• sağlık yardımları sosyal güvenlik kurumunca karşılanan ve genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri, yol, gündelik ve refakatçi giderlerinden yararlanma esas ve usulleri ile bu hizmetlere ilişkin sağlık hizmetleri fiyatlandırma komisyonunca belirlenen ödenecek bedellerin bildirildiği tebliğdir.
    her yıl güncellenir. önce taslak halinde ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilerek revizyon talepleri değerlendirilir,genelde de taslak ne ise aynen yayımlanır.fikir falan sormak hava cıvadır yani.her yılın ilk çeyreği gibi çıkar, kısaca adına sut denir.
    yayımında hep bir hata vardır ve sonradan mutlaka duzeltme amaclı olarak veya her türlü yorumlanabildiğinden yorum farklılıklarını gidermek adına açıklayıcı ek tebliğler yayınlanır.(bkz: sut'ta değişiklik yapılmasına dair tebliğ)
    gerçek şu ki , yıllar geçtikçe yapılan değişiklikler hep halkın aleyhine olmuştur.zaman içinde bir çok ilaç ödeme kapsamından çıkarılmış,bir çok ilacı da kurum tarafından ödenerek almaya kalksan bu sefer de ilaca ulaşman deveye hendek atlatmandan daha zor hale gelmiştir.
    eczacının bel kemiğidir. kurum anlaşması varsa tabi, yoksa reçetelerinde ciddi kesintiler yaşayabilir.

    tebliğ değişiklikleri için sosyal güvenlik kurumuyetkilileri ile görüşme fırsatım olmuştu . yayım tarihinin ilk zamanlarıydı. eczacının reçete girdiği medula provizyon sistemi yeni tebliğe göre uyarlanmıştı ve bir takım sıkıntılar meydana gelmişti. mesela ; içinde etken madde yoksa bir kaç mustahzarla birlikte karıştırılarak yapılan majistral ilaçları majistral kabul etmemekte,eczacının el emeği hiçe sayılmakta,hasta da ondan başka ilaç yazdıramamakta,çünkü bir seferde sadece 4 kalem ilaç ödenmekteydi,ki hala öyle .. ve ankara sosyal guvenlik kurumu yetkilisini aradığımda telefona çıkan kişi bana önce cumada olduğunu söyledi, neyse namaz vakti geçsin diye bir süre bekledikten sonra tekrar aradığımda meslektaşım olan kişi beni azarlayarak:

    "sayın eczacım,siz de eczacısınız,onun el emeğimi olur" dedi."peki öyle olsun karışımı koydukları pomad kutuları nasıl hesaplanacak"dedim. cevap :
    "yani şimdi deli gibi para kazanıyorlar , 3 kuruş pomad kutusunun hesabını mı yapacaklar?"dedi!!!,
    ya olur mu desem de nuh diyor peygamber demiyor,sonunda ben de "o zaman hastaya başka ilaç gerekse hasta diğer ilaçlarını alamıyor" dediğimde,
    "ee nolcak yan odadaki baska doktora gitsin ona yazdırsın di mi ama, bunu da biz mi düşünecez" cevabını aldım, karşımda duvardan farksız bir kişilik olduğundan uzatmadan kapadım telefonu.

    bu küçük örnekle gelinen noktanın vehametini sanırım gördük.
  • hiç bir guideline'ı kaale almayarak hastaların hayatlarıyla oynayan sutoğlan
  • yapılan son değişiklerle birlikte raporlu hastalar ilaçlarını tek bir e-reçeteyle bölüm bölüm toplamda 6 aylık alabilecekler.

    eskiden raporlu hastalar ilaçlarını tek bir reçeteyle en fazla 3 aylık dozlarda alabiliyor, ilaçları bittiği zaman tekrar yazdırmak durumunda kalıyorlardı. bu değişiklik ile birlikte hasta kullanmaya başladığı ilacı hastanede raporunu çıkartıp, e-reçete numarasıyla beraber eczaneye gittiğinde, önce 28 günlük (1 aylık) alacak.(ilacı daha önce kullandıysa ilk seferde 1 aylıktan daha fazla da alabilir.) 28 gün sonra tekrar hastaneye gitmeden, eczaneye gelerek 3 aylık ilacını alabilecek (isteğine göre 1 aylık ya da 2 aylık da alabilir, ama bir seferde en fazla 3 aylık alabiliyor.) 6 aylık hakkının kalan kısmını da aynı reçete üzerinden tamamlayabilecek. (yazarken yoruldum, hastalar nasıl işin içinden çıkacak bakalım.) hasta bu tek reçeteyle 3 farklı eczaneden ilaçlarını temin etme hakkına sahip olabilecek, fakat bazı malum eczaneler hastanın ilacını takip edip, ilacı bittiğinde hastaya sormadan kalan ilaçlarını işleyip evlere servis yapabilir, hasta da ilacının evine kadar getirilmesinin rahatlığıyla 6 aylık süre içerisinde kronik hastalığıyla ilgili doktor kontrolünü pek de güzel aksatabilir.

    diğer bir konu ise sut' a göre 1ay eşittir 28 gün. bu ne demek oluyor? eğer sizin kullandığınız ilaç 30 günlük formda üretilmişse ilacı ücretli almak zorunda kalacaksınız veyahut ilacın 28 tabletlik formda üretilen bir eşdeğerini alarak ödeme yapmaktan kurtulacaksınız. (yani sgk 'lı olmak anlamında ödeme yok demek istedim. yoksa muayene ücreti, fiyat farkı, reçete bedeli gibi ücretlerden yine muaf değilsiniz. )

    bu anlattıklarım yeni değişikliklerdi. 28 günlük muhabbetini daha önce de uygulamaya sokup, kaldırmışlardı. iki gün sonra yine değiştirilirse ben mesuliyet kabul etmem. (yok öyle bir şey yanlış yazmışsın falan demeyin.) zaten amacım da bilgilendirmeden çok, sistemin ne kadar değişken ve saçma prosedürler üzerine kurulu olduğunu, bir şeyler tekrardan değişmeden bir yerlere kayıt etmek, türkiye'de en basitinden hastaların eczanede yaşadığı sıkıntıları unutmamaktır. malum fazlaca unutkan bir milletiz.
  • herhangi bir özel hastaneye yolu düşen arkadaşların hastanedeki işleri bittikten sonra "efendim borcunuz şu kadar deyip" sırıtan muhasebe elemanına, sağlık bakanlığımızın yayınladığı sut'a (sağlık uygulama tebliği) uygun faturalandırma istiyorum dediğinizde muhasebe elemanının yüzünü asan tebliğdir.
    çünkü devletle anlaşmalı özel hastaneler (ki çoğunluğu anlaşmalıdır) siz sigortalı olduğunuz için türkiye cumhuriyeti devletine bir fatura zaten yollamaktadırlar. bakanlık, özel hastanelere bu tebliğ ile demektedir ki; fark ücreti alabilirsiniz ama aldığınız fark ücretinin oranı şunu geçemez. her kalem için fiyat ve buna eklenebilecek oranlar belirtilmiştir. atıyorum enjeksiyon 5 lira alabileceğin fark yüzde 10, yatak 40 lira alabileceğin fark yüzde 15 gibi...
    ama özel hastaneler bunu iplemezler. gecelik size 500 lira civarında bir fiyat belirtirler.
    sakin sakin sut'a uygun fatura istiyorum dediğinizde sizi bir başka yetkiliye yönlendirirler. bu yönlendirmeye bağlı gelişen diyaloglar sonucunda ödediğiniz fatura miktarı ciddi düşüş gösterir. bazen de hiç fatura ödemezsiniz.
    hastenin sut'a uygun fatura kesmemesi halinde para cezası ile cezalandırılması söz konusudur.
    bir de hastaneye acil bir durum için başvurmanız sonrasında da yatmanız gerekirse, o durumda zaten fark ücreti talep edilmesi mümkün değildir ama bazı hastaneler acil bir şekilde başvurmanıza ve doktorlar sizi yatırmalarına rağmen normal gelmiş de yatmışsınız gibi faturalandırma yapabilmektedirler. bu yüzden hastaneye yatış protokolünüze de bakmanızda fayda vardır. tahlil sonuçlarını gösterir belgelerin sağ üst köşesinde bu protokol belirtilir.
    ayrıca türkiye cumhuriyeti devletini düşünüyor isek devlete gönderecekleri faturayı da görmek de fayda vardır. çünkü 5 gün yatılan hastanede 7 gün yatmış gibi, üç iğne vurulmuşken 6 iğne vurulmuş gibi faturalandırmalar söz konusu olabilmektedir.
    kaldı ki devletten aldıkları ücreti ödeyen de aslında bizizdir. çünkü her ay maaşlarımızdan sağlık harcamaları için prim kesilir.
    yani sözün özü; aklı başında iyi bir tebliğdir.
  • kısaca 'sut'. anlaşılmazdır çoğunlukla,eczacıyı canından bezdirir,meslekten soğutur.
  • en yenisi dün çıkan tebliğ. fakat okunmuyor.

    resim olarak .pdf'lemişler, ekleriyle birlikte 300 küsür sayfa olmuş. inmiyor, hasbelkader inerse de içinde ctrl+f yapılmıyor. kalitesi de bozuk. ekranla bakışmaktan ötesi olmuyor.

    sağolsun bir arkadaş word'e çevirdi de şimdi ona bakıyorum. henüz bitmedi. fakat ben yine de konuştum ileri geri, buyrun: http://koridorda.blogspot.com/…r-ama-sgky-asla.html

    "hastasını bu kadar sahtekar yerine koyan, onu iyileştirmek için bu kadar bin dereden su getiren, vatandaşına bu kadar saygısız bir devletin vatandaşları olarak, hasta olacağımıza ölelim daha iyi."
  • sağlık sektöründe devlet tarafından yapılan geri ödemelerin büyük kısmının ilaç olması nedeniyle bu yükü hafifletmek için getirilmiş bir sürü -bazıları gerçekten anlamsız- kurallardan oluşan sistemdir.

    ülkemizde kamuda ya da özelde çalışan herkes sosyal güvenlik kurumu şemsiyesi altındadır. kayıtsız olanlar hariç her çalışan için sgk'ya her ay belli bir miktar ödenir ve bu paranın bize ücretsiz (veya düşük ücretli) sağlık hizmeti, ilaca ulaşabilme hizmeti ve emeklilik zamanımız geldiğinde maaş olarak geri dönmesi beklenir.

    önceden ilaçların çok pahalı olması, ssk henüz sgk olmamışken tonla skandalın dönmesi, insanların 1 liralık ilacı bile parasıyla almayıp yazdırması, kendi sigortası üstünden eşine dostuna ilaç yazdırması, normalde medikal amaçla kullanılması gerekirken cilt bakım kremi muamelesi yaptığı kremi bile reçeteyle devlete ödetmesi, firmaların kendi ilaçlarını reçetelendirmek için doktorlara bazen sınırları aşan imkanlar sunması ve devletin sağlık hizmetinde kısıtlamaya gitmesi gibi bir sürü etkenin bir araya gelmesiyle sistem yeniden düzenlendi.

    bu konu çok yönlü ele alınabilir, şimdilik sadece bir ayağı üzerinde yoğunlaşacağım. bu kısıtlamalardan biri de diplomasını almak için o kadar yıl dirsek çürüten doktorların her ilacı yazamamaları oldu. sen alanında branş eğitimi almış, uzmanlaşmış bir doktor olsan dahi hastaya uygun gördüğün ilacı yazamıyorsun, yazsan da bir teşhis zorunluluğu getirildi. o teşhisi reçeteye yazmazsan hastan o ilacı alamıyor.

    örnek vermek gerekirse hastanın alerjisi var. sürekli gözleri yaşarıyor, hapşırıp tıksırıyor ve bunlardan dolayı yaşam kalitesi düşmüş durumda. reçetesini eline tutuşturup eczaneye yolladığın hasta ilacına ulaşamıyor çünkü devlet kural getirmiş. x ilacın ödenmesi için reçeteye diğer teşhislerin yanında "mevsimsel allerjik rinit" yazman gerekiyormuş. hasta imkanı var ise ilacını mecburen ücretiyle alıyor (devlete adına sgk primi yattığı halde), imkanı yoksa doktoru tekrar bulup reçetesine bu teşhisi ekletmek için geri gelmek zorunda. çünkü devletin geri ödeme sistemini hazırlayanlar türkiye'nin en iyi doktorları oldukları için hangi hastalığa hangi doktor neyi vermek zorunda, neyi veremez kesin hüküm bildirebiliyorlar.

    mevsimsel allerjik rinit örneği ortalama bir örnek. daha uç noktaya gidilmesi gerekirse psikiyatri uzmanının reçetelediği bazı ilaçlar sadece "epilepsi" teşhisinde ödeniyor. ilacın endikasyon alanı epilepsiyle sınırlı kalmamasına rağmen doktor, hastasının ilaca ulaşmasını sağlamak için teşhis kısmına epilepsi yazıyor ve hasta epilepsi hastası olmamasına karşın bu teşhisle gönderiliyor.

    bunun daha ileriki boyutu da "ilaç kullanım raporu" zımbırtısı. ilk başta uzun süreli rahatsızlıkları için sürekli ilaç kullanmak zorunda olan hastalara sağlanan büyük kolaylıktı ama artık cidden eziyete dönüşmeye başladı. nedir bu rapor? devletin listelediği bazı hastalıklara sahipsen ve bu hastalıklar altı ay, bir yıl veya daha uzun süre boyunca ilaç kullanımını gerektiriyorsa doktor sana bir rapor çıkartıyor. rapor sisteme geçtikten sonra belli bir süre boyunca o ilaçları her yazdırdığında üçer aylık dozlar halinde eczaneden temin edebiliyorsun ve pek çok ilaç için devlete ödemen gereken yüzdelik dilimi ödemiyorsun. pek çok ilaç da artık sadece belli branşlarda uzmanlaşmış doktorlar tarafından reçete edilebiliyor ancak raporun varsa üç ayda bir hastane kapısında sürünmek zorunda kalmadan aile hekimine gidip o ilacı yazdırabiliyorsun. kulağa hoş geliyor değil mi? maalesef değil.

    örnekle açıklamak gerekirse kolesterol hastalığı için ilaç kullanım raporunda devletin ilacı geri ödemesi şartlara bağlanmış. eğer kanında kolesterol belli oranın altındaysa ilacını ancak ücretiyle alabiliyorsun. bu sınır da sağlıklı insandaki normal kolestrol değeri baz alınarak oluşturulmuş bir değer değil. kanındaki kolesterol vücudunun tolere edebileceği miktarın ötesine geçip sağlığına zarar verdiği noktada devlet bu ilacı alabilmeni şart koşuyor.

    bilindiği gibi kolesterol damarlarda birikebilen ve tıkanmaya yol açan bir maddedir. kanında belli bir süredir yüksek miktarda kolesterol bulunan bir hasta; kalp hastası adayı, böbrek hastası adayı, felç geçirme riski olan biridir. bu nedenle bahsi geçen hastalıklara yakalanmamak için düzenli kolesterol ilacı kullanıp kolesterolünü vücudun tolere edebileceği düzeyde tutmaya çalışması gerekir. ilaçlarla kolesterolünü kontrol altında tutan hasta "ilaç kullanım raporu" bittiği zaman gidip tekrar çıkartmak için kan tahlili yaptırıp kolesterolünün vücuduna zarar verdiğini kanıtlamak zorunda. kısaca; sağlıklı yaşamaya devam etmek için sürekli kullanmanız gereken bir ilacı devlet ancak tehlike sınırına girerseniz ödemeyi kabul ediyor. bu nedenle kolesterolünü ilaçla kontrol altında tutan maddi durumu ilacı ücretli almaya yeterli olmayan yaşlı amca ve teyzeler devletin bu yücegönüllü davranışı nedeniyle ilaçlarına ulaşabilmek için kan tahlili yapılmadan bir kaç gün önce tereyağı vs gibi yememeleri gereken ve sağlıklarına zararlı yiyecekleri tüketerek kendi durumlarını tehlikeye sokmak zorundalar ki; ilaçlarını alabilsinler. veya raporları devletin belirlediği sınırın altında çıkarsa ve ilaçlarını alamazlarsa sağlıkları cidden kötüye gidene kadar beklemek zorundalar. kalp hastalığı veya felç tek tuşla geri alınabilecek bir şey değil, hastalar ilaçlarını kullanmadan beklerlerse alttan sinsice gelişebilecek bir hastalık yaşamlarını ciddi riske sokabilir. olsun, devlet baba; doktorlardan daha iyi biliyor.

    bir süre majör depresyon tedavisi gördüm ve iyileştim. hastalığın bir tetiklemeyle tekrarlaması yüzünden tedaviye tekrar başlamam gerekti. majör depresyon tanısı, türkiye'nin en iyi üniversite hastanelerinden birinde kurul tarafından konuldu. o sıralar şartlarım uygun olduğu için psikiyatristime düzenli aralıklarla gidip ilacım reçete ettirebiliyordum. sonradan tedaviyi yarım bıraktım, bir süre sonra tekrar başlamak zorunda kaldım. (bkz: majör depresyon/@ruhsuz)

    tedaviye tekrar başladığımda yeni psikiyatristim farklı bir ilaç reçete etti. aile hekimime başka bir hastalıkla gittiğimde bu ilaçtan bahsettim. "raporsuz ben yazamam, devlet ödemiyor, doktoruna rapor çıkarttır," dedi. iş durumu nedeniyle ayda bir hastaneye gitmem zor olacağı ve ilerleyen zamanlarda psikiyatristim görüşme aralarını uzattığı için bana ilaç kullanım raporu çıkarmasını istedim. raporumu başhekimlikten aldığımda ise başımdan aşağı kaynar sular döküldü, zira raporda teşhis olarak "bipolar davranış bozukluğu," yazıyordu. majör depresyon yetmezmiş gibi bir de bipolar bozukluk teşhisiyle resmen üstüne tüy dikiyorlar. hani yeterince derdin yokmuş gibi yepyeni bir derdin olduğunu öğrenince hayattan ve kendinden nefret ediyorsun çünkü; herkes normal yaşayabiliyor ve sen bunu bir türlü beceremiyorsun.

    "doktora anamnez verdim, kendisi de majör depresyon teşhisini doğruladı, bu bipolar bozukluk nereden çıktı? acaba doktor kafama takmayayım diye bipolar olduğumu bana söylemek istemedi de ben aslında bipolar bozukluk tedavisi mi görüyorum?" düşüncelerinin kafamdan geçmesi beş saniye, o beş saniye ise aslında ömrümün yarısıydı. doktorun odasına geri gidip durumu anlatınca beni rahatlattı. bipolar bozukluğum falan yokmuş ama kullandığım ilaç -prospektüsünde defalarca majör depresyon tedavisinde endikedir yazmasına rağmen- bipolar bozukluk tedavisinde ödeniyormuş. kısacası bipolar bozukluğum yok ama devletin sağlık kayıtlarında ben bipolar bozukluğu olan biri olarak görünüyorum. gel zaman git zaman, iyileştiğim için tedavi sonlandırıldı. tekrarlamasıyla gittiğimde doktor tekrar aynı ilaca başlattı, belirli bir süre sonra yine ilaç kullanım raporu çıkardı. bu defaki teşhisi tam hatırlamıyorum ama nur topu gibi "psikotik ağır depresif nöbet" cinsinden bir teşhisim oldu.

    bu kadar uzun uzun neden anlattığıma gelince. pek aktif olarak takip etmediğim sözlük'te "şizofren raporu olan şizofrendir," gibisinden bir takım olaylar gelşmiş. herkes sağlık sistemini çok iyi bilemez, bilmek zorunda da değil ama sabredip yazımı sonuna kadar okuyanlar her epilepsi teşhisi konanın epilepsi hastası olmadığını, raporunda şizofreni yazanın şizofren olması gerekmediğini; devletin kendisini doktorların teşhis yeteneklerinin üstünde görmesi sonucu bir çok insanın sgk primi ödenmesine karşılık ilaçlarına ulaşamadığı için doktorların bu yollara başvurmak zorunda olduğunu öğrenirler. belki bu bilgi kırıntısı bir gün işinize yarar.

    not: epilepsi ya da şizofreni "tü kaka" veya "aşağılık, çok korkunç" hastalıklar değillerdir. adı üstünde hastalık onlar ve maalesef bir ömür boyu tedavi edilmesi gerekiyor. benim kınadığım şey, insanların ilaçlarına ulaşabilmek için taşımadıkları hastalıkların tanısını taşımak zorunda kalmasıdır. nitekim şizofreni vs. gibi raporlar ileride pek çok alanda karşınıza çıkıp hayatınızı etkileyebilir.
  • insan neden devlet düşmanı olur sorusunun cevaplarından biridir.

    sut deyip geçmeyin!
  • yenilenmiştir.. yıllardır ( 10-12 ) sürekli fiyatları güncellenmeyip ( devletin ödediği kısım sabit kalıp ) halktan alınan fark arttırılıyordu.. bunun sebebi;
    - '' devlet olarak sizden parasını zam yaptığımız oranda keseriz ama sizin sağlığınız için ödediğimiz tutar aynı banane sen kendin öde '' diyordu..

    benim maaşımdan benim sağlığım için kestiği parayı geri bana vermeyip sen kendin öde ben bunu aldım diyor..

    özel hastaneler her hali paraya çevirdikleri için insanları kullanıyorlar devlete topu atıp fazlasıyla para alıyorlardı. hasta acile gelse bile aman hemen ameliyat olman lazım diyerek fazla para alıyorlardı. bunu gören devlet;

    2-3 sene önce suriyelilerle beraber gözlerimi yaşartacak bir kurala imza atıp ;
    - hasta acilden gelirse acil hal bitene kadar para alamazsınız dediler..
    hastalar akıllanıp bu durumu devlete yaslanarak gerçekten tedaviye ihtiyacı olanlar tedavi olmaya başlamıştı..

    dün itibarı ile zam yapılması beklenen tebliğe yine zam yapılmayıp neredeyse tüm hastanelerin '' sadece acilden para kazanıyorduk ( hastaların zor durumunu kullandıkları için ) diye isyan eden hastanelerin sesini kesmek için yeniden 24 saat kuralı getirilmiştir..

    bu da şu demek 24 saat içinde hastanın aciliyeti dindirildikten sonra bakmak zorunda degil... hiç biri de bırakmaz.. herkes yatar hastanelerde hastalara geçirir. olacak bu..

    hastaların kanamasını durdurup yollayacak başka hastaneye süründürecek perişan edecek yollarda.

    işin özü , sağlıkta zerre ilerlemedik soran olursa teknolojini ilerlediğini hatırlatın..

    http://www.saglikaktuel.com/…g-04-02-2018-60554.htm
  • bugün yenilenen hali ile, nörologlar tarafından reçete edilen hiç bir antidepresan, antipsikotik ve nöropatik ağrı ilacının sgk tarafından ödemeyecegini tebliğ eden tebliğ. ama sorun yok, bize ilaç değil mermi lazım. hatta nükleer başlıklı füzem neden olmasın benim?
hesabın var mı? giriş yap