• patates diyari idaho'nun bagrinda, preston kasabasinda yasayan 2 metre boyunda, siska, modasi gecmis gozlukleri [hic moda olmuslar miydi, orasi da supheli], jewfro'su, nasil tasiyacagini bilemedigi vucudu, altinda ezildigi ismi ile lisenin jock'larinin tasak oglani, hedef tahtasi olmus geek kardesimiz napolyon'un hayatindan anekdotlar seklinde ilerleyen, filmcilik acisindan cok da bir sey vadetmese de, eglendiren, gulduren [eglendirirken dusunduruyor mu, bilemeyecegim, beni dusundurmedi] 2004'un sundance hiti, bagimsiz film. mormon kari koca jared hess ve jerusha hess'in yazdigi, yine jared'in ilk yonetmenlik denemesi olan film, acemiligini sevimli kilmayi beceriyor. basroldeki jon heder, geekligin ulasabilecegi en uc noktalarda dolasiyor, butun igrencligine ragmen sevimli gorunuyor goze. white stripes'in we are going to be friends'i ile acilan film, sadece napoleon'un jamiroquai'in canned heat'ine yaptigi muhtesem dans icin bile seyretmeye deger.
    sagda solda welcome to the dollhouse'a benzetmisler, ama bu cok hafif, yazlik bir film. dollhouse'un trajikligi ile karsilastirilmaz.
  • -tina, come get some ham!
  • 2004 yilinda seyrettigim en iyi filmlerden bir tanesi, ki bosu bosuna bi suru odul almadi.
  • daha dun gorduum muhtesem bir dans sahnesi, jenerikte ilginc buluslari olan, mutevazi, guzel film
    ne varsa bu bagimsiz yonetmenler de var....
  • tam 80'lerin havasini tattiran guzel bir film olmus, espiri anlayisi diger amerikan filmlerine gore cok daha ust duzeyde. napoleon'la gayet guzel, oturmus bir karakter yaratmislar.
    ayrica:
    nd- girls only want boyfriends who have great skills. you know, like nunchuck skills, bowhunting skills, computer hacking skills...
    ve
    deb: what are you drawing?
    nd: a liger.
    deb: what's a liger?
    nd: it's pretty much my favorite animal. it's like a lion and a tiger mixed... bred for its skills in magic.
  • dun gece londra film festivalinde binbir turlu ovgu uzerine seyrettigim ama hic gulemedigim film. nedense jenerigi disinda hic begenmedim, tarzim degil demek ki.
  • telefon kordonlarının minimum uzunluğunun 10 mt olduğu film .
  • aslinda normalde sikici gelebilecek bir film , bana film esnasinda olaylari yavastan arkadaslar aciklayip izah ettigi icin eglenceli bir filmmis deyip acaip sevmistim. tipki seinfeld ile married with children yada simpsons karsilastirmasi gibi, seinfelde dunyanin her yerinden herkez gulebilir ama married with chldrendaki esprilerin tamamen amerikan hayatina endeksli oldugu gibi bu da ilk basta gercekten de ortak bir paydamiz olmadigindan pek sikici gelebiliyor, tipki evli ve cocuklunun dandik turk versiyonunu yapipda bizi yamulttuklari zamanda oldugu gibi...bizde geekler nerdler olmadigina gore, yozgatin bir kazasinda siradan insanlarin yasayisi ile ilgili bir film bize ne kadar yabanci geliyorsa bu da idahonun allaan siktirettigi bir kasabasinda, tek marketi bile bir bit pazari olan bir yerde gectigine gore anlasilmasi normal sikici gelmesini, bu filmde size onbin kat yabanci gelebilir, o yuzden en sikici boguk atmosfer olarak algilanabilir bu zaman kavrami olmayan guzide film... sanirim 1990 larin sonlarinda geciyor, yanliz idahoda yitik bir kasaba oldugu icin toptan izole olmus koyluler halen 80 leri yasiyor, bu bakimdan aslinda gercekten boyle insanlar ysaiyor olabilir ve ben bizzat gordum, cool olan jack strap gencler bile aslinda herhangi bir sehirde geek kabul edilen cinsten, oldukca gercek buldum ben bu filmi, diger klasik amerikan teenage filmlerine gore ayrica diyaloglar mukemmel, istediginiz kadar sikici diyin bu insanlar gercek hayatta bundan daha fazlasini konusabilse zaten film anlamini kaybederdi...
  • "maybe i will, gosh..."

    hep bir kararsizlik icinde, hicbir zaman ettigi tehtidin arkasinda duramayan, kendisini savunmaktan aciz, mukemmel karakter napoleon'un hayatindan ufak kesitlerlen bezeli bir "eziklerin intikami" tadinda film. bana gore cok guzel bir absurd komedi ornegi, amerika'da lise hayatinda gecen hemen hemen herseyin, her ufak detayin inanilmaz olculerde abartilarak sunuldugu muthis film.

    napoleon dynamite'in cizdigi resimler ve kafasinda yarattigi yaratiklar (liger gibi), bana elfwood, deviantart gibi ortamlarda milletin sergiledigi resimleri hatirlatti desem yeridir. bu karakter gibi daha bircok karakter vardir dunyada, hatta turkiye'de bile kendisine benzeyen bir iki sahis tanidigimi soylesem yeridir.

    film muhtemelen gunumuzde geciyor, ancak daha once phish'in de dedigi gibi, idaho'da nispeten izole bir kasabada insanlar halen daha 1980ler'i yasiyorlar. oyle ki, napoleon'un amcasi halen daha 1982'ye geri donmek istiyor, vs.

    internetten sevgili bulmak gibi temalarin da dahil oldugu, her zaman itilip kakildiklari icin dunyadan ve birbirlerinden nefret eden, bu nefretlerini en ufak islerde bile (lama'yi beslemek, vs.) disa vuran insanlarin, nasil olursa olsun bir sekilde dost arayisinda olduklarini, dostlugun gercek anlamini bildiklerini, en onemlisiyse hicbir zaman imkansiz gibi gozuken seylerin insanin gozunu korkutmamasi gerektigini anlatiyor.

    "komedi demeye bin sahit lazim" gibi yorumlari dikkate almaya bile deger gormezsek eger, cekim teknikleri (yanlis zoom yapan kamera filan), kiyafetler ve arada sirada cikan, hikaye ile cok, ama cok alakasiz ve absurd sahneler ile film tamamiylen absurd bir yapim olmus.

    tina majorino ise masumiyeti ile gorulmeye deger. kendisini zaten waterworld'deki ufak kiz ve corrina corrina'daki konusmayan kiz rollerinden hatirlayiniz.

    beni sahsen karakterlere cok yakinlastirdi bu film. gercekten onlar icin kotu hissettim, "igrenc lan bu dunya" dedim. ama filmi de cok begendim, karakter betimlemelerine bayildim.

    artik ne zaman birsey basarsam elimi yumruk yapip "yısss..." diyebilirim saniyorum ki.
  • film bitince çıkan yazıların* ardından "2 months later" perdesi açılır ve oyun devam eder**... izlenileni daha değerli kılar, zira bu beklenmiştir, düşünülmüştür hep ve daha önce hiç karşılaşılmamıştır*.

    o halde (bkz: asıl filmler the end yazısından sonra başlar).
hesabın var mı? giriş yap