• bir plantasyonda annesi tarafından öksüz bırakılan cora nın hayatta kalma öyküsü. beyaz ve zencilerin düşmanlıkları, amerika- afrika savaşları ve barışları ve bir kadının gücü.
    etkileyici bir kitap olması yanında 2017 pulitzer ödülü ve 2017 arthur c. clarke ödüllerine de sahip bir roman.
  • yazarı colson whitehead dir efendim ( yazarın isminin ‘beyaz kafa’ olmasıyla kitap içeriğinin ironik olma durumu beni ilk etkileyendi diyebilirim.). elimdeki kitap siren yayınlarından , çevirmeni begüm kovulmaz dır . gerçekten iyi iş çıkarmışlar. emeklerine sağlık.

    bence çok iyi kurguya sahip kitaptır. insanın o diyarlara gidip kontrol edesi geliyor. bunlar gerçek olabilir diyorsun kitabı okurken.

    alın okuyun belki yavaş yavaş ırkçılığa uzanan milliyetçiliğimize panzehir olur.
  • (bkz: metro)
    (bkz: düz adam)
  • sırf kölelik gibi hassas bir konuyu merkeze aldığı için bu kadar ön plana çıkarılmasını doğru bulmadığım zayıf kitap. arthur c. clarke ödülleri'nde kendine yer bulmasını ise komple anlamadım, zira türü bilim kurgu değil.
  • üstteki yorumları okuyunca ben yanlış kitap mı okudum diye düşündüm. kitabın bol ödüllü olduğu doğrudur ama ödüllü kitap demek iyi kitap demek değildir. ha ben bestseller seviyorum diyorsanız okumanızda bir sakınca yok. edebi açıdan bir şeyler bulmak istiyorsanız 404 not found. bu kadar mı kötü. maalesef.
    konunun sürükleyiciliği ve kölelik sistemine karşı duruş kitabı bence bu konuma getirmiştir. o yüzden bu kitapla ilgili elimden bırakmadan bitirdim diyenlere denk gelirseniz şaşırmayın. ama bunu kölelik sistemini istismar ederek ve yeni hiç bir şey söylemeden yapmaktadır. diğer bir nokta acının ve işkencenin okurun gözünün içine sokulması. bildiğin acı pornografisi. satar mı? satar. biz yer miyiz? kurtuluş savaşı, ermeni tehciri, 6-7 eylül, kıbrıs mezalimi, maraş ve sivas olayları görmüş darbe, işkenceyi kanıksamış bir toplum olarak yemeyiz.
    siren yayınlarından çıkmış, 334 sayfa -ileride belki başkaları basar- begüm kovulmaz çevirisini okudum. begüm kovulmaz sözlüktenmiş, kırmak ve üzmek istemem ama ablacığım bari biraz sen toplasaydın kitabı. simultane çeviri gibi olmuş sanırım biraz aceleye gelmiş. bak soyadına güvenmişsin kötü esprisini yapmıyorum bile...
  • zevkler ve renkler tartışılmaz. bana kalırsa kitap da çeviri de gayet başarılı . açıkçası zencilere zulmün bu denli büyük olduğunu bilmiyordum. çok etkilendim.
  • bu çeviriyle kitabı bitirebilen arkadaşları tebrik ediyorum
  • bana sanki direk filmi çekilsin diye yazılmış izlenimi verdi. bazı olaylar o kadar hızlı geçiyorki ne oluyor diyorsunuz. yani okunabilir ama ustteki yazarın dediği gibi kölelere yapılan işkenceleri bu kadar açık seçik anlatan kitap okumamıştım.

    --- spoiler ---
    mollynin ölüm sahnesi çok ama çok hüzünlüydü. kitapta her an merak ettiğim konuydu bu. hüzünlüde olsa açığa çıkması hem sevindirdi hem de çok üzdü
    --- spoiler ---
  • konu olarak etkileyicidir -gerçi türkiye'de ne kadar karşılığı vardır tartışılır- fakat edebi olarak beni tatmin etmedi, gerçekten filmi çekilsin diye yazılmış gibi. bizde nasıl ermeni sorununun ekmeği edebiyatta/sinemada güzel yeniliyorsa bu kadar ödüllü olmasının nedenini de amerika'daki ırk-sınıf-kölelik konularının ilgi çekmesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum.

    çeviriye gelince bana kalırsa birinci sınıftır. çok beğendim. beğenmeyenler neyini beğenmedi çok merak ettim.
  • yeraltı demiryolu yenilikçi bir roman. mesele aynı, anlatış farklı. köle meselesi amerikan edebiyatının e sık kullanılan temalarından biridir. whitehead'in dili tema için uygun seçilmiş. bazıları dilin çok mesafeli ve sıkıcı, karakterlerin de sığ olduğunu söylemiş. ama yazarın yapmak istediği şey de bu. bir karaktere sıkıca sarılmaktansa ya da duygusal bağın ve karakterler özdeşleşmenin dozunu kaçırmaktansa uzaktan bakıyor. sadece bir karakteri değil, kölelik sisteminin serencamını ele alıyor. bu yüzden anlatı zamanı kronolojik değil. bu yüzden her bir kölenin kısa geçmişleri ara ara anlataya dahil oluyor. amerika topraklarındaki "köle amerika" coğrafyasını belgesele yakın bir şekilde gösteriyor. bunu yaparken de kölelerin kaçış yolu için mecazi bir ifade olan "yeraltı demiryolunu" gerçekten de varolan bir şeymiş gibi kabul ediyor. bu kitabın modunu biraz büyülü gerçekçiliğe yaklaştırmakla birlikte, daha önce pek rastlanmayan bir yöntem. ama tarihçilerin sadece mecazi anlamda kullandığı bu ifade o zamanın köleleri için gerçekten de var olan bir şeydi. kaf dağı'nın ardına gitmek için tek yol zümrüdü ankaya binmekti. fantastik, gerçek ve hakikat olgularının sınırlarının çetrefilleştiği bir alan kurmaca. ve bu sınırları eğip büken yazlarların denemeleri ilgi çekici.
hesabın var mı? giriş yap