• fatima mernissi. faslı gazeteci. müslüman feminist. müslüman dediysek, kültürel olarak; peçenin ötesi diye çevrildi galiba (the veil and the male elite) adlı eserinde dehşetengiz bir put kırıcılığa girişir. sonra, o kadar zemin değiştirici olmayan yaşlılık kitabında, haremdeki gençkızlığını anlatır. 1940 senesinde başlayan. aslında mistisize edilen doğu haremini deşifre ederken, yokmuş gibi davranılan batı haremi için devam eder putkırıcılığına "harem denince hep doğu akla geldi. hiç batı’nın haremleri anlatılmadı, resmedilmedi. faslı yazar fatıma mernissi harem tartışmalarına yeni bir boyut getiriyor ve kadınların sürekli güzel kalmak zorunda oldukları batı haremini tartışmaya açıyor. mernissi’ye göre kadını zamana hapseden batı, mekana hapseden doğu’dan çok daha acımasız ve katı bir tavır sergiliyor."* demek kültürel müslümanlık da belli bir sorumluluk getiriyor...

    *http://www.geocities.com/…yayadogru/makgulharem.htm
  • '' beyond the veil: male female dynamics in a modern muslim society'' isimli bir kitabı da bulunmaktadır.
  • dreams of trespass tales of a harem girlhood isimli anı kitabını geçen sene sevgili hocam tanfer emin tunç'un cinsiyet çalışmaları* dersinde okuduğum ve su gibi bitirdiğim faslı feminist, araştırmacı yazar.
  • (bkz: dreams of trespass tales of a harem girlhood) yarı-otobiyografi kitabı ile kendisini keşfettiğim muhteşem müslüman feminist yazar. kendisinin çocukluğunu baz alarak, 1940 ve 1950’lerdeki harem yapısını, kadınların bakış açısını, ve zannettiğimizin aksine o dönemlerde müslüman ülkelerde de feminist bakış açısının oluşmaya başladığını bize mükemmel bir dille açıklıyor.

    müslüman kadınlar da sorgular. onlar da özgürlükleri için savaşır. evet, bu batı’daki kadar kolay değildir. hiç değildir hem de. o yüzden, çok daha takdir edilesidir aslında.

    batı’dan ziyade, biraz da doğu’daki kadınların, özellikle de 1940-1950’lerdeki harem kadınlarının hayatlarını detaylı bir şekilde okumak isteyenler için harika bir kitaptır. farklı harem yapılarını anlatırken, aslında bunun batı kaynaklarındaki gibi olmadığını gösterir bize.

    “happiness, she would explain, was when a person felt good, light, creative, content, loving and loved, and free. an unhappy person felt as if there were barriers crushing her desires and the talents she had inside. a happy woman was one who could exercise all kinds of rights, from the right to move to the right to create, compete, and challenge, and at the same time could be loved for doing so. part of happiness was to be loved by a man who enjoyed your strength and was proud of your talents. happiness was also about the right to privacy, the right to retreat from the company of others and plunge into contemplative solitude. or sit by yourself doing nothing for a whole day, and not give excuses or feel guilty about it either. happiness was to be with loved ones, and yet still feel that you existed as a separate being, that ou were not just there to make them happy. happiness was when there was a balance between what you gave and what you took.“

    “ there are many ways to be beautiful. fighting, swearing, and ignoring tradition could make a women irresistible.”
  • türk kanunu medenisinin kabulünün 95. yılında adını anmak istediğim, 1940-2015 yılları arasında yaşamış faslı feminist yazar.

    yirminci yüzyılın önde gelen ressamlarından henri matisse (1869-1954) adlı oryantalist sanatçının türk kadınlarını "cinsel zevk verici, duygusuz ve itaatkar" biçimde resmettiği türk odalıkları resimlerine karşı mernissi kendi başına büyük savaş vermiştir.

    fatma mernissi'nin amacı, batı'nın hayal gücünde varlığını sürdüren harem hakkındaki hakikati ortaya çıkarmaktı. matisse'in tablolarının yapıldığı tarihlere baktı, karşılaştırdı ve kanıtladı; o tarihlerde (kabaca 1920-1930'lu yıllar) artık harem yoktu.

    fatma mernissi'nin gururla örnek verdiği ülke atatürk'ün kurucusu olduğu modern türkiye cumhuriyeti idi.

    türk medeni kanunu yürürlükteydi (1926 yılının 17 şubat'ında kabul edildi, 4 ekim'inde yürürlüğe konuldu).

    türk kadınları vatandaşlık haklarına sahiptiler: universiteye ve parlamentoya giriyor, boşanabiliyor ve peçelerini söküp atıyorlardı.

    yani, ailede kadın-erkek eşitliği sağlanmıştı.

    yani, evlilikte resmi nikah zorunluluğu getirilmişti.

    yani, tek eşle evlilik esası getirilmişti.

    yani, kadınlara, istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanınmıştı.

    yani, mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek artık eşitti.

    sonra, seçme ve seçilme hakkı getirildi.

    özetle kadınlar hapishanesi olan harem türkiye'de yasaklanmıştı. ama avrupalıların hayal gücünde varlığını sürdürüyordu. gündüzleri tekeşli, rüyalarındaysa çokeşli olan erdemli beyefendilerin, aptal ve dilsiz dişilerin zindancı erkeğe zevk vermekten çok mutlu göründükleri bu egzotik cennete serbest giriş kartları vardı. herhangi bir sıradan bürokrat, gözlerini kapar kapamaz, göbek dansı yaparken sahibi ve efendisiyle bir gece geçirebilmek için ona yalvaran bir sürü çıplak kadının okşadığı kudretli bir halifeye dönüşüyordu.

    dipnot: matisse'in, nice kentinde 1942'de yaptığı siyah koltuktaki odalık adlı tablosuna ii. abdülhamit'in torunu nermin sultan'ın modellik yapmış olması da tarihin bir cilvesi olarak kayıtlara geçmiştir.

    kaynaklar:

    kaynak 1

    kaynak 2

    (bkz: eduardo galeano) - aynalar
hesabın var mı? giriş yap