• salem massachusetts'in meşhur cadı mahkemeleri salem witch trials'ın gazabına uğramış dede.. dede derim tabii çünkü büyücülükle suçlanarak yakalandığı 1692 yılında tam tamına 81 yaşında.. zengincene bir çiftçi bir de..

    başka birçok suçlanan kişiyle birlikte dedemiz de tutuklanmış ve yargılama sürecine girilmiş.. şahitler yeminler etmişler onun bir büyücü olduğuna.. gelgelelim dedemiz o günlerde pek rastlanmayan bir davranış sergileyerek, bir türlü kendini savunma işine girişmemiş, suçlu ya da suçsuz olduğu konusunda en ufak bir yorum yapmamış ve mahkemeyi de ifrit etmiş anladığımız kadarıyla ve kendini savunmayan kişiyi yargılayamadıkları için de geriye iyi bildikleri tek yol kalmış konuşturmak için (aradan yüzyıllar geçmiş olsa da hala çok tanıdık olan yol.. vazgeçilemeyen.. cadılar gitti, gerisi baki): sıkı bir işkence seansı..

    81'lik dede yere çırılçıplak yatırılmış, üzerine önce tahtalar konmuş, sonra da bunların üstüne taş üstüne taş bindirmeye, adamcağızı ağır ağır ezmeye başlamışlar konuşturmak için.. bu sırada sadece berbat bir su ve berbat bir ekmek verilirmiş işkence görene.. ama işkencenin 2. gününün sonunda adamlar ona konuşması için baskı yapıp dururken corey gene istediklerini vermemiş ve söylediği tek şey "more weight" (daha çok ağırlık) olmuş ki, bu söz gün gelip sevgili iliketrains'imizin "more weight" şarkısını ortaya çıkarmış.. corey de 2 günlük işkenceden sonra üzerine binen ağırlıklara daha fazla dayanamayıp ölmüş zaten..

    işte budur yıllar sonra kitaplara, şarkılara konu olmuş olan bu trajik ölümün kahramanının kısa öyküsü de..
  • have a nice life denen şahane grubu oluşturan iki kişiden biri olan dan barrett'ın solo procesi..

    have a nice life gibi bu da enemies list home recordings denen aykırı oluşumdan (bkz: http://www.enemieslist.net/homerecordings/)..
  • have a nice life'tan daha önce tanışma şansı bulduğum, dan barrett projesi. "böyle şarkıları yapabilecek insanları bir yerden tanıyorum ben kesin ama nereden..?" diye de yıllardır düşünüyordum ki kendisinin büyük bir carissa's wierd ve low hayranı olduğunu öğrendim. şimdi anlaşıldı her şey.
  • giles corey'in aynı adlı albümüdür (bkz: selftitled) ve olağanüstü depresiftir. madde etkisi altında iken icra edilmiştir diyesim geldi ama biraz araştırınca ilginç bir detayla karşılaştım.

    albümün kitapçığındaki bir fotoğraf tanıdık geldi. müzik arşivimi biraz karıştırınca aynı fotoğrafın orenda fink'in ask the nightadlı ve pop/folk olarak tasnif edilen albümünün de kapağı olduğunu fark ettim. bu kadar farklı tarzda iki albümün aynı fotoğrafı kullanmasının hikmeti değilse bile nedenini araştırırken voor's head device ile karşılaştım.

    voor's head device, beynin yeterli oksijeni almasını engelleyerek asfiksi sınırında halüsinasyonu tecrübe etmeyi sağlayan, cihaz denilemese bile bir tertibat. robert voor adında ve intihardan dönen bir şahıs tarafından geliştirilmiş. robert voor'un gerçek olmadığı ve dan barrett tarafından uydurulduğu da yazıyor bazı kaynaklarda. birbirlerinden çok farklı iki albümde karşımıza çıkan fotoğrafta bu tertibatı kullanan bir insan gösteriliyor.

    işin çarpıcı tarafı şu ki, albümün the haunting presence adlı açılış parçasını icra ederken dan barrett bu tertibatı kullanıyor. parçanın sonlarına doğru duyulan piyano eşliğindeki çığlıklar bu tecrübeye ait.

    bu fotoğrafın orenda fink tarafından cicili bicili bir albümün kapağında kullanılmış olması muamma olarak kaldı sadece.
  • muhteşem bir proje ve muhteşem bir albüm. süslü, ağdalı, metaforik dile pek girilmemiş, aksine açık, sert, karanlık sözler yazılmış.

    "i'm going to do it" var mesela. şarkının sözlerine bakıyorsun,
    "i'm going to kill my self, remove my self" diyor. bir nevi günümüzün, should i kill myself or have a cup of coffeesi. ürktüm. nasıl suicidal olurum 101 dersi albüm.

    fazla dinlememek lazım gibi.
    yine de:
    "how do i wake your sleeping heart?"
    ın cevabını verebilmesini isterdim.
  • türkiyedeki dinleyici sayısı ve ülkenin gerileme oranının ters orantılı olduğunu düşündüğüm sanatçı. zira ülke geriledikçe insanlar giderek karanlık, kötücül şarkılara yöneliyor. giderek umutsuzlaşıyorlar. haberlerde her gün ölümler, intiharlar... en kötüsü de adaletsizliği iliklerimize kadar hissetmemiz ve elimizden tam anlamıyla hiçbir şeyin gelmiyor oluşu buna yol açan. kendi ülkesinde mülteciden hallice yaşayan insanlar oluverdik yalnızca çeyrek asır gibi tarihe oranla çok kısa bir sürede.

    giles corey'e dönmek gerekirse gerçekten muazzam parçaları olan biri. ve gerçekliğin soğuk balyozu ile ortaçağdaki bir demirci tezgahında döverek ısıtıyor kalplerimizi. trajik bir biçimde işleniyor bütün parçaları zihinlerimizin en karanlık ve kimsesiz köşelerine, kaldırımlarına.
  • işkencede ölmeyi yargılanıp ölmeye yeğleme sebebi, kimilerinin tahminine göre, mirasının soyunun devamına kalabilmesidir. büyücülerin malları devlete kaldığı için mantıklı geliyor. insanoğluna haklı bir dava ve biraz da cesaret verin, nasıl da türlü işkencelere göz yumabiliyor!
  • yukarıdaki yazarın da dediği gibi o dönem "refused to plead" durumunda yani savunma yapmayı reddetme durumunda witchcraft soruşturmalarında mal varlığınız korunuyordu. çünkü "refused to plead" durumunda olan bir kişinin yargılanması yapılamazdı. aslında ağırlıkla ezilerek öldürülme sonucu bir cezadan daha çok kişiyi konuşturmaya yönelik bir aksiyondu. bu sebeple de giles bey amca'nın mevcut ekonomik statüsü düşünüldüğünde niye konuşmadığı ve bu muameleye katlandığını anlayabiliyoruz.

    tanım: suçsuz olduğu halde suçlu çıkarılacağını bildiği için konuşmayan, konuşmadığı için tonlarca yük altında öldürülen, dönemin zengin çiftçilerinden biridir. salem'in amk.
  • "i'm armed to the teeth
    like a fucking animal
    like a fucking animal
    i ruin everything
    i get my bony hands on"

    "i wanna feel like i feel when i'm asleep"
  • spotify'da en çok dinleyicisinin olduğu şehir istanbuldur. bu kadar karamsar bir müzik tarzı için şaşırtıcı değil bence en çok dinleyicinin türkiye'den bir şehrin olması. insanımızda yaşama umudu bile kalmadı.
hesabın var mı? giriş yap