hesabın var mı? giriş yap

  • yandaş mısınız?

    general mi olmak istiyorsunuz?

    amaa askeri okul bitirmediniz mi? hatta sizi almadılar mı?

    hiç problem değil artık akp hükümeti sayesinde her yandaş general olabiliyor.

    bu fırsatı kaçırmamak için yapmanız gereken tek şey ilçe teşkilatımıza üye olmak.

  • roma imparatorluğu o kadar büyüyor ki, tek başına tüm ülkenin imparatoru olan diocletianus, kavimler göçü ve barbar akınlarının da etkisiyle, bu büyük ülkeyi tek başına yönetmekte zorlanıyor. ülkenin yönetimini kolaylaştırmak için, imparator kendi kararıyla ülkesini doğu ve batı olarak ikiye bölüyor (ms. 293), ve tetrarşi sistemi kuruluyor. batı roma'yı 1 augustus, ve yardımcısı 1 sezar, ve doğu roma'yı 1 augustus ve yardımcısı 1 sezar yönetmeye başlıyor. toplamda 4 tane yönetici oluyor, tetrarşi adı buradan geliyor. bir kuşak bu yönetim iyi gittikten sonra, bir sonraki kuşak bu 4 yönetici (ve daha sonra onların oğulları) birbirine giriyor. ve galip çıkan 1. konstantin (konstantinopolis, istanbul'un kurucusu) tüm rakiplerini yenerek tek imparator oluyor, başkenti roma'dan byzantion'a (sonraki konstantinopolis, sonraki istanbul) taşıyor. öldüğünde 3 oğlu miras yoluyla ülkeyi bölüyorlar, batı roma iki oğluna kalıyor, doğu roma bir oğluna kalıyor. böylece iki imparatorluk artık birleşmemecesine ayrılıyor. batı roma kavimler göçü ve barbar akınlarına dayanamayarak ms. 476 yılında yıkılıyor. doğu roma ise 4. haçlı seferinde, 1204 yılında latinler (batı roma'nın ardılları) tarafından ele geçiriliyor, konstantinopolis (istanbul) yağmalanıyor, 300 bin olan nüfusu 30 binlere kadar düşüyor. artık bir daha toparlanamıyor, bir imparatorluktan ziyade bir şehir devletine dönüşüyor. nihai olarak da fatih sultan mehmet tarafından 1453 yılında tamemen yıkılıyor.

    ancak bundan ziyade, bundan çook daha önce olan; 500 sene hüküm süren roma cumhuriyeti'nin nasıl roma imparatorluğu'na dönüştüğüne, bir komutanın savaş şartlarında kendine verilen üstün yetkileri kötüye kullanarak (olağanüstü hal) cumhuriyeti feshedip, imparatorluğunu nasıl ilan ettiğini ve dikta rejimini nasıl kurduğunu bilmek gerekir. bu daha ilgi çekicidir. belki günümüz türkiye'sine de ışık tutar. belki tarihten ders çıkarırız.
    tarih ders almak içindir. zira fransa bundan ders alamamış, napolyon aynı buna benzer şekilde cumhuriyeti feshederek imparatorluğunu ilan etmiştir yaklaşık 1800 yıl sonra. ancak onların farkı imparatorluğu da yıkıp, yerine yeniden cumhuriyet ilan edebilmişlerdir.

  • atatürk'ü daha çok ararsınız. bu insanlar yarın öbür gün galip gelirse, irandaki gibi saçın açık diye dayak yerken atatürk'ü neden savunmadık diye daha çok vah edersiniz ama geç kalınmış olur her şey için.

    görsel

    işin ilginç yanı çiğdem hanım seçim fotoğrafı çektirmiş. erkeklerle yan yana koymak istemediler galiba.

    görsel

  • şeytanı görsem "bu nasıl makyaj git yüzünü yıka" diyecek inançta (inançsızlıkta) bir insanım. ama bu anadolu/türk geleneğinin folklorik öğeleri olan canavar, cin, dev gibi varlıkların hayata kattığı renkleri inkar edeceğim anlamına gelmiyor elbette. zaten hepsi pagan kökenli (şeytan dahil, ki en eskisi) bu canavarların günlük hayatın gerçeklerinin halk edebiyatındaki tezahürü olduğunu anlamamak için ya çok batıl inançlı ya da bilgisiz olmak gerekiyor. copy-paste yapmak istemiyorum, ki sözlükte de, nette de var, belli başlı müstesna canavarlarımız şunlar:

    alkarısı: tabii ki doğum sonrası depresyonlu kadını simgeliyor. saç baş dağınık, gözler kıpkırmızı, göğüsler sarkık, (tipik uykusuzluk-bakımsızlık-süt verme, lohusalığın üç atlısı, ki her yeni annenin çekmişliği var) çocuk ciğeri yiyor, (depresyondaki kadının çocuğuna zarar verme olasılığı), erkekten korkuyor. (çocuk bakımı ve lohusalığın ağırlığından çıldırılsa bile üst otoriteyi tanıma, akli melekeleri koruma zorunluluğu) bu gibi güzelliklerle karakterize edilen alkarısı, bildiğin "aklını başına al kadın" uyarısı niteliğinde bir canavar. doğurup efendice ruha şifa, göğüslere süt veren şerbetinizi için, büyüklere itaat edin, yoksa alkarısı gelir ya da siz ona dönüşürsünüz.

    karakoncolos: günümüzde en tanınan canavar olmalı bence, karakış zamanı bakımsız dişle, saç sakala karışmış, pasaklı geziyor, tarakla insan yaralıyormuş:) lan arkadaş şuna da inanılır mı? soru sorduğunda cevabın içinde " kara" kelimesi geçmezse oracıkta yan basıyormuşsunuz. bana devlet üniversitesinin herhangi bir bölümünde ailesinden ayrı ve parasız okuyup saçını sakalını kesememiş, gece yarısı ağlayarak dolaptan çıkmış kütle halindeki salçasız bulgur pilavını yemeye çalışan sakallı ve pis bir öğrenciyi anımsattı, inanmıyorsanız az ucuz birahane gezin, onlarca karakoncolos görebilirsiniz. burası isveç olsa sarıkoncolos olacaktı, malum genetik vaziyetler...

    hırtık: elazığ kökenli gakgoş bir cinimizdir. bence en ürperticisi bu, sevdiğiniz ya da tanıdığınız insanın suretine girip sizi kandırıyor, dere, çay kenarında hümmüğünüze çökerek öldürüveriyor. hırtık dedektörü de ateş: baktınız konuştuğunuz kişi kardeşiniz değil hırtık, ateş yakıyorsunuz, tutuşuyorsa hırtıktır, tüyleri alev almıştır.

    hınkır munkur: acayip çirkin, insanı boğup öldüren şerefsiz bir yaratıktır, üzerine çiş yaparak (valla) kaçırabilirsiniz, altınıza ettiğinizden alıp atıverin üstüne.

    demirkıynak: son derece pis kokulu, sudan korkan bir varlık, bence toplu taşım araçlarındaki çoğu insan demirkıynaktır. demir tırnakları var, freddy kruger'ımsı tatlar da taşıyor bu bakımdan. karşı karşıya gelinirse koşarak kaçmak, olabildiğince az nefes alarak kokuya maruz kalmamak olası çözümler gibi duruyor. mesela bugün ben yemekhanede bir tanesinin arkasındaydım. allah etmeye, pek fena. eskilerden hijyen takıntılı olanlarının pis insanları kırmadan temizliğe davet etmek için kullandıkları bir sembol olduğu çok açık.

    tepegöz: sadece anadolu değil, yunan mitolojisinde de görülen bir yaratıktır. adı üstünde tek gözlü olan bu yaratık kuralsız, insana saygısız ve açgözlüdür. insan etiyle beslenir, yaşadığı yer kemikle inşa edilmiştir. annesi bir çobandan isteği dışında hamile kalan bir peridir, "piç" olarak yaftalanan ve dışlanan birinin ötekeleştirilmesi ve o kişinin zararlı olacağı paranoyasının rasyonalize edilmesi çok belirgindir tepegöz mitinde. zavallı. bu arada tepegöz beowulf' daki canavar grendel ile çok büyük benzerlik taşır, ilk okuduğumuzda çok şaşırmıştım. aynı toplumdan tecrit ve nefret objesi olma durumu.

    ahubaba: siz onu daha çok gulyabani olarak bilirsiniz, gündüzlerini karanlık bir mezarda geçirip geceleri ortaya çıkan tüylerle kaplı bir canavardır, dağlarda ve çöllerde geceleri icraatte bulunur, avcılarla da uğraşır, yol kesen eşkıya korkusunun ortaya çıkmasında etkili olduğunu düşünüyorum. bir miktar vampir tadı da vermiyor değil gündüzü karanlık bir delikte geçirme iddiasına bakarsak.

    ecinni: bildiğiniz cin, azerbaycan, anadolu, özbek, karakalpak, kırgız ve kazak halklarınca inanılan doğaüstü yaratıklardır, geceleri küllüğe işemek falan gibi gereksiz aktivitelerde bulunursanız çarparlar, eskilerin röntgencileri ve dışarıda tuvalet ihtiyacını giderenleri yıldırmak için uydurduklarını düşünüyorum. ha unutmadan ayakları tersinedir, bu tersine ayak fikrinin varlığın hem fiziki hem ruhani olarak ters ve sapkın oluşuna dikkat çekmek için ortaya atıldığını düşünüyorum.

    çarşamba karısı: feminazi damarımı kabartan bir canavar: güya uğradığı evlerde iş bitmezmiş, çarşamba hiç bir işe başlanmaması gerekiyormuş yoksa bu uğursuz varlık bozarmış her işi, kim bilir hangi cadı kaynana gelininin hangi beğenmediği ve uzun süren işine kıl olup hınçla başlattı bu söylenceyi, ha bir de tabii ki çok çirkin ve çocuk da kaçırıyormuş. (torunları uzak tutan gelin?)

    germakoçi: dağ adamının (gürcü ve laz dağları) ortaya çıktığı coğrafi koşullara bakarsak batının kar canavarı yeti ile benzerliği vardır. yamyamdır, karakoncolos' un etsever amcaoğlu gibi bir şeydir düpedüz, bu kıllı, çirkin yaratık yamyam kızılderili canavarı wendigo' ya da benzer, şu an aklıma geldi.

    karakura: yatakta ekmek kırıntıları bulunanı çarpar, evet bingo: "yatakta yimek yinmez" ekolünün ürünüdür, tepside kahvaltı hayal yani, al buyur. bu yaratık yine alkarısı gibi lohusalara musallat olup boğazlarına da çöker.

    karabasan: son yıllarda bağımsız korku filmlerinde de işlenen bir varlık, asıl olay uyku felci tabii, ki lohusalıkta, ateşli hastalıklarda, ağır yenen bir yemeğin arkasından uykuya dalmakta çokça deneyimleniyor. muhtemel sebepleri ateş, hormon dalgalanmaları ve kan kaybı. bazen belli bir sebep olmaksızın da başa gelebiliyor. ama bunu bilmeyen insanlar bu olguyu boğaza çöküp nefes kesen doğaüstü bir varlık olarak yorumluyordu. üzülmeyin hala yorumluyorlar, mitler ve söylenceler her insanın beyninden kolayca kazınmıyorlar. bilimsel açıklaması yapılınca üzülen kişi tanıyorum ben, oysa olguyu ve bunun yaşattıklarını beyninde nasıl fantastikleştiriyor ve olağanüstü bir şey yaşadığını düşünüyordu:)

    umacı: yani öcü çocukları korkutup altına işetmek için birebir canavar çeşidi, açın youtube' da crypt tv kısa korku hikayelerine bakın, batılı da buna bayılıyor, vaktinde uyunmazsa, istenilen yemek yenmezse, yaramazlık yapılırsa yatağın altından ya da dolaptan çıkan bu şerefsiz varlık kaç çocuğun travması olmuştur. çocuk terbiyesinin pagan ve barbarik yolu. çocuğunu bununla korkutan şuursuz ebeveyni eşşek sudan gelinceye kadar dövmek istiyorum.

    son söz: ben burada saksı değilim, paranormal olaylardan, varlıklardan sizi korumak için varım. şimdi etrafa sidik sıçratmadan işiyor, sapa yollarda gezmiyor, mezarlıklara akşam üstleri gitmiyor, hırtık kılıklı öğrenciye evinizi kiraya vermiyor, karakoncolos kılıklı olup "abi ateş var mı?" diyenleri görmezden geliyor, çarşambaları o yeni dosyaya başlamıyorsunuz. yazmışım tuğla gibi, albasıp çarşamba karısı gelirse katiyyen mesuliyet kabul etmem.
    edit: imla

  • 9 sayfa davetiye dilenciliğinden ne sikim olduğunu zerre anlayamadığım uygulama. sorsan bilgi kaynağı, pratikte eyüpsultan camii avlusu.

  • ne kadar birikmiş içe atılmış bok püsür varsa kusulan maildir.
    ve sonu gelmez, yo öyle değil, şöyle:

    re: ikimiz için de en iyisi oldu
    re: re: ikimiz için de en iyisi oldu
    re: re: re: ikimiz için de en iyisi oldu
    .
    .
    .
    .
    re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: ikimiz için de en iyisi oldu

  • okurken bile midemi bulandıran, bazen erkek olduğum için şanslı olduğumu hatırlatan günlüktür.

    bir erkek olarak çoğu zaman etek veya kısa kollu giymiş kadınlar otobüse bindiğinde insanların yüzlerine bakıyorum. çoğunluk erkeklerin yüzleri. kadınları kesen onları baştan aşağı süzen lanet gözleri görüyorum. midemi bulandırıyor. bir seviyeden sonra otomatikleşiyorum. kadınlar yerine erkeklere bakıyorum. ortamda bakımlı, farklı giyinen kadını gördüğüm anda gözlerin etrafta geziniyor. insanlığın ne kadar berbat olduğunu her seferinde fark ediyorum. eğer adam çok yakınımdaysa gidip sadece suratına odaklanıyorum. dibinde suratına bakıyorum. ama o gözler beni değil de farklı şeyleri arıyor. suratına baktığımı fark etmiyorlar çoğu zaman. eğer beyni biraz farkındalık sağlıyorsa ve yaptığı eylemin lanetliğini anlıyorlarsa kafalarını çeviriyorlar, bir daha bakmıyorlar. psikolojik savaş böyle olur lanet herif..

    her zaman olduğu gibi buraya saçma sapan entryler yazacak erkek yazarların bu gerçekleştirdiğim eylemi gerçekleştirmelerini istiyorum. birkaç kez bu eylemi yapınca insan şurada şu entryi okuyunca hissettiği hislerin katbekatını hissedecektir. eylem her zaman okumadan öndedir.

  • olayı twitter ve ekşiden gündeme taşıyanlar olmasa bu skandal kapanıp gidecekti. insanlar toplanıp isyan edince seçim korkusundan adam görevden almaya başladılar.

    örgütlü olmanın önemi budur işte.