• yaşamak kelimesinin kökeni olabilir.

    zira bir kırım türküsünde şair şöyle demektedir:
    ".....
    ben bu ilde yaş almadım*
    yaşlığıma toy almadım*
    vatanıma hasret kaldım
    ey gözel kırım
    ....."

    ayrıca (bkz: yaş almış)
  • bu güne kadar pek çok törene katılmışlığımız var; düğün törenleri, nişanlar, kına geceleri, sünnet törenleri ve hatta kendi düğünümüz. törenin sahibi olmaya en çok yaklaştığımızdır hatta kendi düğünümüz, kına gecesi -ki harmandalı çalarken ısrarla misket oyununun figürlerini yapan eşimin imgesi gülümsetir hala-, nikah töreni. ama kendi düğünümde bile asıl sorumlusu ve sahibi organizasyonun; anne ve babamdı.

    ve nihayet oğlumun sünnet töreni. çok kalabalık olmamakla birlikte, her iki tarafın aile fertleri, yakın arkadaşlar, eş-dost derken, yetti arttı. ve düğünün sahibi bizdik. her gelene "hoşgeldiniz, ne iyi ettiniz, ayaklarınıza sağlık, çok mutlu ettiniz bizi" dedik, masaları gezdik tek tek. herkes yedi mi, içti mi, sindirdi mi diye endişelenen biz olduk. ve ayrılan herkesi kapılarda biz uğurladık, tek tek öperek, minnettarlığımızı ifade ederek ve gülümseyerek. arada boş bir masaya oturarak, yorgunluğumuzu dindirmeye çalıştık. ve de en önemlisi organizasyona dair her kuruş bizim cebimizden çıktı. peki nankörlük etmeyeyim gelen her hediyeyi de biz kabul ettik.

    "eeee mam'cığım, nihayet bitti ha, nerde benim rakım, meze yapmamış mıydın sen" dedi eşim. ve sonra gülümseyerek "yaşlanıyoruz muyuz ne?" de dedi.

    ne yaşlanması, yok öyle bir şey. sadece "yaş alıyoruz". akıp giden zamandan yıllar alıyor, torbamıza dolduruyoruz. kimisi torbadaki yılların sayısına göre değerlendiriyor hayatı, bense; torbanın ağırlığına göre. kendi torbam küp gibi, yerinden kalkası yok. dolu dolu yıllar koymuşum torbaya, ağır olacak tabi ki. yaş almak güzel şey, tavsiye ederim.

    yaşlanmayın, yaş alın. torbanız ne kadar ağırsa, yüreğiniz o kadar ferah oluyor, kuş gibi. benim gibi.
  • okan bayülgen bu tabiri sıklıkla kullanıyor.

    -siz yaş aldıkça daha güzel oluyorsunuz.

    diyor mütemadiyen. bu iltifatı duyup da mest olmayan bir hanım henüz görmedim.
  • görünürün ardındaki farklı olasılıkları tahmin edebilme yetisini getirir. bu nedenle cellalenme, heyecan, sazanlık ve bilumum hızlı-yanlış kararlar görece azalır. biter demiyorum, azalır diyorum.
  • nebahat çehre'nin başarıyla gerçekleştirdiği eylem.
    (bkz: yaşlanmayan ünlüler)
  • artık neyi istemediğini çok iyi bilmektir.
  • berbat bişi. sürekli bişilere geç kaldığını hissetmeye başlıyosun. hissetmiyosan zaten camış gibi yaşıyosun demek.
  • dört yılda bir dört yaş birden alan tutumlu, fedakar çocuklar*...
  • yaşlanmak fiilini kullanmaktan kaçan samimiyetsizlerin uyduruğu.

    (bkz: türkçedeki en çirkin kelime)

    benzeri için:
    (bkz: yaşanmışlık)
  • öyle ya; yaşlanmak tu kaka.. çünkü herşey son derece estetik ve altın oran çerçevesinde olmak zorunda.. herkesler tv'de görünen kadın ve erkekler gibi en fazla 30'unda; gerisinden zaten hayır gelmez.. ha biraz bakım ile ittire kaktıra "gençleştim mi ne?" diyen varsa da onlar yaşlanmıyor; yaş alıyorlar.
    (tanım: yaşlılık kavramını beğenmeyenlerin uydurdukları yeni element)
hesabın var mı? giriş yap