• (...)
    derhal ahırdan atımı getirmelerini emrettim. uşak emirlerimi anlamadı. bu yüzden ahıra ben kendim gittim, eyeri atın üzerine attım ve bağladım. uzaktan bir trompet sesi duyuluyordu, uşağa bu sesin ne manaya geldiğini sordum. uşak hiçbir şey bilmiyordu, zaten hiçbir şey de duymuyordu. tam bahçe kapısında yolumu kesti ve:

    - nereye gidiyorsunuz patron?, diye sordu.

    - bilmiyorum, -dedim- yalnızca buradan dışarı çıkmak istiyorum, yalnızca buradan dışarıya. yeter ki, buradan dışarı olsun, amacıma ulaşmamın tek yolu bu.

    - yani amacınızın ne olduğunu biliyor musunuz?, diye sordu.

    - evet, -diye yanıtladım- az önce söyledim ya. buradan dışarı çıkmak, amacım bu.

    (bkz: franz kafka)
  • [vasıti*, perişan bir halde gidiyordu, hayretlere düşmüş, hayretten aklı başından gitmişti.

    gözü yahudi maşatlığına ilişti... sonra bir de ileriye doğru baktı.

    "bu yahudiler," dedi, "tamamıyla mazurdur, fakat ne çare ki, bu kimseye söylenemez*." feridüddin attar - mantıku't-tayr

    [vasıti dedi ki: "bu ziyankar kavim, senin hükmünce mazur değilse bile

    gökleri yaratan tanrı'nın hükmünce, şimdi hepsi de yolda mazurdur.

    sen de yürü, onlar gibi yola düş de seni de mazur tutsun!"] feridüddin attar - mantıku't-tayr
hesabın var mı? giriş yap