• half life ve half life2 nin senaryosunu yazmi$ ki$i. tip itibari ile anliyoruz ki gordon freeman i bu karde$imize benzetmeye cali$mi$lar.
  • " god to earth: “cry more, noobs!” "
  • "help! trapped in a text adventure!"
  • half-life çıkmadan önce 1998 başlarında bir röportajdan alıntı:
    "i expect lots of hl influence on future games, but i also expect that only valve will really deliver the particular kind of thrills you'll get in half-life. i'd be happy if this game merely encouraged other developers to be more ambitious about figuring out some new thing they ought to do, instead of doing imitations."
  • half lifeda gordon freeman'ın şahsı dolabında the orchid eater, the 37th mandala isimli kitapları bulunan yazar.
  • çok acayip bir yerde biten half-life 2 episode two'nun senaryosunun kıvırmakla meşgul adam.

    --- spoiler ---
    eli vance öldü, oyuna başladığımız anda buradan başlayacağız yani. alyx ne tepki verecek? cenaze düzenlenir herhalde, öyle böyle biri ölmedi yani. sonra eli bize "döndüğümüzde konuşacak çok şeyimiz olacak" dedi. yeni suit giyer miyiz o da var. moruk alyx ve gordon da tam pembe dizi oldular hani, insan onu da merak ediyor. acaba eli döndüğünde başgöz mü edecekti ki? g-man iyiliğimiz için çalıştığını söylüyor. vortiguantlara rağmen darılmadı gordon'a. bu da bi nokta yani. pis işleri için kullanabilir de, adam da sabır çekiyor herhalde. episode one'daki bize mental saldırı yapan advisor podu episode two'da düşmüş haldeydi. sonra onu da patlattık, acaba dr. breen o muydu? yoksa eli'ı öldüren breen mi? bi de bu adam half-life 2'nin sonunda "bana ihtiyacınız var" diyerek öldü. yoksa ölmedi mi? çorba oldu iyi mi.

    --- spoiler ---

    bu sorulara çözüm bulacak adamdır. bulamazsa zaten bu kadar half-life fanı pişirmeden yer bu adamı demedi demeyin.

    edit: imlâ
  • star wars'tan nefret eden bilimkurgu yazarıdır. hakkıdır.

    "welcome. welcome, to city 17. you have chosen, or been chosen, to relocate to one of our finest remaining urban centers. i thought so much of city 17, that i elected to establish my administration, here, in the citadel, so thoughtfully provided by our benefactors. i am proud to call city 17 my home. and so, whether you are here to stay, or passing through to parts unknown, welcome, to city 17. it's safer here." diye, "post-nine-eleven" dünyanın eleştirisini yapacağını ilk dakkadan bildirmesinin hastasıyım. mütemadiyen episode three' yi bekliyorum.
  • ilk oyunda dolabımızda kitapları vardır.

    http://i.imgur.com/m7kkscv.png
    http://i.imgur.com/x43esbe.png

    ayrıca kendi dolabı da vardır.

    http://i.imgur.com/oj6rpps.png
  • valve'dan ayrıldığı yıl kendi blogunda son oyun için planladığı senaryoyu "epistle 3" adıyla paylaşan eski half-life senaristi (senaryonun türkçe çevirisini aşağıda paylaşacağım). son oyun alyx'e gelene kadar senaryoları yazmış ancak valve, laidlaw ekipten ayrıldıktan sonra son oyunda sızdırılan hikayeden daha farklı bir senaryo çizerek oyunu uzatmanın önünü açmıştır. alyx'in senaryosu her ne kadar epistle 3'ten farklı da olsa bazı yerlerde benzerlik göstermekte. hatta yapım aşamasında laidlaw'a da danışılmış.

    laidlaw'un yazdığı final oldukça karanlık. valve ise oyunu değiştirdiği için henüz finali nasıl yapacağını belli etmedi ama hala işgalden umut varmış gibi bir imaj veriyor bize.

    bu adamın ne kadar mükemmel bir senaryo yazdığını daha iyi anlamak için tamamen türkçe hazırlanmış ve en az oyun kadar mükemmel olan öngörülemeyen sonuçlar belgeselini izlemenizi tavsiye ederim. 2 saat içerisinde ilk oyundan half-life: alyx'e kadar olan hikayeyi harika animasyonlar ve dublajla özetliyor.

    laidlaw ilk iki oyunun senaryosunu tamamen kendisi yazmış. sonraki ep1 ve ep2 için de bir ekiple beraber yazmışlar. böylesine oturaklı ve güzel bir hikayeyi kendi başına kağıda dökebilmesi etkileyici. türkçe belgeseli de izledikten sonra adama hayran kaldım.

    epistle 3'ün çevirisini ise oyungezer şurada çevirmiş. silinmesi ihtimaline karşı burada da paylaşıyorum:

    --- spoiler ---

    sevgili oyuncu,

    umarım bu mektup eline ulaşır. “gordon freeman, nicedir senden haber alamamıştık!” diye şikâyet ettiğini şimdiden duyar gibiyim. eh, eğer mazeretlerimi dinlemeyi kabul edersen elimde bir sürü var, en büyüğü de başka boyutlarda falan olmam ve sana normal yollarla ulaşamamam. on sekiz ay öncesine kadar durum bundan ibaretti, ta ki durumumda kritik bir değişiklik meydana gelene ve kendimi tekrar bu kıyılarda bulana kadar. o zamandan beri sıklıkla aradan geçen yılları, sessiz kaldığım o seneleri en iyi nasıl anlatabilirim diye düşünme imkânı buldum. öncelikle beklettiğim için özür dilemekle başlamak istiyorum ve bunu aradan çıkardığımız göre hızlıca (yani kısaca, çabucak ve çok fazla detaya girmeden) önceki mektubumda (bundan böyle episode 2 olarak anılacak) anlattığım olaylardan sonra başıma gelenleri anlatmaya başlayabilirim.

    öncelikle, bir önceki mektubumun son paragraflarından da hatırlayabileceğin üzere, eli vance’ın ölümü hepimizi sarsmıştı. direnişçiler bu durumdan derinden etkilendi; planımızın ne kadarının ifşa olduğundan emin olamıyor, hatta planladığımız şekilde devam etmenin mantıklı olup olmadığına bile karar veremiyorduk. ama yine de, eli’yı toprağa verdikten sonra yeniden bir araya gelecek gücü ve cesareti bulduk. eli’ın gözü pek, cesur kızı alyx vance’ın babasının arzusuna uygun olarak devam etmemiz gerektiğine dair inancıydı bizi ateşleyen. eli’ın uzun süredir yardımcılığını yapan dr. judith mossman’ın gönderdiği kuzey kutbu koordinatları elimizdeydi ve bunun kayıp araştırma gemisi borealis’in yerini gösterdiğine inanıyorduk. eli, combine’ın eline geçmesine izin vermektense borealis’in yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. ekibin kalanıysa aynı fikirde değildi, borealis’in direnişi başarıya ulaştıracak sırrı barındırdığına inanıyorlardı. öyle ya da böyle, gemiyi bulana kadar tartışmanın bir anlamı yoktu. o yüzden dr. vance’a karşı son görevimizi yerine getirdikten sonra alyx ve ben bir helikoptere atladık ve kuzey kutbuna doğru yola çıktık; çoğunlukla askerlerden oluşan daha büyük bir destek ekibi de ayrı bir araçla bizi takip edecekti.

    hâlâ daha küçük helikopterimizin çakılmasına neden olan şeyin ne olduğundan emin değilim. tipi altında o donmuş topraklardan geçerken harcadığımız saatleri de yalan yanlış, hayal meyal hatırlıyorum. net bir şekilde hatırladığım ilk şey dr. mossman’ın vermiş olduğu koordinatlara, borealis’i bulmamız gereken yere yaklaştığımızdı. ama onun yerine üzerinde kötücül combine teknolojisinin tüm izlerini taşıyan, son derece korunaklı bir tesisle karşılaştık. etrafı geniş bir buzul araziyle çevriliydi. borealis’in kendisindense bir iz yoktu… daha doğrusu ilk başlarda. combine tesisine gizlice girdiğimizde kendini tekrar eden, kuzey ışıklarına benzeyen bir efekt fark ettik – sanki devasa bir hologram bir görünüp bir kayboluyordu. başlarda bu tuhaf olayın combine’ın kullandığı bir tür lens sisteminin sonucu olduğunu düşünsek de alyx ve ben kısa süre içinde fark ettik ki gördüğümüz şey aslında araştırma gemisi borealis’in ta kendisiydi; combine cihazlarının tam ortasında ortaya çıkıyor, sonra tekrar kayboluyordu. uzaylılar tesislerini gemiyi araştırmak ve cisimleştiği anda ele geçirmek için buraya kurmuşlardı. dr. mossman’ın bize yolladığı koordinatlar geminin yerini değil, tahmini varış noktasını gösteriyordu. araç salınımlar eşliğinde bizim gerçekliğimize bir girip bir çıkıyor, nabız misali atan görüntüsü giderek bir düzene giriyordu fakat uzun süreliğine görünür olacağının, hatta ortaya çıkıp çıkmayacağının bile garantisi yoktu. gemi fiziksel forma büründüğü anda içine girebileceğimiz bir konumda beklememiz gerektiğine karar verdik.

    bu noktada kısa süreliğine gözaltına alındık – ilk başta combine tarafından yakalandığımızdan korkmuştuk ama eski düşmanımız, işbirlikçi ve ikiyüzlü wallace breen’in adamları tarafından ele geçirildiğimiz ortaya çıktı. dr. breen onu son gördüğümüzden beri oldukça değişmişti – yani, ölü değildi. combine bir noktada adamın bilincinin eski bir versiyonunu kurtarmış ve fiziksel bedeni öldüğünde yedek kişiliğini devasa bir larvayı andıran bu biyolojik kopyaya yüklemişlerdi. breenlarvası, combine hiyerarşisinde göreceli olarak önemli bir güç mevkiinde bulunuyor olsa da gergin görünüyor ve özellikle de benden korkuyor gibiydi. wallace önceki bedeninin, orijinal dr. breen’in nasıl öldüğünü bilmiyordu. tek bildiği bundan benim sorumlu olduğumdu. bu yüzden larva bize karşı ihtiyatlı davranıyordu. yine de kısa bir süre sonra (zaten asla sessizliğini uzun süre koruyamazdı) kendisinin de combine’ın bir esiri olduğunu itiraf etti. bu grotesk hâlinden kesinlikle memnun değildi ve hayatını sona erdirmemiz için bize yalvardı. alyx, wallace breen’in çabuk bir ölümü hak etmediğini düşünse de şahsen ben biraz acıma, biraz da merhamet hissediyordum. yolumuza devam etmeden önce alyx’e fark ettirmeden larvanın ölümünü hızlandırmak için bir şeyler yapmış olabilirim.

    dr. breen tarafından alıkoyulduğumuz yerin pek de uzağında olmayan bir noktada judith mossman’ı bir combine sorgu hücresinde bulduk. tahmin edebileceğiniz gibi judith ile alyx’in arası oldukça gergindi. alyx babasının ölümü için onu suçladı… judith ise ilk kez duyduğu bu haber karşısında yıkıldı. judith en baştan beri direnişe hizmet eden bir ikili ajan olduğuna, yalnızca eli’ın kendisinden istediklerini yapmaya çalıştığına ve grubun diğer üyeleri, yani bizim tarafımızdan bir hain olarak görülme riski taşıdığını bilmesine rağmen buna devam ettiğine alyx’i inandırmaya çalıştı. ben tamamen ikna olmuştum; fakat alyx için aynı şeyi söyleyemem. ama duruma mantıklı açıdan bakacak olursak dr. mossman’a ihtiyacımız vardı; borealis’in koordinatlarına ek olarak gemiyi tamamen kendi gerçeklik düzlemimize getirmek için gerekli olan rezonans anahtarlarına da sahipti.

    bir araştırma istasyonunu koruyan combine askerleriyle çatışmaya girdik, ardından dr. mossman borealis’e (kısa bir anlığına) bütünlük sağlayacak frekansları girdi. elde ettiğimiz o kısıtlı zaman diliminde, sayısız combine askeri ensemizdeyken apar topar gemiye bindik. borealis çok kısa bir anlığına maddeleşmiş, sonra salınımlarına geri dönmüştü. evrenler arasında sıçramaya başladığımız sırada bölgeye intikal eden ve combine güçleriyle çatışmaya giren destek kuvvetlerimizin bize katılması için artık çok geçti.

    sonrasında yaşananları açıklamak daha da zor. alyx vance ve dr. mossman’la birlikte gemiyi kontrol eden şeyi aradık: güç kaynağını, kontrol odasını, seyir merkezini. geminin karmaşık bir geçmişi olduğu ortaya çıktı. yıllar önce, combine işgali sırasında, eski bir bilim ekibinin üyeleri michigan gölü’nün altında yer alan aperture science araştırma üssü’nde kuru havuza alınmış bir geminin üstünde çalışıyorlarmış ve ona “bootstrap device” adını verdikleri bir cihaz monte etmişler. planlandığı gibi çalıştığı takdirde tüm gemiyi kaplayacak büyüklükte bir alan oluşturması gerekiyormuş. bu alan ise arzu edilen herhangi bir yere anında, aradaki mesafeyi katetmesine gerek kalmadan geçiş yapabilecekmiş. bir giriş ya da çıkış portalına, herhangi bir cihaza gerek duyulmuyormuş; tamamen bağımsızmış. maalesef cihazı test etme fırsatını hiçbir zaman bulamamışlar. combine, yedi saat savaşı sırasında dünya’yı işgal ederken uzaylılar en önemli araştırma tesislerimizin çoğunu ele geçirmiş. geminin düşmanlarımızın eline geçmesini istemeyen borealis mürettebatı ümitsizce bir girişimde bulunarak alanı çalıştırmış ve onu hedef alabildikleri en uzak noktaya, kuzey kutbu’na göndermişler.

    fark etmedikleri husus, bootstrap device’ın zaman ve mekânda da yolculuk edebildiğiydi. ayrıca herhangi bir zamana ya da konuma da bağlı değildi. hem borealis hem de aktifleştirildiği an yedi saat savaşı zamanından kalma, unutulmaya yüz tutmuş michigan gölü ile günümüzün kuzey kutbu arasında, zaman ve mekânda gerilmişti; tıpkı lastik bir bant gibi uzamış, titreşiyordu. ama bazı yerlerde sabit duran noktalarını bulabiliyordunuz, tıpkı titreşen bir gitar telinin üstündeki armonik noktalar gibi. gemiye bindiğimiz yer bu armonik noktalardan biriydi ama tel zaman ve mekânda hem ileriye hem de geriye doğru uzanıyordu ve çok geçmeden her yöne çekilir olduk.

    zaman kafa karıştırıcı bir hâl aldı. güverteden baktığımızda aperture science’ın kuru havuzlarını tam teleport anında, combine güçleri karadan, denizden ve havadan yaklaştığı sırada görebiliyorduk. aynı zamanda kuzey kutbu’nun ıssız topraklarını, değişken durumdaki borealis’e ulaşmak için savaşan arkadaşlarımızı da görüyorduk. ek olarak başka dünyalara, belki de geleceğe ya da geçmişe ait kısacık görüntüler geçip gidiyordu önümüzden. alyx dakikalar geçtikçe combine’ın diğer dünyaları işgal etmek için kullandığı merkezi toplanma bölgelerinden birini gördüğümüzden daha çok emin oldu – tıpkı bizim dünyamıza yaptıkları gibi. bu sırada geminin içinde savaşıyor, combine güçleri tarafından takip ediliyorduk. içinde bulunduğumuz durumu anlamakta ve ne yapacağımıza karar vermekte güçlük çekiyorduk. borealis’in rotasını değiştirebilir miydik? gemiyi kuzey kutbu’nda karaya oturtarak akanlarımıza onun üstünde çalışma fırsatı sunmalı mıydık? yoksa kendimiz de dâhil, içindeki herkesle birlikte havaya mı uçurmalıydık? lâkin bir sabun köpüğü gibi içinden geçip gittiğimiz aldatıcı ve paradoksal zaman döngüleri yüzünden bir gerçekliğe tutunmak imkânsızdı. binlerce farklı versiyonumuzla karşılaştıkça kendimi delirmiş gibi hissettim, diğerleri de öyle. sanki kısmen bir hayalet gemide kısmense kâbusumsu bir panayırdaydık.

    en nihayetinde her şey yapacağımız bir seçime dayanıyordu. judith mossman bizimle mantıklı bir şekilde tartışarak borealis’i kurtarmamızı, onu direnişe teslim etmemizi ve zeki akranlarımızın gemiyi inceleyip gücünden faydalanabileceklerini söyledi. ama alyx bana babasının gemiyi yok etme arzusunu yerine getireceğine dair yemin ettiğini hatırlattı. sonra da borealis’i kendini yok edecek şekilde programladığımız ve onu combine’ın işgal merkezinin tam ortasına sürdüğümüz bir plan yapıverdi. judith ile alyx tartışmaya başladı. sonunda judith onu kaba kuvvetle yere serdi ve gemiyi buzlara yanaştırmak için bootstrap device’ı kapatmaya koyuldu. derken bir silah sesi duydum ve judith yere yığıldı. alyx hepimizin adına karar vermişti… ya da silahı verdi diyelim. dr. mossman ölünce alyx ile birlikte intihar dalışının hazırlıklarına başladık. bedbaht bir şekilde borealis’i bir silaha, zaman yolculuğu yapabilen bir füzeye dönüştürdük ve yönünü combine’ın komuta merkezine çevirdik.

    tam bu noktada, duyunca şaşırmayacağından adım gibi emin olduğum üzere o alaycı hilekârın, g-man’in görünümde malum bir şeytani suret ortaya çıktı. ilk kez sadece bana değil, alyx vance’a da görünüyordu. alyx gizemli devlet adamını çocukluğundan beri görmemişti ama onu hemen tanıdı. “benimle gel, yapmamız gereken şeyler ve olmamız gereken yerler var,” dedi g-man ve alyx ona razı geldi. mavi takım elbiseli, tuhaf adamı takip ederek borealis’ten, bizim gerçekliğimizden ayrıldı. benim içinse açık tutulan, elverişli bir kapı yoktu; sadece alaycı bir sırıtış ve bir yan bakış. combine dünyasının ortasına doğru yol alan, silaha dönüştürülmüş bir gemide tek başıma kaldım. muazzam bir ışık patlaması yaşandı. ışıl ışıl parlayan bir dyson küresi’nin kozmik görüntüsünü yakaladım göz ucuyla. combine’ın engin gücünün büyüklüğünü, çabalarımızın beyhudeliğini kısa bir anlığına kavradım. her şeyi görüyordum. bilhassa da borealis’in, en güçlü silahımızın onlara cızırdayan bir kibrit çöpünden daha fazla zarar vermeyeceğini… benden geriye o kadarcık bir parça bile kalmayacaktı.

    tam o sırada, mutlaka senin de öngördüğün gibi, vortigauntlar kendi kareli gerçeklik perdelerini ayırdılar, daha önce yaptıkları gibi bana uzandılar ve beni dışarı çıkarıp bir kenara çektiler. havai fişek gösterisinin başladığını ucu ucuna görebildim.

    ve işte buradayız. bu sahile dönüşümden bahsediyoruz. bu toprakları tanımama rağmen oldukça dolambaçlı bir yol oldu ve arazinin ne kadar değiştiğini görmek beni şaşırttı. aradan o kadar uzun bir zaman geçti ki kim olduğumu, en son konuştuğumda neden bahsettiğimi ya da başarmaya çalıştığımız şeyi hatırlayan çok az kişi kaldı geriye. bu noktada, direniş benim bir katkım olmaksızın ya başarılı olacak ya da başarısız. eski dostlarım susturuldu veya başarısız oldu. artık araştırma ekibinin büyük bir kısmını tanımıyorum ama direniş ruhunun devam ettiğine inanıyorum. izlenilmesi gereken yolu benden daha iyi bildiğinizi umuyorum ve bunu size bırakıyorum. benden bu konularla ilgili daha fazla mektup almayı beklemeyin; bu benim son episodum.

    sonsuz bir katiyetle dostun olan,

    dr. gordon freeman

    ***

    çeviri: eser güven - m. ihsan tatari
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap