hesabın var mı? giriş yap

  • sevgilisinden yeni ayrılan bir kız arkadaş:

    " bööle de açaydım bacaklarımı, gitme diyeydim !!!! "

  • başlık: ifşa zamanı beyler gelin lan

    1- evet beyler buyrun link. *

    2- şükür namazı kılınışı :

    1. rekat

    niyet (niyet ettim allah rizasi icin sükür namazi kilmaya)

    tekbir (allahu ekber)

    0
    |/
    |
    |_

    0
    |
    |
    |_

    sübhaneke, euzu besmele, fatiha- zammi sure

    ruku (sübhanerabbiyelazim)

    _0
    |/
    |_

    secde (sübhanerabbiyelala)

    _¯¯/0_

    2. rekat

    besmele, fatiha suresi, zammi sure

    ruku

    _0
    |/
    |_

    secde

    _¯¯/0_

    tahiyyat, salli + barik, rabbena

    0
    |/_

    saga ve sola selam

    allah kabül etsin.

  • dali, herhangi bir madde bağımlısı olmadığı halde bu gerçeküstü eserleri nasıl yaratabilmiştir?

    sıkı bir sigmund freud okuyucusu ve takipçisi olan dali, bu nedenden ötürü rüyalara ve anlamlarına, bilhassa sembollerine/ögelerine ekseri değer vermekteydi.

    dali'nin şöyle bir uygulaması bulunmaktaydı. yemeğini yedikten sonra salvador, üzerine de rehavet basması ile kucağına metal bir kase alırmış; göğsüne ise metal bir kaşık koyup, ellerini üzerinde birleştirirmiş. uyuduğu zaman elleri çözüldüğünden metal kaşık kaseye düşmek sureti ile ses çıkarır dali'yi uyandırırmış. dali, bu işlemi birkaç kez tekrar edermiş. neticesinde ise, bölük pörçük uyku durumundan elde etmiş olduğu rüyaları ve hatırladığı ögeleri, sembolleri resimlerinde işlermiş.

    işte bu yüzden dali'nin resimlerinde birbiri ile ilgisiz görünen nesneler, sürreal ya da gerçeküstü diye betimlenen farklı konuları bir arada görebilmek mümkündür. bunlar, ressamın hem uyku durumundaki bilinçaltının hem de kendi kişiliğinin, içsel dünyasının, yapısının ya da sanatsal görüsünün bir birleşimidir.

    bunun edebiyattaki örneğini düşündüğümde, öncelikli olarak aklıma samuel taylor coleridge geldi. afyon bağımlısı olmasına rağmen, şiirlerinin tamamen afyon ve etkisi ile yaratıldığını söylemek de bu şairin şairsel yeteneğini fazlası ile yadsımak olacaktır. coleridge'in, kubla khan şiirinin oluşumu dali'nin resimlerine benzemektedir. coleridge, kubla khan şiirini rüyasında gördüğünü, uyandığında aklında kalan kısımlarını kağıda aktardığını söyler. uyku ya da yarı uyku durumunda coleridge'ın bilinçaltının ortaya çıkardığı bu dizeler de tıpkı dali'nin eserleri gibi gerçeküstücülük barındırmaktadır. döneminde alışılmamış bu şiir içeriği ve biçimi elbette ki pek hoş karşılanmamıştır. evet, her ne kadar romantik dönem duyulara açıktıysa da, henüz bu kadar sürrealist açılımlara da müsait değildi belli ki lord byron onu yayınlarken şiir olarak değil, "as a psychological curiosity*" adı ile yayınlamıştır. yine de coleridge, romantik dönem şairi olmasına rağmen, bazıları tarafından gerçeküstücülüğün başlangıç noktalarından sayılmaktadır.

    dali'den nereye gitti olay.

  • yakın zamanda babayı alacak kız. ben de bir ara atraksiyon olsun diye bu işlere girdim de olmuyor, elalemin kezban dediği kızlar ilişki konusuda winner. ortalamadan sapmamak en iyisi.

    edit: muhtemelen alacağı en iyi cevap ''hayatımda senin gibi bir kız tanımadım ama olmaz yani ehehehe.'' falan olur. daha da kötüsü ''bir bok yedik bu hatunu başımıza sardık nasıl kurtulacağız acaba?'' diye düşünmesidir. ikisi de başıma geldi. hala samimiyet diye siksik yapıyorsunuz lan. her gün ağlıyordum, söyleyeyim de kurtulayım demiştim. neyse diğer erkekleri bilmiyorum ama türk erkeğinin çok büyük bir kısmı haymana davarı olduğu için kendisi kaybedecektir. baştan söyleyeyim.

    aşırı mutlu halimden edit 2: ne kadar saçma şeylere, olmadık insanlara üzülmüşüm alsjhdjskdjska ama siz yine de ilk adımı karşıdan beklemeye devam edin kızlar. böyle saçma sapan şeyleri bir tek ben yaşıyorum zannederdim ama her hafta istisnasız oylanan ve sözlük kızlarından mesaj aldığım yegane entrym. türk kadını cidden dertli bu konuda.

  • olaydaki haklı haksız konusuna girmeden bir konuya değinmek istiyorum; neden her konuşmamız "bir kadına karşı böyle konuşulmaz, bir kadın toplumda böyle yapmaz, bir erkek bunu yapmalı" gibi konudan bağımsız, anlamsız yerlere çekiliyor?

    arkadaşlar doğrusu şudur, insanla konuşmanın bir adabı vardır ve bu adap cinsiyetler üstünde bir adaptır.

    kadına bu şekilde davranılır, kadın toplumda bunları yapar, erkek böyle olmalıdır gibi anlamsız muhabbetler insanları konunun dışına iter, dahası bu şekildeki tüm önermeler gereksizdir, toplumdaki "toplumsal cinsiyet" anlayışını, buna göre cinsiyetlere atfedilen saçma rolleri zirveye çıkartır.

  • osmanlı'nın balkan ve ortadoğu ülkelerindeki hakimiyetinden ötürü baklavanın, musakkanın, kebabın ve bunlar gibi ortak yiyeceklerin bariz bir kimlik sorunu var. yunanlar karnıyarık değil papoutsakia derler, fakat bu tür istisnalar dışında çoğu yemeğin adı aynı.

    kebap, afrika'da da var, afganistan'da da var ve mantıksal olarak tahmin edebileceğiniz gibi aslında epey eski bir yemek. baklava osmanlı kökenli, fakat baklavanın atası plakountas tetyromenous.

    palaçinka aslında macaristan'ın. ama boşnak "boşnak yemeği" der, bulgar "bulgar yemeği" der, çek "çek yemeği" der, sırp "sırp yemeği" der. şu ülkelerin palaçinka üzerinde iddia ettiği hakkı, macarlar iddia etmekle uğraşmıyorlar.

    macaristan'daki, avusturya'daki, almanya'daki, isviçre'deki spatzle, çalıntı olma olasılığı hayli yüksek yemeklerden biri. resmen italya'dan gnocchiyi alıp editlemişler, adını da değiştirip kültürel miraslarına atmışlar.

    hint ve pakistan mutfaklarının da kimlik kargaşaları var, zira ikisi 1947'ye kadar bir aradalardı. tıkka masala soslu tavuk, ingiltere toprakları içinde pakistanlı bir şefin (bkz: ali ahmed aslam) icadı olan bir yemek. nasıl pakistan mutfağından ziyade hint mutfağının en popüler yemeği olmuş anlayamadım. ama ingilizler gelip de buna "english cuisine" dediklerinde komik oluyor çünkü geleneksel ingiliz damak tadına hitap etmediği bariz ortada.

    aynı kimlik krizi tanduri tavukta, veya gulab jamun gibi tatlılarda da mevcut. gulab jamunu pakistanlılar sahiplenir fakat orijin olarak hinttir. biryani de normalde perslerin icadı, fakat hindistan taraflarından gelip de biryaniyi sahiplenmeyen yok.

    uzak doğu restoranlarındaki çorbaları ayırt edebilene helâl olsun. ben hâlâ hangi çorbanın ne olduğunu öğrenemedim. vietnamın cao lausu, erişte yapısı olarak japonların udonu ile aynı. ama şu uzak doğu çorbaları konusu, nereden tutsanız elinizde kalır çünkü üzerine konan 1-2 malzeme değişti mi adı da değişir.

    filipinlilerin 'ilocano yemeği' olarak tanımladıkları "adobo" aslında ispanyolların. ama ispanyollar da o kadar masum değil. ispanyolların "tortillamız" diye sahiplendiği ekmekçik mezoamerikan yerlilerinden çalıntı. (siz siz olun bunu bir ispanyola söyleme hatasına düşmeyin)

  • - oğlum gülten teyzengil geldi, bak içerde oturuyorlar, bir hoşgeldin de yavrum...

    - ya istemiyorum anne işim var ya...

    - oğlum bak, "ayten hanım'ın oğlu da ne yabaniymiş, gittik de bir hoşgeldin demedi" derler... hadi yavrum.

    - öffff ya.... demiycem hoşgeldin...

    - oğlum bak ayıptır, bi' hoşgeldiniz de sonra yine odana gelirsin... kaçmıyor ya bilgisayarın.

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - ney?

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - oğlum ayıp fak yu denir mi anneye?

    - ya git.... fak yu!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - hımmm.... korkarım bu haftasonu cezalısın bayım... ayrıca tam iki gün boyunca çöpü sen dışarı çıkaracaksın ve bayan vilyıms'a bahçesini düzeltmesinde yardımcı olacaksın... belki sana bu iş için küçük bir de ücret verir ve cefri'yle birlikte o çok istediğin ağaç ev projesini hayata geçirebilirsin... ne dersin?

    - aman allahım... ingilizce küfredince annem şoka girdi... anam... anam... talihi saçlarından kara çileli anam... kendine gel canım anam.... ne oldu sana?

    - dont argü vit mi, yu lidil pank!

    - ühühühühühüh....