• (bkz: kaza kurşunu)
  • feridun andaç'ın, "bu ülkenin başına gelmiş en güzel adalet"i, adalet ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi kitabı. kitabın tam adı; "adalet ağaoğlu kitabı sen türkiye'nin en güzel kazasısın".

    (bkz: sen bu ülkenin başına gelen en güzel adaletsin)
  • iş bankası yayınları'nın nehir söyleşi dizisinin ilk meyvesiymiş, arka kapağında o not düşülmüş.

    anıları ve biyografik kitapları sevdiğim için, nehir söyleşileri de önemsiyorum. bu kitap da ol sebepten okunmayı bekleşenler arasındaydı, bir vesile ile sırası geldi, rafta mahzun bekleyişini nihayetlendirip okudum. lakin biyografik olmaktan ziyade edebî bir söyleşi çıktı karşıma. sorular yazarın hayatını şekillendiren insanlardan ve olaylardan daha çok, yazma serüveni ve üslup tahlilleri üzerineydi. bu minvalde olmasını adalet ağaoğlu mu istemiş, yoksa feridun andaç belli bir doğrultunun dışına mı çıkmak istememiş bilemiyorum ama; yazarın daha çok "kaleminin ekseninde" konuşturulmasını, insanî yönlerinin o perdenin ardında bilhassa bırakılarak okurla bir bağ/köprü kurul(a)mamasını garipsedim. evet, yazarın biyografik romanı* var, anılarını da bir şekilde kaleme aldı, lakin böyle bir dizinin ilk kitabının, çıkış başlığına uygun tarzda olacağını ve bu kadar yavan-tek boyutlu kalmayacağını düşünmüşüm sanırım. hâlbuki yazar, daha başlangıçta ne güzel "geçmiş beni elimden tutuyor, içinde yaşadığım zamana el fenerliği ediyordu." diyordu, o cümle hoşuma gitmişti, devamı sandığım gibi çıkmadı ne yazık ki.

    ilgili olarak (bkz: #84617187)

    adalet ağaoğlu'nun inanç ve hayat konusundaki düşüncelerine, ideolojisine çok çok uzak biri olsam da kitapta kardeşi güner sümer'e ve kayıplarına dair paylaştığı cümleleri hazin bularak kendisini anladım. ki pek çok konuda camiasının davranış ve tepkilerini sağlam tahlil ederek eleştirebilmiş olması da takdirlikti.

    "biz batı'ya göre yetiştirilmişiz, batılı olmak üzere yetiştirilmişiz. ama işte, böyle tek yönlü yetiştirilmeye bir tepkim oldu benim. 'ah onlar gibi olamadım!' gibi bir aşağılık duygusu hissetmekten ziyade, ona kendi rengimle de katılmak oldu bendeki."

    şu cümlesi ise duygularıma tercüman olanlardandı, okurken gülümsedim:

    "insanlarla ilişki kurmakta cömert ya da hovarda değilim. yeni ilişkiler aramam. kimin ne ettiğiyle de hemen hiç ilgilenmem."

    (kendisi ayrıca, fotoğraf çektirmekten de pek hoşlanmayanlardanmış, bu yönüyle de benzermişiz.*)

    "söylemiştim; fotoğrafımın çekilmesinden de hoşlanmam. öne çıkmak gibi bir merakım yok. kendimi aşmak, evet..."

    bir de vaktiyle "babamla istanbullarım" diye bir kitap yazmak istediğini ifade etmiş. keşke yazabilseymiş öyle bir kitabı; baba ve istanbul kavramlarına ayrı kıymet veren bir okur olarak, öyle bir kitabı merak ettim, okumak isterdim...
hesabın var mı? giriş yap