• istanbul'da bostancı-pendik arasında (24 km), bostancı-caddebostan arasında (5 km), küçükçekmece'de (5 km) ve florya sahilinde (3.5 km) bulunan yollar. toplam uzunluğunun 630 km'ye çıkarılması planlanıyor. aynı zamanda çevre ve orman bakanı veysel eroğlu'nun mecliste, en uzun bisiklet yolunu yapan ilk 3 belediyeye maddi destek vereceklerini açıklamasıyla tüm türkiye'de yavaş yavaş da olsa artacak olan yollar. tabi ki yapılan yolların bir kısmı çok göstermelik gibi duruyor ve ayrıca insanların bu yolların kullanımıyla ilgili bilinçlenmesi de şart, ama ilk etapta ortada yolun olması gerekiyor.
  • insanların inatla, hatta kasten yürüdükleri yoldur. karşı tarafı uyardığınızda her türlü hakareti işitebilmek de mümkün. eğer bir yol bisikletcisi ya da hobi kullanıcısı değilseniz vurun kendinizi ormana, araziye.
  • sahile bilimum yiyecekle gelip, bu yol üzerinde kedi köpek besleyen insanlara akıl fikir verilmesi gerekmektedir. zira birgün kediyle birlikte iyilik sever insanların üstünden geçmek zorunda kalacağım. bu yoldan başka amaçlarla yürüyen hayvanları saymıyorum tabi.
  • izmir'de bostanlı-mavişehir ve izmir doğal yaşam parkı arasında 21 km'lik beton asfalt bisiklet yolu bulunmaktadır. ancak ülkemizde sayısı zaten nadir olan bisiklet yollarının hemen hepsinde şahit olacağımız gibi buradada yayaların neredeyse her 100 metrede bir yerleştirilmiş olan bisiklet yolu levhalarına inatla bu yolu kullandıklarını görebilirsiniz. bunun dışında milyon dollarlar harcanıp yapılan izmir doğal yaşam parkında bisiklet parkı maalesef bulunmamaktadır.
  • yapımı gayet kolaydır: yolun kenarına, olmadı döt kadar kaldırımın tam ortasına mavi bir şerit çekiyorsunuz, karşıdan karşıya geçiş yerlerine de bir bisiklet çiziyorsunuz, bisiklet yolunuz hazır. kocaeli'nde böyle en azından. ben de zor bir şey sanırdım.
  • karşınızdaki insanın medeni olup olmadığını anlamak için en güzel yoldur.

    bunun için sadece bir adet bisiklete ihtiyacınız var. bisiklete binin. ve ortalama bir hızda herhangi bir bisiklet yolunda, bisikleti sürmeye başlayın. başka ülkelerde nasıldır bilmem ama, türkiye'de bisiklet yolu denen şeye biraz yabancı bir toplum olduğumuzdan yolunuza bütün bir yolu kaplayacak şekilde ve ortalama saatte 0,1 km hızla yan yana yürüyen insanlar çıkacaktır. onlara denk geldiğinizde bisikletin zili varsa zili çalın, olmadı ''pardooooon!'' diye bağırın. önce duymayacaklardır. daha fazla bağırın. gerekirse ''heyooooo! hüüoooop! aaaaaa!'' gibi sesler çıkarın. evet! sonunda kendinizi farkettirmeyi başardınız ama bütün o hızınız ve enerjiniz bir anda eridi gitti tabi. bu noktada insanlar size sanki yanlış yapan sizmişsiniz gibi ters ters bakacaklardır. hani bi ''tepemize çıksaydın bari hayvan!'' der gibi. güzel!

    işte tam burada gayet sakin bir şekilde deyin ki: ''pardon, ama bisiklet yolundasınız.''

    karşınızdaki insan bir anda ''aa! evet. pardon.'' vs deyip edebiyle kenara çekilirse işte o dalgın ama medeni bir insandır. ama yok, hala bik bik kafa sikmeye devam ederse medeniyetten nasibini almamıştır. derhal götünün kenarından sıyırmak suretiyle pedala basın gidin. karşınızda tekerleği icat eden adamdan bile medeniyetsiz bir insan var. varın gerisini siz düşünün.
  • binlerce öğrencinin yaşadığı odtü kampüsünde yoktur.
  • ankara'da 350 adlı bisiklet grubunun düzenlediği kendi bisiklet yolumuzu açalım eyleminin videosundan videonun eylemine
  • ülkenin dört bir yanı bisiklet yolları ile örülse de verimli bir şekilde kullanılabileceğine inanmadığım uygarlık göstergesidir. inanmıyorum çünkü izmir'de olan bisiklet yolları üzerinde, bisikletten çok yaya var arkadaş. tek sıra halinde dizilerek yürüseler, yine bir şekilde hoşgörülü davranacağım ama kol kola girip tüm yolu kapatıyor adamlar.
    örnek olarak; herhangi bir bölgesinde bisiklet yolu olmayan bornova'dan yola çıkıyorum diyelim. amacım balçova termal'e ulaşıp bisikletin hakkını vereceğim bir parkurda dolaşmak olsun. normal bir insan evladı olarak; trafikle çok fazla uğraşmamak adına bayraklı üzerinden meles deltası'na ulaşıp, köprüyü geçerek kordon'a gidebileceğim bir güzergah çiziyorum kendime. sahile kadar her şey güzel giderken, kordon'da işler sarpa sarıyor. ellerinde çiğdem poşetleri ile dolaşan aileler mi istersin, birbiri ile cilveleşen sevgililer mi? hepsi bisiklet yolu üzerinde. gerçi kordon boyu için bu söylenenler çok büyük bir sorun oluşturmayabilir. zira herkese yetecek kadar alan var bir şekilde. nasıl olsa yayalar için ayrılan bölümler boş olduğundan, pasaport'a kadar ulaşabiliyorsunuz hızınızı kesmeden.
    esas işkence pasaport'ta başlıyor. çünkü buradaki bisiklet yolu kaldırım ile bitişik durumda. ayrıca mekanda sadece yayalar değil, sahil boyunca dizilmiş kafelerin masaları ve çalışanları da var. (buradaki kahveler kaldırılsın demiyorum tabii. pasaport'u pasaport yapanlar onlardır çünkü.) yol üzerindeki çeşitlilik nedeniyle yaya aktiviteleri de değişiyor haliyle. artık sadece yürümek yerine, fotoğraf çektirmek, esnafla konuşmak gibi ekstra engelleyici eylemlerde bulunuyorlar.
    tüm bu söylediklerimi bisiklet yolları için genellememek lazım. zira tartan pistlerde de aheste aheste yürüyen ve spor yapmak isteyenlere engel olan insanlar görüyorum. en büyük özelliğimiz bu herhalde: bir şeyi amacının dışında kullanmak.
hesabın var mı? giriş yap