• (bkz: sergio ramos)
  • çok kral bi trabzonsporlu yazardır kendisi. bi de az biraz uzaktadır mevki olarak. güzel de yazar burada ama sözlük ne ki, mesenede muhabet edin bi de bu adamla. zaman nası geçiyo anlamazsınız. tabi ona gündüz bu saatler, tuzu kuru, giren bize giriyo*

    edit: az daha bekle o dediğim entry geliyo ha..
  • "yol arkadaşı" tanımının karşılığı. insanların hayatlarında mutlaka kısa ya da uzun bir döneme damgasını vurmuş kişiler vardır. bir yerde kesişir yollarınız sonra da devam edersiniz kader birliğine. 1 ay, 1 sene, 5 sene... ama önemli olan neler sığdırdığınızdır bu zamana.
    işte biz bu adamla çok şey sığdırdık zamanımıza. bir ortaokul öğrencisi son sınıfta ne yapabilirse onu yaparak başladık birbirimizi anlamaya. atari salonu, halı saha maçı, dershanenin üstünde kola kutusunun üzerine basılarak yapılmış toptan maçlar... çocuktuk o zamanlar ya. ama ne fark eder ki. dedim ya, o zamana bir şeyler sığdırabiliyorduk o çocuklukta bile.
    sonra aynı okulu kazanmakla başlayan uzun bir yol. birlikte yapılan onca şey. çok farklı. bir insanla beraber kişiliğinin geliştiğini görmek; onu da gelişirken izlemek ve bunları yaşayarak öğrenmek çok farklı. büyümek, hayatının önemli kararlarını alırken bunları onunla konuşmak, aslında kararlarınızda kimseyi dinlemezken söylediklerinden etkilenerek bir kez daha düşünmek...
    sonra bakarsın ki uzaklara gitmişsiniz bir şeyler uğruna. değişen bir şey olmaz. bir telefonla yanınızdadır en sevdiğiniz adam. paylaşırsınız parasızlığı, pes dolu zamanları, köroğlunda lahmacunları, ev arkadaşınızın şarkılarını, gelen diğer arkadaşlarınızı... gidersiniz yanına, daha önce görmediğiniz buz gibi bir havada muhabbet, batak, cm, prince of persia, yeni insanlarla tanışmak, iddaa, liverpool-galatasaray maçı... yaşar dönersiniz geriye. ama hep tadı damağınızda kalır.
    biter eğitim hayatınız. yol çizersiniz kendinize. askerlik, iş arama derken bir yerlerde başlayıp devam edersiniz yaşantınıza. o da çizecektir kendi kaderini. gider uzaklara. dönmek istiyordur deli gibi ama engeller kendini. bunu hissedersin. herkesle gülerek güldürerek muhabbet eden o adamla konuşurken bir söz kilitler sizi. kalırsınız. özlemişsinizdir konuşmayı, dostluğu, 2 bira atıp pes yapmayı... sonra bakarsınız geriye ki 11 sene geçmiş. kocaman 11 sene. durur kalırsın ne zaman oldu bu kadar diye. şaşırır silkelenip kendine gelirsin. sonra dersin ki 111 olması dileğiyle...
    gelecektir tabi bir gün. ne kadar çabuk gelirse o kadar iyidir. bencillik yapıp yanında olmasını daha çok istersin ki bunun karşılığı gittiği yerden başarısız olup dönmek de olsa. işte budur 11 senenin özeti. dostunu yanında istemektir ne pahasına olursa olsun.
    bekliyoruz seni işte. sen olmadığında konuşulmadığını, muhabbetinin geçmediğini düşünüyorsan gökye bir sor." bu adam telefonda senden en çok hangi şarkıyı çalmanı istiyor?" diye. cevabını şimdi söyleyeyim ki merakta kalma:
    iz bırakanlar unutulmaz...
  • ismini fbi ve cia'ya verdiğim kişidir. bu akşam, olmadı en geç haftasonu paynır tesisatlı spoylırlı 4 şahin araba dolusu polis le alacaklar kendisini mekandan*
  • elindeki bir avuç çekirdeği paylaşmayıp insanı sinir edendir. sinir etmesiyle başladı zaten herşey. bahçede oynarken okul penceresinden atılan laflar, sınıfa girmedik diye efelenmeler, kim oluyodu ki. kim olduğunu çok iyi anlattı sonra. dosttu, paylaşandı; önemli kararlarımda yol gösterendi, gaz verendi, gaza getirendi.
    onunla istanbul yazının giresun yazını aratmayacağını gördüm. ha giresunda erikliman ha istanbulda ortaköy... ha giresunda kale ha istanbulda nevizade... fark yoktu. komşumuz selahattin amca dahil kimse şen kahkahalarımıza engel olamadı. eve gelirken limon almamı isteyen annem bile engel olamadı boztepe'ye gitmemize. şimdi aramızdaki okyanus da engel olamıyor hiç birşeye.
    o gün elindeki çekirdeği paylaşsaydı, sağlam bir temele oturmayacaktı bu dostluğumuz, kimbilir. aslında bir o çekirdeği paylaşmadık biz...
  • "çok uzaklardayım" diye milleti kekleyen yazar.

    bağcılar'da bi düğünde kameraya yakalanmış kendisi. inkar ediyo bi de ben değilim diye ama yer mi anadolu çocuğu, hey yavrum heyy!
  • çok sevdiği, beğendiği, bal yapamamasına rağmen iyi niyetine kurban olduğu (niyet ne işe yarayacaksa? sanki dini görevini yapıyor futbolcu pehh.) gökhan ünal - umut bulut ikilisinden daha iyi golcü olamayan bir forvettir. kendisi "bitiriciliğim üst düzeyde bi kerem!" diye bir savunmaya geçecek olsa bile dikkate alınmaması gerekir. çünkü bu durumda genelde sezon sonu sözleşmesi bitecek vasat topçu gibi varını yoğunu ortaya koyarak oynar. aşağıda da fm dilinden fitbolcu özelliklerini bulabilirsiniz:

    profile

    name: ramos

    date of birth: 1984

    position: am r / st

    value: 200 gayme bi de horoz

    nationality: turkish

    languages: turkish, english (basic)

    reputation: local

    days to gain nationality: never

    height: ~175 cm

    weight: ~70 kg

    technical:

    corners: 5

    crossing: 7

    dribbling: 10

    finishing: 12

    first touch: 15

    free-kicks: 6

    heading: 3

    long shots: 9

    long throw: 1

    marking: 2

    passing: 12

    penalty taking: 2

    tackling: 3

    technique: 13

    mentality

    agression: 9

    anticipation: 11

    bravery: 7

    composure: 10

    concentration: 11

    creativity: 8

    determination: 7

    flair: 9

    influence: 11

    off the ball: 5

    positioning: 8

    teamwork: 12

    work rate: 3

    physical

    acceleration: 5

    agility: 3

    balance: 9

    jumping: 2

    natural fitness: 6

    pace: 4

    stamina: 6

    strength: 8

    görüldüğü üzere bu arkadaşın iyi bir antrenman programı ve süper koçlarla dahi takıma faydalı olma durumu yoktur. en kısa zamanda takımdan gönderilmesi gerekmektedir.
  • trabzonspor tarihine altın harflerle yazılmış futbolcuları sözlüğe taşıyarak hafızalarımızı tekrardan tazeleyen kişi.

    kaç sene terapi aldık biz onları unutcaz diye di mi? bela mısın arkadaşım?
  • geçen çok güldürdü.

    "maça gidiyoruz" dedim, "otobüs kaldırıyoruz" dedim msn'de.

    mahzun mahzun bakan bi smiley gönderdi önce, "amerika'dan da kaldırıyo musunuz? ben de gelcem lan, çok içim gitti" dedi.

    he oldu, tabi.. kaldırıyoruz, bekle beyaz saray'ın önünde sabah 6'da, gelip alacağız seni.

    öyle amerika'lara gidip de, "bu gün de empire state'in tepesindeydim yeaa", "miami'ye akacağız haftasonu bildiğin gibi değil yea" derken iyiydi di mi??

    maça gidiyoruz lan işte! yok amerika'dan da organizasyon falan. otur seyret sen çin yukarı beijing köyü yardımlaşma ve dayanışma derneği lokalinde.. müstehak sana..
  • kavga dağarcığı
hesabın var mı? giriş yap