• her zaman gidebilecekleri ikinci bir ulkeleri olan insanlar.
  • bir dönem boyunca sadece "fa sabun" siparişi verdiğimiz gurbetçi komşu türü.
  • maalesef birden zenginleşmenin getirdiği "küçük dağları ben yarattım"cılıkları, adına kültür bile diyemeyeceğimiz ne oralılıklarıyla ne buralılıklarıyla bağdaşmayan (ortada bile değil) arada kalmışlıklarıyla iki tarafta da istenilmeyen bireyler. en kapalısından en açığına kadar hepsinde bir doyumsuzluk, varlığını hissettirme ve bir şeyleri kanıtlama, gösterme çabası var. paranın türkiye'de çok işe yaradığını da bilen tipler bunlar...

    "suç kimde?" derseniz vereceğim cevap hazırdır: oraya göçen insanlar. ne almanya ne de türkiye için bir şey söyleyemem, belki bu halka dokunup onları değiştirmek istemiyor olabilirler. kültür farkı elbette kolay aşılabilir bir şey değil, hatta aşılması da gerekli olmayabilir. kültürel bir kaynaşma her zaman güzel sonuçlar doğurmaz, hani almanya'da işleri ve hayatları için bir şeylere katlansalar da türkiye'de bu insanların halleri ne olacak, artık onu da türkiye çözmeli herhalde...
  • zamanında göç eden ilk nesil, eğitimi düşük ve de köylerden göçen insanlardır ve bunlardan ötürü çok acı olaylar yaşamışlardır. isimlerini bilmeden paketlerce marketten ürün alıp yediklerinde alman kadınların bir gün kollarından tutup tane tane türk işçilerine "nolur hepsini almayın, köpeklerimizin de ihtiyacı var!" dediklerinde; almanca ve hatta okuma da bilmediklerinden aldıkları şeyin aslında köpek maması olduğunu anlattığı çok acı hikayeleri vardır.

    almanya ilk nesil türklerin hemen hepsi için acı vatan olarak kalmıştır, yıllarca çalışıp ölmek için türkiye'ye dönmüşlerdir. birçoğu yıllarca dönememiş, ilk döndüklerinde ise kendilerini de ülkelerinde yabancı görmüşlerdir. taşıdıkları marklarla ilk nesil, gösterişten ziyade mala mülke yönelmiş türkiye'de kapital kurmuşlardır. radyo'da ayda sadece 3 kez çalan türküyü koca koca adamlar ağlayarak cigaralarını derinden çeke çeke dinlediklerini anlatırlar.

    ikinci nesille, yani oğullarıyla, analarıyla beraber ya da; iş için veya 1980 darbesi öncesi tırmanan gerilimden kaçırmak için alıp gittiklerinde asıl bizim kimisinde gördüğümüz görgüsüzlükler ise bu gruba aittir. türkiye de olmayan son model telefonlar, markın ve şimdi euro nun tr deki değerinin yüksek olduğundan savururcasına para harcamalar, herşeyin hakkını abartıca talep etmeler genelde bu grubun işi olmuştur. hatta bazıları tr ye sanki zorunlu ya da tatil için gelmiş gibi davranırlar, örneğin ben çalışırken iş için alman beklediğim çiftten almanca yanıt alıp pasaportlarını istediğimde bordo ları değil mavileri gördüğümde beni gayet soğutmuşlardır. bunun gibi birçok olayı verebilmek mümkün.

    üçüncü nesil diyebileceğim bunların çocukları, yani almanya'da doğanlar ise tamamen karmaşıktır. türkiye'yi severler ama türkiye'de yaşamak istemezler. türkçe konuşabilirler ama sosyal paylaşım sitelerinde almanca iletişirler. almanya da en yüksek notları gerektiren hukuk, tıp gibi alanlarda tutunabilenleri olduğu kadar okumayanları da oldukça fazladır. dinledikleri müzikler türkiye de apaçi grubunun dinlediği müzik tarzındadır, türk olmaktan çekinir gibilerdir ama aynı zamanda alman olmadıklarını da bilirler.

    ilk göçeden insanların birçoğu eğitimsiz olduklarından yeni vatanlarında kültürlerine ve alışkanlıklarına tamamen yalnız kalmaları kendi içlerine kapanmalarını iyice arttırmış ve birçoğu ise tutucu olmuştur. onların çocukları ve eşleri ise bu ortamda kendi içlerine kapanmayı sürdürmüştür. zamanla bu insanların olduğu; insanların -ki ne yazık ki türkiye'de oynayan parodinin bir benzeri- dini duygularını sömüren kuruluşlar, dernekler ve sistemler çıkmıştır, jetpa*, endüstri holding ve son zamanlarda herkesin bildiği deniz feneri gibi sistemler milyonlarda markı ve euro'yu insanların gözüne baka baka, yüzlerine güle güle, din duygu derken ceplerinden almış ve hepsi buhar olmuştur.

    almanya'daki en büyük etnik grup olan türklerin bizdeki adıdır almancı, ne türk kalabilmişler ne de alman olabilmişlerdir. çifte vatandaşlıkları olsa da hiçbir yere aidiyetlikleri yoktur aslında.
  • ilk göçeden grup haydarpaşa'da bir yük hayvanı gibi dişlerinin sağlamlığına kadar kontrol edilmiştir...ilk nesil bunu asla unutmadı...sonraki nesilleri bilemeyeceğim.
  • türkiye ye tatil için gelen ve almanca konuşan esmer insanlardır. türkçe konuştukları zaman da 'olm bizim almanyada iki katlı evimiz var,dubleks' 'biz et yiyoz olm almanyada ' 'sokaklarda bi sürü lamorcini var olum ' şeklinde hayattan bezdirirler insanı. bu arada lamocini lamborghini dir.
  • çok sıcak kanlıdırlar. uçakta yanınıza oturdular mı daha türkiye'ye inmeden memleketlisini bulma sevinciyle size işini, gücünü, nerede ne yatırım yaptığını, sosyal sigorta probleminden hastalığına kadar her şeyi anlatırlar. türkiye'den gelen bir öğrenci olarak, göstermiş oldukları yakınlığa istinaden siz de orada yaşadığınız sefillikleri falan anlatırsanız, uçuş sonunda "al yavrum al hadi sen öğrencisin" diye elinize para sıkıştırmaya bile çalışabilirler.
  • gelişimlerini, kişisel olgunluklarını iç dünyalarıyla tamamlayamayan almanyadaki vatandaşlarımız, bu boşluğu kıl bıyık çizgi sakal garip kıyafetler eklemli favoriler hızmalar küpelerle komik saç şekilleriyle kapama çabasına giderler. alman gençlerinde böyle bir şey bulunmadığı için (genel itibarla) bizimkiler orada bile komik dururlar. sadece birbirlerini beğenirler. almanlar malesef onlarla taşak geçer. ama onlar alman olduğu için bizimkiler bundan bile kendilerine pay çıkatırlar."kıskanıyolar alta"

    oysa 25 yaşını aşmış bir alman gencinde, işinde gücünde olan bir almanda yahut üniversite öğrencisinde böyle acayiplikler bulamazsınız. zor yani. aşağıda frankfurter allgemeine zeitung'tan alınma bir fotoğraf var. üniversitelerdeki dersi gösteriyor. sanırım anlatıyor durumu.

    http://www.faz.net/…4-8186-1796d8bfb07f}picture.jpg
  • genelleme yapmiyorum ancak bazilari turkce ogrenmemeyi marifet mi sayiyor nedir gencecik insanlar konu$amiyor kendi dillerini.
    pardon da yabanci bir babayla yabanci bir ulkede evde turkce konu$ulmadigi halde ben wt jr'a ana dilini ogretebiliyorsam turk anne-baba haydi haydi ba$arir bunu.

    frankfurt - ankara ucu$umuzda yanima oturdu bunlardan biri. ismail yk'nin kopyasi. gazete uzatir misiniz deyince degil zeitung deyince anladi. tr'ye 3 saat uzakliktasin be adam, orda dogmasan da ana-baban turk. mahallen turk. arkada$larinin cogu turk. gazete degil de zeitung. su isterken de wasser dedi zaten hostese. su cok zor bir kelime ya.
  • (bkz: ismail yk)
hesabın var mı? giriş yap