• aysun kayacının müjde arla birlikte çıktıkları ntv de yayınlanan programda kurduğu cümle! bu kızcağız kıyısından köşesinden mantıklı şeyler söyleyince içimde az da olsa bir umut ışığı doğuyor. şimdi hatun programda demiş ki;
    "ben vergi veriyorum niye vergisini vermeyen, çok özür dilerim herkes üstüme gelecek ama kalıp olarak söylüyorum, 'dağdaki çoban'la benim oyum eşit mesela. niye? hiç vergisini vermeyen biriyle niye benim oyum eşit. o benim kadar duyarlı benim kadar sorumluluk sahibi bir şekilde yaklaşıyor mu acaba"
    "gecekondu diken, sonradan belediyelerin diploma dağıtır gibi tapularını dağıttığı gecekondu dikenle, kaçak elektrik kullananla ki bu yüzbinleri buluyor türkiye'de; vergi kaçıranla niçin benim oyum eşit acaba?"
    şimdi müjde ar ve benzeri kişiler hemen şöyle düşünebilir:
    -"o zaman en çok vergiyi veren 60 tane oy versin. öyle şey olur mu?"
    tabi ki parası çok olanın oyunun fazla olması düşünülemez! olay gecekondu şu bu olayı da değil...ama demokrasi her zaman çoğunluk değildir, olmamalıdır! demokrasinin ilk çıktığı yer olarak kabul edilen yunan sitlerinde bilge kişilerin oyu normal vatandaşın oyunun 10 katı sayılırdı. acaba bizim ülkemizde de böyle bir uygulamaya gidilse dengeler nasıl değişirdi merak ediyorum! gerçi kim bilge kişi kim değil ona da karar verecek kurum, muhtemelen bilge kişilikler listesinde de kadrolaşmaya giderdi! uzun lafın kısası demokrasi zor zanaat. fransızların bile üçyüz seneyi aşkın bir zamanda sindirdikleri hatta hala bence tam anlamıyla sindiremedikleri demokrasiyi güzel ülkemin seksen küsür senede sindirmesini beklemekte zaten çok yanlış. e hal böyle olunca acaip yönetiliyoruz. kavgalar hiç bitmiyor. bu daha da sürer!
  • aysun kayacacı'nın son derece haklı olduğu, kendisi bir oy veriyorken dağdaki çoban'ın iki oy vermesi ile düzeltilebilecek mesele.
  • kapitalizmde sözü edilen şeyin neden "demokrasi" olamayacağına kanıt olmuş laftır. medyayı eline geçiren, abd'den destek alan, ağalarla işbirliği yapan kişinin iktidarı elde ettiği ülkede, "vergisini vermeyen, gecekonduda yaşayan" insanların oylarının da geçerliliğinin olmamasını istemek oldukça normaldir. peki vergi kaçırmak için ellibin takla attıktan sonra, verdiğimiz oylardan ve vergilerden nemalananlardan neden bahsedilmemiştir? kayıt-dışı ekonominin nimetlerinden yararlanarak vurgunu vuranların kaç oy hakkı olmalıdır?

    demokrasi ancak ve ancak varolan üretimden eşit bir şekilde yararlanan insanların bulunduğu bir sistemde gerçeklenebilir. bu sistemdeki şey olsa olsa demokrasicilik oyunudur.
  • böyle bir sistemin güçlüleri daha güçlü, güçsüzleri ise daha güçsüz yapacağı, aradaki sosyal, kültürel ve pek tabi ekonomik uçurumu daha da açacağı hatta bir nevi kast sistemine götüreceği ve en nihayetinde insan hakları adına tüm modern anayasalara aykırı olduğu ayan beyan sırıtmaktadır.
    ha benim ütopyam bu diyorsanız o ayrı..
    bizler gibi karnı tok sırtı pekler adına ne ala ama temsili figür dağdaki çoban adına böyle ütopya olmaz olsun der bu gönül.
  • herkesin kendisini merkez ilan edip kendi çevresinde çizdiği akıllı adam,çağdaş insan veya modern birey gibi kavramlar üzerinde ortak bir tanım üzerinde uzlaşılamayacağına göre kimin kaç oy vereceği konusunda hem fikir olunamayacak demokrasiyi özümseyememiş görüşcük..akıllı adam konusunda bir ortaktanım olmadığı gibi herkese göre de başka bir cahil tanımı vardır. mesela bana göre demokrasiyi özümsememiş ulusalcı ve ülkücü görüş cahilken kendi işini çok iyi yapan bir çoban akıllıdır...
  • aysun'un haklı olduğu önerme.
    bir kere öperse oyumu alabilir. aslında benim gibi binlerce kişi vardır.
    şimdi aklıma geldide ;
    (bkz: dudaklarıyla iktidara gelmek)
  • bu serzenişe zaten eşit değil şeklinde cevap verilebilir. öncelikle doğu illerinde 2000 kişi bir milletvekili seçebiliyorken büyük şehirlerde bir milletvekili seçebilmek için 2 milyon oy gerekiyor. bu hesapla benim oyum doğudaki bir çobandan veya işsizden 1000 kat daha değersiz oluyor. tabi bir de milletvekili seçme yanılgısı var. yani genel başkanlar şunları listelere koyun diyor oy verenler de kimi seçtiklerini bile bilmeden destekledikleri genel başkana oy veriyor. sistem oy vermeye gelene kadar zaten baştan kokuşmuş. diğer taraftan aç ve işsiz gezmesine rağmen çocuk doğurmakta sakınca görmeyen ve misal kaçak elektrik kullanan, gecekonduda yaşayan 20 çocuklu bir ailenin fertleri seçim günü geldiğinde kazancının %35'ini vergi olarak ödeyen benden daha değerli. çünkü bu tip insanları sömürmek, kandırmak, istenilen şekilde kullanmak daha kolay... sonuçta siyasetçi nitelik değil nicelik arıyor. ve kandırılmış vasıfsız sürünün verdiği "karar" sizi de etkiliyor. ama işin çözümü ne yazık ki kolay değil... uzun yıllar ve birçok fedakarlık gerektiriyor.

    ayrıca:
    (bkz: cobanla profesorun bir oy hakkina sahip olmasi/#7018158)

    son zamanlarda o kadar büyük bir isyan içindeyim ki kendi kendime sikmişim demokrasisini, eşitliğini... kendini kurtar gerisi gebersin dediğim bile oldu... sonuçta paran olunca her şekilde rahatsın. ki idealist bir adamım ben. yani adam ekonomik sebeplerden dolayı dükkanını kapatmış, uçan kuşa borçlu ama bırak içinde bulunduğu durumu sorgulamayı allah başımızdakkilere zeval vermesin diyor bir de üstüne oyunu veriyor. yani atılan her adımda duvara çarpmak yoruyor insanı... kaypaklık, iki yüzlülük, döneklik, korkaklık, ahlaksızlık o kadar olağan ki. her yerde de karşımıza çıkıyor... işimiz zor gerçekten. ama imkansız değil. yılmamak lazım.
  • kafa kurcalayan demokrasi çelişkilerinden biri daha. ama bundan daha önemlisi ve çözüme yönelik olan düşünce yapısı, seçende değil seçilende nitelik aranması olacaktır.
    zaten içinden çıkılmaz hal alan sistemin, hükümet-burjuva ilişkilerini esas alması ve geride kalanların dizilerdeki kafe kalabalığını oynaması yetmezmiş gibi, fazla vergi verenin, parası, çevresi çok olanın daha çok oy hakkı olması acımasızlığının son raddine ulaşmasını sağlamaktan başka işe yaramayacaktır. bu durumda mevcut durumu düzeltmek için ters bir oran kurup ezilenlere negatif bir ayrımcılıkla fazla oy hakkı vermek aynı fantastiklik seviyesinde olsa da daha insanı gibi duruyor.
  • aysun kayacı'nın bilinçten ziyade vergiye dayandırarak söylediği cümle. (bilinç açısından söylese de ayrı bi ofsayt gerçi-demokrasi bu kadar içselleştirilemez)
    tamam, bir de vergi açısından bakalım. benim okulumdaki hukuk profesörleri bilgiğim kadarıyla 2300 ytl gibi bir maaş alıyor, aysunanım'ın aldığı maaş ise henüz benim tahayyül sınırlarım içerisinde değil. haliyle vergileri de aldığı maaşlara göre. şimdi aysun kayacı'nın tezine dayanarak (vergiden sosyo-kültürel yapıya geçen yumuşak geçişi de varsayarak), benim okulumdaki koskoca profesörün verdiği oy, aysun kayacı'nın oyundan değersiz mi? neden aysun kayacı ondan daha eşit olsun? aha al, çürüdü bile.

    edit: gerçi düşününce oy ağırlığı vergiye göre olsa iktidardaki parti değişmezdi.

    edit2: yukarıda belirtilen "benim okulumdaki koskoca profesör" bir gönül adamıdır, gönüllerin profesörüdür. yoksa ne profesörler gördüm dağ çobanı/aysun kayacı/ajdar anık bile etmez'dir
hesabın var mı? giriş yap