• vladimir nabokov'un bir romanı ve bu romandaki kadın karakterin adı.
    ilginç bekleyişler barındırır.
    bir başka benzeri için:
    (bkz: godot yu beklerken)
  • "maşenka... o kadın... 1900'lü yılların ilk çeyreği. berlin'de bir pansiyon. çaresiz ve yurt özlemiyle dolu göçmen ruslar'ın buluştuğu bir mekan. topluca yaşanan bu kapana sıkışmışlık duygusundan, geçici de olsa, bir kişi kurtarıyor kendisini: düşsel bir aşkı anımsayarak... bir başkası, karısını, maşenka'yı bekliyor... hem de nasıl! ve yaşlı bir şair ölümle pençeleşiyor. başkaları da var pansiyonda, maşenka'nın beklediği dört günlük süre izleğinde tanışacağınız. aynı süre içinde, roman başkişisi, maşenka'yla geçirdiği düşsel günlerin içinde gezdiriyor okuru...
    maşenka, nabokov'un lolita'dan ada'ya kadın kahramanlarının özelliklerini bünyesinde topluyor; onların habercisi. şiir ve ironi, ancak büyük yazarların harcı olan bir biçimde buluşturuluyor bu romanda." *
  • esra birkan çevirisiyle bugün iletişim yayınlarından yayımlanan nabokov romanı...
  • daha evvel telos'tan çıkan kitap(1996) yine esra birkan çevirisiyle bu kez ait olduğu yerden, iletişim'den çıktı.

    http://www.idefix.com/…sm94fvb&searchstring=ma�enka

    ama telos versiyonu hâlâ ve rahatlıkla bulunabiliyor.
    bu biraz acı tabii! 16 sene geçmiş ve hepi topu bin tane basılmış bir kitap, üstelik de nabolov gibi bir kalemin kitabı bunca zaman 'tükenmiyor'.
  • vladimir nabokov'un, yine, eşi vera'ya ithaf ettiği roman.
    aynı zamanda maşenka, nabokov'un ilk romanıdır.

    kendisinin yazdığı önsöz'de şöyle der;

    --- spoiler ---
    romanın rusça adı, maria'dan türemiş bir isim olan maşenka'dır.
    maşenka, benim ilk romanımdı. evlendikten hemen sonra, 1925 baharında berlin'de çalışmaya başladım bu roman üzerinde. 1926 yılının başlarında bitti ve göçmenlerin kurduğu bir yayınevi tarafından basıldı. (slovo; berlin, 1926). basıldıktan birkaç yıl sonra almanca'ya çevrildi. (ullstein; berlin. bu basımı ben hiç okumadım). bunun dışında 45 yıl gibi uzun bir dönem kitabı hiç çeviren olmadı.

    roman yazmaya yeni başlayanlarda çok sık görülen, bu kişinin kendisinden dem vurarak mahremiyetini gözler önüne serme eğilimi, el altında bulunan bir malzemenin çekiciliğine kapılmaktan çok, kendinden kurtulmanın rahatına erip daha iyi şeylere yönelme isteğinden kaynaklanır. bu, benim nadiren katıldığım ortak kanılardan biridir.

    konuş, hafıza'mı okuyanlar, ganin'in anılarıyla benimkiler arasındaki benzerliği herhalde farketmişlerdir. ganin'in maşenka'sı, benim tamara'mın ikiz kardeşidir; benim atalarımın yaşadığı topraklar bu kitaptadır; oredezh nehri bu kitaptan da akar, rozhestveno'daki evin fotoğrafı, romandaki voskresenk'te bulunan, sütunlu verandası olan evin de fotoğrafıdır aynı zamanda.

    maşenka'yı yazdıktan yaklaşık çeyrek asır sonra özyaşamımı anlattığım kitabın on ikinci bölümünü yazarken maşenka'ya başvurmuştum; ancak maşenka'yı yeniden okuduğumda, gerçek olmayan (köyün kabadayılarıyla yapılan dövüş veya meçhul şehirde, ateşböceklerinin ortasındaki buluşma gibi) bazı eklentiler yapmış olmama karşın, bu kitapta, kendi kişisel gerçekliğimle, sadakat ve titizlikle kaleme alınmış özyaşamöykümden daha çarpıcı bir biçimde hesaplaşılmış olması gerçeği beni çok etkiledi. önce bunun nasıl olduğuna akıl erdiremedim; o heyecan, o koku, zamanın engellerini ve kurmaca kahramanların görkemini nasıl aşmış olabilirdi ki?

    özellikle de, taklidin, gerçeğin ta kendisiyle böyle kıyasıya bir rekabet içinde bulunuşuna inanamadım. aslında bunun açıklaması oldukça basitti: o zamanlar, ganin, geçmişine, benim, "konuş hafıza"yı yazarken olduğumdan üç kat daha yakındı.

    rusya çok uzaklarda kaldı ve geçmiş, insanın hafif kaçık bir arkadaşı. öyle tuhaflıkları var ki; insan, toplum içinde bunlarla başa çıkmaya zamanla alışıyor; o yüzden, ilk kitabıma olan duygusal bağlılığımı itiraf etmekten hiç çekinmiyorum.

    bu kitapta, herhangi bir eleştirmenin rahatlıkla dalgaya alabileceği, deneyimsizlikten kaynaklanan kusurlar, yine kitabın kendisindeki (nekahet devresi, ahırdaki konser, sandal gezintisi gibi) birçok sahneyle telafi edilmektedir (bu davanın tek hakimi olan) bana göre. aslında bu sahneler daha sonraki çalışmalarıma da hiç dokunulmadan aktarılmalıydı. bu durumda çevirisinin de metne olabildiğince sadık kalınarak yapılmasından yanayım.

    gerekli gördüğüm değişiklikler yalnızca ruslar'a özgü (göçmen dostların rahatlıkla anlayabileceği ama yabancılara bir şey ifade etmeyen) kısımlarda yapılmalı, bir de ganin'in jülyen takvimindeki tarihler, gregoryen takvime çevrilmelidir (örneğin onun takviminde temmuz sonu, bizde ağustosun ikinci haftasıdır).

    bu önsözü şu sözlerle bitirmek istiyorum: 1970'te bir söyleşide belirttiğim gibi; "bir yazarın biyografisinin en güzel tarafı, onun maceralarının değil, üslubunun öyküsü olmasıdır." ilk kadın kahramanınmla sonuncusu ada arasındaki ilişki (eğer varsa; ki, bana göre yok) ancak bu ışıkta değerlendirilebilir.
    --- spoiler ---
  • ''maşenka'yla ilişkisinin sonsuza dek bittiğini acımasız bir kesinlikle fark etmişti. bu ilişki, aslında, dört günden fazla sürmemişti- belki de yaşamındaki en mutlu dört gün. ama artık anılarını tüketmişti, onlara doymuştu artık; ölmekte olan yaşlı şairin hayaliyle birlikte maşenka'nın hayali de o hayaletler evinde kalmıştı; ki evin kendisi de daha şimdiden bir anıdan başka bir şey değildi.''

    ''hayalden başka bir maşenka hiç var olmamıştı ve zaten var olamazdı.''
  • nabokov'un ilk romanı.
    maşenka
  • ---- spoiler içerir ----

    bu akşam ikincikat karaköy'de izlediğim oyun.

    festival kapsamında görev aldığım için erkenden gidip işimin başına geçtim. yeri bulmakta zorlanan herkes gibi nereden akıllarına gelmiş burada tiyatro açmak sorusuyla sohbete başladık. ikincikatın geleneği buydu, bir de kapıları çok küçüktü. ortalama bir kadın boyunda olduğum için sorun edecek değildim. yalnızca tam karşısındaki tahta kuş evini merak ediyordum, sahibi var mıydı?

    saat erken, ortam güzeldi. çevremden ve derslerden sıkıldığım, kahrolası sahte dostluklarımı fark ettiğim bir anda vakıfta mülakatlara çağrılmıştım. içinde bulunmak isteyeceğim daha iyi bir ortam olamazdı ve zamanlamaları mükemmeldi.

    9 mayısta başlayan 19. istanbul tiyatro festivali'ne henüz iştirak edebildim, ilk oyunumdu maşenka. bir gece önceden dersime çalışıp oyun ve topluluk* hakkında yazılanlara göz gezdirdim. fransa'dan gelip didaskali tiyatro'yu kuran çisil oğuz ve nadir sönmez, sorbonne'da öğrenim gördükleri sırada tanışmış olmalılar. helal olsundu. ülkemizde tiyatronun vaziyeti ortadaydı ve durumun vahametini daha iyi biliyorlardı. buna rağmen iki senedir perde açıyor olmaları yüzümü güldürdü.

    laf lafı açtı, eski günlere döndüm: yine kısa bir yazım olamayacak mı sözlük? aman sözlük, canım sözlük

    oyun başladığında sesler çok yetersizdi ya da kulaklarım az işitiyor, emin değilim. üst yazı takip ettim. (üst yazılı oyun izlemek ne zormuş) emre yetim ses tonuyla etkiledi, doğaçlamalarıyla güldürdü. şarap servisini dökmeden yapamayınca suçu şişenin ağzına attı, yerim. çisil oğuz katia karakteriyle karşımızdaydı. duruşu bile naif, kendisini beğenerek takip ediyorum. yalnız oyunda doğum gününün kutlandığı sırada seyircilere sırtını dönmediği bir çözüm bulunamaz mıydı merak ediyorum. metin akdülger, ganin, gözümün bir yerlerden ısırdığı bir adamdı. meğer popüler dizimiz medcezir'in orkunç'uymuş. oyun sırasında sigara kullanmadığını düşündüm çünkü dumanı içine çekip üfleyemiyordu. ancak oyunun sonlarına doğru bunun yalnızca ışık nedeniyle bir göz yanılması olduğunu fark ettim. zaman zaman bıyık altından gülmedi değil ama genel olarak başarılıydı. kostümünü çok beğendim.selin altıparmak, anna, seksi bir kadındı. esme madra yani alex karakterinin timur'un üzerine gittiği sahne çok samimiydi. timur arkadaşımın arkadaşı benim de arkadaşımdır kontenjanından pointlerimi kaptı. gelelim nadir sönmez'e, sergei'ye. kendisiyle merdivenlerde tanışıp tanışmadığımdan bir türlü emin olamıyorum. tanıştığım adamın gri bir tişörtü ve hırkası mı vardı onu bile kestiremiyorum. çalışırken aklım işte, gözüm kapıda oluyor ve isimleri hemen öğrenemem. hafızamla ilgili problemlerimin farkındayım, en yakın zamanda b12ye başlıyorum. sergie tane tane konuşuyordu ve günlük hayatında o kadar sakin bir tavrı yoksa karakter yaratmak konusunda da başarılıydı. stanislavski olsa nasıl yorumlar bir fikrim yok, hoş gelse bile onunla yarışacak değilim ama zaman zaman zeki demirkubuz filmi yalınlığında süren oyunu ben beğendim, siz de beğenin

    önemli not:oyuna aç gitmemeniz konusunda uyarıyorum; köfteler, pilavlar yenildi şaraplar içildi. göz hakkından bir lokma da sana verelim yok
  • festival gösterimlerinden sonra 15 ve 18 mayıs'ta d22'de oynanmaya devam edecek olan didaskali. oyunu.
  • içinde maşenka'nın olmadığı, maşenka'yı beklemekle geçen bir haftanın anlatıldığı vladimir nabokov romanı.
hesabın var mı? giriş yap