• 39-ez-zümer

    mekke'de nâzil olmuştur. 75 (yetmişbeş) âyettir. yalnız 53 - 55. âyetler medine'de inmiştir. adını, 71 ve 73. âyetlerde geçen mümin ve kâfirlerin oluşturduğu topluluklar anlamına gelen "zümer" kelimesinden almıştır.

    rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.

    1. bu kitap izzet ve hikmet sahibi allah katından indirilmiştir.

    2. (resûlüm!) şüphesiz ki kitab'ı sana hak olarak indirdik. o halde sen de dini allah'a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et.

    3. dikkat et, hâlis din yalnız allah'ındır. o'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: onlara, bizi sadece allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. doğrusu allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. şüphesiz allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.

    4. eğer allah bir evlât edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. o yücedir. o, tek ve kahhâr olan allah'tır.

    5. allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. güneşi ve ayı emri altına almıştır. her biri belli bir süreye kadar akıp gider. dikkat et! o, azîzdir, ve çok bağışlayandır.

    6. allah sizi bir tek nefisten (âdem'den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. işte bu yaratıcı, rabbiniz allah'tır. mülk o'nundur. o'ndan başka tanrı yoktur. öyleyken nasıl oluyor da (o'na kulluktan) çevriliyorsunuz?

    7. eğer inkâr ederseniz, şüphesiz allah, size muhtaç değildir. bununla beraber o, kullarının küfrüne razı olmaz. eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. hiçbir günahkâr diğerinin günahını çekmez. nihayet hepinizin dönüp gidişi, rabbinizedir. yaptıklarınızı o size haber verir. çünkü o, kalplerde olan herşeyi hakkıyla bilendir.

    8. insanın başına bir sıkıntı gelince, rabbine yönelerek o'na yalvarır. sonra allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. allah'ın yolundan saptırmak için o'na eşler koşar. (ey muhammed!) de ki: küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!

    9. yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (resûlüm!) de ki: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.

    10. (resûlüm!) söyle: ey inanan kullarım! rabbinize karşı gelmekten sakının. bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.

    11. de ki: bana, dini allah'a hâlis kılarak o'na kulluk etmem emrolundu.

    12. bana müslümanların ilki olmam emrolundu.

    13. de ki: rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.

    14. de ki: ben dinimde ihlâs ile ancak allah'a ibadet ederim.

    15. (ey allah'a eş koşanlar!): siz de o'ndan başka dilediğinize tapın! de ki: gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.

    16. onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (öyle) tabakalar var. işte allah kullarını bununla korkutuyor. ey kullarım! yalnızca benden korkun.

    17. tâğut'a kulluk etmekten kaçınıp, allah'a yönelenlere müjde vardır. kullarımı müjdele:

    18. o kullarımı ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. işte onlar, allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. gerçek akıl sahipleri de onlardır.

    19. (resûlüm!) hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın!

    20. fakat rablerinden sakınanlara, üstüste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. bu, allah'ın verdiği sözdür. allah, verdiği sözden caymaz.

    21. görmedin mi? allah gökten bir su indirdi, onu yerdeki kaynaklara yerleştirdi, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiriyor. sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.

    22. allah kimin gönlünü islâm'a açmışsa o, rabbinden bir nûr üzerinde değil midir? allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! işte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

    23. allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. rablerinden korkanların, bu kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. işte bu kitap, allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.

    24. kıyamet gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse (kendini ondan emin kılan gibi) midir? zalimlere "kazandığınızı tadın!" denilir.

    25. onlardan öncekiler (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.

    26. bu suretle allah, dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. ahiret azabı daha büyüktür. keşke bunu bilselerdi!

    27. andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu kur'an'da insanlara. her türlü misali verdik.

    28. korunsunlar diye, pürüzsüz arapça bir kur'an indirdik.

    29. allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. bu ikisi eşit midir? hamd allah'a mahsustur. fakat onların çoğu bilmezler.

    30. muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

    31. sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

    32. allah'a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (kur'an'ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?

    33. doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.

    34. onlar için rableri yanında diledikleri her şey vardır. işte bu, iyilik edenlerin mükâfatıdır.

    35. böylece allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk olarak mükâfatlarını verecektir.

    36. allah kuluna kâfi değil midir? seni o'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. allah, kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.

    37. allah kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir?

    38. andolsun ki onlara: gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, elbette "allah'tır" derler. de ki: öyleyse bana söyler misiniz? allah bana bir zarar vermek isterse, allah'ı bırakıp da taptıklarınız, o'nun verdiği zararı giderebilir mi? yahut allah, bana bir rahmet dilerse, onlar o'nun bu rahmetini önleyebilirler mi? de ki: bana allah yeter. tevekkül edenler, ancak o'na güvenip dayanırlar.

    39. de ki: "ey kavmim! elinizden geleni yapın; doğrusu ben de yapacağım! artık yakında bileceksiniz!".

    40. "kendisini rezil edecek azap kime geleceğini, ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacaını."

    41. (resûlüm)! şüphesiz biz bu kitab'ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. sen onların üzerinde vekil değilsin.

    42. allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.

    43. yoksa onlar allah'tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? de ki: onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçı edineceksiniz)?

    44. de ki: bütün şefâat allah'ındır. göklerin ve yerin hükümranlığı o'nundur. sonra o'na döndürüleceksiniz.

    45. allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. ama allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

    46. de ki: ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen allah! kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.

    47. eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları fedâ ederlerdi. halbuki (o gün) onlar için, âllah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.

    48. onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini sarmıştır.

    49. insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

    50. bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.

    51. bunun için yaptıkları kötülüklerin vebali onları yakaladı. bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler, başlarına gelecektir. bu hususta allah'ı âciz bırakamazlar.

    52. bilmiyorlar mı ki allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.

    53. de ki: ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! çünkü allah bütün günahları bağışlar. şüphesiz ki o, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

    54. size azap gelip çatmadan önce rabbinize dönün, o'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.

    55. siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, rabbinizden size indirilenin en güzeline (kur'an'a) tâbi olun.

    56. kişinin: allah'a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)!

    57. yahut şöyle diyecektir:" allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum".

    58. veya azabı gördüğünde: keşke benim için bir kez (dönmeye) imkân bulunsa da iyilerden olsam!" demesinden.

    59. hayır (dönemeyeceksin)! âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun.

    60. kıyamet gününde allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?

    61. allah, takvâ sahiplerini kurtuluşa erdirir. onlara hiçbir fenalık dokunmaz. onlar mahzun da olmazlar.

    62. allah her şeyin yaratıcısıdır. o, her şeye vekîldir.

    63. göklerin ve yerin anahtarları (mutlak hükümranlığı) o'nundur. allah'ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

    64. de ki: ey cahiller! bana allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?

    65. (resûlüm!) şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: andolsun (bilfarz) allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!

    66. hayır! yalnız allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

    67. onlar allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. kıyamet günü bütün yeryüzü o'nun tasarrufundadır. gökler o'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. o, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.

    68. sûr'a üflenince, allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!

    69. yeryüzü, rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. onlara asla zulmedilmez.

    70. herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.

    71. o küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: size, içinizden rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. "evet geldi" derler ama, azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur.

    72. onlara: içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü! denilir.

    73. rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: selam size! tertemiz geldiniz. artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.

    74. onlar: bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan allah'a hamdolsun. iyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler.

    75. melekleri görürsün ki, rablerine hamd ile tesbih ederek arş'ın etrafını kuşatmışlardır. artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve "alemlerin rabbi olan allah'a hamdolsun" denilmiştir.
  • insana en büyük gerçekliği hatırlatan kuran'ın; en büyük gerçekliğe ulaştıracak yolda, idrak, güven, teslimiyet ve tevekkül arttırıcı, hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gereken ayetlerinden birini barındıran sure.

    -36. (ve sen yine denendiğinde ve yine kalbin daraldığında ve yine bütün kapılar yüzüne kapandığında ve yine ne yapman gerektiğini bilemediğinde... uzun uzun düşün ve hatırla yaratanını!) allah, kuluna kafi değil mi?-
  • kuran-ı kerim'in tertip sırasına göre 39, nüzul sırasına göre 59. suresi.

    çok klasik bir söz vardır, nasıl bakarsan öyle görürsün. ya da algıda seçicilik ilkesi vardır ya kişiye göre değişen. zümer suresi bende böyle çok heyecanlı bir film etkisi yarattı. bitsin istemezsin, izledikçe merak edersin bir an sonrasında ne olacağını. resmen sürükleyici desem yeridir. başlangıç için böyleyken, ilerleyen ayetlerde sevinçle karışık dehşet, hayranlık. böyle kelimelerimi şaşırıp "yok böyle bir sure" diyesim geliyor.

    nasıl teskin ediyor, bir yandan nasıl korkutuyor ama tane tane anlatarak. nasıl detaylarla imanın sınırını belirliyor aslında. özeti iman ve şirkten kaçınma denilebilir. ama bu surede öyle bir ayet var ki, belki kaba, belki fazla insani bir tabirle bana gözyaşlarıyla "işte benim inandığım allahım, aşkın muhabbetin, şefkatin zirvesi rabbim" dedirtti. eğer inananlardansanız zümer suresini bir kez daha okuyun bir gece yarısı el ayak çekildikten sonra, hem rahatlayın, hem de kalbiniz aşkla dolsun, pekişsin.

    ve o ayet için (bkz: zümer 53)
  • içinde ''selamun aleyküm'' geçen sure.
    rabbin muazzam ayetleri..
    "selâm sizlere, ne hoşsunuz! ebedî olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!" derler.
    rabbinden korkanlar..
    selam sizlere. ne hoşsunuz.
  • enerji bakanı taner yıldız'ın " eğitim seviyesi arttıkça akp'nin oyları azalıyor" tespitine " hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür" ayeti ile cevap vermek istediğim suredir.
  • günümüz müşriklerinin foyasını ortaya çıkaran sure.
  • an itibari ile ufak da olsa burun ameliyatına gittiğim ve dun bütün arkadaşlarımın "kesin bende geliyorum beraber gideceğiz! " gibi telkinlerine rağmen suan tek basima yolda olduğum ve biraz hüzünlendigim bi anda aklıma gelen sure ve 36. ayeti..

    "allah kuluna kâfi değil midir?"
  • bugün 36. ayeti ile karşı karşıya kaldım. ansızın, habersiz.
    bugün metrobüs kopçalarının reklam verilen kısımlarında yazıyordu, gördüm.
    ''allah kuluna kâfi değil mi?''*

    bu aralar kafamda 40 tilki var ayıptır söylemesi. görünce şöyle bir durdum. hep birilerinden dayanak bekleyen bana söylenmiş gibiydi. durdum. baktım.

    ''tabii'' dedim kendi kendime. ''hasbünallahü ve ni'melvekîl. ya ne olacaktı?''
    iyi geldi.
  • bu ülkenin her bir köşe başında, bir tabloda asılı durması gereken ve hatta milletin başına balyoz gibi inmesi gereken ayeti de barındırır şöyle ki;

    "iyi bil ki halis din ancak allah'ındır. ondan başka bir takım dost tutanlar da şöyle demektedirker. "biz onlara sadece bizi allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz."
  • az evvel okuduğum, farklı bir ahengi olan sure. alışılmışın dışında… fonetiği vs.

    “allah kuluna kâfi değil mi!?”*
    birilerinden bir şeyler medet ummanın yanlışlığını hatırlatan ayet, allahın kuluna kâfi ve kefil olduğunun apaçık bir delilidir ve inançlı biri olarak emin hissettiriyor. rahat değil! emin.

    zira rahat insan, meyleder.
hesabın var mı? giriş yap