hesabın var mı? giriş yap

  • foyamızı ortaya çıkartan bu saptama bir ingiliz olarak beni çok üzmüştür.

    sen o kadar uğraş, yeni mezhep kur, tam türkleri bölmeyi başarıyorken son derece prestijli bir üniversitede bilim yapan bir profesör gelip bütün çabalarını yerle yeksan etsin. olacak iş mi bu yahu?

    tası tarağı topladım, buckingham'a, anamın evine dönüyorum.

  • --- spoiler ---

    putin'de yaptığı hatanın farkında köpek gibi pişman da geri adım atamıyor artık
    --- spoiler ---

    sayın kremlin sarayı yetkilileri, aranızda ekşi sözlük yazarı bir köstebek var. araştırmanızı öneririm.

  • roma cumhuriyeti'nin ilk savaş kahramanı olarak tarihe geçmiş efsanevi roma soylusu.

    m.ö. 509 senesinde roma'nın son kralı tarquinius superbus'un devrilmesi ve lucius junius brutus önderliğinde roma cumhuriyeti'nin aristokratik kökenlerinin atılmasının ardından devrik kral superbus, roma'nın 150 kilometre kuzeyindeki clusium kentinin etrüsk kralı lars porsena'dan yardım ister ve porsena önderliğinde tahminen 15 bin kişi olduğu düşünülen dönemin koşulları için devasa sayılabilecek bir ordu kısa süre içerisinde roma'nın yedi tepesinin eteklerine dayanır. en dıştaki tepe olarak bilinen, tiber nehri'nin batısında bulunan ve tahkim edilmemiş tek roma mevzii olan janiculum'u kısa süre içerisinde ele geçiren etrüskler, tiber nehri'ne doğru yaklaşırlar.

    tiber nehri üzerinden roma'ya geçişin sağlandığı yegâne nokta "pons sublicius" olarak bilinen köprüdür. köprünün lokasyonu da bir hayli kritiktir; zirâ köprü aşıldığı anda şehrin hem efsanelere konu olması bakımından hem de merkezi konumu nedeniyle en hakim pozisyonuna sahip olan palatino tepesi de savunmasız kalacaktır. bu da kısa süre içerisinde şehrin düşmesi anlamına gelecektir. bilhassa janiculum tarafından kaçan romalı askerlerin dağınık bir şekilde ve koşar adım şehre doğru aktığını, onların hemen peşinden de etrüsk askerlerinin akın akın takipte olduğunu gören iki patrisyen general lartius ve aquilinus, derhal köprünün janiculum tepesine bakan tarafına doğru bir savunma hattı oluşturmak için harekete geçerler. lâkin, askerler korkmuştur bir kere ve kelimenin tam manasıyla büyük bir ürkeklik içerisinde roma'ya doğru koşmaya devam etmektedirler. lartius ve aquilinus köprünün üzerine kadar çekilmek zorunda kalmıştır. yanlarına ise daha alt rütbeden bir asker olan ve dönemin ünlü hanelerinden horatius* ailesine mensup olan publius horatius cocles geçmiş ve bir süre bu üçlü köprüyü ele geçirmek ve roma'yı işgal etmek isteyen etrüsk askerlerine direnmeyi başarırlar.

    meşhur tarihçi halikarnaslı dionysius'a göre "bir süre sonra ellerindeki silahların aldığı darbeler nedeniyle bir etkisi kalmadığı gibi askerlere de hükmedemediklerine ikna olan lartius ve aquilinus yavaşça geri çekilmeye başlamışlardır. ancak, bu esnada köprünün düşmesinin roma'nın kaybedilmesi anlamına geleceğini kavramış olan horatius, derhal diğer iki generale ve hâlen emir alabilecek durumda olan askerlere köprüyü derhal yıkmalarını salık vermiş ve tek başına köprünün üzerinde yüzlerce etrüsk askerine direnmeye başlamıştır.

    bu esnada ölü romalı ve etrüsk askerlerinin önce dizlik ve baldır zırhı olarak kullandıkları materyalleri kendisine siper eden horatius, en nihayetinde ölü askerleri kendisine siper olarak kullanmış ve köprünün roma'ya bakan kısmının yıkılmasını takiben yaralı olmasına rağmen etrüsk askerlerinden suya atlayıp roma'ya doğru yüzerek kaçmayı başarmıştır."

    ilgili savaşın ve bilhassa köprü çatışmasının biraz amatörce hazırlanmış olsa da derdini anlatan bir görselini de şuraya bırakıyorum.

    livius ve hatta bazı geç dönem antik roma tarihçileri bu hikayenin kısmen efsaneleştirildiğini ve köprü savunmasının horatius önderliğinde kayda değer bir askeri güçle gerçekleştirildiğini kalema almışlardır. işin doğrusu; mantık da ne kadar güçlü ve direşken olursa olsun bir kişinin böylesi bir savaş esnasında yüzlerce askeri dakikalarca tutabilmesini kabul etmekte zorlanmaktadır. yine de hikaye mütemadiyen halikarnaslı dionysius'un aktarımı üzerinden şekillenerek tarihe de bu şekilde geçmiştir.

    bu kahramanlığın ardından tarquinius superbus ve lars porsena, roma'yı kuşatmışlarsa da bu kuşatma başarıya ulaşmamış ve her iki taraf da bir anlaşma imzalayarak çatışmaya son verme yoluna gitmiştir. böylece roma düşmemiş, cumhuriyet de varlığını sürdürmeye devam etmiştir.

    beri yandan, m.s. ikinci asrın başındaki en mühim tarihçi ve düşünürlerden cornelius tacitus ise "lars porsena, roma'ya girdiğinde iuppiter optimus maximus'a bir saygısızlık etmemiştir" ifadesini kullanmıştır. bu ifadeye bakılacak olursa, m.ö. 508 senesindeki söz konusu savaşın kaybedildiği ve roma kentinin de en azından bir süreliğine etrüskler'in eline geçtiği anlaşılmaktadır. zirâ, aksi takdirde, clusium'un etrüsk kralının şehirdeki en nüfuzlu dini yapıya bir saygısızlık etmediğinin asırlar sonra bu şekilde kendisine romalı bir tarihçinin notlarında yer bulması pek de mümkün değildir.

    söz konusu köprüde her ne olmuş olursa olsun, publius horatius cocles efsanesi asırlar, hatta milenyumlar sonra dahi bilhassa batı dünyasında büyük bir saygıyla anılan bir hadise olarak kendisine pek çok edebi ve sanatsal eserde yer bulmayı başarmıştır. 16'ıncı asrın ünlü hollandalı ressamlarından hendrik goltzius, 1586 senesinde horatius'u resmetmiş, alman sanatçı brentel de horatius'un kahramanlığını betimleyen bir minyatür eseri ortaya koymuştur. ingiliz tarihçi ve sanatçı thomas babington macaulay de horatius'un kendi toplum idealini oluşturmak için bir örnek olarak göstermiş ve hatta "köprüdeki horatius" adıyla da kendisinden yaklaşık 2500 sene evvel yaşamış bu romalı'ya övgüler yağdırdığı bir de şiir kaleme almıştır. söz konusu eserler, horatius hakkında yazılan, çizilen ve ortaya konulan sayısız eserden yalnızca birkaçıdır.

    efsanesi kendisinden önde gitse de muhtemelen bu savaşta aldığı yaralardan biri sebebiyle tek gözünü de yitirip "cocles"* lakabını da almış olan horatius, roma cumhuriyeti'nin erken dönemindeki en önemli savaş kahramanıdır dersek abartmış olmayız.

  • askerlik görevimi yaptığım sırada korucular da askerlerle birlikte operasyonlara katılıyordu. bir görevin minimum süresi 1 hafta sürüyordu. kendi birliğimizden, üs bölgesine yaya intikal ve üs bölgesinde 1 hafta kalınıyor, sonra tekrar yaya dönülüyordu. bazen tim değişimi olmuyordu. aynı tim 1 hafta daha aynı yerde görev yapacak deniyordu. işte o görev uzadığı zaman korucular kalmak istemiyordu. neden mi? evet, tim komutanı sordu nedenini. adamın cevabı zerre kadar çarpıtmadan yazıyorum; “komutanım ben şimdi dönmezsem benim karıyı *ikerler.” bak aynen bu cümle.

    nasıl lan? nasıl böyle bir şey olabilir? ve nasıl bunu bu kadar normal bir durum gibi söyleyebilirsin? adam resmen bunu söyledi. yani fırsatını buldun mu, tuttuğunu *iktiğin bir ortam. kimin kim olduğunun bir önemi yok. nasıl bir insanlık lan bu?

    sonra bu adamlar büyük şehirlere göçtüğünde sokakta el ele yürüyen iki sevgiliyi görünce kıyameti koparıyor, modern kıyafetler giyen kadınlara *rospu diyor, saçını uzatan erkeğe *bne diyor. öyle de iki yüzlü bir durum var.

  • ya arkadaş anlamadığım birşey var ben neden 10, 15 bin verip aldığım telefonun şarjını şizofren gibi yüzde 20-80 arası tutmak için kendimi yıpratıyorum yada batarya ölmesin diye uğraşıyorum, çok afedersiniz ama öyle telefonun amk.

    edit: canım arkadaşlarım lütfen entrymi beğenip favlamayın rica ediyorum, ben kendi işinde gücünde adamım, apple fanboylarıyla uğraşacak durumum yok. tamamen şahsi fikrimdi yazdıklarım.

    zaten ülke olarak battığımız bok çukurunda debelenip duruyoruz. eğer ki bu telefona bu kadar para verecek durumun varsa bak keyfine kendini üzme her gün açıp açıp bakma pil sağlığım kaça düşmüş diye, gelip burda da ağlama boşver. ayrıca apple markasını da babasının malı gibi ölümüne savunanlara da anlam veremiyorum.

    edit 10.09.22 : arkadaşlar i phone fiyatları inanılmaz duruma geldi, yeni çıkan phone 14 fiyatına 3 sene önce fiat punto almıştım. aklı olan insanlar phone alacağına ülkeden kaçmanın yollarını arar.

  • attığı o doğaüstü golden sonra sanırım matrix'te bir kırılma meydana getirdi. o gol atıldığından beridir futbol sahalarında saçma sapan şeyler oluyor. mexes'in, bekir'ın rövaşataları, melo'nun penaltı kurtarması, servet çetin'in orta sahadan başlayıp bütün takımı çalımlayıp gol atması.. bakalım nereye varacak bunun sonu. al kırdın kırdın demek istiyorum kendisine.