ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tamam onunla yattım ama sana geri dönmedim mi alp
-
gururlu alp'i gavatlandıracak söz.
one more cup of coffee
-
yatarsın yatakta ya
sıcacık nefesin,
gözlerin gökyüzündeki bulunmaz iki mücevher
endamını bırak kenara, saçların bile yumuşacık
ama nerede muhabbetin?
nerede aşk, nerede minnet?
senin sadakatin bana değilmiş ki
gökyüzündeki yıldızlaraymış.
aşağıdaki vadiye gitmeden
ah bir fincan kahve daha...
yolluk niyetine ah bir fincan kahve daha...
haydut senin baban kızım.
boş gezenin boş kalfası işte.
ama sana nasıl bulup seçeçeğini
ve bıçak kullanmayı öğretecek elbet
o yabancı eller sana bulaşamayacak.
haydut senin baban kızım.
ama yine de bir tabak yemek daha isterken
titrer sesi
aşağıdaki vadiye gitmeden
ah bir fincan kahve daha...
yolluk niyetine, ah bir fincan kahve daha...
annen ve sen gibi
geleceği görür kızkardeşin, kızım
ama sen öğrenemedin okumayı, yazmayı.
bir kitap bile yok raflarında
yine de keyfin sınır tanımaz.
sesin çayır kuşu kadar munis, tatlı
ama kalbin var ya kalbin!
okyanusların dibi kadar kara ve gizemli.
aşağıdaki vadiye gitmeden
ah bir fincan kahve daha...
yolluk niyetine, ah bir fincan kahve daha...
diye çevirdim.
bir anda evde panik yaratan çok basit şey
-
annemin bizden önce denk geldiği her şey.
-hiiiii
(ailenin tüm fertleri olay yerine koşar)
+nooldu?
-reçelin kapağı açık kalmış
kişinin okuduğu bölüm öğrenilince sorulan sorular
-
kanada'da banka hesabımı açacak olan yetkili bayan:
bayan: hangi bölümde okuyorsun?
ben: amerikan kültürü ve edebiyatı
bayan: öhühehehe ne okuyorsun? hamburger falan mı?
eyalet olursa görevi bırakırım
-
lütfen sayın başbakana, evet çıkması halinde kendisinin görevi bırakacak bir başbakanlığı olmayacağını anlatsınlar.
neye evet dedirtmek istediğini lütfen okusun artık ya.
yulaf ezmesi
-
her sabah şu şekilde hazırlayarak yediğim şey:
1. büyükçe bir su bardağı süt mikrodalga fırına konur, mikrodalga fırın 1 dakikaya ayarlanıp çalıştırılır.
2. yulaf ezmesi kaseye boca edilir.
3. üzerine kuru üzüm serpiştirilir.
4. üzerine ceviz içi kırılır.
5. bu esnada ısınan süt mikrodalga fırından alınıp kaseye boca edilir.
6. yulaf ezmesi sıcak sütü emmeye bırakılarak duşa girilir.
7. duştan çıkınca, gevreklik ve tat katması için kaseye az bir şey de mısır gevreği eklenir.
8. karıştırılır.
9. afiyetle yenir.
yiğit özgür
-
ayrıca klasik espirileri farklı yorumlayabilen karikatüristtir...
--- <karikatür> ---
(bir oto tamir atölyesindeki usta ve çırak diyaloğu)
çırak : abi sana bi iyi bi de kötü haberim var... önce hangisini duymak istersin?...
usta : kötüyü...
çırak : kötü haber şu: iyi bi haberim yok...
usta : ee?... haber maber yok yani?...
çırak : yok...
usta : oğlum yürü git başımdan...
çırak : bence iyi vakit geçirdik...
--- </karikatür> ---
sevgilisiz yaşayabilen insan
-
en azından psikolojisini bozan sevgilisi yoktur.
hayata dair gülümseten detaylar
-
sene 2019...askerden geleli neredeyse bir sene olmuş. net bir şekilde hayatımın en kötü gününü yaşıyorum.
neredeyse 1 senedir işsizim, önceki akşam 6 senelik kız arkadaşımdan ayrılmışım, yalnız yaşıyorum zaten memlekete dönsem babam kapıdan içeri koymaz, gidecek yerim yok, kiralar faturalar birikmiş, o da yetmezmiş gibi aynı günün sabahı kyk borcum dolayısıyla hesabıma e-bloke konmuş 3-5 gün yetecek az buz bir param da bankada kalmış.
doktora bittikten sonra askere gittim geldiğimde iş bulamayınca bir arkadaşın çalıştığı otoparkta fiş kesip sonrasında bir maketin el broşürlerini dağıtıyorum ama nasıl bir talihse bu işler bile çok görülmüş olacak ki bana birkaç gün öncesinde bu iki işten de "gelme" diye haber almışım. babam bana küsmüş "madem işsiz kalacaktın ne diye senelerce yüksek lisansıdır doktorasıdır koşturdun durdun" diyip duruyor. annem "utandığımdan konu komşu seni sorunca kendi işini yapıyor diyorum" demiş. girdiğim bir iki tane iş görüşmesinden haber yok kaç aydır, cepte para yok, gittiğim tüm kapılar yüzüme kapanmış, ortamlarda dalga konusu olmuşum resmen. üstüne gelen ayrılık, haciz şoku falan derken mental olarak çökmüş değil resmen enkaz altında kalmışım.
öyle bir psikolojide bilen bilir duvarlar insanın üstüne üstüne gelir. çıktım evden haliyle, evinsiz evinsiz gezerken bir esnaf bir arkadaşın dükkana girdim. biraz sohbet muhabbet tabi çocuk biliyor halimi yakın arkadaşım (hoş o da batık işleri çok kötü ama) yalandan rencide olmayayım diye "hatırlar mısın fi tarihinde sana şu kadar borcum vardı" diyerek cebindeki 400 liranın 200 lirasını bana veriyor zorla.
alıp çıkıyorum o parayı, yol üstünde bir banka oturup muhtemelen bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm çok sevdiğim caddenin manzarasını, geleni geçeni izliyorum. neyse bank çift taraflı bankın arkasına üniversite öğrencisi olduğunu anladığım gençten bir çocuk telefonla konuşa konuşa gelip oturdu. istemeden kulak misafiri oldum haliyle. arıyor sürekli birilerini "abi elektriğimiz kesik, babamın maaş 3-4 güne yatacak varsa 150-200 lira gönderebilir misin?" diyor her aradığına. anladığım kadarıyla kimse yardım etmiyor. sesi giderek çatallaşıyor 3. 4. aramadan sonra sanırım ev arkadaşını arıyor "ben de bulamadım ya valla kaldık öyle nap'caz şimdi?" diyor.
"ulan" diyorum kendi kendime "zaten batmışsın, muhtemelen bu kahırla geceyi çıkaramazsın, kahırdan gitmesen kendine kıyacaksın hem kıymasan ne 200 lira ile mi bitecek tüm dertlerin?" diyorum.
sonra gencin yanına gidip rencide olmasın diye "kusura bakma istemeden kulak misafiri oldum konuşmalarına, benim bir ahdim vardı bir iş kovalıyordum dünya bankası projesinde, olursa 3 tane öğrenciye yemek ısmarlayacağım diye, az önce telefon geldi o bahsettiğim işe kabul edilmişim, sen de sanırım zor durumdasın al şu 200 lirayı borcunu öde açtır elektriğini" diyorum. çocuk "abi olmaz falan" diye ısrar etse de ahdim var gibisinden bir şeyler sallayıp zorla veriyorum parayı çocuğa. gözlerinin içi parlıyor tabi garibin, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar hesabı bilirim o çaresizliği ve sonrasında hiç beklemediğin anda gelen umudu.
neyse biraz daha oturayım derken aradan yarım saat geçmeden bir telefon geliyor. dünya bankasının türkiye'de ortak iş yaptığı aracı kurumdan arayan bir kadın "görüştüğümüz danışmanlar arasında sizi tercih ettik gelin sözleşme imzalayalım" diyor.
tabi o günden sonra hayatım bambaşka bir yöne evriliyor bu proje sayesinde birçok fırsat geliyor önüme.
o sıra içime mi doğdu, olmasını istediğim için az da olsa kendimi mutlu edeyim diye mi dedim dünya bankası projesine kabul edildim yoksa tamamen tesaddüf müydü anlamadım ama bu anım aklıma geldikçe hep tebessüm ettirir bu hoş tesadüf içeren anı.
edit: yazım
pasif telefonların imei'lerinin iptal edilmesi
-
ortada sorun görmeyen yazarlar için şöyle örnek verilmesi gereken olay; araç alıyorsunuz ama herhangi bir durum için yurtdışına çıkmanız gerekiyor ve 1 yıl boyunca aracı garajda tutuyorsunuz. 1 yıl sonra ülkeye dönünce bakıyorsunuz ki bir kanun çıkmış. kanunda deniyor ki 1 yıl boyunca plakasına benzin alınmayan araç trafiğe çıkamaz çünkü şase numarası başka bir araca geçirilmiş olabilir!
her türlü anayasal hakka aykırı bir tasarıdır... mülkiyet hakkı, iletişim özgürlüğü vs. vs.
aydınlatma eklemesi:
- sim kart tak çıkar n'olcak ya, imei kopyalama engeli vs. vs. argümanları sunan arkadaşlar hala olayı anlamamış durumda. burada parasını verip her türlü kullanım hakkına sahip olduğunuz tamamen yasal ürüne "bir kanunsuzluk yapılma ihtimali var" argümanı üzerinden bir regülasyon getiriliyor. ancak getirilen bu regülasyon farklı şekilde de yapılarak "kişilerin anayasal hakları engellenmeden" de düzenlenebilir. insan yaşantısına müdahale eden içerikle çıkan kanunların etrafından dolanarak ya da kendince bir çözüm?! bularak o kanunun yapmaya çalıştığı şeyi altettiğini zannetme ata sporunu bir unutsak şu memleketteki yaşam kalitemiz birazcık artar.
- halihazırda 7 yıl olan sürede zaten evde duran telefon belli bir zaman sonra teknolojik açıdan geri kaldığı için fiilen kullanılmaz hale geliyor. misal ilk çıkan iphone var bende. hala çalışıyor ama ne uygulama yükleyebilirim ne de doğru düzgün hat kullanabilirim. 7 yıllık sürenin oldukça dramatik bir şekilde 1 yıla düşürülmesi ekonomik açıdan da hala verimle kullanılabilecek cihazların doğrudan çöpe atılması demek oluyor ki bu da ekonomi için zarar verici bir olay aslında.