hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de hala yeterli ilgiyi görmese de eninde sonunda bir patlama beklediğim oyundur. henüz isminin bile belli bir azınlık tarafından bilinip telaffuz edilebildiği, kurallarını bilenlerin ise çok daha az olduğu bir oyun. kuralları için dünya snooker federasyonu internet sitesinden bilgi edinmek mümkün ancak bu oyunu nelerin bu kadar özel kıldığını ancak maç izleyerek anlayabiliriz. işte bu nedenle aşağıya linkleriyle birlikte verdiğim şu seçki merak edenlere snooker izleyicisinin nasıl olup da saatlerce neredeyse sabit kamerayla çekilen, hemen hiç tezahürat, müzik vs. ses olmayan, adeta insanın uykusunu getiren bu maçları seyrettiğini, bundan ne zevk aldığını, snookerın 8 toptan farkının ne olduğu açıklamak için bir adım olabilir. buyrunuz:

    frame skoru 95-1, ronnie 97. sayı için kahverengi arkasından banttan görebildiği sarıya vuruş yapıp kaçırıyor ama zaten oyunu garantilediğinden rahat bir tavırla yapıyor bu vuruşu, yerine dönerken oyunun bittiğinden emin ve bu nedenle masanın yeniden kurulmasını beklemek üzere oturuyor ancak michael holt oyuna devam etmekte ısrarlı! işte 24 snookera ihtiyacı varken masaya dönülür mü üzerine bir ders ve ronnie’nin makarası!

    http://www.youtube.com/…s1lyzl69vlc&feature=related

    benzer bir durum 96 senesinde yine ronnie’nin başına gelmişti. alain robidoux 75-22 gerideyken 14 snooker için masaya döndü. ronnie haklı olarak tepkiliydi:

    http://www.youtube.com/…njveolvse3c&feature=related

    yine rocket ve tam da formunda, bu kez mark allen’a musallat olmuş, son frame ve maç artık bitmiş, ronnie son toplarıyla şovunu sergiliyor, allen kenarda oturmaktan sıkılmış ve turnuvaya veda etmekte sabırsızlanıyor. ronnie ıstakayı bıraksa da tokalaşsak diye beklemenin sonu olmadığını anlayınca beyaz havlusunu ıstakaya asıp sallamaya başlıyor, allen ve teslim bayrağı:

    http://www.youtube.com/…o4nujwcy74o&feature=related

    ronnie liang wenbo karşısında, frame artık onun için garanti, wenbo masaya dönmeyecek, ronnie ise herzamanki gibi belli bir hedefi olmadan oynadığında sıkılmaya başlıyor, cepteki oyunu artık bitirmek istiyor, neredeyse masadan kalkmadan vuruş yaparken işi abartıyor ve hakem daha siyahı yerine yerleştirmeden kırmızıyı yollayıveriyor, faul ama oyun yine de ronnie’nin:

    http://www.youtube.com/…tyognvei2bo&feature=related

    bir top nasıl çektirilir üzerine bir ders ancak izlemekle, denemekle olacak iş değil. hendry’den fena halde güçlü bir çektirme:

    http://www.youtube.com/…vxxlys-gzd8&feature=related

    istaka gücü denilince akla gelen en önemli isimlerden biri (bence ilki) robertson. bu ıstaka gücü ve uzak top isabetiyle bazen göze illizyon gibi gelen vuruşlar yapabiliyor. maguire karşısındaki şu mavi top potundan sonra beyaz topun neye uğradığını şaşırarak tam da olması gereken yere dönüp gelmesi inanılmaz!

    http://www.youtube.com/…dmuwijg_czc&feature=related

    renkli topları sıraya dizmek her snooker oyuncusunun defalarca çalıştığı ve belki yüzlerce kombinasyonunu denediği bir seri. ancak robertson’un şu kahverengiden maviye geliş çözümü pek de öyle bilindik yollardan birisi değil:

    http://www.youtube.com/…xhkgtm07xoc&feature=related

    ıstaka topu kontrolü snookerdaki en önemli şey zira pot bir şekilde yapılsa da (belli koşullar olgunlaştıysa ben de yapıyorum) seri inşası farklı bir iş. hendry’nin pembeden siyaha gelirken orta delik çeperini kullanması bir acemilik değil, denemesi mümkün ancak çok dikkatli olunması ve çok çok ince hesap gerektiren bir vuruş ve işte stephen hendry:

    http://www.youtube.com/…tfomuafx0vq&feature=related

    2008 için steve davis’in seçtiği en iyi 10 potun görüntüleri de şunlar:

    http://www.youtube.com/…-6nb1iy0rs4&feature=related

    bir klasiktir ve snooker izleyicilerinin çoğu tarafından bilinir ancak bu seçkiye bunu koymamak haksızlık olur: işte ronnie ve “rocket” ünvanını hak ettiği serilerden biri: dünyanın en hızlı 147’si!

    http://www.youtube.com/…wttzqanxyxo&feature=related

    oyun gerginliği kim olursa olsun öyle ya da böyle oyuncuyu ele geçirebilir. bu gerginlikten kurtulabilmek için oyuncuların sıkça başvurduğu yollardan biri de gittiği neredeyse aşikar bir oyun için kendini yıpratmaya devam etmeyerek oyundaki mağlubiyetini kabul edip taze ve yeni bir oyuna başlamaktır. selby de bunu yapıyor ve oyunu bırakıyor ancak gerginliğini sonraki oyuna taşımaya kararlı gibi:

    http://www.youtube.com/…r_c0oqvleti&feature=related

    ronnie’den burada da çok fazla bahis geçmesinin nedeni son yılların en spekülatif oyuncusu olması. snookerın sıradışı ismi ronnie hakemlerle girdiği polemikler, oyun için varyeteler, bazen çıkardığı çok güzel seriler ve hızlı oyunu ile seyredilmesi en keyifli oyuncu belki de. ancak sıkılgan ve hatta biraz da ukala bu adamın şu lakayıt vuruşunun bu şekilde ödüllenmesi ronnie severleri bile kızdırabilir:

    http://www.youtube.com/…tcowanah7by&feature=related

    işte bir ronnie densizliği daha, williams gibi efendi bir oyuncuya ayıp etmiş!

    http://www.youtube.com/…y_mtb6smkew&feature=related

    ve bu oyunun centilmenleri de var elbet, doherty iyi bir örnek!

    http://www.youtube.com/…efttyr56h0e&feature=related

    oyuncuların konsantrasyonu çoğu zaman pamuk ipliğine bağlı, salondaki en ufak sesten bile etkilenebiliyorlar. hele ki bu ses güçlü bir hapşırma sesi ise williams’ın yaşadığı gibi oyuncu yerinden bile zıplayabiliyor:

    http://www.youtube.com/…hqj87tnnohe&feature=related

    ah o eski günler, bilardo salonlarının duman altı ortamlarını aratmayan turnuva salonları ve alex higgins ve maçta tüttürdüğü sigarası:

    http://www.youtube.com/…nzkdnjvze04&feature=related

    snookerda hakemin rolü genel olarak pek azdır, dokunan top kararı ya da örneğin oyuncunun yeleğinin topa temasından kaynaklı fauller ve free ball gibi maçı etkileyebilecek kararlar dışında top toplayıcı ve kolaylaştırıcı gibi davranırlar. ancak bir maçta d hattı içerisinde atış kullanmak dışında topa dokunma hakkı olan tek kişi hakemdir. michaela tabb bu hakkını abartıp ve elbette ki dalıp maguire’ın gül gibi topunu masadan avuçlayıveriyor:

    http://www.youtube.com/…ks3eni7wkqe&feature=related

    yukarıda bahsettiğim hakem müdahalelerinden biri de bitişik top (touching ball) kararı yani beyaz topun hedef topa yapışıp kalması. bu durumda rakip oyuncu o topa zaten dokunmuş varsayıldığından boşluğa doğru yani herhangi bir topa değme zorunluluğu olmadan atış yapabiliyor ki bazı durumlarda bu çok iyi bir pozisyon veriyor. işte ronnie’nin hakem leo scullion’un bitişik top kararına itirazı ve ardından giriştiği polemik ve imalar:

    http://www.youtube.com/…h_b-4g3n4os&feature=related

    hakemlerin en sıradan görevi ise renkli topları masada işaretli yerlerine geri koymak. michaela tabb ronnie’nin pembesinden sonra kırmızıların arasında kalan pembe noktasını bulmakta bayağı zorlanıyor:

    http://www.youtube.com/…mjqsnznytow&feature=related

    hakemler oyuna çok fazla müdahil olmasa da bu onların aptal ya da oyunu bilmedikleri anlamına gelmiyor. mark selby, higgins’in bıraktığı zor toptan biraz olsun avantaj elde edebilir miyim diye hakemden kırmızı topun temizlenmesini istiyor, zira hakemin topu yeni yerleştireceği yerin milimetrik de olsa daha iyi bir yer olması muhtemel diye düşünmüş olabilir (hadi bari günahını da almayayım). ancak hakem top üzerindeki lekenin selby’nin topu göreceği tarafta olmamasından dolayı topu temizlemeyi reddediyor:

    http://www.youtube.com/…jbobyos_wby&feature=related

    hakemlerin oyuncunun atış yaparken görüş alanı içeriden olmaması genel olarak artık kabul gören bir gereklilik. alex higgins’in efsane olduğu yıllarda hakemler bu konunun hassasiyetinin henüz farkında değillermiş. higging hakem alan chamberlain’i uyarıyor:

    http://www.youtube.com/…n4vlzrvw2qc&feature=related

    alex higgins’in bu türde problem yaşadığı tek hakem chamberlain değil. john williams’ın yönettiği doherty maçında da yine aynı nedenle hakemle tartışıyor ancak bu kez alttan alan hakem olmuyor:

    http://www.youtube.com/all_comments?v=f07hikji6dy

    hakemlerin işi zor. masadaki toplara ıstaka dışında bir temas snookerda faul kabul ediliyor. ronnie’nin john higgins’le yaptığı maçı yöneten yaşlı kurt jan verhaas kendi kendisine snooker bırakan ronnie’nin “yanlışlıkla” olduğuna hükmettiği siyah topa elle temasını yakalıyor ve ronnie’ye faulu veriyor ancak higgins bu durumda “faul ve ıska” kararı gerektiğine ısrar ediyor. verhaas bu itirazı olumlamıyor ve ronnie’nin o zor durumdan hiç yara almadan çıkmayı başardığı belki de hileli bu durumun oyun kuralları içerisindeki yorumuyla maçı yine harika yönetiyor.

    http://www.youtube.com/…rt6jfut9pwk&feature=related

    işte hakem: alan chamberlain! dott'un içeri girmek üzereyken yumrukladığı top için dott'a faul veriyor ancak beyaz topun içeri girdiğine hükmetmiyor. selby ise bariz şekilde deliğe giden topun dott tarafından engellenmesine aldırmayarak deliğe girmiş gibi topu avuçlayıp d hattına koyuveriyor ve chamberlain bir faul de selby'e veriyor. chamberlain'in belki de kitaplarda olmayan bu durum için hiç düşünmeden verdiği harika karar ve dott'un sportmenlik dışı devamı!

    http://www.youtube.com/watch?v=y1sdilapr0g

  • yapay zeka şunu yapamaz bunu yapamaz yardımcı olur diyenler var :))))

    bir de asla programı baştan yazamaz diyenler var şaka gibi bu nasıl bir cüret arkadaş.

    yapay zeka dünyasındaki 2 yılda yaşanan gelişmeleri takip eden herkes hem distopik hem de ütopik bir geleceğin yakın zamanda var olma ihtimalinin hiç olmadığı kadar çok olduğunu kavrayabilir diye düşünüyorum.

    geçen yıl yapay zekanın ilk video örneklerinin olduğu bir videoda şuna benzer bir yorum vardı;

    ''5-10 yıl sonra yapay zekanın gerçek ile ayırt edemeyecek videolar yapabildiği seviyeyi düşünsenize inanılmaz dünyayı değiştirecek''

    altta gelen cevap aynen şu

    ''bizim neslimizde bu imkansız torunlarımız belki görür.''

    bunu yazan arkadaş da kendinden emin ve dalga geçer bir yorum olarak yazmış.

    sonuç?

    1 yıl değil 11 ay sonra sora yayınlandı :)

    kendi oluşturduğunuz sınırlara takılıp kalıyorsunuz belki bu yüzden birçok fırsatı kaçıracaksınız veya dalga vurduğunda çok büyük şok etkisi yaşayacaksınız.

    muhtemelen sınırlara takılı olmasanız da o dalgaya karşı pek bir şey yapacak şansınız olmayacak ama o da ayrı bir konu.

    kodlama devri bitti mi?

    bitmedi diyenlerin açıklamalarında bile neredeyse bittiğini söyleyebiliriz.

    kodlama ile uzmanlık birleşince çok ciddi hız kazandırıyor veya bir arkadaş yazmış 1 avukata 10 avukat gücü veriyor.

    bunu 1 kodlama yapana 10 kodlama yapan gücü olarak da düşünebiliriz.

    böyle bir durumda ortada inanılmaz bir verimlilik artışı var demektir.

    yani bugün kodlamada, avukatlarda vb. duyulan insan ihtiyacı 10 milyon iken 4 yıl gibi bir üniversite döneminde bile 1 milyona düşebilir ve bu tam anlamıyla bu sektörlerin bittiği olarak yorumlanabilir.

    düşünsenize eğitime başladığınız ve bitirdiğiniz nokta arasında 10 kat talep farkı var.

    tabi yine eğitim anlayışı da değişecek muhtemelen mesleklere yönelik en uzun eğitimler 9 ayı geçmeyecek belki daha da kısa olabilir yapay zeka ve meslek öğrenme birleşince daha kısa sürede daha kompleks meslekler de öğretilebilir.

    ez cümle bu yapay zeka devrimi inanılmaz hızlı ilerliyor yüzlerce milyon insanın çalıştığı sektörleri bugün var olan yapay zeka teknolojisi bile yok edebilir seviyeye geldi bunun kaçınılmaz olarak olağanüstü sonuçları olacak.

    yapay zekanın ulaşılabilir olması çok önemli yoksa bir avuç insanın çok hızlı dünyayı domine ettiğine şahit oluruz.

    bu kötü bir şey olmayabilir bu bir avuç insan bunu dünyada refah için kullanabilir ama çok da beklendik bir şey olmaz bu durum.

  • kükürt, sönmemiş kireç ve petrolden yapıldığı düşünülen, püskürtülerek kullanılan ve en önemli özelliğinin her türlü ortamda yanabilmesi olan zamanının en etkili silahı. callinicus isimli suriyeli bir kaçağın, iskenderiyeli kimyacılardan (ç)aldığı bilgiyle bu silahı 673 yılında icat ettiği sanılıyor. ilk olarak 677 yılında istanbul'u kuşatan arap donanmasının , dekoratif aydınlatmaya dönüştürülmesinde kullanılmış. daha sonra istanbul, viking ve venedik donanmalarından çıkan ışıklarla bir kez daha aydınlanmış, halk kemiklerine kadar ısınmış.

    http://www.unf.edu/…/greekfire-madridskylitzes1.jpg

  • ortaya çıkmak üzere olan sorundur.

    pendik kurtköy bölgesi (yenişehir, çamlık, harmandere) yoğun olarak sitelerden oluşan düzenli bir yapılaşmaya sahip. gözlemlerim yoğun olarak ikamet ettiğim bu bölgede ancak ataşehir/şerifali bölgesinde de olduğunu biliyorum.

    genel olarak sokaklarda uysal köpekler, sitelerin içlerinde ise kediler yaşıyor. sorunun kaynağını da sokaklarda yaşayan köpeklerin iyi niyetle beslenmesine yardımcı olmaya çalışılması oluşturuyor.

    sitelerin aralarında yer yer boş arsalar yer alıyor. bu arsalar insanlar köpeklerin yemesi için yemek, et vs bırakıyor.

    ancak bu yiyecekler hava kararmaya başlarken ortaya çıkan onlarca sıçanı besliyor. o kadar arttılar ki artık havanın kararmasını dahi beklemeden ortaya çıkmaya başladılar ve 25-30 cm'lik boylara ulaştılar. arsalarda onlarca sıçan deliği rahatça görülüyor.

    sıçanlar, ısırıkları ve sidikleriyle 70 ten fazla bakteri bulaştırabilen, asyada her yıl onlarca ölüme ve felce yol açan hayvanlar.

    önlem alınmaması halinde ciddi hastalıklara yol açabilecek ve bir sonraki felaket olarak gündem oluşturma potansiyeli olan bir sorundur. umarım yetkililer bir an önce önlem alırlar.

  • dun bir ara markete ciktim yemeklik bi'seyler alayim diye. sebze-meyve reyonundan oylesine aldim bi'seyler. domatesi normalde incelerim filan. cunku; benim icin onemli guzel domates. hic ugrasmadan ilk elime gelenleri aldim eve geldim.
    domatesi bi' kestim, bildigin domates kokuyo cekirdekli filan. tadina baktim, muhtesem.
    dunden beri gidip gelip dolabi acip domatesleri seviyorum. utanmasam gece koynuma alip uyuyacagim.
    aklima gelmisken, gidip biraz daha izleyeyim.
    domates kadar guzel sey var mi su koca kainatta ?

  • iyi bir yüzücü olmama rağmen suyun çok derinleşmesinden hoşlanmam. sonuçta doğal ortamım değil ve doğa bazen sürpriz yapmayı sever. hayatınızda bir kez bile levrek temizlediyseniz balığın aslında ufak olmasına rağmen nasıl korunaklı olduğunu görürsünüz. karadeniz'de sahil şeridi bulanık iken açıklar daha temiz olduğundan dolayı bazen açılmak zorunda kalıyorsunuz. bunlardan birinde yunus sürüsü gelmişti yanıma. gerçekten panik yapıyorsunuz, en nihayetinde balık bu amk hoşttan anlamaz, kışttan anlamaz. tamam flipper falan sempatimiz var ama hiç mi kötüsü yok ulan bu familyanın? organize olup köpekbalığı öldürebilen bir grup hayvandan bahsediyoruz. suyun içinde biri döndürüp öteki .... kımıldayamazsın ki, zevk için yapıyormuş bu hınzırlar da bizim gibi. sözün özü, iyi yüzerim ama tırsarım gençler. siz de tırsın.

    asla aralarına katılmayacağım amcalardır.

    edit: imla ve ifadeler.

  • edit: başlık başa kalmış. başlığı açan yazar uzun bir liste yapmıştı, içinde jeoloji de vardı. işbu entry, ona istinaden yazılmıştır.

    içlerinden jeoloji öylesine gereksizdir ki, aylar önce erzurum'da şev duraylılığı bilgisizliğinden aşağı kayıp ülke bütçesine milyon dolar zarar veren tesisle alakası yoktur.
    3. havalimanı ve 3. köprüyle ilgili saha çalışmalarında bizzat doktorlar ve avukatlar çalışır.
    petrol ile ilgili saha araştırmasını da ebem yapar. keza raporu da yine ebem hazırlar.
    mars'tan alınan kayaç numunelerini dişçiler incelemektedir.

    aylar sonra gelen edit: yine amerika'da usgs, gezegenlerin jeolojik yapısını irdeleyen kendisine bağlı bir astrojeoloji departmanına sahip. keza nasa'da çalışan jeologlar mevcut. adamlar şu sıralarda sen göbeğini kaşırken muhtemelen new horizons'tan son gelen görüntüler ışığında plüton'daki jeolojik faaliyetleri, tektonizmanın olup olmama ihtimalini yorumluyor, jupiter'in uydusu europa'nın yüzeyinde gözlenen yapılardan, kabuğunun altında ~100km (challenger deep'in kabaca 10 katı) derinliğinde bir okyanusun varlığından ve yitim zonlarından söz ediyorlar. io'nun volkanik faaliyetleri ve püskürttüğü gaz hakkında incelemeler yapıyorlar. 67p/churyumov-gerasimenko üzerinde yapılan çalışmaları paleontolojik bulgular ile sentezleyerek yeryüzünde hayatın orijinine dair teoriler üretiyorlar. mars'a yapılması tasarlanan insanlı görevlerde görev alacak bilim insanları içinde jeolog var. curiosity ve mars reconnaissance orbiter tarafından sağlanan verileri jeolog yorumluyor. aralık 1972'de, apollo görevlerinin sonuncusu olan apollo 17 göreviyle ay'a giden harrison schmitt bir jeologtu ve 111 kg numune ile dünya'ya döndü. ha "bunlar benim ne işime yarayacak?" diyorsan o senin problemin.

    bunun dışında fosil yakıtlar başlı başına jeoloji ve jeofizik ile ilgilidir. karbonifer döneminde oluşan kömür yataklarından tut, deniz dibine gömülmüş canlıların fosilleri sayesinde hayatımızda yer edinen petrol ve doğalgaz gibi yakıtlar bugün insanoğlunun temel enerji rezervini oluşturur. ha "ben hiç bunlara bulaşmayacağım, nükleer santrallerde kendi enerjimi kendim üreteceğim" diyorsan da uranyum ve türevi radyoaktif elementlere mecbursun. bunların nerelerden nasıl elde edileceği ile bu adamlar ilgileniyor.

  • çalışmada, ışığın vakumdaki hızı olan 300.000 km/sn'nin geçilmediği net biçimde anlatılıyor.

    ışığı, daha yavaş (örn: 100.000 km/sn) hareket etmesi gereken yoğun plazma ortamından geçirmişler. ancak bu plazma ortamında, olması gerekenden daha hızlı (örn: 160.000 km/sn) hareket ettirmeyi başarmışlar.

    yani, ışık hızının geçilmesi diye bir şey söz konusu değil (sebepleri bu yazıda anlatılıyor).

    şimdi dağılabilirsiniz...

  • sims de (bkz: the sims) evin üst katını halı veya kilimle dolduruyoruz, üst üste koyabilirsiniz. daha sonra parti verip mahallede kim var kim yok çağırıyoruz ve yapabildiğimiz en güzel yemeği evin üst katına koyuyoruz.
    gelelim kilit noktaya. bir tane havai fişek itemi vardı havaya kadar gidip çoluk çocuk eglendiriyordu. tam olarak şu
    herkes evin üst katında toplanmışken bunu üst katta ateşleyip alt kata kaçıyoruz ve anında merdivenleri satıyoruz* uzaktan komşuların pişmesini izleyip geriye kalan mezar taşlarıyla bahçemizi dekore ediyoruz.iyi eğlenceler*