self abandonment
-
slyvia plath sever, icli, tatli, hossohbet insan. yeniden hosgeldin diyorum kendisine
-
kendisi gibi saf ve temiz bir dünyası olan ve o dünyasının efendisi...
-
bana konya'daki 2 senemi özlettirmiş bir insandır her ne kadar oradan ayrılırken 'bir daha hayatta gelmem' desem de. vakit darlığından ulaşamadığım yere gider gitmez görüşeceğim ilk kişidir bu sempatik yazar.*
-
konya'nın değişen yüzü diye bir afiş hazırlanacak olsa eminim bu kardeşimizin portresi kullanılır. onumuzdeki yıl ankara'dan yazılarına devam etmesini diliyoruz. ayrıca ilerleyen yıllarda rıza çalımbay juventus'u çalıştırıken yanındaki karizmatik çevirmen başkası olmayacaktır.
-
-
entrylerini yüzümde kocaman bir gülümsemeyle okudugum sozluk yazarı.. aynı zamanda konyalı olması ayrı bir anlam ve güzellik katıyor...
-
bazen olur, karşındakinin gözlerine bakıp yüreğini görürsün.yüreği temizse görürsün.yüreğini gördüm onun
-
eli yüzü açılakoymuş pek bi efendi olmuş kendileri...
-
bir iç ses olarak self abandonment;
kalbin kadar temiz bir sayfa ayırdığın için, öncelikle pek bir teşekkür ederim deme duygusu uyandıran görüntüsü ile iç dünyama bir mahcupluk, bir sükunet bırakmıştır kendisiyle iki karşılaşmamda da. evet karşılaşma diyebiliriz buna, çünkü yan yana gelip bir şeyler konuşmak gibi değildir şarkıların tadı bile. ama karşı karşıya kalmaktan ileri gidememiş karşılaşmalardan da değildir onunla karşılaşmamız.
yan yana geldiğimizde yapacak bir şeylerimiz olacak nasılsa... mesela yanyana gelsek, geveze insanlardan nefret edebilirmişiz gibi geliyor.
mesela yan yana gelsek, "bana bir bitki çayı getirir misin?" dediğimde garsona, garson "maalesef yok efendim" diyebilir... yan yana geldiğimiz şu güzel dakikalarda garsonun münasebetsizliğine "ama burda papatya çayı da yazıyor" diye mönüyü gözüne gözüne iterek, ama kalbini büsbütün kırmadan çocuğun, şarlayabilirdik.
hatta yanyana geldiğimizde garsonun sicak içeceklerden "sadece sıcak şarap kaldı efendim" gibi öküzce serdettiği cevaba karşılık sanki bir şey yutacakmışız gibi omuzlarımızı hoplatarak güler, cıngar çıkarmazdık... "amına koyayim yapacağınız işin" desek bile için için.
efendi sakinlerinden olurduk muhitimizin. -
yalnızlığın düz ovasında yolunu kaybetmiş, insanın anlamını unutmuş bir masum çocuk.. "içindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır"
ayrıca;
"gel bana kalbini göster ne olur
sen değilsin bu suda ki aksin
hadi gel kader değil
hepimize öğretilmiş öfkeler
ne olur teslim olma gel
bu kızgın bu kalp kıran eller
bir zaman bebektiler
hadi gel aslını göster
suretin çok zalim
çok mu üzdüler seni
sahiplenme, senin değil bu dikenler"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap