• kendileri tarafından gönderilen cevap metni şu şekildedir;

    www.aktolga.de
  • münir ramazan aktolga'ya açık mektup

    münir ramazan aktolga, bizim bugün yakaladığımızı sandığımız bir çok farklı bakışı taa 1970'lerde hapiste, mahkemede cesurca dile getirmiş bir aktivistti. askeri vesayeti, bürokratik iktidarı, devlet sınıfını ilk fark edenlerdendi. "ülkemizdeki solun aslında sağ, sağın da sol olabileceği" biçimindeki idris küçükömer yaklaşımını en iyi anlayan ve anlatan az sayıdaki kişilerdendi. din olgusuna yanlış bakışımızın tüm politik strateji ve taktiklerimizi bozduğunu ilk fark edenlerdendi. burjuva demokratik devrimin, bu topraklarda biraz farklı geliştiğine işaret eden ve bu doğrultudaki ilerleme adımlarını çok önemseyendi.

    bu farklılıkları nedeniyle eski yol arkadaşları ona yönelik dönek, mevlana, revizyonist, abdülhamitçi, demirelci biçimindeki "övgüler"ini 45 yıldır hiç eksiltmediler. ancak o bildiklerini ısrarla geliştirmeyi sürdürdü. sanal alemde kendi arşivini yarattı. http://www.aktolga.de/

    üniversite yıllarımdan beri kendisinin sürü dışı farklı yaklaşımlarını hep ilgiyle izlemiş ve onlardan ilham almışımdır. sürüyü ilk terk eden akıllı keçiymiş derler, m. ramazan aktolga sürüsünü ilk terk eden en akıllı keçiydi. hala çok kişiye ilham vermeye devam ediyor.

    m. r. aktolga'ya yazdığım bu açık mektup; 16 nisan 2017'de oylanacak anayasa değişikliklerine, referanduma ve değişikliklerde payı olan cb. başdanışmanlarından arkadaşımız mehmet uçum'a farklı yaklaşımlarımız üzerinedir.

    ----

    sevgili münir, senin yıllardır emek verdiğin konular, anayasa referandumu vesilesiyle, geçmişte yoldaşımız olan bir hukukçu tarafından (mehmet uçum), ilk kez en yükseklerden dile getiriliyor. hepimiz de biliyoruz ki bu dile gelişte senin düşünsel emeğinin de payı var. ama sen bu noktada çıkıp "benim dediklerime çok yakın ama tam öyle değil, bu yüzden de şudur, budur, bakınız şu yazım" diyerek bu tarihi dönemeçte çok önemli bir "taktik hata" yapmaktasın ??

    mükemmel değil diye, değişikliği öneren ve yapanlar "tam onun kafasından değil" diye, anayasa değişikliklerine hayır vermeyi düşünen eski yoldaşlarımız, arkadaşlarımız var elbette. onların bir kısmı sevgisizlikleriyle aramıza duvarlar çektiler. bir kısmıyla ise aramızda gerçek sevgi olduğu için, önümüzdeki dönemeçlerde başka evet ya da hayır'larda yollarımız yeniden buluşacak. farklılıklarımızı dostça, kardeşçe tartışmayı, karşılıklı öğrenmeyi sürdüreceğiz eminim.

    ancak bu noktada "üzümün çöpü, armudun sapı" demeden; senin de dolaylı, dolaysız emeğinin olduğu çok önemli bu anayasal değişim hamlesine "eleştirerek destek" vermeni beklerdim. seni, ülkedeki tarihi çoğunlukla yeniden karşı cepheye düşürecek , yıllarca emek verip geliştirdiğin tezlerle kitleler arasına zorlu bir perde koyacak bu adım; değişimin kendisini de, değişim tarafında olan eski mahalle arkadaşlarını da etkileyecektir. yazıp söyleyeceklerin, vereceğin kısa yollar 16 nisan sonrasında geniş kitleler nezdinde ne yazık ki artık daha az etkili olacaktır. fikirlerin iktidarda ama sen sanal alemin koridorlarında, "mükemmel" hatta "tam istediğin gibi"nin arayışlarında görünmez kalacaksın belki de...

    hepimizden iyi bilirsin ki, anayasaları yapanlar darbeciler değilse, yapılan hep biraz eksik olur. "35 yıl cunta anayasasını onardık, ilk kez meclisinkini onaralım" demek reformcu, evrimci bir yaklaşımdır ve maksimalist devrimci hedeflerden çok çekmiş kuşaklar için daha doğru bir yönelimdir.

    15 temmuz'un "unique" milli, demokratik, halk direnişi yönünü gözden kaçıranlar; elbet mecliste sivil anayasa değişimin başarılmasını, halkın oyuna sunulmasını da küçümsediler.

    eskiden ne güzel asker işi anayasalara karşı tatlı su muhalifliğiyle geçiniyor; kağıttan gemilerimizle leğende devrimler yapıyorduk. belki de bu yüzden çoğumuz, leğenden büyük tüm sulardan korkar olduk.

    biz asker anayasalarının çocuklarıyız; ilk kez mecliste sivillerin yaptığı bu çaptaki değişiklik bir çoğumuzun ezberini bozdu.

    bu nedenle de, "keşke münir kardeşimiz ayrıntılarda kaybolmayıp; işin sivil, halkçı, demokratik, reformcu yanına, akılcı taktikleriyle sahip çıksaydı" diye sanal alemde hayıflanmak yerine doğrudan sana yazmayı tercih ettim.

    mehmet uçum üstüne

    mehmet uçum, diğer hukukçulardan sol geçmişiyle ayrılır, diğer "solcu hukukçular"dan da politik çizgisi ve deneyimiyle...

    "politik deneyimli solcu hukukçular"dan anayasa üstüne kafa yormuşluğuyla farklılaşır çünkü geçmişte yeni anayasa platformu'nun (yap) önde gelenlerindendi ve 3-4 yıl boyunca sahnede ve sahada yer almıştı. 2010 yılında türkiye'nin bir çok kentinde yap tarafından düzenlenen anayasa toplantılarının en kalabalığı izmir'de gerçekleşmişti ve ne güzel ki www.izmirizmir.net sitemizin bunda emeği çoktu.

    uçum'un, "politik deneyimi olan solcu hukukçu anayasacılar"dan farkı bir tür nuhungemisi'nde dirsek çürütmüşlüğünden gelir. bu yüzdendir insanı başa koyar ama türcü değildir; türklüğü önemser ama türkçü değildir; kürt'tür ama kürtçü değildir; dini önemser, dinci değildir; mezhepleri bilir, mezhepçi değildir; marks'ı iyi bilir ama marksçı değildir; sovyetleri iyi bilir ama rusçu değildir; zamanın ruhuna özen gösterir ama zamansız da değildir ruhsuz da...

    televizyonlardaki bilgisinin ve birikimini dile getirebilmesinin, üslubundaki etkileyiciliğin gücünün kaynağını arayanlar, buraları bilmeden onu çözemezler.

    anketlerdeki %50-50 dengeyi; televizyonlara çıkmaya başlamasıyla, sahadaki toplantı ve konferanslarıyla belki de değiştirebilen ender isimlerdendir.

    ilerde adalet bakanı olduğunda; "dengeyi, terazide açan çiçeğin değiştireceğini" öngörmüştüm diyeceğim.

    mehmet uçum'un eleştirilecek yanı yok mu? onun reform yerine hala eski kaba markçı alışkanlıklarımızla "devrim" sözcüğüne takılıp kalmasını onun aşil topuğu olarak görmek, göstermek; ama sakin, sabırlı, birikimli yanını ve ortaya çıkardığı işin iyi yanını da övmek, eksikleri gösterip gidilecek yönü işaret etmek daha doğru olmaz mıydı?

    fikri iktidarda ama kendisi "bu tam benim dediğim, yazdığım gibi değil"in esrikliğinde kaybolup, sanalın girdabında etkisizleşen bir mra istemediğim için sana yazıyorum.

    ne acı ki "fili parçalamadan yiyemezsin" sözünün dikkati çektiği hastalıklarımızdan olan "toptancılığımızın", bu dönemeçte en iyi eleştirisini yapan da aslında sen olabilirdin.

    ideologluk da demokratlık gibi göğsümüzde ilelebet taşıyabileceğimiz bir madalya değildir. onu her hayatın her yeni sınavına sokup çıkarmalı, onu her dönemeçte yeniden hak etmeliyiz.

    bu nedenle ben değişimci iki gücün (en geniş anlamda dindarlar ve kürtler) uzun erimli işbirliğini önemsiyor, bunu bozan pkk şiddetini eleştiriyorum.

    "türkiye, müslümanların değiştiği kadar değişecek" ise, o saflarla yan yana durmaya, değişime katalizör olmaya devam, diyorum.

    16 nisan'da bu düşüncelerle #evet diyeceğim. senin de yeniden, fikirlerinin revaçta olmasını zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı bir role döneceğini umuyorum.

    hepimizden iyi biliyorsun ki, mükemmel yoktur; hatta mükemmel, iyinin düşmanıdır.

    vesselam.
  • ekşi’deki yazımızdan alıntı yapan yazarın sözlüğümüzü onurlandırmasına vesile olduğumuz 68’li.

    http://www.serbestiyet.com/…adasgd6jy2pjnz10jzhrr8y
hesabın var mı? giriş yap