*

  • notaların kardeşliği kanıtlandı / celal başlangıç

    ...
    gecenin karanlığı zifiri. uğursuz uğursuz havlıyor köpekler, görünmeyen düşmanlarına. dağların binlerce kuşu, böceği ıssızlığa ıslık çalıyor. uzaktan yakına doğru geliyor ayak sesleri. belli ki yerdeki kar buza kesmiş. 'kürt kürt' olmasa da 'kart kart' basıyorlar kara.
    giderek yakınlaşıyor uzaktaki türkü.
    "şu dersim'in dağları vay..."
    daha bir yanımızda söyleniyor artık:
    "yiğitlerin odağı vay..."
    dağdaki kuş ve böcek, yakındaki köpek, yerdeki ayak sesleri karanlığı usulca paylaşırken birbirleriyle, büyük bir cayırtı kopuyor. g-3 piyade tüfekleri yırtıyor gecenin karanlığını. kalaşnikoflar yanıt veriyor. belli ki birileri vurulup düşüyor. aynı toprakların çocukları karşı karşıya geliyor gecenin uğursuzluğunda.

    bir helikopter geliyor gökyüzünün karanlığını 'par par' parçalayarak. bomba atıyor yerdeki kalaşnikoflulara. çok uzun, belki de çok kısa bir sessizlik... ardından yaylılar, vurmalılar, telliler gerisini getiriyor türkünün:
    "güne durmuştu gece/canlar pusuya düşünce/yırtılıyordu sessizlik/gerillanın mermisiyle..."
    dersim'de 'dağda silahlı gezen arkadaşlar' yaptıkları besteyi sıradan bir teybe okumuşlar. yazıp kasetin üzerine 'kalan müzik, istanbul', göndermişler hasan saltık'a.
    o daha bu eline geçen, dağda, belki de munzur dağları'nda bir mağarada kaydedilmiş türküyü ne yapacağını düşünürken bir hafta sonra bir haber geliyor. kasedi doldurup gönderen arkadaşlar, çıkan çatışmada öldürülmüş.

    hasan bu türküyü albüme koymaya karar veriyor. kasetteki türkünün artık yaşamayan sahiplerine ait orijinal sesi koyuyor albümün girişine. üzerine de; dağlardaki kuşların, böceklerin, köydeki köpeklerin; kalaşnikofların, g-3 piyade tüfeklerinin, helikopterlerin, bombaların seslerini bindiriyor. son patlayan bombadan sonra da grup yorum'un o muhteşem müziğiyle yeniden başlıyor türkü.
    ...

    http://www.kalan.com/…/dergi/dergi.asp?t=3&yid=8436
  • pkk'lı teröristleri kahraman birer gerilla olarak olarak algılayan bir kitlenin seve seve dinlediği bir şarkıymış...

    "vay lelele vay"mış durum...
  • cepheliler tarafından son dizelerinin 'parti cephe savaşıyor' şeklinde söylendiği şarkı.
  • (bkz: grup yorum)
  • -doğan güneş'i gören oldu mu. yine nereye kayboldu bu adam
    +dersim'de doğan güneş
  • şu adresteki videoda yüzbinlerce insanın bir ağızdan söylediği şarkıdır. (bkz: 14 nisan 2013 grup yorum bağımsız türkiye konseri)
    bundan 20 yıl önce 23 nisan 1993 günü dersim'in çalaxane mezrasında 12 gerilla çatışarak şehit düştü. bu türkü onların ardı sıra kuşak kuşak dersim dağlarına tırmanan -ve sonra bir başka çatışmada şehit düşen- bir gerilla tarafından onikiler için yapıldı. grup yorum'un 1995'te ileri albümünde şarkıyı kaydetmesinden sonra giderek grubun adıyla en çok anılan şarkılardan biri oldu. (bu "bayrak" şarkılardan en önemlisi olan cemo'nun da dersim gerillaları için yapılmış olması anlamlıdır.)
    düşen gerillaların düşen gerillalara yaktığı bu şarkıyı dinlerken, dersim'de küçük çocukların bile bildiği "onikiler"in nasıl düştüğünü hatırlamak gerek. önemli olan yengiler, yenilgiler, hatta unutmala değildir. bu meydanda dersim'de doğan güneş'i hep birlikte söyleyen yüz binlerce insanın belki pek azı onikiler'in öyküsünü biliyor. ama gerilla bu demektir zaten: adının değil aslının bilinmesi...

    şu adresteki bir yazı onikiler'in vuruluşunu anlatıyor (buraya bir kısmını yapıştırıyorum)

    "gerillalar kuşatılmışlardı. tam bir çember içerisindeydiler. tepelerde ve köyde bulunan askerler tüfeklerini gerillaların üzerine doğrultmuş, ateş etme emrinin verilmesini bekliyorlardı. tam da bu sırada komutan mehmet, müfrezeyi üçe bölerek mevzilenmeleri talimatını verdi. gerillaların mevzilendiğini gören düşman, amansızca ateş etmeye başladı.
    gerillalar sağlı-sollu mevzilenmeye çalışıyordu. ancak mevzilenecekleri fazla bir yer de yoktu. düşman ise yoğun bir şekilde ateş ediyordu. komutan mehmet (ali özbakır) ve hasan (cengiz kala) birbirlerini koruya koruya dereden yukarı çıkıyorlardı. biri mevzilenip ateş ediyor, diğeri hızla ileriye koşuyordu.
    daha sonra o mevzilenip ateş ediyor, diğeri koşarak ilerliyor ve mevzilenip ateş ediyordu. düşmanın atış alanından çıkmalarına 15-20 metrelik bir mesafe kalmıştı. hasan mevzilenmiş düşmana ateş ediyordu. komutan mehmet bu sırada hasan'ın yanına ulaşmak için ayağa kalkmıştı ki aldığı kurşunlarla şehit düştü. hasan ise korunaklı bir yere varmak için koşarken aldığı bir kurşunla yaralandı.
    yere düşerken silahı elinden fırlayıp uzağa düştü. düşman hasan'ın düştüğünü görünce yeniden taradı. bir ara ateşi kesen düşman askerleri mevzilendikleri yerden kalkarak elleri tetikte ağır ağır hasan'a yaklaştılar. hasan halen yaralı yerde yatıyordu. silahının kendisinden uzak olduğunu gören askerler bundan cesaret alarak hasan'ın yanına geldiler.
    hasan'ın başına gelen askerler sağ olduğunu görünce, askerlerden biri komutanına "komutanım terörist yaralı ne yapalım" diye sordu. düşman subayı ise bağırarak "gebertin, öyle getirin" dedi. bu emri alan düşman askerleri hasan'ı başına sıktıkları kurşunla katletti.
    daha aşağıda bulunan savaşçılar çatışmayı sürdürüyordu. ama gerillaların cephanesi sınırlıydı. bu yüzden tek tek ve isabetli atışlar yapıyorlardı. komutan yardımcısı olan nurten çantasını ve içinde bulunan dökümanları ateşe verdi. nurten'in mevzilendiği yerin 30-40 metre altında derenin içinde 5 savaşçı da mevzilenmiş çatışıyorlardı.
    ancak bu savaşçıların mevzilendiği dere açıktı. derenin içerisinde önce hayri (mehmet çolak), daha sonra mustafa (özgür kılıç), eda(behiye canik), selçuk (hasan aktaş) ve perihan (eylem yıldız) birer birer vurularak şehit düştüler.
    nurten (selvi uzun), halil (abdi şeker), veysel (cihan taçyıldız), avni (haydar aydın) ve ali hüseyin (abidin yıldız) dakika dakika küçük derenin içinde çatışmayı sürdürüyorlardı. çatışma yaklaşık iki saattir devam ediyordu. cephaneleri sınırlı olan savaşçıların birer birer tükendi mermileri. mermisi biten nurten silahını yanındaki taşa vurup parçalayarak slogan ata ata yürüdü düşmanın üstüne. diğer dört savaşçının da cephanesi tükenmişti. tükenen sadece kütüklüklerdeki mermilerdi. hepsi birer birer ayağa kalkıp slogan atarak teslim olmayacaklarını haykırıyorlardı.
    kurşunu biten 5 savaşçıyı düşman tutsak aldı. düşman 5 savaşçıyı köyün yanına götürüp bir ağacın önünde yanyana dizip sırtlarını çevirerek ellerini havaya kaldırmalarını söyledi. hiçbir savaşçı ellerini havaya kaldırmıyordu. çünkü bu teslim olmaktı. oysa savaşçılar teslim olmayacaklarını attıkları sloganlarla dile getiriyorlardı.
    savaşçıların yan yana dizildiğini gören yaşlı bir kadın bağırarak "çocukları vuracaklar" diyerek savaşçıları korumak için onların yanına gidiyordu. askerler ve korucular yaşlı anayı yakalayıp dövmeye başladılar. ana yediği dayaklara aldırmıyor, habire "çocukları öldürmeyin" diye bağırıyordu. anayı döve döve bir evin içine götürdüler.
    inşaat halinde olan bir evde mevzilenen askerler, silahlarının namlularını 5 savaşçının üzerine doğrultmuştu. savaşçılar halen slogan atmaya devam ediyordu. düşman subayı ateş emri verdiğinde namlulardan çıkan yüzlerce kurşun beş savaşçının üzerine yağdı. kurşunlanan savaşçılar yere düşerken avni, aldığı kurşun yaralarıyla yere diz çökmüş ölüme direniyordu. avni'ye yaklaşan bir tim, silahını kafasına dayayarak ateş etti. beş savaşçı uzanmıştı boyluboyunca. kimisinin yumruğu havada, kimisinin dudaklarının arasında yarım kalmış sloganlar, kimisinin sıkılı dişleri ve ve hepsinin zafer kahkahaları donmuştu.
    şehit düşen savaşçıların üzerine düşman yüzlerce kurşun sıkarak cesetlerini paçalayarak vahşiliğini bir köyün ortasında sergiliyordu.
    oniki savaşçının cesedini yerde sürükleyerek askeri araçların yanına götürdüler. pertek'ten zorla getirdikleri bir kamyonetin kasasına hepsini koydular. şehit düşen oniki savaşçının cesetlerini pertek'in sağlık ocağına götürdüler."
  • hayır-lı tezkereler .
hesabın var mı? giriş yap