hesabın var mı? giriş yap

  • konum:ankara
    yıl:2016

    2000 parçalık puzzle'ımı "içki fotoğrafı" olduğu için, günah diyerek çerçevelemeyen; tamam sen çerçeveleme bana ver çerçeveyi ben yapayım dediğimde, sana ona uygun çerçeve satmam diyerek çıtayı çok yükseklere koyan ankaralı esnaf dayı.

    puzzle da şuydu.

    edit: link düzeltme

  • muhendisim. silikon vadisinde calisiyorum. gunde 7-8 saat temiz uyuyorum. butun is cevrem de benden farkli degil. gunde 9 saatten fazla calisan insan sayisi sirketin yuzde onunun altindadir. herkes mutlu ve bu duzen yillardir boyle isliyor.

    bu zavalli hayatinda bir sik yapamayip sadece seminer veren ve boktan hayat anlayisini gencecik cocuklara enjekte etmeye calisan am beyinli insanlara inanmayin. calismak demek gunde 20 saat aptal aptal is yerinde pineklemek demek degildir. saglikli ve dengeli yasamayan muhendis kaliteli urun uretemez. davar ile muhendis arasinda cok kalin bir cizgi vardir ve davarlar az uyurlar.

  • silinmesi gereken ve bir süreliğine çaylağa dönüştürülmesi gerektiğini düşündüğüm bir yazarın açtığı başlık. yapmayın, açmayın şu kalıpta başlıklar. "istanbulda deprem olması ihtimali" vs deyin. burada ben ve benim gibi deprem şoku yaşayan, yakınlarını kaybeden kişiler var. sizi bilmiyoruz ama biz gerçekten tırsıyoruz gerçekten oldu mu diye.

  • uzun süredir cevabını bulamadığımız soru. koskoca cumhuriyet onu kuran partinin ana muhalefet olduğu dönemde ayaklar altına alınıyor, tepede bir başbakan diktatöre dönmüş, halk suriye'yle savaşmak istemiyor - o istiyor bombalar patlıyor, atatürk'e ayyaş diyor, alkolle ilgili peşpeşe yasaklar, kürtaj suç, tecavüze uğrayan kadın suçlu, okullarda ana ders islam, ösym zaten batmış, tarikatlere cevaplar dağıtılıyor, kıyafetine laf ediliyor, tüm halk karşı başbakan 3. köprüyü yapıyor, tam şu anda gezi parkında ağaç isteyen çocuklar biber gazına maruz kalıyor, gazeteciler içeride, aydınlar içeride, kahramanlar içeride hükümet apo'yu dışarı çıkarmaya çalışıyor, tc'yi kaldırmaya çalışıyor.. 10 senede bir ülke nasıl 100 sene geriler canlı canlı yaşatıyor.

    şu saydıklarıma bir bakın. beyninize format atıp yeni duyuyormuş gibi bir okuyun. her biri skandal bunların. ve %49 bu adamı destekliyorsa %51'i de nefret ediyor bu adamdan. yani bu ülkenin çoğunluğu bu adamdan nefret ediyor. biri bana söylesin chp napıyor? mesela neden herkesi örgütleyemiyor da biz atatürk'e ayyaş dendi diye taksim'de yürüyemiyoruz. illa facebookta bir avuç insan toplanmaya mı çalışacak. yahu işin değilse bile ara birkaç sivil toplum örgütünü yarın taksimde toplanın de, internetten duyurun de biz de katılacağız de. bunları allah aşkına bir söyle. biz de çıkalım ki başbakan sözünü geri alsın, en azından ben artık bu ülkeye ne yaparsam yapayım zaten ben seçilicem zaten hiçbirinin sesi çıkmayacak diyemesin. bağırmak için bekleyen insanlarız biri bizi allah aşkına toparlasın.

  • arjantin 2. liginde hali hazırda river plate'in önünde lider olan cordoba takımlarından instituto cordoba'nın 9 numarası.
    1993 doğumlu. genç semih şentürk'lük mayasında var. altıpas civarında yakaladı mı affetmiyor. 26 maçta 16 golü var. takımı lige çıkarıp bir de gol krallığında cavenaghi'nin peşinden ayrılmazsa arjantin cumhurbaşkanı gelse tutamaz, arjantin birinci liginde oynamadan serie a ya da la liga'ya gider.

  • "...birçok kurum, aydın ve duyarlı insan idamın engellenmesi için imza kampanyaları düzenlediler, dilekçeler verdiler. dönemin başbakanı nihat erim, ‘pişman olduklarını söylesinler, kararı tekrar düşünelim’ dedi.

    bunun üzerine deniz beni cezaevine çağırdı ve şöyle dedi: ‘biz suç işlemedik ki pişman olalım. bugün dışarda olsak yine aynı eylemleri yapardık. ne siz, ne de ailemiz bizim hakkımızda böyle bir dilekçe vermeyin’ dedi. biz de pişmanlık konusunda hiçbir girişimde bulunmadık. artık herkes idamı bekliyordu. ben ve diğer avukat arkadaşlarım evimizde elbiselerimizi çıkarmadan bekliyorduk. 6 mayıs gecesi kapımız çalındı. sivil bir görevli ankara savcısı fazıl bey’in bizi çağırdığını söyledi. kapının önünde duran resmi plakalı bir araçla ankara merkez kapalı cezaevi’ne doğru yol almaya başladık. kentin elektrikleri kesilmiş, her 20 metrede bir asker dizilmişti sokaklara. cezaevi avlusunda onlarca askerle birlikte cellatlar dahil toplam 7 sivil 3 gencin idamını izleyeceklerdi. o anı anlatabilmek için büyük bir sanatçı olmak isterdim, yaşadıklarımız gerçekten tarif edilmezdi. önce deniz çıktı sehpaya, ipi boynuna geçirmek istedi ancak başaramadı. son sözlerinden sonra sandalyeyi tekmelemek istedi. sandalye kendi etrafında 3 defa döndü ancak devrilmedi. cellat ayağının altından çekti sandalyeyi. ancak deniz’in ayakları masaya değiyordu. savcının ‘masayı da çek’ diye bağırmasıyla cellat masayı da çekti. deniz birkaç kez çırpındıktan sonra ipte ağır ağır dönmeye başladı. uzun süre nabzının atmamasını bekledik. ardından yusuf’u ve sonra da hüseyin’i getirdiler..."

    http://www.gunaydinaliaga.com/…ws_print.php?id=2254

    evet, doğrudur. deniz gezmiş yaşasaydı reklam şirketi olurdu. kendi ipini çeken, taburesini deviren adam basbayağı reklam yapıyordu çünkü. yirmi sene sonra kuracağı şirketin ilk temelini atıyordu. bu kadar basit bakış açıları. seviye bu derece düştü. adam boynuna geçen ilmiği göze almış, "pişmanım" kelimesiyle hayata dönmeyi elinin tersiyle itmiş sen hala reklam kokan hareketlerdesin ne diyeyim. ilkokul üç seviyesi bile sevimli bir şeye dönüştü yanıbaşınızda artık. cevap vermek zulüm olmaya başladı, bu basit düzeneğe konuşmak, sesin duvardan dönüşünü izlemek çok ama çok acı vermeye başladı...

    ---68'liler advertisement kuşağı sona erdi. beyaz show olanca hızıyla devam ediyor---

  • flört dönemi her türlü angaryaya en açık olduğumuz dönem. evlenme niyeti ve vaadi olmasa da, erkeğin kadına aile babası rolündekini başarısını, kadının erkeğe ev hanımı potansiyeli hakkında ilk intibaı vermeye kastığı stajerlik dönemi gibi bir şey. zaten sözlükte de aratın stajer (stajyer?) asistan angaryaları gibi örnekleri bulacaksınız. özetle bu örnekten de anlaşılacağı üzere en güzel angarya, karşılıksız iş ve emek olduğu kadar, karşılığı verilecek olsa bile mahiyetinin ne olacağı belirsiz bir takım umut ve hayaller sırası ve sayesinde de yaptırılan angaryadır.

    hayatımda bu tip flört dönemlerinde en az iki kere ev taşıdım, nereden baksan 200-300 kilometre yol gittim, toplamda 20-30 saat hiç bir alakam olmayan yerlerde bekledim, bir düzine kadar hiç bir şekilde muhatap olmamam gereken adamla 'böyle' (elimle iç içe geçmiş kanca hareketi yapıyorum) oldum. ne oldu sonuç? sıfır.

    yani o flörtlerden beklentim, flörtlerin sevgilimleşmesiydi, olmadı. koliyi taşıdığım, yatağı, şilteyi sırtlandığımla kaldım. terli terli 'ne önemi var canım?' derkenki sahte babacanlık ifadelerinden öte yüzüme bir ifade konduramadı bu işler. o kadar kolisini, kaya gibi sofasını, masasını taşıdığım bir kişiden de ne bir hayır duası aldım, ne başka bir şey.

    bunu niye yazıyorum? şundan. bir kaç vakit evvel bir kızlan tanıştım. öyle 'maksatlı' tanışma da değil, normal tanıştım. kız sürekli beni arıyor, ne yapıyon, ne ediyon. dedim, 'vay yazış'. sonra bugün öğlen saatlerinde aradı, dedi ki 'otis ev taşınacak.'. yaaa. işte o an böyle bir sevindim anlatamam. iyi ki flörtleşmemişim. flörtleşeydim yine taşıyacaktım koli koli, bali bali, koli baliyi. ya çok yorgunum hastayım, bir yetiştirmem gereken iş var dedim, oturdum bu entry'i yazdım. şimdi buradan bana eşyasını taşıtmış olan diğer iki kıza sesleniyorum: sağa sola eşgalimi mi dağıttınız ulan? otis bıraktı artık o işleri. kendini zor taşıyor. yallah.

  • etek giyse, tahrik ediyosunuz sonra tecavüz bık bık bık

    pantalon giyse erkek pantalon giyer sen erkekmisin

    tayt giyse hu huvvvvv

    şort giyse ohşşşş

    amk memlekette kadın olsam kafama kurşun sıkar, yayında ve yapımda emeği geçen herkesin amk yazılı not bırakırım.

    edit: erkekler için kullanıldığını biliyorum, biliyorum, biliyorum. kadınlar etek giyer diyor ama etek giyen kadınlara da etek giyerseniz tecavüze uğrarsınız deniliyor.

    ironiden anlamayan nesile aşina değilim