hesabın var mı? giriş yap

  • ufak kardeşin dondurmacının önünden geçerken ağlaması üzerine annenin kuyumcuya girip evlilik alyansını bozdurması..

  • obradovic ve bogdanovic sayesinde bir sırp milliyetçisi oldum. avusturya-macaristan veliahti görsem sıkarım iki tane o derece.

  • ünlü şef mehmet gürs ve gastronomi yazarı cemre torun’un geliştirdikleri formülle mey içki’nin alaşehir tesislerinde elazığ öküzgözü üzümlerinden üretilmiş, üç kez elenmiş denizli karaçay köyü anasonlarıyla üç kez damıtılmış. meşe fıçılarda kısa süre dinlendirilmiş. 45 derece alkollü, 7 bin şişelik bir parti.

    iyi beyazlanıyor, kadehin çeperinde adeta kaymaksı bir tabaka sıvanıyor. yoğun anason ve taze üzüm kokulu, siyah üzümden gelen baharlı nüanslar da burun ve damakta hissediliyor. geleneksel rakı tarzının çok iyi bir örneği, damakta hem dolgun ve kişilikli, hem de adeta yuvarlanıyor. ege-akdeniz mezeleriyle ve lüfer, levrek, lagos, kırlangıç gibi narin lezzetli balıklarla yudumlanmalı. buz eklenmeden, 2 ölçek rakıya 1 ölçek su katılarak denenmeli

    kaynak

  • çarşaf amk çarşaf. ninja gibi sokaklarda gezmek zorunda bırakılan, ezilen kadınların en çirkin kıyafeti.
    sonra burka amk iyice rezalet iyice beter, bunu kadına giymek zorunda bırakan tüm erkeklerin allah bin belasını versin.
    ayrıca kafaları alien kafası haline getiren o iğrenç türban bağlama şekli seni de unutmadım, senin de amk.

  • sanayi dolayları... 2 usta genel kültür yarıştırmakta..
    ve final;

    1. usta : var ya insandaki damarları ucuca dizsen dünyanın etrafını 4 kere dolaşıyomuş
    2. usta : bir gündemi?

  • “ - senin kollarından birini koparacağım pollyanna!!!
    - olsun. bir tane daha var. :))”

    yukarıdaki diyalog ile özetlenebilecek kavramdır. toksik iyimserlik olarak da çevrilebilir türkçeye.

    psikolojiden bihaber kişisel gelişimcilerin “olumlu düşün, olumlu olsun” dayatmalarını bilirsiniz. “evren’e pozitif enerji gönder!” çat, “kötüyü çağırma!” çut. insanların kafasına vura vura onları mutlu etmeye çalışırlar. çevrenizde “senden daha kötülerini yaşayanlar var, şükret biraz!” diyen öğütçü tipler vardır mesela. esasında fayda sağlamaktan çok sizi daha büyük karamsarlıklara sevk ettiklerini bilmezler. veya günümüz sosyal medyasını ele alalım. herrrrrkes mutlu. hepsi güne sabah sporlarını yaparak başlamış, kahvelerine krema değil serotonin katılmış adeta, başaracaklarına inandıkları için her şeyi başarmışlar falan. hayır, bunların çoğu sahte mutluluklar. ve siz tüm bunlar yüzünden içinizdeki olumsuz duyguları bastırmak, güçlü görünmek zorunda değilsiniz. onlar gibi mutlu olamadığınız için zayıf hiç değilsiniz.

    psikolojide duygular iyi veya kötü diye bir ayrıma tabi tutulmazlar. hepsinin bizim için bir işlevi vardır. sağlıklı olan onların farkında olmaktır. mutluluk kadar üzüntüyü, öfkeyi, tiksintiyi vs. kabullenmek, size anlatmaya çalıştığı şeyleri fark etmek gereklidir. duyguları bastırmak, yok saymak, olmadığınız bir ruh halini yansıtmaya çalışmak ise depresyon başta olmak üzere birçok psikolojik rahatsızlığa davetiye çıkarmak demektir. çünkü siz yok saydığınızda o duygu yok olmaz. içinizde bir yerlerde kalır, siz bastırdıkça üstüne eklenir ve giderek büyür. ve bir gün çok daha güçlenmiş bir şekilde açığa çıkar.

    holokost mağduru bir psikiyatrist olan viktor frankl’ın geliştirdiği trajik iyimserlik diye bir kavram var. acının, kaybın, üzüntünün vs. farkında olmak ve onları kabullenip içselleştirerek anlamlı hale getirmek olarak açıklayabiliriz bu kavramı. toksik iyimserlikten ayrıldıkları nokta tam da acıya karşı aldıkları tavırda yatıyor. toksik iyimserlik acıyı yok sayıp etrafından dolaşmaya çalışırken trajik iyimserlik acının tam ortasından geçiyor. ve ondan öğrendiklerini kişinin benlik gelişiminde bir araç olarak kullanıyor. ölmek üzere olan bir insanın yanında durup elini tutan kişi örneğinin temelinde bu anlayış yatıyor. kurtaramasa dahi onun son nefesinde yalnız kalmamasını sağlamak, acısını görmek ve bunu paylaşmak, sonra da o acıyı kendi öğretisinin bir parçası yapıp yoluna devam etmek yaşanan travmayı daha anlamlı hale getiriyor. beraberinde de acıya rağmen umudu sürdürme çabasını kuvvetlendiriyor.

    sonuç olarak acıya, üzüntüye, kayıplara karşı dayanıklı olmanın yolu bunlardan kaçmak, bunları inkar etmek ve sürekli olumlu şeylere odaklanmaktan geçmiyor. tam aksine, olumsuzluğu bilmek, kabullenmek ve onunla yüzleşip dersini alarak yoluna devam etmekten geçiyor. bunun için de önce duygularınıza kulak vermelisiniz. üzüntünüzü, korkunuzu, endişenizi hissetmek için kendinize izin verin, size anlatacakları çok şey var.

  • sabah nihat sırdar'dan duydum, şaka sandım, araştırdım gerçekmiş; ulaştırma bakanlığı 3 büyük şehirde metro yapımlarına aktaracağı kaynağı açıklamış:

    istanbul'a aktarılacak kaynak: 3,2 milyar tl
    ankara'ya aktarılacak kaynak: 1,1 milyar tl
    izmir'e aktarılacak kaynak: 30 bin tl

    geçtim milyarı, milyon bile değil. 30 bin tl. şaka gibi.
    sonra izmir köy, izmir gelişmiyor.
    sen hükümet olarak türkiye'nin en çok vergi veren 3 şehrinden biri olan izmir'den vergileri toplarken ondan topladığın vergileri izmir'e değil de başka şehirlerin kalkınmasına harcarsan, izmir'i cezalandırır, ve yatırım, yardım yerine köstek olursan izmir tabii ki ilerlemez. tüm izmirlilerin bu cezalandırmayı, bu kinci tutumu görmesi ve tepkisini koyması lazım.

    kaynak:

    (bkz: https://tr.sputniknews.com/…ul-milyar-izmir-bin-tl/)

    ayrıca:

    (bkz: izmir/#35655582)