• siyasal'dan, eski günlerden arkadaşım. izmir'de yaşıyor. yirmi yıl görüşmedik, haberleşmedik. sonra geçen sene rastlantılar, ortak arkadaşlar derken yeniden irtibat kurmuş olduk. daha yüz yüze görüşmüş değiliz ama telefon ve yazılarla iletişimimiz sürüyor.

    son yazısı dün birgün'de çıktı: (bkz: atatürk sahiden kimdir)

    rahmetli kardeşimden (ve benden) söz eden bir yazısı da vardır:
    http://www.birikimdergisi.com/…an� helal yurtta�lar
  • birgün gazetesinde yayınlanan son yazısıyla referandumda verdiği evet oyu için yanıldığını açıklayan kişi.

    express dergisinin son sayısının arka kapağında özür metnini imzalayan ilk kişi olmuş mudur bilemem, ama bu tür yazıları yakın zamanda fazlasıyla okuyacağız.

    unutmadan

    özür dilekçesi : http://birdirbir.org/…e-ilk-imza/kapakx129exozel-2/

    not: mehmet ordekci'nin uyarısıyla, yazıyı yazanın akademisyen olmadığını öğrendim. bu yüzden editleyeyim bari
  • ozur yazisiyla bende yesilcam'in kadrolu, purolu-gobekli, kel fabrikator tiplemesinin duvarlarda cinlayan kahkahasini atma istegi uyandirmistir.
  • "zorunlu din cumhuriyetine giriş! inananlar için ateizm dersleri (1)" isimli yazısında aşağıdakileri demiş olan yazar. kimdir bilmem ama yazdıkları pek yanlış değil.

    "sanırım on beş yıl önceydi. ege’de, büyük bir bankanın iştiraki adına köylerden zeytin topluyorduk. eşeğinin sırtına vurduğu iki küfeyle rızkını çıkarmaya çalışan yoksul köylüden, römorklardan taşan selelerce zeytinin içinde boğulan modern ağalara, her sınıf ve tıynette insan, alım istasyonlarına yığılırdı. akhisarlı nuri bey’i o günlerde tanıdım. kasaba eşrafındandı ve görevi, müstahsili, yerel tüccara kaptırmadan firmaya bağlamaktı. derin mavi gözleri, davudi sesi ve insanı ürküten özgüveniyle şahsına münhasır bir adamdı nuri bey. mesai biter bitmez her ikindi vakti çıkagelirdi. bunun için zaman yarattığını biliyordum. muhabbetimiz güzeldi. durmadan sorardı. öğrenmek için değil. ne düşündüğüm, yanıttan daha çok ilgisini çekerdi sanki. cevabımı kendi kafasındakiyle kıyaslar, sonra da doğrusunu söylerdi. ama bu doğru, bir hükmetme aracına da dönüşmezdi. ona sosyalizm ve halk derdim; “sen o halkı jandarmanın dipçiği kalktığında gör!” derdi. din, tanrı, iktisat, kadın, toplum... saatlerce konuşurduk. bir gün bana, “akhisar’da bir sürü ateist tanıyorum. ama hepsi nasıl suratsız, nasıl da hayatlarından bezmiş görsen! sen çok neşelisin. hiç senin gibi bir ateist görmedim!” demişti. nuri bey o güne kadar ateistleri mutsuz insanlar topluluğu olarak tanımıştı. ihtimal, kasabanın boğuculuğunda, denizin bittiği bu topraklarda ateist olmak iyice çileye dönüşüyor ve bu insanlar, ruhsal yalnızlığın çölünde, kimbilir, belki de gülmeyi unutuyorlardı. kasım ayının son günü, kasabanın otelinde oturmuş dinle ilgili konuşuyorduk yine. “bak!,” dedi “bay utkucu!”eliyle hayalî bir topluluk gösterdi. “bu köylüler var ya bu köylüler allah’a inanmasalar inan bana hepsi birbirini düzer! sen dua et ki din var!” içimin acıdığını hissettim. dayanamadım: bir şehirli olarak köylüyü savunmak o gün bana düştü. ama ilk kez bu kadar açık ve materyalist bir din savunusu duyuyordum. aslında, nuri bey o yüksek pragmatik zekâsıyla doğru söylüyordu: din, mülk sahibi sınıflar için polis ve mahkemenin insanın içine girmiş hâliydi. böylece daha kolay ve ucuza yönetebilirlerdi. fakat bu, insanlıktan çıkmak değil miydi? toplumsal ilişkilerde yaratılan insanî değerler, ilahi bir kılıç darbesiyle insandan koparılıyor, sonra on emir olup gökten indiriliyordu. tanrı olmadan toplum yaşayamazdı. iddia buydu ve dinsel ideoloji, kendini yüceltmek için insanı alçaltarak yola çıkıyordu.

    sıradan bir müminin ateist karşısında düştüğü hayretin sebebi çoğu zaman budur. allah ve cehennem korkusu olmadan bir insan nasıl iyi kalabilir? sorudaki gizli arzuyu fark ediyor musunuz? tanrı olmasaydı beni tutana aşk olsun? çok sevdiğim dindar bir dostum bana şöyle demişti: “sana hayret ediyorum. tanrıya inanmıyorsun. ama birçok şeyi de yapmıyorsun. ben inanmasam herhalde kendimi daha rahat hissederdim.” bence yanılıyordu. kendisine “inanmasaydın da aynı insan olurdun!” demiştim. iyiliği insanın yüreğinden koparıp gökyüzüne fırlatır ve ancak size öğretildiği için yani tanrı gibi kâinatın dışından size vahyedildiği için bildiğinizi düşünürseniz ateist gördüğünüzde cin çarpmışa dönersiniz.

    ortadoğu dinleri; ahlakı, imana bağlayıp imanı da ahlaktan üstün ilan ettiklerinde kötülük ve zalimliğin kapılarını sonuna kadar açmış oldular. belki amaç bu değildi ama egemen ilahiyat ne yazık ki böyle zuhur etti. bu zihniyette bir hıristiyan için kendi dışında kim varsa sadece kâfir değil aynı zamanda kötülüğün timsalidir. yani şeytan! bir müslüman ve yahudi için de böyle! bu yüzden mesela nihat hatipoğlu iki ay önce o iftar programında “ateistlerin babası şeytandır” diyebildi. çünkü hatipoğlu gibilerin din anlayışına göre, tanrı yoksa iyilik de yoktur. komşu, komşuya iyilik yapıyorsa sebebi ilahidir. gece müslüman yatan abdullah bey, allah muhafaza, sabah dinsiz uyansa, bir anda kendini deri kıyafetler içinde fena şeyler yaparken bulabilir. yani, iyilik insanın içinden gelmez. sadakat, yardım, özveri, şefkat, hak, hukuk gibi kavramları insan bilmez. bilmek için mutlaka din gerekir. tabii, herkes için kendi dini gerçek, ötekiler sahtedir. bir de imanı amelin önüne koydunuz mu seyreyleyin kanlı kıyameti! boynundan haçı, başından kippayı, elinden kuran’ı düşürmeyenler, ötekinin hakkını çiğnemek için nasıl da hevesliler değil mi? --imanı vicdanla harmanlayanları tenzih ederim.--siz ahlaksızlığı imansızlığa tercih ederseniz zalim, riyakâr ama kaynağı ilahi bir kötülük ideolojisi inşa edersiniz. bu ideoloji, tam üç bin üç yüz yıldır sefaletle birlikte mülkiyetin iktidarını büyüten bir işlev gördü. mülk sahipleri eliyle bu ilahiyat, dünyaya yayıldı. işte bu nedenle haçlı seferleri’nde yoksul hıristiyan köylü, elinde kılıç, kan döke döke ortadoğu’ya vasıl olduğunda, öldürdüğü o zavallı müslüman’a zerre kadar acımıyordu. o yüzden öncekiler gibi cihad için yola çıkan barbar ışid sürüleri de, zalimlikte sınır tanımıyorlar. siz insandaki chucky’i serbest bırakırsanız, imanın kanlı tarihini ellerinizle yazarsınız. bu anlayış, din adına, peygamberin torunlarını bile pervasızca boğazlar, ebu hanife’yi zindanda öldürür, hallac’ı doğrar, şeyhim bedreddin’i dara çeker, isa’yı çarmıha gerer, san bartolomeo gecesi protestanların kanına ekmek doğrar, kadınları engizisyon ateşinde yakar. turan dursun’un canına kıyar. galileo’yu yalancı çıkarır. bu anlayış, ya bendensin ya şeytan dayatmasıyla herkesi hizaya çeker. kendinden olmayanı düşman beller. allah adına halkları katleder. hıristiyan âlemi, yüzlerce yıl farklı olanı şeytan diye yaktı. müslüman âlemi dinden çıkanın başını vurdu. nikâhını düşürdü.

    peki ya bugün? siz, boşverin ışid’i taliban’ı, sünni demokrasinin hüküm sürdüğü ülkemize bir göz atın. bakın aynı akıl, çocuklarımıza zorla okutulan din dersi kitabında ne diyor: “vahye dayanmayan bazı inanç biçimleri ve düşünce akımları, ruhsal bunalım, ahlaki çöküntü ... yozlaşma, sosyal ve kültürel ... zedelenme, millî ve manevi duygulara yabancılaşma gibi olumsuzluklara yol açabilir. örneğin bunlardan biri olan ve şeytana tapma anlamına gelen satanizm... toplumda huzur ve güveni bozup kargaşaya neden olur.”bu satırlar ortaöğrenim dokuzuncu sınıf din ve ahlak kitabı’ndan alındı. konu başlığı ise ateizm! evet, yanlış duymadınız. hızını alamayan milli sünni eğitim, satanizmi ateizmin içine katıvermiş! öncelikle hemen düzeltelim. şeytan inancı teizm’de vardır. ateizm, metafizik ne varsa reddeder. buna şeytan da dâhil! o hâlde bu yalan niye? çünkü kendisinden olmayanı çukurun dibine itmek için bu akla ihtiyaç var. farklı olanı ahlaksızlıkla damgalayıp üstüne şeytanileştirirseniz en iyimser tahminle toplumdan sürmek en kötüsüyle katletmek için elinizde size makul ve mantıklı gelen sebebiniz olur.

    bu mantığın bir numaralı temsilcisi bugün çankaya’da oturmakta! erdoğan, yeşilay toplantısında öyle şeyler söylüyor ki kitaptaki ifadelerin bizzat kendisinden çıktığını düşünüyor insan. ona göre din dersi; uyuşturucu, şiddet, ırkçılık, antisemitizm ve islamofobinin panzehiri! oysa, yahudi düşmanlığı en çok türkiye’de görülüyor. bu psikopati, daha çok sünni bünyede tahribat yaratıyor çünkü. islamofobi, hıristiyan âlemi’nde yaygın. ama hıristiyan islamofobiklerin çoğu aynı zamanda antisemitik. tuhaf ama bir dine düşman kesilen genelde bir başka dinin müridi çıkıyor! dinsel nefret suçlarında fail de kurban da ne hikmetse teist! bakın, ulusalcı nazilerin yayın organı türk solu; ateizmi solun afyonu ilan edip “dinsizlik bir nevi aydın hastalığı, şımarık çocuğun babasına isyanı gibi bir şeydir”diyerek akp ile aynı mevzie giriyor. ateizmden nefret, birbirine düşman dinleri birleştiren buluşma noktasıdır. kaldı ki dünyada neredeyse bütün ırkçılar, kendilerini dindar görür. tanrı dağı kadar türk hira dağı kadar müslümanları hatırlayın. ku klux klan üyeleri her zaman iyi bir hıristiyan olmakla övündüler. hiçbir ırkçı hareket ateist değildir. ama tersi doğrudur. yani hastalığın tedavisi kesinlikle sünni din dersi değil. üstelik su katılmamış antisemitik necip fazıl’ı üstad gören bir zihniyetten söz ediyoruz. ama iyileşmek mümkün. zor ve emek istiyor. enternasyonal solla temas ve vicdan şart.

    şiddete gelince son üç yılda din adına o kadar çok kafa kesme sahnesi izledik ki hepimizin rehabilitasyona ihtiyacı var. tüm bu vahşet, islam’a dayanarak yapılıyor. allah adına işkence, kadınları köle pazarında satmak, toplu katliamlar, kırbaç cezaları... şimdi biri çıkıp din dersi şiddetin panzehiridir diyor. oysa gezi’de çapulcu olmakla suçlanan milyonlar, insana yönelik tek bir şiddet karesine girmediler. camı çerçeveyi insanın canı ve gözünden daha değerli görenler lütfen sussun! uyuşturucu meselesi sahiden ilginç: din, uyuşturucunun alternatifi ise bu durumda erdoğan marx’ı onaylıyor olmasın sakın! kaldı ki neredeyse on beş yıldır dindar bir hükümet iktidarda iken uyuşturucu kullanımı artıyorsa sebeplerini kendi iktidarında araması gerekmez mi? mesele mutsuz, umutsuz yetersiz bir hayat ve bu hayata mahkûm gençler değil mi?

    doğrusu merak ediyorum; berlin ilkokulu’nda mesela, müslüman bir çocuğa ders gereği haç öptürüp istavroz çıkartsalardı erdoğan ne yapardı? demokrasiden girer inanç özgürlüğünden çıkardı değil mi? üstüne hızını alamayıp almanya’ya nota da verirdi! ama bakın, alevilerin, laiklerin ve ateistlerin çocuklarına derste zorla namaz kıldırmak için mizah tarihine geçecek laflar etmekten çekinmiyor. adalet duygusunu yitirmiş din, zorbalıktır. bilmezlikten geliyor."

    kaynak: http://www.taraf.com.tr/…n-ateizm-dersleri-1/30984/
  • fethullahçı terör örgütü'nün operasyon gazetesi olan taraf'taki köşe yazıları için bkz. taraf gazetesi arşivi | murat utkucu.

    hayaller bir kadın memesine vatan satmak, gerçekler bok yolunda mehdi daşşağı avuçlamak. taraf gazetesinde yer alan binlerce haberden ve köşe yazısından geriye kalan yalnızca budur.

    (bkz: zaman gazetesi arşivi)
    (bkz: taraf gazetesi arşivi)
    (bkz: vatanı bir kadın memesine satarım)
hesabın var mı? giriş yap