• asl olarak akp'nin değil imf ve dünya bankasının kendi boyunduruğundaki ülkelere uyguladığı sağlık politikasının türkiye yansısıdır. akp sadece komutları uygulamaktadır.
  • akp hükümetinin üç yıllık icraatının en temel ayaklarından olan saglikta donusum projesidir buda iflas etmiştir. 2006 yılı bütçesi türkiye’de sağlık ortamının önümüzdeki dönemde nasıl bir sağlıksızlık içine gireceğini belgelemektedir. once ozel hastanelerin kapısını tum kişilere actik diye ovunurken simdide ozel hastanelere gidenleri devlet hastanelerine nasıl yonlendircez diye cesitli formuller aramaktadır.

    universite kurulusu olan saglık kurulusları ile arasıdaki baglantıyı genelk politikalari icerisindeki sorunlara yansıtmıs ve universite hastanelerine cesitli zorluklar cıkararak hem ordan yararlanan hastaları magdur etmiş hemde ozel hastanelere verilen imtiyazları gostermeyerek buralari zor durumda bırakmıslardır.

    enteresan filkirler de uretmektedir mesela kamu hastanelerinden yıllık olarak alınacak sağlık hizmetine de limit getirilmesi planlanmaktadır. bundan sonra bu ülkede yaşayan insanlar hükümetin planladığı kadar hastalanacaktır.
    bir diyeride ayaktan hasta paket uygulaması vaka basina odeme yani siz sosyal guvencenizle bi hastaneye ayakbastınızda kurumun hastaneye odeyecegi fiat belli olmaktadır buda size yapılacak tetkiklerde asgari olmasina neden olacak ....

    bide muthis bi bulus olan genel sağlık sigortası (gss) vardır hukumetin

    akp hükümeti, araç kaza sigortası ve kaskoculuk fikrini, insan içinde kullanılabilir olduğunu göstermek için gss adı altında “sağlık kaskosu“ yasası çıkartmakta. bu “sağlık kaskosu“ tasarısına göre “hepimizin kaskosu“ olacak. sağlık kaskosuna sahip herkes hastalıklara ve kazaya karşı sağlık hizmetlerinden yararlanmak için %12,5 prim ödemek zorunda. sağlık kaskosu ile araç kaskosu arasında fazla bir fark yok. araçlarda primler modeline, yaşına ve motor gücüne göre değişmektedir. vatandaşın sağlık kaskosuda büttçesine, yani gelirine göre olacaktır. araçla ve vatandaşın kaskosunun ortak noktası para veren hizmet alır. sağlık kaskosuna göre prim ödemeyen sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaktır(sosyalk bi ulkedeyiz yaa). sağlık kasko tarifleri araç kaskolarına göre ucuz görünmekle beraber hiçte öyle değil. sağlık kasko (gss) priminin alt sınırı aylık 488 ytl'nin % 12.5'i, üst sınır 3.176ytl'nin %12.5'i, olarak düşünülmüş. yani parası olan daha iyi hizmet, parası olmayan milyonların durumu ise taslakta tam olarak netliğe kavuşmamıştır.
  • eğitim politikasıyla bazı paralellikler sergilemektedir: ülkede seçim kararının alınmasının ardından sağlık eğitimi genel müdürlüğü, sağlık meslek standartları dairesi başkanlığı'na akp artvin milletvekili orhan yıldız'ın ebe olan eşi güler yıldız atandı. (bkz: http://www.milliyet.com.tr/…/05/11/son/sonsiy05.asp)

    bu arada, sağlık eğitimi, lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde programları bulunan bir bilim dalıdır.
  • sağlik ve sosyal hizmet emekçileri sendikasi (ses),türk tabipleri birliği (ttb) devrimci sağlik işçileri sendikasi (dev-sağlik-iş)'e göre sağlığı kaosa iten politika. üç örgütün ortaklaşa yaptığı basın açıklaması:

    <akp giderayak sağliği kaosa itiyor>
    bilindiği gibi akp hükümeti dört buçuk yıldır temel mantığı sağlık hizmetlerini piyasalaştırmak olan 'sağlıkta dönüşüm programı'nı uygulamaya çalışıyor. devletin sağlık hizmeti sunumundan çekilerek sadece denetleyen ve politika üreten olması, sağlık hizmetlerinin piyasa tarafından sunulması anlamına gelen birçok düzenleme bu dönemde gündeme geldi. bunlardan bazıları bizlerin çabaları ve hukuki engeller dolayısıyla hayata geçemezken bazıları ise gerçekleşti. ancak genel seçimlere kısa bir süre kaldığı şu günlerde akp hükümeti'nin kendi ilan ettiği programını da bir tarafa bıraktığı, popülist bir anlayışla bazı düzenlemelere girdiği, sağlık ortamını bütünüyle kaotik bir hale çevirerek 'pazar'ı genişletmeye çalıştığı görülmektedir.

    <taşeronlaştirma sağliğa zararlidir>
    1.6.2007 tarihinde kabul edilen 'kamu ihale kanunu ve kamu ihale sözleşmeleri kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun"un ek 2. maddesinde "sağlık hizmeti sunan idareler bu kanunda öngörülen temel ihale usullerini uygulamak kaydıyla sürekli biçimde ihtiyaç duydukları mal ve hizmet alımlarına ilişkin çerçeve sözleşmeler yapabilir ve bu çerçeve sözleşmelere istinaden alım ihaleleri düzenleyebilir' denmektedir. bu yasa, konuyla ilgili ayrıntılı dosyamız kendisine iletilmiş olmasına rağmen ne yazık ki çok kısa bir süre içerisinde sayın cumhurbaşkanı tarafından da onaylanmıştır. günümüzde kamu sağlık kurumlarında destek hizmetlerinin neredeyse tamamı taşeron şirketler eliyle verilmektedir. ancak bu düzenleme ile sağlık hizmetleri de hizmet satın alımı yolu ile gördürülebilecektir. geçtiğimiz dönem yönetmelik olarak düzenlenen ve ses tarafından açılan dava sonucu danıştay tarafından iptal edilen hizmet satın alımları bu kez yasa haline getirilmektedir. yapılmaya çalışılan sağlık hizmetinin parçalara ayrılarak özelden hizmet alımı biçiminde piyasaya devridir. bu durum aynı hastane içerisinde farklı taşeron şirketlerce sunulan sağlık hizmetinin bütünlüğünü ve niteliğini bozacaktır.

    <sağlikta yap işlet devret>
    'sağlık bakanlığı'nın teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasına dair kanun' tbmm'nin dönem çalışmalarını tamamladığı gün olan 3.6.2007 tarihinde yasalaştı. bu düzenlemeye göre sağlık bakanlığı 'kamu özel ortaklığı daire başkanlığı' kurmaktadır. yap işlet devret modelinin sağlık alanında uygulanmasının önünü açan bu yasa ile birlikte kamu hizmetinin özel hizmetten en temel ayrımı olan, kamu hizmetinin kamu güvencesine sahip kamu görevlilerince ve kâr aranmaksızın sunulması anlayışı ortadan kaldırılmaktadır. bu durum beraberinde bazı soruları akla getirmektedir:

    * sağlık bakanlığı'nca tahsis edilen arsalara özel sektörce inşa edilen hastanelerin kiralanması yoluna gidileceğine göre, kazanç beklentisi olmaksızın bu işe soyunacak özel girişimci nereden bulunacaktır?
    * şimdiye dek kamu tarafından sunulan hizmete kâr payı eklenecek ve hizmet pahalılaşacaktır, bunun faturasının da vatandaştan toplanan primlerle oluşturulan sosyal güvenlik kurumu'nca ödeneceği göz önüne alındığında kamunun bu işten yararı ne olacaktır?
    * sağlık bakanı siyasi bir partiye mensup olduğuna göre, bakanlığın hizmeti kiralayacağı, kesimlerin kendi yandaşları olacağını tahmin etmek, bugüne kadarki akp uygulamalarına bakarak, güç değildir. siyasi tercihleri bilinen akp hangi gruplara rant aktarmayı düşünmektedir? yeni ali dibo'larmı yaratılacaktır?
    * kamu kurumu olmayan bu yerlerin denetimi hangi kurallar esasına göre yapılacaktır? bakanlıkça kiralanan tesislerde çalışanların statüsü ne olacaktır? kamu görevlilerinin uymakla yükümlü olduğu 657 sayılı yasada geçen kurallar ve haklar bu işletmelerde çalışacak olanlar içinde geçerli olacak mıdır?

    sağlık bakanlığı bu uygulama ile sağlık hizmetlerine genel bütçeden pay ayırmak istemediğini, sağlık hizmet sunumunu bütünüyle özel sektöre devretmek istediğini göstermektedir. aynı yasa'nın ek 7. maddesinde ise yurt dışında görevlendirilecek sağlık personeline gündelik verilmeyeceği belirtilmektedir. bu düzenleme hukuka uygun olmadığı gibi bu günlerde gündeme gelmiş olması da manidardır.

    <maliye ve sosyal güvenlik kurumu'ndan sağlikta kaos tebliğleri>
    maliye bakanlığı'nın hazırladığı "tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliği" ve sosyal güvenlik kurumu'nca hazırlanan 'sağlık uygulama tebliği' 15 haziran 2007'den itibaren yürürlüğe girecek. bu tebliğlerin hazırlanması aşamasında ttb tarafından hazırlanan raporlar maliye, sağlık bakanlığı ve sosyal güvenlik kurumu yetkililerine sunulmuş, müsteşar düzeyinde katılımın sağlandığı uzun toplantılar gerçekleştirilmiştir. ancak görüşlerimizin temel noktalarda dikkate alınmadığını üzülerek gördük. bu genelgelerin getirdiklerine kısaca bakılacak olunursa:

    * sevk zinciri bütünüyle ortadan kaldırılmaktadır. emekli sandığı mensuplarının üniversite hastanelerine doğrudan müracaat hakkı olduğu ileri sürülerek ssk ve bağ-kur'lular için de aynı uygulama getirilmekte ve bu düzenleme hekim seçme özgürlüğü olarak sunulmaktadır. basamaklandırılmış sağlık hizmeti sunumu bilimsel bir gerekliliktir. bunun aksi uygulamalar ancak hiçbir sağlık sisteminin olmadığı, az gelişmiş ülkelerde görülmektedir. vatandaşların temel sağlık bilgisinden yoksunluğu suiistimal edilmekte, nereye başvuracağını bilemeyen hastalar için kaotik bir durum yaratılarak özel sağlık sektörüne yine vatandaşın primleri ile oluşturulan sosyal güvenlik fonları pompalanmak istenmektedir. genel bütçeden son derece sınırlı kaynak ayrılan, döner sermaye gelirlerine mahkûm edilen üniversiteler ise bu uygulamaya mecbur bırakılmaktadırlar. ancak ihmal edilen bir başka gerçek; uygulamanın başlamak üzere olduğu bu günlerde kamu sağlık kurumlarının alacaklarının bir kez daha siliniyor olması, özel sektör alacaklarının ise düzenli olarak ödendiğidir. akp hükümeti'nin türlü itirazlara rağmen dört yıldır uygulamaya çalıştığı 'sağlıkta dönüşüm programı'nın temel bileşenleri olan aile hekimliği ve genel sağlık sigortası uygulamalarının elle tutulur tek yanı sevk zincirinin kurulacağını belirtmesidir. oysa bu tebliğlerle birlikte hükümet sağlık programının iflasını ilan etmiştir. böyle bir düzenlemeye genel seçim öncesi gidiliyor olması hükümet'in sağlık alanında popülist düzenlemeler yolu ile oyunu arttırmaya çalıştığını göstermektedir.
    * tebliğ içerisinde aile hekimliği yapan pratisyen hekimlere reçete düzenlemede geniş yetkiler tanınırken, pratisyen hekimlere ise kısıtlamalar yapılmaktadır. bu durum hükümetin sağlıkta bilimsel doğruları bütünüyle bir yana bırakarak tamamen "ideolojik" davrandığının göstergesidir.
    * sosyal güvenlik kurumu'nun tebliğine göre ilaç raporu bulunan hastalar yeniden muayene ve reçeteye gerek kalmadan 2 yıl boyunca doğrudan eczaneden ilaç alabilecektir. ilaç raporu kronik hastalıklara verilmektedir ve bu grup hastalıklar sık hekim kontrolü gerektirirler. sgk tasarruf amacıyla bu hastaları 2 yıl süre ile doktor kontrolünün dışına çıkarmaktadır. sevk zincirini oluşturmayarak oluşacak maliyet bu yolla giderilmeye çalışılmaktadır ki bu durum toplum sağlığını riske etmektedir.
    * 15 haziran 2007 tarihinden itibaren vaka başı ödeme sistemi yeniden gündeme getirilmektedir. bilindiği gibi bu uygulama 1 temmuz 2006 tarihinde gündeme gelmiş ve açtığımız dava sonucu durdurulmuştu. bu kez küçük değişikliklerle yeniden gündeme getirilmek istenmektedir. diğer düzenlemelerle birlikte düşünüldüğünde bilinçsizce sağlık kurumlarına başvuracak hastalar sonucu sağlık giderlerinin kontrol altına alınması çabası olarak düşünülebilir. ödemelerde kamu açısından bazı azaltmalara gidilirken doğacak farkın ise vatandaşın cebinden ödemesi talep edilmektedir. böylece primini, vergisini ödeyen vatandaş sağlık hizmetinden yararlandığında resmi katkı payı dışında bir de ek ücret ödemek zorunda kalacaktır. ayrıca sağlık kurumlarında hizmet sunan sağlık çalışanları için vaka başı ödeme hizmeti sınırlayan bir unsurdur. kısaca hükümet vatandaşa 'istediğin yere başvur, ancak paran varsa' demektedir.

    yukarıda bahsedilen düzenlemelerle, akp giderayak sağlık alanında dört buçuk yıldır değişik gerekçelerle uygulamaya koyamadığı düzenlemeleri genel seçim öncesi bir kez daha yasalaştırmıştır. anayasa mahkemesi'nce iptal edilen genel sağlık sigortası maliye bakanlığı genelgesi ile uygulamaya konulmak istenmektedir. sağlık hizmet sunumu taşeron şirketlerin insafına bırakılmaktadır. bu duruma seyirci kalınamaz. dört buçuk yıldır olduğu gibi bizler yine 'sağlık hakkı' mücadelemizi sürdüreceğiz. beklentimiz yaklaşan seçim öncesi vatandaşların tüm bu sağlığı piyasalaştırıcı uygulamaları görerek seçimlerde tercihini buna göre yapmasıdır. inanıyoruz ki bu piyasacı anlayış sandığa gömülecektir."

    kaynak: türk tabipler birliği, "akp giderayak sağlığı kaosa itiyor", 8 haziran 2007 (haber)
    http://www.ttb.org.tr/…nt&task=view&id=681&itemid=2
  • türk tabipler birliği'nin (ttb) kamuoyuna sunduğu bir çalışmada da, adalet ve kalkınma partisi'nin (akp), sağlık ortamını "sağlıkta dönüşüm programı" gibi uygulamalar ile piyasa güçlerinin kaderine tarkedildiği belirtiliyor. 81 sayfalık "sağlikta piyasaci tahribatin son halkasi: akp" başlıklı işbu çalışmada, "sağlık hakkı", hekimlerin durumu, ilaç alımları, aile hekimliği vb. belli başlı konular değerlendirilmiş.

    bkz: sağlikta piyasaci tahribatin son halkasi: akp, türk tabipler birliği yayını, 2007
    http://www.ttb.org.tr/…glikta_piyasaci_tahribat.pdf
  • türk tabipler birliği başkanı 1 ocak 2008'de uygulamaya geçirilen "yatan hastaların ilaç ve malzemelerinin hastanelerce karşılanması" ile ilgili tebliğ sebebiyle bir kriz yaşandığı şeklinde açıklama yaptı:

    “bir çıkmazın, bir tıkanmanın, bir krizin eşiğindeyiz. şu ana kadar bu hastanelerde ciddi bir eksiklik, bir ölüm, bir kötüleşme olayı yaşanmadı ama bunun eşiğinde olduğumuza dair endişelerimiz devam ediyor. türkiye’de piyasada 7 bin civarı ilaç mevcut ve bunlardan en az 500 tanesinin bu kurumlarda mutlaka bulunması gerekiyor. bunun yanında fiyatları ilaçlara göre çok daha yüksek 200-300 malzemenin de olması lazım. özellikle ortopedi, nöroşirurji alanlarında binlerce ytl’ye varan malzemenin, ilaçlarla birlikte hastanede bulundurulması bu koşullarda maddeten mümkün değil. tebliğin uygulanma şansı yok. sistemin mutlaka gözden geçirilmesi lazım. tarafların yan yana gelerek bu işin nasıl çözüleceği konusunda soğukkanlılıkla, birbirini suçlamadan, kurumlar arası gerginliğe yol açmadan meseleyi gözden geçirmeleri lazım. istanbul’daki üniversite hastanelerinde pahalı protezlerin kullanıldığı tüm ameliyatlar durdu.”
  • kanada'ya da getirilmek istenen sistem. sicko'yu izlediyseniz görmüşsünüzdür, kanada'da sağlık devlet tarafından karşılanır. ama sıra çoktur bir çok konuda türkiye'deki imkanların onda birine yetişemez devlet. mr mesela, istanbul'daji mr sayısının onda biri kanada'da yoktur desem kıçımdan atmış olurum ama doğrudur.

    yine de sistem işliyor, özellikle garibanın avantajına. son zamanlarda özellikle varlıklı kesimden, "devlet yine karşılasın sağlık sistemini ama özel hastaneler yasak olmasın" çağrıları geliyor. kimisine de mantıklı geliyor.

    kendilerine bak biz bu hatayı 80 lerde yaptık türkiye'de. özel hastaneler başladı. bir süre sonra politikacılar, gazeteciler devlet hastanelerine adım atmaz oldu. halk devlet hastanelerinde sürünmeye başladı diye uyarıyoruz.

    çok ülkede yaşadım bu işi en iyi kıvıran yer fransa. sağlık devletten ve de ımkanlar gayet modern.
hesabın var mı? giriş yap