*

  • türkiyede durum öyküsünün öncüsü
  • burgazda evi var müze olarak duruyo şimdi
  • sait faik öykü ödülleri vardır bide
    sanırım ölüm yıldönümünde burgazda bir törende bu ödüller verilir
  • (bkz: sait faik)
  • yay burcudur, adapazari'lidir. nedense tipki benim gibi adapazari efradindan olmasina karsin hic hazzetmez bu camiadan.
  • "bugunku turk hikayesinin, turk romaninin gercekci oldugunu soyleyip ogunuyorlar. hayati, cevreyi oldugu gibi anlatmak gerekmi$. nesnel (objectif) bir anlati... bir de sait faik'i du$unsunler. hepsi de soyluyorlar: sait faik bugunku hiyakecilerimizin en ozlusu, en ustasi, en buyugu. onda var mi istedikleri gercekcilik? bir adam burgaz adasinda oturmu$, du$leri, anilari kari$iyor birbirine, cocukluk, genclik, ya$lilik yillari kari$iyor birbirine, "birtakim insanlar" var hikayelerinde, onlar da kari$iyor birbirine, oyle yerler oluyor, anlatilan ki$ilerle anlatan ki$iyi secemiyorsunuz birbirinden. sait faik butun ki$ileri, her $eyi icten, kendi icinden anlatiyor da onun icin. gercekcilik arkasindan ko$tugu yok. az bulunur onun kadar oznelci (subjectiviste) yazar. bir dogru var onda: kendi dogrusu, kendi icinin dogrusu."

    nurullah atac (sait faik'in ardindan)

    ic. sait faik icin (bir biyografi ve basinda cikmi$ yazilardan secmeler), haz. tahir alangu, yeditepe yayinlari, istanbul-1956, s.50.
  • "sait, ansizin oldu. olum haberi bile vaktinde alinamadi. cenazeyi evininin bulundugu sokaktan gecirdiler. bakmayin gazetelere agliyan tek ki$i yoktu. yalniz ya$li bir kadin, o da her tabutun arkasindan aglayan cinsten. $i$li camiinde, yuz ki$i kadardik. nasil bir yagmur!... revakin altina sigindik, sigara ustune sigara ictik. haldun'u o gun ilk defa dudaginda sigara ile gordum; onu da bitiremedi ya, du$urdu. mezarin ba$ina geldigimiz zaman, biz daha azalmi$, yagmur daha cogalmi$, imam da hizlanmi$ti. oylesine cabuk okudu ki, kimse amin demek firsatini bile bulamadi. sonra... araba bulmak icin ko$u$malar, iti$meler.

    donu$te, $ofor: 'kimdi bu, agbi?' dedi. 'sait faik' dedik. anlamadi.
    ustelemedi de. biz de bir $ey anlamadik ya. hicbir $ey olmami$ gibi davranmak icin a$iri bir gayret gosterdik, 'sait be, bu havada olunur miydi?' diye bagiranlarimiz oldu. ama, sonralari, yava$ yava$ sikinti icimize cokmiye, yerle$miye ba$ladi.

    $imdi, sait faik hakkinda konu$mak icin daha cok erken. ama, birtakim $eyler var ki, onlari soylemek icin hicbir vakit erken degil: sait faik, en buyuk hikayecilerimizden biri olan sait faik, eserlerinden hemen hemen hicbir $ey kazanamadan olup gitti. ke$ke, degeri anla$ilmami$ti da ondan boyle oldu, diyebilseydik; ama, degeri anla$ildigi halde parasiz oldu.

    anasi olmasaydi, o da sikinti icinde yuzecek, yahut gidip bir bankada memur olacakti. sait faik'i ya$atamadik. onun gibi ya$atamadigimiz, ellerine imkan veremedigimiz bircok yazarimiz var. bunlar icin de hicbir $ey yapilmiyacak, biliyorum. dort be$ bin okuyucu nasil olsa onlari besliyemez, bunu da biliyorum. yarin bir gun, iclerinden biri olunce, ben yine bir avuc insan bir cami avlusunda birle$ecegiz, sayfalar tertipliyecegiz, anma torenleri yapacagiz. bu boyle. orhan veli, arkasindan sait faik, arkasindan...

    hepsi de, toplumda birer siginti, emegi geregince odenmiyen, sikinti ceken, yarinin ekmegini kazanmak icin cirpinan ki$iler. sonra bir de kiskanclik!

    sevdigim bir dost soyledi, "bircok hikayeciler $imdi memnundur!" dedi. rezalet ama, dogru. gercek, ideale falan uymuyor. okuyucu kitligi var. mesele $u be$ on bin ki$iyi ba$kasina kaptirmamakta. hayat kavgasi bu. be$ on bin ki$i bir yanda, said'in adini bile bilmiyen yirmi iki milyon insan ote yanda. sonra, bir de edebiyatmi$, $uymu$, buymu$... gec!"

    adnan benk (sait faik'i ya$atamadik*)

    (dunya gazetesi. sanat sayfasi. 15 mayis 1954)

    ic. "sait faik icin" (bir biyografi ve basinda cikmi$ yazilardan secmeler), haz. tahir alangu, yeditepe yayinlari, istanbul-1956, s.155-156.
  • "siki yonetim mahkemesindeyiz. yil, 1943... mahkeme reisi pa$anin kar$isinda mavi dumanli gozleri dolu dolu, sesi boguk, bogazinda bir dugum, otuz be$ ya$inda bir cocuk var. boyle buyuk rutbeli bir askerle, butun hayatinda ilk defa bu kadar yakin, kar$i kar$iya bulunuyor. azarlanmaktan korkan, urkek cocuk baki$lari yerde, ba$i onunde...

    -sen, yazdigin hikayede emirberin (hizmet eri) ayagina celme taktirmi$sin!.. emirberin elindeki dolmalar yere dokulmu$. bunun manasi?

    hayati boyunca, insanlarin neden hic durmadan sevi$mediklerini bir turlu anliyamami$ olan sanigin bukulmu$ dudaklari titriyor:

    -efendim, okununca da anla$ilacagi gibi, hikayedeki vaka birinci
    me$rutiyet'te gecmi$tir. bahsettigim emirber, o devrin...

    -ya!, demek ki sen...

    sanigin kulaklari ugulduyor, gozleri karariyor. soylenenlerden yalniz bir kelime duyabiliyor:

    -bu!..

    askeri savcinin, cubbesinin yeninden uzanmi$, vucudundan belki on defa daha buyuk gorunen i$aret parmagi tekrar tekrar sanigi gosteriyor:

    -bu!..

    'bu!', sait faik'tir; sait faik, durgun deniz baki$li cocuk... sait agliyor. sungulu iki muhafizin arasinda oldugu icin degil, karanlik merdiven altinda horlandigi icin degil... 'bu!..' oldugu icin agliyor.

    *

    cocuklarimiz, cocuklarimizin cocuklari, bizim isimlerimizi unutacak.
    hangimiz, dedemizin dedesinin ismini biliriz? doktor, avukat, hakim, muhendis, pa$a, hepimiz unutulacagiz. ama cocuklarimiz, onun ismini unutmiyacaklar. edebiyatimizda bir 'sait faik' var diye ovunecekler."

    nusret kafdagli (sait faik'in arkasindan*)

    (buyuk dogu gazetesi. 21 mayis 1954)

    ic. sait faik icin (bir biyografi ve basinda cikmi$ yazilardan secmeler), haz. tahir alangu, yeditepe yayinlari, istanbul-nisan 1956, s.180-181.

    (bkz: bu)

    (bkz: aglamak)
  • (bkz: hişt hişt)
  • (bkz: burgazadası)
hesabın var mı? giriş yap