• james bond'un filmlerinden biri olmasının yanı sıra bir 8-bit makinalarda çıkmış güzide bir shoot em up bilgisayar oyunudur. müziklerini de david whittaker yapmıştır gayet güzeldir.
  • en az bond filmi çevirebilmiş bond'lardan timothy dalton'un oynadığı film aynı zamanda en iyi bond hikayelerinden birine sahiptir; ian fleming'in orjinal hikayesidir, 00 ajanları öldürülmektedir, ama nası bilinmemektedir o arada bizim adam ortaya çıkar, işin içinde kgb'nin olduğunu ortaya çıkarır, hınç alır, bitirir...

    bir çok ayrı mekânda geçmesi ve maceralar sırasında daldan dala atlanması açısından da ayrı ci ful-ekşın yönü wardır diyorum ben.
  • ayni adli sarkisini da a ha soylemistir guzelce.
  • hey driver, where're we going
    i swear my nerves are showing
    set your hopes up way too high
    the living's in the way we die

    comes the morning and the headlights fade away
    hundred thousand people...i'm the one they blame
    i've been waiting long for one of us to say
    save the darkness, let it never fade away
    in the living daylights

    all right, hold on tighter now
    it's down, down to the wire
    set your hopes way too high
    the living's in the way we die

    comes the morning and the headlights fade in rain
    hundred thousand changes...everything's the same
    i've been waiting long for one of us to say
    save the darkness, let it never fade away
    in the living daylights

    comes the morning and the
    headlights fade away
    hundred thousand people...i'm the
    one they frame
    in the living daylights...
  • the'li ve the'siz iki muzik grubunun adi, biri hard rock, digeri jazz - fusion turunde muzik yapıyor, ilkinin give till it hurts isimli bir albumu var, ikincisi seattle'li, saksofoncusu kadin olan uc kisilik bir grup, 500 pound cat , falling down laughing ve electric rosary isimli albumleri var, denemeye deger, gokkusagi gibi bir muzik yapiyorlar, melodik, canli, derinlikli...seattleli bir grup, pek alışılmadık şekilde kadın bir saksofoncu, basçı ve davulcu var grupta, üç kişilik küçük bir grup ama kocaman bir müzikleri var, dünyayı kucaklayan.
  • türkçe ye günışığında suikast olarak çevrilmiş 87 yapımı bond filmidir. filmdeki çellocu kız rolü, bond kızı maryam d abo yu oldukça ilgi çekici kılmış, afganistan da geçen sahnelerle hafızalarda yer etmiştir.
  • bir stradivarius çellonun ve onunla birlikte benim içimin kurşun yediği film.. timothy dalton gördüğüm en farklı bond olabilir, ama neye yarar james bond, bir canım çelloyu kurtaramadıktan sonra..
  • timothy dalton'un bond rolünün hakkını verdiği ama bond kızı eksikliğinin hissedildiği james bond filmi.
  • dönemin politik tonunu kafaya takmazsak (ki bir bond filmi böyle izlenir) gerçekten iyi filmdir.

    afganistan bölümündeki renkler, kamera açıları, müzikler falan epey kalitelidir. sean connery'den sonra, bence, en iyi bond olan timothy dalton kafasında kurduğu karakteri neredeyse tam olarak yansıtmaktadır. tabii iyice abartan versiyonu için licence to kill izlenmelidir.

    (bkz: james bond/@ deliogul)
hesabın var mı? giriş yap