ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ppmi değişince erkeklerin mesaja boğması
-
selam camila vasquez
https://tr.pinterest.com/camiialeja
günde 15km yürüyen 20 yıllık tcdd çalışanı
-
-trenler gelip geçtikçe makinistlerle selamlaşıyoruz.
-ama bazen selam vermiyorlar.
-o anda işte insanın içinde bir eziklik oluyor.
1923-1959 arası şampiyonlukların tescil edilmesi
-
şampiyonluk talep edilen bir yıldaki görünüm şöyle; fb 10 maç yapmış 19 puan almış, 2. olan takım 8 maç yapmış 17 puan almış.
magnum'un pahalı olduğu yıllar
-
bugün hala fakir olduğumu bana anlatan yıllardır. pezevenkler magnum hala pahalı... sadece ben mi max yiyorum lan!
19 mayıs 2016 binali yıldırım'ın başbakan olması
-
- bu, bu... mavi ekose ceketin var mı?
+ var abi.
- yaz, ceketini kendi getiriyo.
filmlerde geçen hayali şirket isimleri
-
(bkz: acme)
robert kolej
-
"kıskananlar çatlasın", "kedi uzanamadığı ciğere mundar der" gibi kalıp sözlerle savunulan okulmuş.
eh be kardeşim, her vatan evladı da master degree yapıp müdür olmak zorunda çünkü. kimse şef, memur falan olamaz.
her önüne gelen en doktor, en mühendis, en kimyager, en rafine zevkli, en bi orwell okuyanından... garsonluğu, taksiciliği yapmak için orta dünyadan seçme orklar getirdiler hep.
tamam "okulum" kisvesi altında bok sürdürmeyeceksiniz bu eğitim yuvasına, sürdürmeyin de. gerçekten de türkiye'deki en iyi lise kabul.
ama kardeşim uzanılabilen ciğer mevzuuna gelince benim tepem atıyor.
bizim çükümüz ancak "x anadolu lisesine" erişebildi. ne süper ingilizce öğrendik, ne özel odalarda fotoğraf banyosu yaptırabildik, ne de orwell romanları okuyup birey olma fikri üzerine yoğunlaşabildik. ne yapalım ölelim mi?
ben p&g, eczacıbaşı vs. gibi holdingleri geç, öküzoğlu şirketler grubunda bile kafadan sümük muamelesi görüyorum. (mütemadiyen demiyorum bak ilk izlenim olarak) neden? çünkü ege üniversitesi ve anadolu lisesi mezunu bir ciğere ulaşamayan kediyim.
sen cv'nde ışıl ışıl parlayan "rober kolej" etiketiyle istediğin insan kaynakları müdürüne artistik taslarken benim kendimi ne kadar geliştirmiş olabileceğim konusunda hiç bir meraka düşmüyor bazen işveren. neden? çünkü eziğim ben, bi kolej bile okumamışım nerden bilebilirim 1984'ü falan?
kıskanıyorum, çatlıyorum da neden bi düşündün mü? asla geri getirelemeyecek lise yıllarını yaşadık herhalde hepimiz. (ya da halen yaşamakta olanlar vardır bilemiyorum.) ben internet bağlantısını internet kafede, fotoğraf tabını mahalle şipşakçısında gördüm (sanma ki duygu sömürüsü, türkiye oolum burası.) belli bir yaşa kadar olabilecek en iyi imkanları zorladık durduk.
liseyi hatta üniversiteyi bitirdikten sonra geliştiremeyiz kendimizi değil mi?
bir de isteyen girerdi, benim ailem evini sattı geyiği var. tamam yaa bizimkiler satmadı evini, gitti kebapçı açtı, oldu mu? kaç bu okulun kontenjanı allasen? 2 milyon civarındaysa bastırsın herkes 150 milyarı biz de alalım bu muhteşem eğitimden...
anladık şahane eğitim, ilim irfan yuvası, tamamdır. lakin gaza gelip "çatlayın ulan süper bi lisede okudum ben" demek neyin nesi?
aynı gemideyiz ya uyanın biraz. okul bireyselliği abartmış anlaşılan. zira mezunları;
"ben şahane okudum da yaşıtlarım ne bok yedi acaba?"
"burası benim ülkem, herkesin benim gibi bir eğitim almaya hakkı var aslında"
diye düşüneceğine bir davul çalıp göbek atmadıkları kalıyor
"nası taktık ama ortaöğretimde size" diye.
ben en azından benimki kadar bile ingilizce eğitimi alamamış allahın cezası(!) düz liselerde okuyan ezik (!) arkadaşlarıma çevirilerinde falan yardım ediyorum.
yanlarında ingilizceyi aslında çok da bilmiyormuş gibi yapıyorum.
zira ortaokula girilen yaş 11-12, bu sağlıklı karar verip "şu okula gireceğim" denilebilecek bir yaş değil. ama robert kolejliler 5 yaşından itibaren taş taşımış kolej parası biriktirmiş, sonra da en bi bilinçli tavırlarıyla onlarca okul içinden roberti seçmiş gibi bunu bir başarı hikayesi olarak sunmuşlar bile.
ailen bir şekilde harcamalarından kısmış ya da kısmamış göndermiş. göndermese haberin bile olmazdı varlığından 11 yaşında...
kıskandık çatladık, okulunuz da çok mundar....
çocuğuna dua öğretmeyip heavy metal dinleten aile
-
küçükken hem kuran kursuna gidiyordum, hem iron maiden dinliyordum.
şimdi kuran da okumuyorum, iron maiden da dinlemiyorum
uğur ışılak'ın şehitler için yazdığı şiir
-
uğur sende yok kalibirasyon
yazmışsın şiir yine atmasyon
inanmıyor artık size bu populasyon
utandırma şehitleri yapma ajitasyon.
1977'de okullarda beslenme saati
-
hayranlıkla seyrettiğim, saygılı, efendi, düzgün konuşan pırıl pırıl çocuklar. fakat merak ettiğim şu, bu çocuklar 1968-1970 doğumlu çocuklar belliki, yani şu an 50 yaş civarındalar. bu da demektir ki bu nesil hayatta, e amcacım, teyzecim nerdesiniz? niye bu halde bu ülke neden bu hale gelmemize izin verdiniz?
ilkokul öğretmenine söylemek istenen şeyler
-
size hiç saygı duymadım çünkü beni sürekli arkadaşlarımın yanında küçük düşürdünüz. kilolarımla dalga geçerek onlara örnek oldunuz. başarılıydım fakat her türlü etkinliğin baş kahramanı olarak sırf daha güzel gözüktükleri için hep o sevimli, şirin kız ve erkek çocuklarını tercih erttiniz. bir kere 500bin liram vardı. okulun yanındaki marketten 250 bin lira vererek cips almıştım. haliyle para üstü olarak 250 bin almıştım. çılgın bir kalabalık vardı bakkalın önünde. bakkal benim ödeme yapmadığımı sandı cüzdanımı alıp baktı. 250bin lira var bunu bana vereceksin dedi. direndim. seni okuluna şikayet edeceğim dedi. et dedim ben de. ispiyoncu sınıf arkadaşlarım olayı sana anlatmışlardı. beni, tüm sınıfın karşısında tahtaya kaldırdınız ve azarlayıp aşağışadınız. tarafınızdan iftiraya uğruyordum. o gün ağlamamıştım çünkü iğrenmiştim sizden. tek hatırladığım deli gibi kalbimin çarptığı. bir daha o markete hiç gitmedim. sizi de hiç sevmedim. yıllar sonra karşılaştık. büyümüş, zayıflamış, çocukluk halinden çıkmış ve ergenliğimi atlatmıştım. başarılıydım. sen ise bir grup öğretmen arkadaşınla oturuyordun. beni gördün ve benimle övündün, işte benim öğrencim diyerek... ben sadece samimiyetsizce gülümsedim. keşke o gün söyleyebilseydim, beni sizin iyilikleriniz, zekanız, bilgi kaliteniz yetiştirmedi, beni sizin ikiyüzlülüğünüz, gaddarlığınız ve kötülüğünüz yetiştirdi.