• onun, bunun, gavurun tatil köylerinden farkı, ülkenin kolluk kuvvetlerine ait olmasıdır, evet. kolunuzdan tutup yaka paça dışarı atanlar öğretmen evi garsonu değil (ki kim diyor buralara girilemiyor diye onu da anlamıyorum), bildiğin silahlı er. yani vatan sathının korunması için verdiğin vergilerinle alınan silah, halk plaja akın etmesin diye kullanılıyor.

    eleştiri modasını falan bilemem ama durumun absürtlüğü ortada.

    tashih: başlığın başa kalması hadisesini anlayamamakla beraber, hazine arazisine yapılmış, zorunlu askerler ile istihdam edilen, işletme gideri olmayan, hiyerarşik yapıda işleyen ve servis veren, asker ile ilişkisi olmayan sivillerin giremediği tatil köyleridir.
  • muhtar olabilmek için albaylık rütbesi ön koşuldur.
  • orduevleri türkiye'nin dört bir yanında, 2 yılda bir tayinle rotasyona tabi olan tsk personeli ve ailelerine, gittikleri her şehirde yerleşim ve lojman problemlerini çözene kadar barınma imkanı sağlamak için + ücra yerlere giden subay ve astsubayların güvenli bir ortamda geceleyebilmeleri amacıyla var olmuşlardır. 2000'li yılların perspektifi ile bakıldığı zaman bile hala bazı şehirlerde orduevleri vazgeçilmezdir. olaya bir de 1950'lerin bakış açısı ile yaklaşırsanız, memlekette otel mi vardı ?

    askeri tatil köyleri ise yine turizm adına özel sektörün varolmadığı yıllarda personele bir bonus mantığı ile kurulan yerlerdi, şimdi o kadar ucuz olmasa da memlekette çok ucuz ve güzel tatil imkanları mevcuttur. devam ettirilmelerinde fazla bir mantık yoktur. tek istisnası emekli personelin faydalanması için bir kaç tanesi açık tutulabilir. neticede taş üstünde taş yokken dere tepe gezip yıpranan kuşaktır onlar.
  • kıskanılmaması,eleştirilmemesi gereken, askerlerin hak ettigi tatil yerleridir. türkiye'nin her köşesinde her ortamda çalışan ve yılda 10 gün tatil yapan,dışarıda 5 gün tatil yapmaya kalksa, bütçesi altüst olacak askerlerin konaklama yeridir. ancak asıl önemli olan,askerlerin memleketin en güzel yerlerini kapması değil; terk edilmiş,ücra köşelerdeki yerleri, askeriyenin en güzel yer haline getirdiğidir.
  • elestirilmesinin nedeni askerlerin tatil haklari olmamasi degildir. tabi ki de her devlet calisani halktan alinan vergilerden maaslarini aldiklari icin bir nevi her memur halkin vergisiyle tatil yapiyordur. elestirilmesi gereken bu tesislere yapilan harcamalar, vatani gorevini tesislerde tatil yapan rutbelilerin rahat etmelerini saglayarak yerine getiren binlerce gencin olmasidir. ilaveten, buralarin halka kapali olmasi da isin tuzu biberidir.

    kamp icerisindeki tepeye konuslanmis muhtesem manzarali havuzuyla gelsin: (bkz: bodrum askeri kampı)

    sadece elestirmis olmakla kalmayalim cozum de sunalim:
    1- tesisler halka acilsin.
    2- zaten istihdam ihtiyaci olan ulkede tesislerde zorunlu askerlik yapanlar calistirilmasin, buralarda herkes duzgunce sigortasiyla maasiyla calissin.
    3- turizm bolgelerinde turistleri tedirgin edecek sekilde zirt pirt askeri araclar (helikopter, ucak, araba) kullanilmasin. illa kullanmalari gerekiyorsa pembeye falan boyasinlar "turkiye tehlikeli bir ulke" dusuncesi gelmesin canim turistlerin aklina.

    son olarak yabancilara koylara tatil koylerine giremiyoruz diye laf edenlerin cok ilgimi cektigini soyleyebilirim. istanbulda bogazda yali sahibi olanlar japonlar; bodrum'a gelip kumsallari cevirerek istedigini iceri alan, iceri aldigindan tonlarca para isteyenler de eskimolar zaten.
  • öğretmenevi, karayolları ve kızılay'ın tatil tesislerinden farklı olarak garson, komi, gitarist vs kadrolarında ücretli işçi değil köle çalıştırırlar. sahil kenarına kurulmuş bilimum tesisten farkı da bu sebepten tezahür eder. bu gözden kaçmış sanırım. biz ne güzel ucuz yer, gitmesin mi askerler kısmında kalmışız.

    kendi iradesi dışında zorla bir yere getirilmiş, işinin karşılığında ücret almayan, hem de silah zoruyla çalıştırılan insanlar diyorum. köle değil midir bu?

    ne zaman ki benim kardeşimi kendi isteği dışında, yani zorla alıp bir yerde boğaz tokluğuna garson yapmaktan vazgeçerler, o zaman "askeri tatil köyü aynı ziraat bankası tatil köyü gibidir" deriz. ziraat bankası her sene çalışanlarından 200 adedini tatil köylerine silah zoruyla yollayıp, para mara vermeden aylarca çalıştırırsa o zaman da askeri tesis ile ziraat bankasını karşılaştırabiliriz mesela. olur mu?

    hayır sorsan, neden aldın kardeşimi diye, cevap da hazır: "askerlik zorunlu olmasın diyorsun ama ya düşmanlar ülke geçirirse ülkeyi. çok mühim senin kardeşinin bu garsonluğu. dün servis ettiği tavuk şiş olmasa gittiydi antalya elimizden."

    ben yazayıım şimdiden, zahmet olmasın:
    vay hainler, bu memleketin yiğit evlatlarının yaz kamplarında bevdava komi olarak hizmet görmesine karşı çıkan kansızlar! oyununuzu farkındayız. sizin derdiniz ücretli sigortalı garson istihdam etmek suretiyle ordumuzu yıkmak. maksadınız ülkeyi bölmek.
  • askeri tatil köylerinin benzerlerinin her kamu/memur meslek grubu için mevcut olduğunu iddia etmek, sayı ve kalite açısından eşitsizliğe bakılırsa kuyruklu yalandır. kamuda görevli maaşlı emniyet mensubu sayısı muvazzaf subay sayısından fazladır, öğretmen sayısı defalarca kat daha fazladır. ama öğretmen tatil köyü diye bir şey varsa bunun konumu kapasitesi ortalama bir öğretmenin hayatı boyunca bundan faydalanma ihtimalini bir subayla karşılaştırmak insan izanına aklına hakaret olur. ben polis çocuğuyum polis tatil köyü diye bir şey duymadım. aile olarak hayatımız boyunca böyle bir tatil yapmadık. giden tanıdık vs. bir polis ailesi de görmedik. varsa eğer, sayı/kapasite olarak askeriyeninkilere "gerçek" oranın bine bir gibi bir değer olduğunu tahmin ediyorum. her subay ailesi isterse yazın askeri tatil köylerinde tatil yapabilir. bunda da torpil döner, güzel dönemler, mekanlar rütbe ve ilişkisi kuvvetli subaylara nasip olur, aynı hiyerarşi tatilde de sürer. aslında sivil zihniyetdeki biri için askeri tatil köyü ne kadar lüks ucuz ve güzel bir konumda olursa olsun azap gibi de gelebilir. konu dağıldı ama sonuçta askeriye ülkede en güzel yerleri koyları bir güzel uhdesine almıştır. bunun rahatsız edici olması normaldir. bu rahatsızlığın bileşenleri ayrı bir entry konusu olmalıdır.
  • zorunlu askerliğe laf söylemek için değil "e ne farkı var askerin dinlenme tesisiyle ziraat bankası tesisinin" çarpıtmasına karşı çıkmak için "zorunlu askerlik" konusuna değinmeden tartışamayacağımız bir konudur. yani hem "fark yok" denilsin hem de farkı gösterene "sen neden bu farklardan bahsediyorsun" mu denilsin? şaka mıyız?

    neyse mevzu şu:

    zorunlu askerlik ne yazık ki ordu tesisileri konusunda tartışırken konuşmak zorunda olduğumuz bir konu. zira bu mekanların ucuz olmasının sebeplerinden biri içindeki işçilerin maaşsız sigortasız çalışıyor olması. ne yapalım, yok mu sayalım bu faktörü?

    zira benden duymuş olmayın ama hem bedava adam çalıştırıp, hem de " tesisler ucuz e subaylar da gidiyor tabii. nesine laf ediyorsunuz" dediğiniz zaman sorarlar adama "nedir cicim o ucuzluğun sebebi? o işçilerin maliyetini kıstığından ucuz olmasın" diye. biz de sorduk işte.
    onu diyorum.
  • askeri tatil köyü kavramını; kamu arazisinin kamu personeli için ücretsiz, maliyeti altına, maliyetine hizmet vermek için kullanılmasını meselesini hiç sorgulamadan; bunun kamu personeli içinde eşitsiz bir şekilde yapıldığını söyleyerek eleştirebiliriz. yani askeri tatil köyü; hizmet kalitesi kurulduğu koylar vs.ler, harcanan para, askerleri ücretsiz iş gücü olarak (çok önemli bir maliyet kalemi/sübvansiyon) kullanması nedeniyle diğer kamu personelinin aldığı tatil hizmetine göre son derece eşitsiz şekilde ayrıcalıklıdır. bu askeriyenin, askeri bürokrasinin ülke içindeki önemli çıkar gruplarından biri olduğuna dair bir gösterge olarak kullanılabilir. hadi öğretmen polis askere göre daha alt düzey insan topluluğu, her şeyin bir şeyi var, her şey eşit dağılmasın; ama misal sağlık bakanlığının devlet memuru bir doktora verdiği parayı ve bir doktorun mesleki önemi statüsünü ve doktorlara kamunun sunduğu beleş tatil tatil köyü imkanını göz önüne alırsak, bu "her şeyin bir şeyi var"daki şeyin askeriyenin elindeki silah ve siyasi yapı içindeki mütehakkim konum olduğunu anlarız.
  • yıllar içinde memlekette askeri bölgeleri tanımak kolaylaştı.. güzel bir yöre otel, han, hamam yapımı, para, pul için talan edilmediyse muhtemelen askeri bölgedir.. meraklısı değilim tabi ki, hatta çok acı.. para için ciğerini, tarihini, göz zevkini satan bir millet.. bunu engelleyen tek şey akıl, vicdan değil asker.. fakat istanbul boğazına her gün biraz daha bıçak gibi dayanan iğrenç yapıları gördükçe düşünürüm daha çok yer askeri bölge olsa nasıl olurdu diye..
hesabın var mı? giriş yap