şans
-
tırsma, sars!
şans verme, şans al!
uzun vadede şansın değil, tavrın önemli. yoksa şans herkese vurabilir, ondan kaçamazsın. kaderin kişiliğindir, kaderin başına gelenler değil, gelenlere verdiğin kişisel tepkilerdir.
dünyada tek din (ve tek tanrı) bile kalsa anlam çeşitliliği ve yaklaşım/yol farklılaşmasının önüne geçilemez. o bakımdan belki şimdiki geçimsiz dinsel ve mezhepsel partiler az bile. yani aslında yanlış yorumun*, ve acının önüne geçilemez, umut şansa ve aydınlanmaya kalır. bireysel, toplumsal, anlık, dönemlik olarak.
hani onunla oynayan çocuk ne yaparsa yapsın şefkatle katlanan bakıcı, güdücü ruhlu köpekler vardır ya, bazı insanların kendi bedenleri de aynı öyle. sahibi doğru davrandığı için değil eğri, yamuk davrandığı halde; örneğin sigara, içki, uykusuz serkeşlik, kilo aldırıcı davranışlarına karşın düzgün işleyen, sahiplerinin yüzüne ve yaşamına gülen bedenler. bunun sebebi hikmetini arayıp tarayalım, ama doğruya doğru, olguya olgu.
"geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır." sezai karakoç
el cevap: yenilene de hem ceza hem yeni telafi şansı olarak sabah ve gündüz verilir.
["bence seçilmiş olabilirsin."
kuşkulu bir şekilde gülümsedim. "teşekkür ederim."
"bu bir iltifat değil. seçilmek şans işidir. kendi kendini seçemezsin."
"peki beni seçen kim?"
"şansın birçok yüzü vardır."] john fowles - the magus
[*- yine çocukluktan bahsedelim. iki şansımız vardı, biri yoksulluk, öbürü sonradan yaşadığımız yerin uzak olması. ben bunları iki şans olarak görüyorum. siz türkiye'ye yeniden gidebildiniz. bana gelince savaş oldu, evlendim, bir çocuğum oldu; doğduğum ülkeye bir daha hiç gidemedim ve hiç de gidemeyeceğim. çocukluğumdan tamamen koptum. bütün kitaplarımda o var; bütün filmlerimde çocukluğum var. burada bizimle birlikte olanlar, hepsi de fransa'da, ulaşılması kolay yerlerde doğmuş olan tüm bu dostlar bizim durumumuzu, doğduğu ülkeden uzak düşmüş olmayı anlayamazlar sanırım. ben kendimi fransız gibi hissetmiyorum. siz amerikalı mısınız?
*- ben kendimi ne yunanlı gibi hissediyorum ne de amerikalı gibi. artık kendimi heryerli gibi, dünya vatandaşı gibi hissediyorum yoksul kimselerle, işçi sınıfıyla, çingenelerle ilişkimde romantik bir yan var.] marguerite duras - les yeux verts
"doğrudur, kaderin tanımları, değiştirilemeyen şans kavramını içerir ama daha fazlasını da. destiny (kader) sözcüğünün fiil hali destine, mukadder kılmak, adamak, takdis etmek olarak tanımlanıyor. destiny sözcüğü destination (hedef) sözcüğünün akrabasıdır ki, o da bir amaca doğru ilerlemeyi anlatır." rollo may - özgürlük ve kader
(bkz: doğuştan şanslı), şanslı
(bkz: şanssızlık/@ibisile)
(bkz: şansa), şansım
(bkz: fortis fortuna adiuvat)
(bkz: kısmet), talih, kader, bext
(bkz: değmeyecek birini sevmiş olmak/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap