• 1771-1826 yılları arasında yaşamış, ilk çağdaş anatomi kitabını yazan hekimdir. "teşrih lişânizâde" isimli eserinde latince terminolojinin yanı sıra büyük ölçüde türkçe terminoloji kullanmıştır. fransızca ve italyanca'yı çok iyi bilen ataullah efendi batıda okutulan pek çok tıp ve anatomi kitaplarının tercümelerini yapmıştır.
    bektaşi ve materyalist olduğu gerekçesi ile tire’ye sürülmüş, kısa bir süre sonra ataullah efendi’ye yapılan muamelenin haksız olduğu anlaşılmış ve padişah kendisini affetmiştir. ancak fermanı kendisine okuyan tire voyvodası eğinli ali bey, "itlakınıza (affınıza) ferman getirdim" diyeceği yerde "itlafınıza (idamınıza) ferman getirdim" deyince, ataullah efendi kalp krizi geçirerek ölmüştür.
  • eserleri:
    hamse-i şanizade
    tarih-i şanizade
    kavanin-ül-asakir-il-cihadiye (savaş askerlerinin kanunları)
    tanzim-i piyadegan ve süvariyan (piyade ve süvarilerin düzenlenmesi)
    kavanin-i cerrahin (cerrahların kanunları)
    ıstılahhat-ı etıbba (doktorların terimleri)
    müfredat-ı ecza-ı tıbbiye (ilaçların ilkel maddeleri)
    mürekkebat-ı ecza-ı tıbbiye (ilaçların bileşimleri)
    usul-i hisap (matematik)
    usul-i hendese(geometri)
    tarifat-ı sevahil-i derya(deniz kıyılarının anlatımı)
    kavanin-i asakir-i cihadiye (savaş askerlerinin kanunları)
    usulüt-ü tabia
    vesayaname-i seferiye
  • (bkz: tire)
  • batı dillerini iyi okuyup konuşabilen, bilimsel tarihin kapısını aralayan osmanlı'nın resmi vakanüvüstlerindendir. batılı kaynaklardan bir ölçüde de olsa faydalanma başlamış oluyordu kendisinin bu konuma atanmasıyla.
  • oldukça trajik bir ölüme sahip. osmanlı'da üçüncü selim tahta geçtiği sırada zamanın en saygın bilim adamlarından biridir. saray hekimi ölüne yerine atanacağını bekler ama bu arzusu yerine gelmez ve sadrazamın adamına dedikodu yaptığı gerekçesiyle sürdürülür. padişah daha sonra yaptığı hatanın farkına varır ve ataullah efendi hakkında af çıkarır fakat ataullah efendi'ye af fermanını götüren görevli "itlakınıza (affınıza) ferman getirdim" diyecek yerde "itlafınıza (idamınıza) ferman getirdim" der ve ataullah efendi fenalaşarak orada ölür.
  • kendisinden adnan adıvar da söz eder:

    "bu devrin sonunda, daha ziyade mahmut ıı. zamanında, yetişmiş gerçekten modern bir hekimden bahsetmek lazımdır: "şani-za-de ataullah". tıptan başka konularda da eser yazan, mesela bize dört ciltlik bir de tarih bırakan ataullah efendi, 1200=1786 yılında ilmiye mesleğine girmiş ve 1235=1820'de vakanüvis tayin olunmuştur. şani-zade, yalnız bir hekim değil, aynı zamanda ansiklopedik bir bilgindi. aşağıda bahsedeceğimiz iki tıbbi eserinden başka, aritmetik, geometri, cebir ve hatta askerlik üzerine kitapları vardır. kendisi, mahmut ıı. zamanında «bektaşilerin pek meşhurlarından» olması dolayısıyle, «irade-i müstakille sudûrile» tire'ye sürgün edilmiştir. vakanüvis lütfi'nin yazdığına göre (bkz lütfi, tarih, ı, 168-169), şani-zade, ortaköy'de, aydın bilginlerden, tefsir-i mevakib mütercimi ismail ferruh efendinin yalısında, «etvar-i lâübaliyane», yani hür ve bağımsız düşünceleriyle, tanınmış olan zatlardan toplanan bir ilim derneğine girmiş olmasından şüphelenilmiş ve yeniçerilerin ilgası üzerine ortayan çıkan bektaşi aleyhtarlığından faydalanılarak sürgün cezasına çarptırılmıştır. halbuki bu dernek, sadece felsefe, şiir, edebiyat ve modern ilimle uğraşan bir teşekküldü. her ne hal ise, sonradan affolunmuşsa da, affını tebliğ eden fermanın tire'ye erişmesi anında, katil fermanı zannıyle beyin sektesinden fücceten vefat etmiştir (1242=1826). kendisinin yabancı dilleri bildiği tarih'inin önsözünde bazı çeviriler yaptığını söylemesiyle biliniyorsa da, hangi dilleri ve ne suretle öğrendiğini bilemiyoruz."

    adnan adıvar, osmanlı türklerinde ilim. (istanbul: remzi kitabevi, 1982), s. 214-15.
  • farsça kökenli bir isim olan "şânî", türkçe'de tarakçı anlamına gelir. sonuna geldiği kelimelere, "oğlu, evlâdı” anlamı katarak farsça birleşik kelimeler yapan "zâde" takısı ilave edilerek oluşturulan "şânî-zâde" terkibi, "tarakçı oğlu" anlamına gekmektedir. ataullah efendi'nin ailesinin "şânî-zâde" diye anılmasının temelinde babasının dedesi ahmet efendi'nin tarakçı lakabıyla tanınmış olması vardır.

    ilmiye sınıfı mensubu olan ve çeşitli görevlerde bulunan şanizade mehmet ataullah efendi, 1819 yılında vakanüvislik (saray tarihçiliği) görevine getirilmiş ve yeniçeri ocağı kaldırılana kadar (1826) bu görevi başarıyla sürdürmüştür. batıdaki gelişmeleri takip eden beşiktaş cemiyet-i ilmiyesi'nin mensubu olan şanizade mehmet ataullah efendi, bektaşilikle ilişkilendirilmiş ve izmir tire'ye sürülerek orada trajik bir yanlış anlama sonucu kalp krizi geçirerek vefat etmiştir.

    zamanın bilim dünyasının parlayan yıldızı olan bu çok renkli ve marifetli ilmiye mensubunun yaptığı en önemli iş, tıp alanındaki öncü çalışmalarıdır.

    mir’âtü’l-ebdân fî teşrîhi a‘zâi’l-insân isimli eseri, modern anlamda yazılmış ilk anatomi kitabıdır. mir’âtü’l-ebdân, kelime anlamı itibariyle "bedenlerin aynası" manasına gelmekte ve anatomi bilimini en iyi biçimde karşılamaktadır. eser, kemik ve kas bilimi olarak iki ana kısma ayrılmış ve metinden sonra 56 adet anatomik resim açıklamalarıyla birlikte verilmiştir. hangi eserden tercüme edildiği bilinmeyen bu eserde oldukça yalın ve sade bir türkçe anlatım dili kullanılmıştır.

    mir’âtü’l-ebdân'ı incelediğimde ilk olarak ismi dikkatimi çekmişti. neden anatomi diye aktarmamış şanizade? sonuçta latince başta olmak üzere bazı avrupa dillerine vakıftı ve doğrudan anatomi kelimesini tercih edebilir ve daha o zaman literatürümüze ekleyebilirdi. ancak şanizade bunu yapmamış. öyle tahmin ediyorum ki şanizadenin miratül-ebdan tercihi, anatomi kelimesini kendi kültür ve literatürüne doğrudan almak yerine yine kendi diline mâl etme, uygun bir karşılık bulma çabasının ürünü olmalıdır. 19. yüzyıl sonlarına doğru modern tıbbiye kurulduğu zaman, hazırlanan tıp terimleri sözlüklerine, şanizade'nin türkçeleştirdiği terim ve tabirlerin çok büyük katkısı olmuştur. bu yönüyle şanizade, türkçe modern tıp literatürünün oluşmasında öncü bir isimdir.

    şanizade'nin tıp alanındaki eserlerinde görülen yalın türkçesinden, ne yazık ki dört ciltlik şanizade tarihinde eser yoktur. devrinin en önemli tanıklıklarından biri olan bu eserde ağdalı bir dil kullanılmıştır. şanizade tarihinin ayırt edici vasıflarından biri, mukaddime/giriş kısmında modern alamda tarih felsefesi yapılmış olmasıdır. şanizade bu kısımda, tarih yazım tekniklerini, tarihin amaç ve faydasını uzun uzun tartışmıştır ve eserin bence en orijinal kısmı burasıdır.

    şanizade mehmet ataullah efendi'nin biyografisine ilişkin en geniş kapsamlı araştırma ziya yılmazer tarafından yapılmıştır. şanizade tarihi'ni günümüz türkçesi'ne aktaran ziya yılmazer, bahsettiğim biyografi çalışmasını bu eserin başına ilave etmiş ve böylelikle bugün şanizade'yi daha yakından tanıma imkanı sunmuştur.

    mir’âtü’l-ebdân'a ilave edilmiş anatomik görsel. burada insan bedeninin dış görünüşü çeşitli işaretlerle işaretlenmiştir.
  • şanizade mehmed ataullah efendi’nin tarih’inin mukaddimesi aslında voltaire’in meşhur encyclopédie için yazmış olduğu “tarih” maddesinden çalıntıdır. edhem eldem bunu yaparken de fransız aydının metnini adeta “kuşa çevirdiğini”, çoğu yerini anlayamadığından atladığını, hatta daha da kötüsü içeriğini dönemin osmanlı-islam ideolojisiyle telif etmek için ciddi derecede tahrif ettiğini belirtmiştir.

    eldem, “el-hayretü’l-azime fi’l-intihalati’l-garibe: voltaire ve şanizade mehmed ataullah efendi”, toplumsal tarih, 237 (eylül 2013), s. 18-28; “début des lumières ou simple plagiat? la très voltairienne préface de l’histoire de şanizade mehmed ataullah efendi”, turcica, 45 (2014), s. 269-318.
  • tire devlet hastanesi içerisindeki heykeli sonucu araştırma fırsatı elde ettiğim, osmanlı zamanı bilim insanı.

    o heykel

    tıp, biyoloji, cebir, geometri, astronomi ve astrolojide tam anlamıyla üstatmış. asırlar öncesindeki o şartlarda bile birbirinden farklı dillerde çeviriler yapıp, bilim alanında kitaplar yazmış. bektaşi mensubu sanıldığından yeniçeri ocağı'nın ortadan kaldırılması sırasında bektaşiliğin de yok edilmesine girişildiğinden 1826'da arpalığı olan tire'ye sürgün edilmiş.

    yanlış kullanılan bir harf yüzünden, kalp krizi geçirip ölmesi ise çok trajikomiktir.
hesabın var mı? giriş yap