• "son duraklarda beklerdim, sonun olsaydı senin..
    neler verilmez ki yerim, yanın olsaydı senin..."
  • ozan emekçi'nin kayıp destanı

    mem nelere garkolmadı zîn'in ateşi için
    ferhad dağları delmedi mi şirin'in aşkı için
    kusur ise her saniye her yerde seni anmak
    mecnun az mı yemin etti leyla'nın başı için

    sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
    görkeminin zerresinden ağrı dağı küçülür
    gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
    aydan dökülürcesine kana kana içilir

    uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın
    artık geri dönüşü yok, âhımsın eyvâhımsın
    elâlem ne derse desin, hiç umurumda değil
    akibetine razıyım, sevabım, günahımsın

    sana, yine sana yandım nesimî'de dün gece
    gözlerinle yüzüleyim, bend olayım hallac'a
    öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanı2nda
    ha ben sana yollanmışım, ha muhammed mi'rac'a

    cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
    gözlerin, balyozu oldu içerimdeki örsün
    ruhumdaki fırtınalar merih'i usandırdı
    nuh'a haber eyleyin de, gelsin de tufan görsün

    yokluğuna dayanamam âhım arşı boyladı
    gölgeni nil'de görmüşler, piramidler söyledi
    hele bir bak şu sevdaya, kimler yanmış ben gibi
    dediği gibi yunus'un, gör beni aşk neyledi

    son duraklarda beklerdim, sonun olsaydı senin
    neler vermezdim ki yerim, yanın olsaydı senin
    çıkar kınından ne olur, kirpiklerinle bile
    çal sineme gözlerini, aşkına şah hüseyn'in

    harikalardan biriymiş diyorlar çin seddi'ne
    seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine
    ulu divan'a başvurdum, dönsün diye bağdat'tan
    ol sebepten ahvalimi arzettim bedreddin'e

    gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur
    aşklar ülkesi sarsılır, korkunç ihtilâl olur
    beklenmedik bir zamanda ölür isem sebebi
    beni eritip bitiren sevda-yı iclâl olur

    kahreden ateş bilinem, yananı sen olsaydın
    nal olurdum aşk atına, bineni sen olsaydın
    deseler ki şu kadehte ağu var, içen ölür
    bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın

    belki de hatırlanırım, arasın şimdi nerde
    iz'im deryada damladır, köyüm hatçepınar'da
    beni binboğa'da ara, beni dallıkavak'ta
    hangi evin bayrakla'ı yukardaysa, ben orda

    tanrılar yaratan zerdüşt serdarıdır aslımım
    mazdek, hürrem nişanıdır inancımın, neslimin
    dersimli seyyid rıza'ya ağır selamları var
    himmeti var, gayreti var horasanlı müslim'in

    seni tanrılara sunam, kerametin görünsün
    nazar eden kör yılandan beter olsun, sürünsün
    dağlar naz yapmaya aday, insafını bağışla
    bağışla ki, gözlerinde eşkıyalar barınsın

    söyler misin, anlar mısın ah çekerin suçu ne?
    bulutlardan damlar gibi düştüm girdab içine
    ay bulandı, güneş küstü, yıldızlar beklemede
    artık yolla gözlerini, yolla çin ü maçin'e

    titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
    son seslerin son demini balinalar bitirdi
    her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin
    bermuda'yı kamçılayıp atlantis'i batırdı

    toprak sudan, bülbül gülden, dost dosttan bulur deva
    dârâ'dan çok önce seni ağırlamış ninova
    benim ömrüm yanan roma, senin gözlerin neron
    örstte demir dövmededir demirci kawa

    melekler ipekyolu'nda aryalar'ı gözledi
    yeri göğe, ay'ı gün'e, seni bana sözledi
    ılık bir güz akşamıydı , yine senin yüzünden
    koçero, harran'a doğru atını mahmuzladı

    kirpiklerin yeni değmiş, kaşların fırik başak
    ay ışığı az geliyor, hadi gözlerini yak
    fesatların, hasretlerin eli kına görmesin
    terk-i cânân eylemeden, şahmaran'a danışak

    keşke gelmez olayıdı böyle bir hâl başıma
    temaşaya meraklılar, toplandı el başıma
    herkesin dilinde şarkı, elinde yârin eli
    artık yine sensiz, artık yalnızım, kül başıma

    en yorulmaz yolcsuyum, müptelası bu yolun
    ben zamanla boğuşayım, sen seyreyle sen salın
    kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni
    bir sensizlik yakar, bir de hasreti istanbul'un

    sen ey gönüller sahibi, ey yüzleri gök zemin
    ey deryalar şahanesi, sen ey gözleri kimin?
    düzgün baba hatırına munzurlar'a mihman ol
    mihman ol da, güneşlesin yaylaları dersim'in

    gözlerinin dokunduğu her mekân memleketim
    bakıver de uzamasın gurbetim, esaretim
    ahmet arif hasretinden prangalar eskitti
    beni böyle eskitense prangalı hasretim

    umutlarım menzilinden uzaklara atılmış
    iki cihan mucizesi ilâhlara katılmış
    en amansız gecelerde aynalar yine suskun
    perçemi yüzünü gizler, sanırsın ay tutulmuş

    imanım varsa kaşların, kirpiklerinse dinim
    muhammed kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm
    musa meşhur asasıyla, çarmıhı ile isa
    bütün hepsi senin olsun, seni gözlerin benim

    gördüklerim sensizliğin dayanılmaz göçüdür
    sıla gurbet, gurbet sıla, birbirinin içidir
    ne aradıni, ne de sordun, ben nerede neylerim
    kara fatma, karayılan senden şikayetçidir

    bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur
    tahir'i zühre'ye bahşet, zemmedenleri sustur
    sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar
    suya sudan köprü kurmak, yalnız sana mahsustur

    bazan kırmızı karanfil, zakkum mereti bazan
    sevmeyenleri şad edip, sevenlerini üzen
    ağlayanın güleninden misli misli fazladır
    "işte gidiyorum çeşmi siyahım" diyen ozan

    bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aş'lar
    ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar
    sana yanar, sana susar, sana acıkır sana
    ahlé haklar, kakailer ve mağrur kızılbaşlar

    meri keklik binboğa'dan çukurova'yı süzer
    yörüklere konuk olur, yaylalarını gezer
    al-osman'a diklenenler göv osman'a kul oldu
    avşar ellerinin hâli dadaloğlu'yu üzer

    sana sevdalıdır diye pir sultan asılırken
    kadılar bayram ettiler hızır' susulurken
    bilcümle taş kesildiler, sözde ıtır sevenler
    kirli sarı bir bıçakla nergisler kesilirken

    senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
    senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır
    yıllar gün misali geçti, asırlar ay misali
    herkes kendi âleminde, bu neyin eyvahıdır

    yüreğim atom yüklenir, sesini duyduğum an
    dört kitap çaresiz kalır, elaman aman aman
    başka biri yapar mıydı, eyyub'a sabır verdim
    ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman

    arzu'yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler
    on emri onbir eyleyip tur'a semah tutsunlar
    lutfeyle de eshabulkehf açsın kapılarını
    yediler'e yoldaş olup yedi asır uyusunlar

    güzelliklerin mimarı, cennetlerin ustası
    misk ü amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
    dört kapı, kırk makam mağdur, mecbur olsa da sana
    en çok zerdüşt yanar bir de zerdüşt'ün avesta'sı

    tay dağından kaf dağına bakışların gerilmiş
    nazların çekemiyor arabatlar yorulmuş
    yol bilenler, hâl bilenler sırrın sual etmişler
    nesimî, hallac-ı mansur, şah hatayi darılmış

    gel de dal tomura dursun, daha uzansın elim
    eşi, dostu, yârenleri gel de çağırsın dilim
    bir "he" desen, ben sırat'ı tez geçerim kırat'la
    körünoğlu vekilimdir, kiziroğlu kefilim

    ay ışığı bila destur rüyalarıma dalar
    kuşkularımı bağlamış, uykularımı yolar
    daha kuşlar uçamazken, nergisler açamazken
    bir sen vardın gülümseyen, bir sen, bir de inkalar

    gözlerinden uzak olmak insan beni bitirir
    gider de gelmez bilirim, yıllarımı götürür
    bir sonbahar yaprağı ol, dalıver küşüm çekme
    kızılırmak incitmeden, seni bana getirir

    ağuları yıllandırıp içirdin yudum yudum
    ahvalimi anlar diye baba uryan'a dedim
    karıncayı gözlerinin karasından vuran ben
    çok saldırdım, ruhumdaki seni öldüremedim

    yerim yurdum meçhul oldu, neredeyim şaşmışım
    kaf dağını turnaların kanadında aşmışım
    kanlılar kandan vazgeçer üçler-beşler aşkına
    sen de bir gün maraş'tan geç, ocağına düşmüşüm

    bana gözlerini gönder, sakın ha olmaz deme
    kime yanam dertlerimi, yalnızlığımı kime
    bir başıma kâbuslarla boğuşurken ansızın
    hayallerin şeref verdi dün akşam viraneme

    hicran son arefesinde, yolculuk var makbere
    siyabend'i öldürdüler xece ölmek üzere
    ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme
    ne o tanrı'ya minnet et, ne de dal tefekküre

    bulutlar yağmur yorgunu, ufuklar ateş yüklü
    bir damla ateşte derdim, sensizliklerim saklı
    yedi kıtaya dağılıp, elleri boş döndüler
    huma kuşu intizarda, turnalar ağlamaklı

    sana sunulmaya hazır gökkuşağı destimde
    emrine âmâde olmak, hayran olmak kastımda
    gözden ırak âlemlerde, yitik insanlar gibi
    ha ülkeler zaptedilmiş, ha gözlerin üstümde

    hal bilmeze yoldaş olmak, yola zulüm değil mi?
    cevreyleyip gönül kırmak, dile zulüm değil mi?
    ömründe bir defa bile gül koklamamışların
    bahçıvana saldırması, güle zulüm değil mi?

    mevsimlerin prensidir gözleri akdeniz'in
    aşikârdır huzurunda gizleri akdeniz'in
    damıtılıp lut gölüne bağışlansa suları
    leblerinde denizleşir, buzları akdeniz'in

    şarkılarını dokudum senle geçen her anın
    sebebi, katili olma yorgun, yaralı canın
    sen de anlamazsan beni, sen de gider gelmezsen
    şikayet ederim seni şah'ına pir sultan'ın

    sürmeleri yel götürür, gözlerine güneş çek
    yağmur yanak rengin yağsın, bulutlara kına ek
    lübnan yeniden kurulur, yine şenlenir beyrut
    ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek

    yeter çektiklerim yeter, benden beter olası
    yusuf'u kahretmedi mi, züleyha'nın çilesi
    yüzün suyun hürmetine binboğalar and içer
    ol diyarda vekilimdir diyarbekir kalesi

    karda kan damlası rengi, yüreklerde ölmezin
    ne hükmü var, ne kıymeti, gidip geri gelmezin
    dost fuzûlî, mest fuzûlî mayaları anlatmış
    sızıları zap suyunda siverekli yılmaz'ın

    bana renklerini uzat, uzat ellerimi tut
    tut ki gönüller şenlensin, tut ki yeşersin umut
    kervanlar yollara düştü, şam'dan darüsselam'dan
    doğuver de incinmesin, mahcup olmasın nemrut

    sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır
    bıçkın, kaçak hislerinde gece-gündüz bağlaşır
    bir elinde van gölü var, bir elinde urmiye
    damlasını sürgün etsen, nurhaklar'da çığlaşır

    duyar mısın ince memed, toroslardan seslenir
    ıki canlı hatçe'siyle doruklara yaslanır
    en onulmaz, en insafsız, en çaresiz ağrılar
    gözlerinin feri değse, iflah olur uslanır

    senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar
    hayallerim yola düştü, arandı dağlar-taşlar
    hayyam çorak yüreğime birkaç damla dem serpti
    periler cudi dağında izine rastlamışlar

    sen pervasız çığlıklar at, ben kahrolam ben üzgün
    sen kırklar'da demlenedur, ben beklemekten bezgin
    deryaların kucağında cem tutar semazenler
    düşlerim dağlar başında, düşlerim doludizgin

    seni dicle, beni fırat resmetmiş güneş yâ rab
    güneşin vekili ay'a, yıldızlar olmuş turab
    bizleri merak edenler ay'dan izin alsınlar
    bir başkadır yıldızlardan görünse şattülarab

    yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım
    çağları tedirgin etmiş, ömrünü saklayışım
    eyyub'un sabrı tükendi, tükenmiyor nedense
    ne senin gelmeyişlerin, ne benim bekleyişlerim

    gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim
    sam yelleri yenik düştü, sesinle çatıştırdım
    gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü
    serptim derin uykularda, kerem'i tutuşturdum

    dilek ağacına gittim, sesini bağlamışsın
    islaktı dallar yapraklar, hıçkırıp ağlamışsın
    karac'oğlan hayıflanır, hayyam duysa gücenir
    bulanık göl sularını şaraba yeğlemişsin

    düştüm dipsiz kuyuların en zifiri yerine
    sarkıt gözlerini durma, muhtaç oldum nârına
    semiramis haber salmış, zümrüdüanka ile
    davetliymişiz babil'in asma bahçeleri'ne

    sesi mavi, rengi esmer bu diyarda sazların
    geceleri parlamaktır töresi yıldızların
    dağlar uykulara daldı, okyanuslar uykuda
    beni sabahlara boğan, senin deli gözlerin

    teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır
    söyle, seni benden başka iyi kim tanır
    sevdalıların tarihi ızdıraba büründü
    seni arzu'lar kıskanır, seni aslı kıskanır

    yanarım âh çeker gibi çekerim nazlarını
    canını canıma değdir, tutuştur közlerimi
    bir bilsen, bir bilebilsen hallerim perperişan
    merhem ol yarelerime, gizleme yüzlerini

    dişlerimle savaşarak günbegün yordum seni
    hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni
    dediler ki, aradığın şaraba yoldaş oldu
    yanı başımda bekleyen hayyam'a sordum seni

    aşıkların sırdaşıdır dicle, gizemli akar
    sıti muradına erdi, botan seyrana çıkar
    körolası kinli beko, keyfinden dörtköşedir
    mem zin'i, zin mem'i yakar, tacdin evini yakar

    serbest, geceleri giyin, korkularını sıyır
    yudumla iki mest olasın, şarabı sudan ayır
    çöl su ister, lâl dil ister, gözlerini isterem
    vermeyenin iki yüzü, ben garibanı doyur

    haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin
    dudaklarını savur ki, hükmü kırılsın zehrin
    bir bakışın bir taburdur, gönder ordularını
    sana mecburiyeti var, yedi tepeli şehrin

    kudretinden sual olmaz, can verir can alırsın
    ya ömr ü saadetim, ya da azrail'im olursun
    mecnun'un yerini sordum, dediler allah bilir
    ben nerede ne olurum, onu da sen bilirsin

    bir yanımda yarasalar, işitir ağıtları
    halepçe'li bir çocuğa, taşıtır ağıtları
    küllerim ağrı'da çığdır, tüterim çığlık çığlık
    sivas'ta tutuşan ateş, kuşatır ağıtları

    gözlerimin beşiğinde rüyalarım sallanır
    zehri kana terk etseler, damarında ballanır
    gılgamış küçük asya'nın sensiz fotoğrafıdır
    yaşar kemal'in dilinde anadolu dillenir

    ben dostumu hak bilirim, hakk'ı bilir dost beni
    tanrıların sofrasına çağırır bir dest beni
    nesimi'nin derisinden sızan şarabı tattım
    damlasına dilim sürdüm, bir hoş etti, mest beni

    hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar
    zalim elinden savruldular riyakârla nadanlar
    aşkı şehvete boğduran ümmi nebi misali
    zulm ile serdar oldular nefse biat edenler

    hakkı sırda sır olanın sor kendisi necidir
    aklı mahrum, ruhu kanlı, her kelamı acıdır
    baba üryan yana yana der ki aman uzak dur
    gönül gözü görmeyenin allah'ı kıyıcıdır

    saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar
    düştüğü yeri yakar da sırlarımı tırmalar
    kör karanlık bir gecede cürmümeşrut dediler
    gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler

    gözlerinde, gözlerinde en çılgın uçurumlar
    atmacalar yuvalanmış, bıldırcınları kovar
    kabil, habil'e yapmadı senin yaptıklarını
    dur feryâd u isyân'ımı, duy artık havar... havar...

    gel de bülbüller kıskansın, gel de güller serpilsin
    gel de ahriman'lar yansın, gel de al'lar serpilsin
    izdıraplar diyarını baykuşlara hibe et
    gel de emekçi'yi güldür, gel de diller serpilsin...

    kaynak: nedir.net
  • sözleri epey ağırdır.

    (bkz: ha ben sana yollanmışım ha muhammed miraca)
    (bkz: nuh'a haber eyleyin de gelsinde tufan görsün)

    dinlenesi parçadır..ezgisi hoştur..
  • bence en can alıcı dörtlüğü su kısmıdır :

    umutların menzilinden uzaklara atılmış
    iki cihan mucizesi ilahlara katılmış
    en amansız gecelerde aynalar yine suskun
    perçemi yüzünü gizler sanırsın ay tutulmuş
  • telmihle bezenmiş emekçi güzelliği.

    saymayı denemiştim bir keresinde.
  • her okuyuşumda şattülarab'dan nil'e bir dünya gezdiren destan.

    aşağıdaki dizeleri ayrıca severim, ben geçer diye mi, bilemem...

    "cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
    gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün"
  • öyle bir destandır ki herkese ruh haline uygun dörtlük verir. benim favorim ise şudur;

    titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
    son seslerin son demini balinalar bitirdi
    her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin
    bermuda’yı kamçılayıp atlantis’i batırdı

    nasıl yazdın sen bunları hocam? hangi aşk yazdırdı böyle?
  • ozan emekçi'nin resmi web sitesinde mustafa demir'le yapılmış bir söyleşide emekçi'nin "ilk baskıda 77 dörtlük idi, şimdi 83. belki de artar. halk şiiri ile divan şiirinin birbirlerine olanca alçakgönüllülükle sabır ikram ettiği bir dünyadır feryad û isyan." şeklinde bir ifadesi var.

    '98'deki ilk baskıya göre 77 kıta tamamdı. söyleşiye göre de eklenen kıtalardan biri tamam oldu.

    --- spoiler ---
    senin yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur
    en son yolcun ben olayım, bekle biraz gitme dur
    beni istanbul’a götür ya da istanbul getir
    dokununca nazım’ın ellerini yakan vapur
    --- spoiler ---

    şimdi sorunum şu: bildiğim ve birkaç senedir bakındığım kadarıyla anladığım kitabın yeni baskısının olmaması. diğer 5 kıtayı istiyorum; kimden olduğunu bilmeden.

    gelelim diğer mevzuya... sahibi destan için der ki mustafa demir'e;
    "aşırı mütevazı olmaksızın, feryad û isyan'ın son yılların en güzel örneklerinden biri olduğunu söylemek isterim. dili, senin güzel tanımınla 'diri ve duru'dur. imge sınırsız yer ve zamanda ve sınırsız karakterde vardır bu destanda. bu tarihi filmde herkes başrol oyuncusudur. bütün aşk ehli insanlığa feryad û isyan'ı okumalarını öneririm. başka ne diyeyim, bir şiiri en iyi kendisi anlatır..."*
  • yılmaz erdoğan'ın seslendirmesi gereken onlarca kıtalık destan. en çok onun sesine yakışır herhalde.
hesabın var mı? giriş yap