzlerine sürüp amin diyorlar. başka türlü olamaz çünkü bana kalırsa.

  • medeniyet göstergesidir.

    video içeriğine göre 1:13'te çocuk korkmasın diye daha geride duran kamyon. bence medeni anlamda çoğu şeyi açıklıyor.