hesabın var mı? giriş yap

  • çocuk, yaşlı, hamile demeden kesip biçmişler.

    ne kadar kan kaybı oluyor diye kol kesmek, kangreni incelemek için bacağı önce dondurup sonra çözmek, yemek borusunu kesip bağırsağa takmak, beynin bir parçasını kesmek, silahları ve hastalıkları insanlar üzerinde denemek, ölmeden ne kadar dayanıyor diye yemek su vermemek...

    birim 731 ayrıca binlerce çinlinin ölümüne sebep olan vebalı pire saldırılarından da sorumluymuş.

  • efsane bir erşan kuneri bölümü. hem hikayesiyle hem alt metniyle hem de muhteşem çağlar çorumlu performansıyla defalarca izlenecek sahneler barındırıyor.

    --- spoiler ---

    mestan'ın sürekli ödül gelir mi diye sormasını kim akıl ettiyse alnından öpmek gerek. yeter yahu nerde psikopat atarlı ya da deli rolü oynayan varsa, “muhteşem oyunculuk” diye göklere çıkarılıyor. sinemadan anladığınız anlama sokayım af edersiniz. sıkıyorsa minimal oyna, nazlı'nın utanma anındaki elini saçına dolama hareketine bak vücut diline bak. oyunculuk o işte. bu konuya parmak basmaları bile benim için kafi. teşekkürler harika bir bölüm olmuş.

    --- spoiler ---

  • pandemi döneminde şubeleri kapalı da olsa tüm çalışanlarının maaşlarını bir senedir tam ödeyen zincir. ceo gustavo frings yaptığı basın toplantısında hiç kimsenin mağdur edilmeyeceğini, herkesin ihtiyacını karşılayacak kaynağa sahip olduklarını açıkladı.
    radyasyon kıyafeti ile basının karşısına çıkan ve sosyal mesafeye dikkat çeken frings titizliği ile tanınıyor.

  • bugün 28 ocak 2010 ankara'da kar yağışı olayı ile bir arada düşünüldüğünde yalnızca dumur değil, sinir, stres, soğuk ve nihai son (başta ayaklar olmak üzere komple) uyuşukluk olarak başımdan geçti bi tane. böyle de iğrenç bir girişi olur entry'nin. utançla devam:

    aslında servise binmek üzere çıkmıştım evden. şoför, yollar kapandığından gecikeceğini ve zahmet olmazsa biraz yukarıda beklememi, bu yağışta aşağıya inemeyeceğini söyleyince tamam dedim, ağzımı da şu güzel ortamı da bozmayım diye mutlu mesut başladım yokuşu tırmanmaya. sanıyorum ki, ben gidene kadar servis de gelmiş olur, binerim hemencecik ısınırım. dayan yalnızlığım. çıktım baktım yollar felaket, trafik kilitlenmiş, servis mervis hak getire. bekledim biraz daha, aradım, kaza yapmış ama 10 dk 'ya geliyorum dedi. kafamda bu iki veriyi bağdaştıramadım. başımın çaresine bakayım, ne gelirse binip gideyim diye durağa doğru yürüdüm ya da süründüm. bu ikisinden biri, zira bilincim bulandı soğuktan. yıllarca görmediğim arkadaşlarıma gülümsemem bu yüzdendi ulu orta...

    başıboş bi otobüs geldi. üzerinde semt, gideceği yer filan yazmıyor: ego genel müdürlüğü yazıyor. kapılarını açtı bekliyor. normal olarak sordum: "abi, bu otobüs nereye gidiyor?" abim sinir yapmış, muhtemelen egosuna da, belediyesine de, karına da trafiğine de giydiriyor içinden. diyor ki bana:"arkadaşım, etrafına bi bak ne görüyosun?" (yıllarca görmediğim arkadaşlarımı?) "hiç bi tane otobüs gördün mü?" (sen varsın ya, yiğidim?) "sence bu yoldan otobüs iner mi?" (pas?) sıralıyor soruları. yahu tamam da sen nereye gidiyorsun? abi yalnızca gidemeyeceği yerlere odaklanmış inatla cevap vermiyor! nihayetinde, ben de allah'ın bi kuluyum der gibi "ben ring için geldim." lafını alabildik ağzından. ama bununla bitmedi tabii, ring de nerenin ringi? hangi yöne gidecek? abi düğmesine basmış gibi başa sarıyor: bu karda kışta ilerlemenin zorluklarından bahsediyor. baktım anlaşmanın imkanı yok, en azından ayaklarım ısınsın diye bindim otobüse. istisnasız her yolcu ile aynı diyalog yaşandı, otobüs nereye gidiyordu ve evrensel ahlak yasası var mıydı? ikincisini ben uydurmuş da olabilirim çünkü buzu çözülen ayaklarımın sızısı inanılmazdı. sessizce izledim ve doyurucu bir cevap alamamalarına rağmen otobüse binen insanlarımıza hayret ettim... insanları gerçeklerle yüzleştirmeye and içen belediye şoförünün hiç de spesifik sayılmayan "gidebildiğim yere kadar gideceğim..." cevabı üzerine hakkımızda denilebilirdi ki: (bkz: bindik bir alamete)

    - ulus'tan geçecek mi?
    - geçer diyemem.

    hayır öyle bi boyutta ki, şoför bizi çok alakasız bir yerde de bıraksa cümlesi belli: "ben size mutluluk vaadetmedim."

    sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkmayı hep istemiştim de, bu kadar da ucuz değildi be abi.

  • isyerinin caycisi ile diyalog:

    - bir sey icer misiniz agbi?
    - yok daha yeni ictim, almayacagim.
    - olsun agbi yeni ictiysen, bak yeni cay demledik.
    - allah bos oturani sevmez diyorsun yani.
    - biz de pek sicak bakmiyoruz agbi.

  • "ilkokul 1 den 2 ye geçtiğimiz yaz tatiliydi. göcekte teknedeydik. bendeniz kolluklarla yüzüyorum o aralar. dedim ben bu kollukları ayağıma takarsam suyun üstünde yürürüm aq. taktım ayaklarıma kollukları atladım tekneden tabi ayaklar yukarda gövde suyun içinde kaldık öyle. boğuluyodum birader çok fenaydı. allahtan peder bey görmüş çekti çıkardı ayaklardan."

  • 2010 falan. her şey bir anda boktanlaştı. neyse ki boktan günler geride kaldı, şimdi her şey daha da boktan.
    süper yıl.

  • kaderine küsmüş, umudunu yitirmiş, olmayacağına inanmış ve yalnızlığı kanıksamış insandır. denedik de ne faydasını gördük, der. yalnızdır. mutsuzdur. üzgündür ama çabalayacak ümidi kalmamıştır.

  • of. su cumleyi ben kullansam "kamil" derler. "komodo ejderi" derler. ama teoman deyince "oo super". kirildim lan.